Dolar

34,9546

Euro

36,6105

Altın

3.019,17

Bist

10.058,63

'Müdahale yeni savaşlara sebep olur'

Sudan uzmanı Mehmet Koçak, petrolün yanında bu kadar maden zengini olan Sudan'ı bölmek için düğmeye basıldığını öne sürerek bölgedeki yeni savaşlara dikkat çekti.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-03-06 12:24:00

'Müdahale yeni savaşlara sebep olur'

Sudan uzmanı Mehmet Koçak, UCM?nin Sudan Devlet Başkanı el Beşir hakkındaki tutuklama kararının Timeturk için değerlendirdi.

Mehmet KOÇAK / TİMETURK / ANALİZ

Merkezi Hollanda'nın Lahey kentinde bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tartışmalı bir karara imza atarak, Sudan Devlet Başkanı Ömer Hasan Beşir hakkında Darfur'da insanlığa karşı suç ve savaş suçu işlediği gerekçesiyle tutuklama emri çıkarttı. İlk kez görevdeki bir devlet başkanı hakkında böyle bir karar alındı. Mahkeme, Beşir hakkındaki soykırım suçlamasını ise destekleyecek yeterli kanıt olmadığı kararına vardı. Şimdi dünya bu kararın ne kadar doğru olduğunu ve bundan sonra neler olabileceğini tartışıyor. Görevdeki bir devlet başkanı hakkında alınan bu kararın uygulanırlığı çok zor. Bu karar sadece Sudan?ı değil, tüm bölgeyi çok ciddi anlamda etkileyecektir. Çünkü bu dava hukuki olmaktan çok siyasidir. Eski devlet Başkanlarından General Cafer Numeyri döneminin kapanmasından sonra Sudan?dan uzaklaştırılan Amerika çok yönlü girişimlerine rağmen Sudan?a tekrar girmeyi başaramadı. 

ABD Sudan?da ilaç fabrikasını vurdu

1989 yılında kansız bir darbeyle iktidara gelen Beşir, ABD yerine AB üyesi ülkelerin yanında Çin, Malezya, Suudi Arabistan, Rusya ve Türkiye ile yakın ilişkiler kurdu. ABD?nin Somali denemesi başarısızlıkla sonuçlanması ABD?nin yeni bir Afrika açılımını gerekli kıldı. Eski Başkan Clinton yönetimi İslamcı terör örgütlerine destek verdiği gerekçesiyle 20 Ağustos 1998 tarihinde misilleme olarak Afganistan?ın yanında Sudan?ı bombaladı. Kimyasal silah ürettiği gerekçesiyle ilaç üreden Şifa ilaç fabrikası yerle bir etti. Numeyri?nin devrilmesiyle gerçekleşen İslam Devrimi ile bir türlü uzlaşamayan Amerika, Sudan?ı izole etmek ve uluslar arası camiada yalnız bırakmak için çok yönlü girişimlerde bulundu. Siyasi baskılar ve BM kararıyla uygulanan ambargolar Amerika?nın düşman ilan ettiği Beşir yönetimini devirmeye yetmedi.

