Bahtiyar Kurt*
Beni yazmak zorunda bıraktığın için seni değil kendimi kınıyorum kardeşim Sait. İlk tanıştığımız günün akşamı Sincan?daki evinde bana ?Asya? adlı uzun şiirini okumuştun. Henüz 22 yaşındaydın ve ilk şokumu o akşam yaşamıştım. Şiirinden aldığım yücelme duygusuyla: ?Ben artık yazamam? demiştim içimdeki egoma. Suskun kalmıştım karşında, oysa ben de yazmıştım o yaşlarda bir şeyler, ve susup kalmıştım. Sana olan hayranlığım seni daha o ilk algılayışımla tavan yapmıştı.
1995?in kış aylarında İstanbul?da yayın yapan bir radyoda çalışıyordum. Radyomuzun Ankara Sincan?da bir kardeş kuruluşu vardı, adı ?Sabır Bilgisayar?dı. İlginç bir iş yapıyorlardı: Kur?an-ı Kerim?in disket ve cd?lerini basıp kopyalıyorlardı. Basında bununla ilgili birçok haber çıkmıştı. Hatırladığım kadarıyla Sabır Bilgisayarın logosu kalaşnikof gibi bir şeydi. İstanbul?da radyo çalışanları olarak Ankara?ya sürpriz bir ziyaret yapma kararı aldık. Sınır tanımayan gençlik duygularımızla o gece yola koyulduk. Altımızdaki wos-wos marka arabayla neşe, telaş ve heyecanla sabahın erken saatlerinde vardık Sincan?a. Sabır Bilgisayarı bulduk, bekçisi olduğu için erken saatlerde dışarıda kalmadık. Kendimizi tanıtıp içeri girdik ve bulduğumuz koltuklara yığılıp uyumaya çalıştık. Saat 09:00 sıralarında birtakım sesler duyup uyandık. Kendimize çeki düzen vererek Ramazan ağabeyi bekledik.
Ben her yerde olduğu gibi orada da arıza çıkarmak için fırsat kolladım, beklerken sağa sola baktım. Ve kapı açıldı, içeriye takım elbisenin içine Mesut Yılmaz gömleği giymiş bir adam girdi. Üstelik kravatlıydı. Uzun boylu ve yakışıklıydı. Bu işyerinde kravatlı birini görünce şaşırmıştım. Önümüzden geçerek masasına geçti, oturdu ve bir sigara yaktı. Ben kendisine bakıp buranın yetkilisi olduğunu düşünerek oturduğum yerden: -Ya biz İstanbul?dan MiM radyodan geliyoruz, halimizi hatırımızı soran yok, ne bir çay ne bir kahve ikram eden oldu- dedim. Elindeki sigarasıyla bana baktı baktı ve o gür sesiyle: -Anladık kardeşim otur yerine birazdan çayınız kahveniz gelir sesini yükseltme- dedi. Ben hemen bozulmuş bir halde dışarı çıktım, biraz sonra baktım ki; yanıma gelmiş. Bana baktı: -Sen Kürt müsün? diye sordu.?Evet? dedim, güldü birden. Ben de güldüm. Başladı Kürtçe konuşmaya, ben de cevap verdim. ?Hadi size kahvaltı ısmarlıyayim, dedi. Diğer üç arkadaşı çağırdım ve hep beraber bir yere kahvaltı yapmaya gittik. Sohbet ve tanışma derken işten ayrılacağından, buradaki bir sürü hatadan ve yanlıştan bahsetti. Sonra ailesinin burada olup olmadığını sordum. Yalnız olduğunu ve İstanbul Hukukta okuduğunu, okulun da kendisini sarmadığını söyledi. Kahvaltı ve tanışma faslından sonra ofise geri geldik. Akşam olduğunda beni ve arkadaşım Zeki?yi evine davet etti, misafir etmek istedi. Akşam evine gittik, bekâr öğrenci eviydi ama içindeki her şey çok özeldi. O gece dikkat ettim ki bu adamın, Sait?in, kendisi de özel ve farklı biriydi. Uzunca sohbetten sonra, Zeki, uyumak için izin istedi. Hemen Zeki?ye yer hazırladı. Sonra onunla baş başa kaldık. Genç olduğumuz için oradan buradan derken söz aşka geldi. Aşktan konuşmaya başladık, ben merak içinde dinlemeye başladım Sait?i. Şiir edebiyat falan derken o meşhur uzun ?Asya? şiirini çıkardı ve okumaya başladı.
