Saldırı İngiltere-İrlanda barışını baltalar mı?

Kuzey İrlanda'da bir İngiliz kışlasında 2 İngiliz askerinin ölümüyle sonuçlanan saldırı, 30 yıllık bir savaşın acı izlerini bir kez daha gündeme getirdi. Saldırının, 1998 yılındaki barış anlaşmasıyla başlayan normalleşme sürecini baltalamasından endişe ediliyor. Tartışmaların merkezinde ise saldırıyı üstlendiği söylenen 'Gerçek IRA' adlı örgüt var.

10 Nisan 1998'de Belfast'ta imzalanan barış anlaşması, Kuzey İrlanda için tarihi bir andı. Dönemin İngiltere ve İrlanda Başbakanları el sıkışırken, Kuzey İrlandalı Protestanlar ve Katolikler de, 30 yıl süren ve binlerce kişinin hayatına mal olan savaşın ardından, yeni bir sayfa açtı.

Barış sürecini destekleyen en önemli oyunculardan biri, adı Kuzey İrlanda'nın İngiltere'ye direnişi ile özdeşleşen İrlanda Cumhuriyet Ordusu IRA'nın siyasi kanadı Sinn Fein idi.

Grup ikiye ayrıldı

'Gerçek IRA', bu destek nedeniyle anlaşma için müzakereler sürerken IRA'dan ayrıldı. Grup, kısa zamanda barış sürecine karşı çıkan isyanların toplandığı bir odak haline geldi.

Belfast anlaşmasından 4 ay sonra, Ağustos 1998'de düzenlenen ve 29 sivilin hayatını kaybettiği Omag saldırısının arkasında, 'Gerçek IRA' vardı.

Grup, lideri Michael McKevitt'in İrlanda'da terör suçlarından cezaevinde olmasına rağmen, varlığını sürdürmeyi başardı.

Londra ve Birmingham'da bombalı eylemler, Kuzey İrlanda'da suikast saldırıları gerçekleştirdi.

2008 sonunda açıklanan bir raporda, 'grubun katılımları artırmak için çalıştığı, mensuplarına silah üretim ve kullanım eğitimleri verdiği' belirtildi.

Grubun militan sayısının 100 civarında olduğu tahmin ediliyor.

'Sivrisinek öbeği...'

İstihbarat servisleri, 'sivrisinek öbeği' olarak nitelenen 'Gerçek IRA' ve benzeri grupların, uzun vadeli bir terör faaliyetini sürdürecek kapasiteye sahip olmadığı görüşünde.

Ancak hafta sonunda düzenlenen saldırının ardından, İngiliz askerinin sokaklara dönmesinden korkuluyor.

Kuzey İrlanda'da asayişi sağlamaktan sorumlu polis örgütünün şefi Hugh Orde ise, asker sayısında artış olmayacağını, bölgede güvenliği bundan sonra da askerin değil polisin sağlayacağını açıkladı.