Amerika yıllardır Beşir?i düşürmek istiyor

Amerika şimdi farklı bir metotla hedefine ulaşmak istiyor. Yani bugün yaşananlar yeni değil. General Ömer El Başir?in gerçekleştirdiği İnkaz (Diriliş) devriminden bugüne Sudan-Amerika ilişkileri Amerika?nın saldırı ve baskılarıyla sürekli artan bir zorlama ve karşı direniş mücadelesi şeklinde süre geldi. Bugün çok farklı bir turumla karşı karşıyayız. 2002 yılında kurulan Uluslar arası Ceza Mahkemesi (UCM), Beşir'e tutuklama emri çıkararak bölgedeki tansiyonun daha da yükselmesine ve çatışmaların artmasına sebep olacağından korkuluyor. Bu karar şüphesiz Amerika ve yandaşı bazı Batılı ülkeler bir baskısı sonucu alınmıştır. Bu kararı alanlar inanıyorum ki, karar öncesinden uygulanmasını da tartışmış ve kararlaştırmışlardır. Yani önümüzdeki günlerde Darfur ve Güney Sudan bölgelerinden insan haklarını manzaraları yayınlanarak cezayı haklı kılacak propaganda dönemi başlatılacak. Dünya kamuoyu bu konuda istenilen seviyeye getirildiğinde uygulama safhasına geçilecek. İşte o zaman kan akmaya başlayacak. Bu ateş sadece Sudan?da kalmaz ve bölgenin dengelerini kökten sarsacak olaylar meydana gelecek. Bunu bu günden anlamak için kâhin olmaya gerek yok. Görevdeki bir devlet Başkanına böyle bir ceza vermek ve bu kararı uygulamaya sokmak kolay değil. Sudan yönetimi hiçbir şekilde bu kararı tanımıyor ve karşı mücadele başlatmış bile?

Petrol ve Maden zengini ülke

Amerika UCM, BM ve NATO?yu bu yolda kullanmaya devam edecek. Fiili müdahale öncesi siyasi ve ekonomik baskılarla Sudan yönetimi sıkıştırılacak. Devlet Başkanına karşı isyan ve çeşitli suikast girişimleri yaşanabilir. Tüm bunlardan netice alınamazsa Darfur ve Güney Sudan?da ayrılıkçı gruplar silahlandırıp yeni savaşlar başlatılabilir. Bundan da netice alınamazsa fiili işgale başvurulabilir. Çünkü Amerika ve yandaşları Petrolün yanında bu kadar maden zengini Sudan?ı kendileri dışındaki ülkelere bırakmaya hiç mi hiç niyetleri yok. Kısacası El Beşir yönetimine son verip Sudan?ı bölmek için düğmeye basıldı. Zaman içinde sıralamaya çalıştığın oyunlar sahneye konacak. Kısacası Sudan?da bu karardan sonra şiddet olayları artar ve ülkenin kuzeyi ile güneyi arasındaki barış anlaşmasına ve Darfur?daki barış sürecine sekteye uğratılmış olacak. Kaos ve yeni çatışmalarla yaşanacak.

Bunların sorumlusu kim?

Sudan?ın Darfur bölgesindeki insan hakları ihlallerini kabul etmek mümkün değil. İnsanlık onurunu ayaklar altına alacak ve temel insan haklarından insanların yoksun bırakılmasını kınıyor ve eleştiriyoruz. Ancak Darfur hakkındaki bilgilerin büyük bölümü Amerika ve Batılı ülkelerin ajanslarından dünyaya duyurulduğu için tek taraflı ve kasıtlı olarak yapılan haberlerdir. Orada yaşananlar dinsel değildir. Çünkü tüm taraflar Müslümanlardan oluşmaktadır. İç savaşın çıkış tarihi dikkatimizi çekmektedir. Sudan hükümetinin Güneyli Hıristiyan ve animistlerle vardığı barış anlaşması ve Petrolün günde 300 bin varili aşan ihracatına Darfur bölgesinde isyanlar başlıyor.

Bu isyanlar Cad üzerinden Fransız ve Amerikalı istihbarat servislerinin görüşmeleri ve kışkırtmalarının yanında çok sayıda silahın bölgeye getirilip isyancılara teslim edilmesi. ?Size bağımsız bir devlet kurtaracağız?vaatleri Darfur?da aynı dinin mensupları olup farklı kabilelerden oluşan insanların birbirini kırmalarına sebep oldular. Sudan hükümetinin buradaki sorumluluğu şudur; Hazırlıksız olması ve kabileler arasında oluşan kontrolsüz savaşta zamanında müdahale edememesi. Bölgeye dış güçlerden önce müdahil olamaması. Bölgenin geçmişten gelen sorunlarına karşı yeterli şekilde ilgilenilmemesi ve dış güçlerin bölgeyi kışkırtmalarına mani olunamaması. Sudan hükümetinin suçu bunlar. 