Off Sait off!! Sanki şimşek çaktı ve aydınlığında kayboldun, çektin gittin. Ben İstanbul?da yaşarken seni İstanbul?un dışında tanıdım. Ve seni kaybederken de; aynı yolda aynı işi yapan kardeşlerinden dostlarından biri olarak kaldım. Ve seni İstanbul dışında kaybettim.
Sana hep İstanbul?da yaşamalısın diyordum. Sonraki yıllarda İstanbul?da çok görüştük birlikte çalıştık büyük hayaller kurduk ama sen çekip gittin.
Cantürk?le gelip seni morgta görünceye kadar hiç inanamamıştım. Hala büyük şok ve hüzün içindeyim. Yoldayken çekip gitmeden bir saat önce aramıştın beni,az konuşmuştuk ama bir saat sonra yanınızdayım demiştin. Ahh Sait ahh!! O bir saat hala bitmedi bitmeyecek. Sait nerdesin? Nerelerdesin? Uyan Sait!!
Seninle olan kavgalarımızı, hayallerimizi, dehanı, geride bıraktığın her ne varsa, benim şahid olduğum, yaşadığım her şeyi, ben şimdi nasıl yazacağım, nasıl isyan edip kusacağım, senin bıraktığın saklı mirası nasıl sunacağım yeryüzü insanlığına? Geride koca 14 yıl bıraktın, beni bıraktın. Gittin güzel insan, mü?min insan, isyandan insana dönüşen devasa adam, gittin.
Hani, Deliler Sinema Akademisini kuracaktık, prodüksiyon şirketimizin adı DEVASA ŞİRİNLER olacaktı. 10 kişilik ekibe lakap takmıştım ve sana yollamıştım. Beni arayıp ulan acayip adamsın, daha ortada bir şey yok, çocuğa isim koyuyorsun demiştin ve gülmüştün bana. Sen LİDER ŞİRİN, ben HAYAL ŞİRİN olacaktım. Cantürk SADIK ŞİRİN, Şevket abi AŞIK ŞİRİN, Mesud BİLGE ŞİRİN ve Müslüm abi ÖNCÜ ŞİRİN olacaktı off Sait offfff!!! Sıtkı abi EBUZERAN ŞİRİN ve Turan KEKE ŞİRİN olacaktı.
Bak Sait Sıtkı abi senin için ne diyor?
??Bir kez daha doldu vakit
Fırtına dindi ve gitti arkadaşım Sait?? S.Caney
Hiç yakışmadı sana ölüm Sait. Hayallerimin mimarı olacaktın, sen yazacaktın, biz okutacaktık seni. Bana, Necip Fazıl Kısakürek?in ölüm dörtlüğünü söylemiştin defalarca, üstad haykırmış ölümü diyordun. Ve gür sesinle ?ÖLÜYORUZ ÖLÜYORUZ MÜJDELER OLSUN, ÖLÜMÜ DE ÖLDÜREN ALLAH?A SECDELER OLSUN? diyordun..
Bende Cengiz Özdemir için yazmış olduğun yayınlanmamış bir mektup vardı. Şimdi bu mektubu seni bilenlere bilmeyenlere sunuyoruz. Ve sanki o mektubu kendi vasiyetin olarak yazmışsın, sanki bizi uyarmışsın. Oy oyy bra oyy Saidim!! Bizi birbirimize bıraktın çektin gittin.
Seninle seçime 33 gün kala büyük organizasyon yapacaktık. Sen yoktun çok değerli dostların vardı 24 Şubat günü Mersin?de. Hepsiyle seni andık, seni konuştuk, ağladık nefesimizi sana yolladık deli adam..
