Ramzy Baroud*
ABD?nin Afganistan temsilcisi Richard Holbrooke 14 Şubatta Afganistan?ın ?Demokrasi? ile atanmış devlet başkanı Hamid Karzai ile Kabilde görüştüğünde bir sonraki günün tarihi önemini herhalde daha yeni öğreniyordu. 15 Şubat Afganistan?da kanlı Sovyet işgalinin sona ermesinin yıldönümüdür.(Ağustos 1978-Şubat 1989)
Fakat Holbrooke?un bu tarihi dersin önemini kavraması pek mümkün değil. O ve ABD?nin yeni başkanı Barack Obama Afganistan?daki savaşı kazanmak için gereken eksik unsurun, asker sayısını ikiye katlamak, askeri harcamaları artırmak, ülkenin gelişimine daha fazla yatırım yaparak kalpleri ve akılları kazanmak olduğu noktasında oldukça eminler.
ABD yönetimine göre bu yöntemler sonunda Afganların Taliban?a, kabile savaşçılarına ve Peştu milliyetçilere olan desteğini azaltacaktır.
Taliban ise ülkenin değişik bölgelerinde, yoğun olarak da güneyde Karzai hükümetini ve yabancı işgal güçlerini devirmek için mücadele ediyor.
Kabil Jonathan Steele?in raporuna göre Sovyet yönetimi döneminde bir ?Rahatlama Vahası? olarak değerlendiriliyorken, kontrollerini güçlendirmeleri için sekiz yıl gibi bol zamanları olmasına rağmen başarısız olan ABD ve müttefiki NATO için bu görünüme yakın rahat bir yer yok.
İşin gerçeği daha Holbrooke Karzai?nin yüksek korumalı başkanlık sarayında oturur oturmaz ülkenin her yanında, Host?da, Kandahar?da ve başka yerlerde yollara döşenen bombalar patlamaktaydı. Merkezi hükümetin otoritesinin, var olan sadece üç beş sembolünü umutsuzca savunurken her yıl ölen yüzlerce asker ve subaya ek olarak birçok polis öldürüldü.
Merkezi hükümet, Kabil ve yalnızca birkaç eyalet merkeziyle sınırlı olan zayıf denetimi bir kenara bırakılırsa, hala taşıdığı bir parça meşruiyeti koruma çabasında.
Bu meşruiyet sorunu, her geçen gün daha fazla Afganlı tarafından meşru direniş gücü olarak görülen Afgan savaşçılar ile gayri meşru işgalci olarak addedilen ABD ve NATO güçleri arasında yapılan mücadelede ülkenin büyük bir kısmını, bir savaş meydanına çeviriyor.
Irak?taki popüler olmayan savaşa nazaran Afganistan savaşı; ABD?de yaygın olarak, El Kaide madem 11 Eylül olaylarından sorumlu ve Taliban hükümeti tarafından barındırılıyor, o halde her iki grupta hesap vermeli, mantığı üzerinden etik bir savaş olarak görülüyordu.
Afganistan halkı şu ana kadar beklenenden kat kat daha fazla bedel ödedi.
Binlerce kişi öldürüldü, koskoca bir nesil bütünüyle yeni bir iç savaş ile muzdarip ve bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de yeni bir işgal...
Büyük haber ajanslarını takip edenler, ABD?yi Afganistan?da bekleyen güvenlik, demokrasi, özgürlük ve ?ulusal çıkarlar? konularındaki zorluklar ile alakalı resmi yorumlar ve dönemsel haber raporları ile uğraşırken, medya raporları, Afganistan savaşını sadece yerel yolsuzlukla mücadele, insan haklarını korumak ve cinsiyet eşitliğinin sağlanması gibi meselelere indirgiyor.
Savaşın ardındaki nedenlerle alakalı olarak, hem haber yapılmaya hem de akademik tartışmalara daha layık olan, 19. yüzyılda Britanya ve Rusya imparatorlukları arasındaki rekabete kadar uzanan, oldukça can sıkıcı bir söylem olarak görülen Avrasya bölgesini kontrol etmek için oynanan büyük oyunlar hakkında çok az şey söyleniyor.
Fakat belki de geçmişte Afganistan?ı kontrol etmeye yönelik nafile çabaların tümünün berbat bir şekilde başarısız olduğunu söylemek yerinde olacaktır.