Darfur bölgesini karıştıran silahlandırıp birbirine karşı savaştıran Amerika ve Batılı ülkelerin gizli servisleridir. Bölgenin sorunu güç olmak ve ekilen arazilere sahip olma uğruna kabile savaşıdır. Bölgenin geri kalmışlığı sosyal hayatın ve ekonomik durumun kötü oluşu olayları tetiklemesi için sürekli kışkırtılmıştır. Birde Hükümet yanlısı Cancavit milislerin karşı bir güç olarak yanlış ve kontrolsüz tavır ve davranışları sonucu olaylar kontrolden çıkmış oldu. Büyük insan kayıpları yaşandı.

Darfurda yaşananlardan sadece Sudan yönetimini sorumlu tutmak yanlıştır.  Amerika ve müttefikleri Darfur?daki insan haklarını bahane ederek bu ülkenin Petro ve yeraltı maden zenginliklerini ele geçirmek için bahaneler üreterek işgale hazırlanıyor. İnsan Hakları ihlallerinin yaşandığı dünyanın diğer bölgelerine aynı derecede neden duyarlı olmadılar. Bu insan Hakları havarisi kesilenlerin dünyanın her yerinde kendileri kan dökülmesine ve toplu göçlerin yaşanmasına sebep oluyorlar?

Ruanda ve Kongo?daki katliamların hesabını kim soracak?

Bosna Hersek?te yaşananları soykırım olarak kabul eden Uluslararsı Savaş Suçluları Mahkemesi Sırbistan ve Karadağ?dan oluşan Yugoslavya?yı sorumlu tutmama kararı aldı. Bosna Hersek?te 250 bin insan kayıbının sorumlularının bazıları yargılanmış bazıları ise hala ortalıkta dolaşıyor. Ruanda?da yaşananların  sorumlusu ise taraf olduğu ve tarafları silahlandırıp eğittiği için Fransa?dır.

Ruanda Soykırımı, Ruanda'da 1994 yılında yaklaşık yüz gün içinde 800.000 Tutsi ve ılımlı Hutu'nun, aşırı uç Hutular (Interahamwe) tarafından öldürülmesi olayıdır. Katliam, Tutsi destekli isyancı Ruanda Vatansever Cephesi lideri Paul Kegame'ye bağlı güçlerce, Hutu ağırlıklı hükümetin düşürülmesi ile son buldu. Ardından yönetimden güç alan Tutsilerin öç bahanesiyle saldırması sonucu yüzbinlerce Hutu, komşu Zaire'ye (Kongo Cumhuriyetine) sığındı. Fransa ve ABD'nin özellikle bölgede katliamı başlatan Hutu'ların engellenebileceği zamanlarda Birleşmiş Milletler'i işlevsiz kılmaya yönelik diplomatik girişimleri bu iddialara temel teşkil eder. Ayrıca Fransa Eski Cumhurbaşkanı François Mitterrand ?O ülkelerde bir soykırım yaşanması o kadar da önemli bir şey değil? şeklinde açıklamada bulunmuştur. (Le Figaro 12 Ocak 1998)

1992 yılında Ruanda Cumhurbaşkanlığı Muhafızları'nı eğitmek için bölgede bulunan emekli Ulusal Jandarma Müdahale Grubu Komutan Yardımcısı Thierry Prungnaud, devlet radyosu France-Culture?e verdiği mülakatta ?1992 yılında Fransız askerlerinin Ruandalı sivil milislere atış eğitimi verdiğini gördüm.? diyerek Fransa'nın henüz anlaşılamayan sorumluluğuna değinmiştir. Emekli komutan, mülakatı yapan gazetecinin ?Fransa?nın Ruandalı milisleri eğittiğini reddettiğini? hatırlatması üzerine ?Fransa bunu her zaman inkâr etti, başka şeyler gibi. Ama önemli değil, ben doğruluyorum.? şeklinde cevap vererek benzer iddialara destek vermiştir.