Ben ve arkadaşların sana ve ölüme kavuşmayı hasretle bekleyeceğiz, elbet buluşacağız. Bekle bizi kéké delal..
15 yıllık dostluğumuzu bir hatıra ile yazıya dönüştürüp geride kalanlara bırakmış olacağız, Kékémın!! Bıraktığın her şeyi emanetimiz olarak saklayacağız.
Ben her Ankara?ya geldiğimde korkar ve çoğunlukla seni aramazdım, çünkü sen bırakmazdın beni ve diğer dostlarını.. Yine bir gelişimde misafir olmuştum sana, Hiram?a seni şikâyet etmiştim. Oğlun Hiram da sana parmaklarını uzatıp: - Bahtiyar amca bu var ya bu, deli deli- demişti senin için, gülmüştük.
Dünyalar güzeli iki çocuğun Hiram, Hale Sena ve kıymetli eşin Sevda kardeşimizdir. Geride kalan bizler seninle nasıl birlikte yaşadıysak yokluğunda da seni utandırmadan sana yakışan bir duruşla birbirimize destek olarak aramızda seninle yaşamaya devam edeceğiz.
Kendini ve hayallerimizi alıp gittin ey devasa adam!! Alacağın olsun!! Bunu şaka olarak kabul ediyorum. Nereye gitsen eninde sonunda seni bulup yakana yapışacağım.
Abdulhekim abi, Emin ve Halil ile seni konuştuk, çocukluğunu anlattılar, kardeşliğinizi anlattılar. Abdulhekim abi koca bir ailenin seninle baş edemediğini, seni zapt edemediklerini söyledi, güldük tebessüm ettik. Abi dedim: -Biz hiç baş edemedik ve zapt edemedik deliyi.
Oxirbe braye delal
ser cavu ser dıla
ser seru ser gula
ser destu ser mıla
Oxirbe braye heval
Hayal Şirin
Bahtiyar KURT
2007 TEMMUZ da yazmış olduğu teşekkür mektubu?
Teşekkür:
'BİZ KOŞU BİTTİKTEN SONRA DA KOŞAN ATLARIZ'
Uzatılan eli nezaketle tutan ve inançla kavrayan soylu bir millete karşı, teşekkürle ödenmeyecek kadar ağır borçlar altında olduğumu biliyorum;
Bu borç ben yaşadıkça, inancıma ve ideallerime asalet veren milletimin alacak hanesinde kalacaktır.
Geçmişiyle mağrur,
Bugünüyle vakur,
Ve gelecekte de yükselmeye mecbur olduğunun bilincinde olan milletimin vicdanına karşı borçlu olduğum sonsuz şükran, sonsuza kadar sürecektir.
Kader diye mahkûm edilen bir hayatı reddederek aklıyla ve vicdanıyla yanımızda duranlara,
Vakar ve soyluluğu, yükselmenin ve ilerlemenin temel şartı kabul ederek bizimle yürüyenlere,
'Koşu bittikten sonra da koşan atlarız' diyerek, duraksamadan, yorulmadan, usanmadan bizimle koşanlara,
Çalışkan ve bereketli ellerini, alkış tutmak için değil üretmek için kullanan ve nasırlı elleriyle kalbimize dokunanlara,
'Bana ait bir sözü senin nefesine verdim' diyerek söz hakkı tanıyan ve dinlediği zaman kalbinin kapaklarını açarak dinleyenlere,
Bizimle oturanlara,
Bizimle kalkanlara,
Bizimle durup, bizimle yürüyenlere,
Yolumuz uzun deyip bizimle koşanlara,
Bizi bekleyenlere,
Bizi uğurlayanlara,
Bizi sevenlere, bizi sevmeyenlere,
Bizi karşılayanlara,
Karşımızda duranlara,
Hatırımızı taşıyanlara,
Hal ve hesap soranlara,
Sonsuza dek ödenmeyecek bir borçla
Sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum?.
'BİZ KOŞU BİTTİKTEN SONRA DA KOŞAN ATLARIZ'
Mehmet Sait Yakut
1973-2009