Holbrooke tarih sayfalarını derinlemesine incelerse belki o dönemde Hindistan?ı kontrol eden İngiliz İmparatorluğu?nun 1842 ve daha sonra tekrar 1878 yılında Afganistan'da mağlup olduğunu öğrenebilir.
Sovyet liderleri Aralık 1979 yılında Kabil?i işgal ettiklerinde kendilerini 15 000 ölüme mal olan(yüz binlerce Afganlının hayatını kaybettiğini söylemeye bile gerek yok) çok şiddetli ve kanlı bir savaşın ve tam anlamıyla bir mağlubiyetin içinde buluncaya kadar, bunu çabuk kazanılmış bir zafer olarak gördüler.
Holbrooke kendi ülkesinin, soğuk savaş döneminin mutlak aktörü olan Sovyetlerin, bölgede özellikle de Ortadoğu?da ABD hâkimiyetini tehdit ettiği gerekçesiyle bu savaşta Afganlara göz yumduğunu biliyor olmalı. ABD için tam bir stratejik felakete dönüşen İran Şahlığının devrilmesi göz önüne alındığında süper güç hiç risk alamazdı.
Ancak, o zamandan bu yana Afganistan bölgesel güçler arasında suların kaynamasına neden olan politik stratejik bir bölgeden hazar petrol hattı için olmazsa olmaz olan stratejik bir enerji bölgesi haline geldi.
'Dick Cheney 1998 yılında petrol devlerine yaptığı bir konuşmada Hazar gibi, bir anda önemli stratejik bir bölgeye dönüşen başka bir yer düşünemiyorum? demişti.
Aynı yıl Unocal Corporation'ın uluslararası ilişkiler başkan yardımcısı John Maresca, bir temsilciler meclisi toplantısından önce Şubat 2008 yılında Hazar havzası(4 trilyon dolar değerinde tahmini 110 ile 243bn varil arasında) petrollerinin aktarım güzergâhları hakkında yorumda bulunmuştu.
Seçeneklerden biri Orta Asya?nın güneyinden Hint Okyanusuna uzanan bir boru hattı inşasıydı. Görünüşte rotalardan biri İran?dan geçiyordu, fakat bu ABD yaptırım yasaları nedeniyle Amerikan şirketleri tarafından engellendi. Diğer tek güzergâh ise Afganistan?dan geçiyordu.
Afganistan'da Askeri başarı açıkçası çok sayıda tarihi, lojistik ve pratik nedenlerden dolayı mümkün değildir. Fakat başarısızlığın da en azından bu asi ulusun gelişmesini direk olarak engelleyenler açısından bir faturası olacak.
Eski Başkan Bush ve müttefikleri Afganistan?ı stratejik ve ekonomik açıdan kolayca kullanabilecekleri ABD tarzı bir demokrasiye geçirmekte başarısız oldular.
Obama, Afganistan?da askeri alternatifi bastırarak, sadece -Irak?ta olduğu- gibi başarısızlığa uğrayan başka bir emperyalist Amerikan deneyimini devreye sokmakla kalmıyor aynı zamanda ülkesinin adını, başarı için daha iyi seçenekler varken berbat mağlubiyetler alan Britanya ve Rusya?nın isminin yanına eklemekte ısrar ediyor.
Afganistan'daki eski bir Rus subayı olan Oleg Kubanov Reuters?e: 'Bu, kum ile savaşmak gibi. Dünyanın hiçbir gücü Afganlılardan daha iyi savaşamaz' dedi. 'Bu, onların kutsal toprakları; Onlar için Rus ya da Amerikan olmanız önemli değil. Onlara göre hepimiz askeriz.'
Holbrooke?un bölgede yaptığı çok yoğun programında birkaç saatliğine Afganistan tarihini incelemeyi de eklerse bu çok yerinde olacaktır. Çünkü buna kesinlikle ihtiyacı var.
* Ramzy Baroud PalestineChronicle.com?un yazarı ve editörüdür. Çalışmaları dünyanın birçok yerinde birçok gazete, dergi ve antolojide yayınlanmaktadır. Son kitabı, 'İkinci Filistin İntifadası: A Chronicle of a Halk Mücadele' (Pluto yayınları, Londra).
Bu makale Abdulkadir Şen tarafından Timeturk.com için çevrilmiştir.