Irak ve Afganistan?daki katliamlar daha büyük değil mi?

Amerika ve müttefiklerinin Irak ve Afganistan?daki işgalleri ve sonrasında yaşanan insanlık faciasının sorumluları kimdir?. Milyonlarca insanın ölümü ve yakılıp yıkılan Irak?ın sorumlusu kim?. Guantanamo ve Irak?taki Ebu Gureyb cezaevinde yaşanan insanlık dışı olayların sorumlusu kim?. Çeçenistan?daki Rus işgali ve orada yaşanan katliamların sorumlusu kim?. Havadan ve karadan gece gündüz bombalanarak yerle bir edilen Gazze?nin ve yıllardır sürdürülen saldırı ve soykırımın sorumlusu kim?. Bunların hakkında şimdiye kadar bir Uluslararası Ceza Mahkemesi veya Uluslararası Adalet Divanı?nın aldığı bir karar var mı?. Eğer hukukun üstünlüğünü esas kabul eden tarafsız bir mahkeme kurulacak olsa ben inanıyorum ki ilk defa ABD eski başkanları olan baba Bush ve oğul W. Bush ile Clinton, Afrika?yı sömüren, Korsika adasını ezen  Fransa yöneticilerini. Filistin halkına yönelik devlet terörü estiren ve son olarak Gazza?yı yerle bir eden İsrail devlet yöneticilerini, Netanyahu, Şaron, Şimon Perez ve Ehud Olmert, Barak ile Çeçenistan?da işgali sürdüren Putin hemen tutuklanır ve İnsanlık sucu işledikleri için cezalandırırlar.  Ancak şimdiye kadar böyle bir mahkeme maalesef kurulamadı ve kurulamıyor.

Savaş ve müdahalelerin sebebi Petrol

Karşılıklı ve önyargısız işbirliğine evet, baskı ve dayatmacı bir anlaşmaya hayır politikasını sürdüren Ömer el Beşir yönetimi,  Amerikanın zorlayıcı, küçük düşürücü, suçlayıcı ve dayatmacı politikalarına karşı var gücüyle direndi. Tüm engellemelere rağmen Numeyri döneminde Amerikalıların açıp sonra petrol yok deyip kapattıkları petrol kuyularını Çin, Rus ve Malezyalı şirketlerin desteğiyle açtıran El Beşir yönetimi günde 250 bin varil petrol ihraç eden ülke oldu.

Bu sayı her gecen gün artmaktadır. Ekonomi uzmanları ise bu rakamın çok daha yüksek olduğunu ileri sürüyorlar. ABD'nin verdiği bilgilere göre ise şu anda Sudan'ın petrol hacmi 560 milyon varil civarında. Yeni petrol kuyularının açılması ve rafinerilerin üretime geçmesi halinde ise ülkenin en az 3 milyar varil petrol rezervine sahip olabileceği tahmin ediliyor. Bu büyüklükteki rezervler bakıldığında Sudan daha petrol üretiminin başında bulunuyor. Yeni kuyuların açılması ve çıkarılan petrolün dünya pazarlarına ulaşımının sağlanması konusunda yabancı firmalar adeta kıyasıya bir rekabet içinde. Sudan yönetimi düşmanca bir tavır içinde bulunan Amerika ve Bazı Batılı ülkelerin Petrol şirketleri yerine imtiyazlı belli devletlerin şirketlerini tercih ediyor. Bu durum başta Amerika olmak üzere sömürgeci ülkeleri Sudan rejimine karşı harekete geçiriyor.

Petrolün yanında elmas, uranyum, bakır, kurşun, demir, antimon (Rastık Taşı), pamuk/tekstil ürünleri, hayvancılık, tarımcılık, çimento, yağ, şeker, kuruyemişler, makine taşımacılık gibi ürün ve sektörlere de sahip olan Sudan ayrıca bunları dış ülkelere ihraç ediyor. Tüm bunların dışında Sudan'ın zenginlik kaynakları arasında altın ve Arabikum lastiği de bulunuyor. Bu zenginliklerin asıl merkezi de Kuzey ve Güney Sudan?ın orta ve Güeny kısmındadır. Kısmen de Darfur bölgesinde. Güneyde yaşayan Hıristiyan ve animistlerin Kuzeydeki yönetimlere karşı başlattıkları saldırılar ve sürdürdükleri savaşların sebebi var olan petrol ve maden zenginliğidir. Varolan petrol ve maden zenginliklerini Çıkarıp paylaşma ve ülke olarak kalkınıp hayat standartlarını yükseltme yerine ?benim olsun? anlayışı ile dış güçlerin kışkırtmaları sonucu dünyanın en uzun savaşı Sudan?da yaşandı.  

Savaşların uzaması petrol başta olmak üzere maden zenginliklerinin de ülke ekonomisine katkısı uzun yıllar engellendi. Yine bu anlamsız savaş yüzünden 40 milyonluk nüfusun 13 milyona yakın işsizine bir çare bulmak için doğrudan yatırımlar yapılamadı. Açlık ve yoksulluğun kol gezdiği Sudan?da Aralık 2005 yılında uzun müzakereler sonunda savaşı durduran bir anlaşmaya varıldı. Sudan'da Müslüman yönetim ile güneydeki Hıristiyan ve animist isyancılar arasında anlaşma imzalandı. 21 yıl süren iç savaş sırasında 1.5 milyon insan hayatını kaybetti. Anlaşmaya göre, ?Sudan'ın güneyi altı yıl özerk olacak daha sonra bağımsızlık için referandum düzenlenecek. Güneydeki petrol kaynakları eşit paylaştırılacak?. Bu anlaşmadan sonra bölgede rahatlığı getirecek yatırımlara hükümet hazırlanırken 2003 yılı sonlarında Darfur olayları patlak verdi. Bölgede biranda çok sayıda Amerikalı ve Batılı ülkelerin gönderdiği insan hakları savunucuları sınır tanımayan gazeteci ve doktorlar ile yardım vakıfları bölgeye akın ettiler. Bölge o günden bu güne kışkırtıldıkça kışkırtılıyor. Petrol ve zengin madenler bu topraklardan çıkarılıp alınıncaya kadar bu bölgede bu olaylar devam eder.    

Çin kararı neden karşı çıkıyor

Sudan ile Amerika arasında yıllardır süren anlaşmazlık Çin?in işine yarıyor. BU gelişmeler zaman içinde Çin, Sudan'ın en büyük petrol tedarikçisi yaptı. Sudan ekonomik ve askeri gücünde Çin'e bağımlı durumda. Ayrıca Çin, Afrika'nın en büyük ülkesi olan Sudan'ın madeni yabancı parası için ana kaynak durumunda. Amerika?nın öncülüğünde uluslar arası toplumda dışlanıp yalnızlığa itilen Sudan?a Çin önemli destek veriyor. Sudan, Çin silahları karşılığında petrol ihraç ediyor. Çin Sudan petrolünde rekabetle karşılaşmıyor. Çin, Sudan'ın petrol şirketlerinden oluşan konsorsiyumunda hâkim, en büyük hissedar. Sudan, petrolünü Kızıl Deniz'e taşıyan 1.500 kilometrelik boru hattındaki en büyük yatırımcı. Petrol Çin'e buradan gemiyle gidiyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi?nin Beşir hakkında aldığı karara karşı çıkan ülkelerin başında da Çin gelmektedir.

SON VİDEO HABER

Polis memuru, ölümüne neden olduğu gencin ailesinden af diledi

Haber Ara