Mehmet Yılmaz / Derindusunce.org
Türk Ordusu özelleştirilebilir mi?
Bugünlerde ?paralı askerlik? yine gündemde. 17 Ağustos depreminden sonra olduğu gibi ?şu kriz ortamında? askerî harcamalar için TSK?ya maddî bir destek sağlanması söz konusu. Hem de 7,5 milyar. Neredeyse TSK?nın yıllık bütçesi kadar. Ertelemiş olanlar, kaçaklar vs hesaba katılınca bu kadar ediyormuş!
Peygamber ocağı(!), şehitlik, gazilik gibi kavramlardan ayrı düşünemediğimiz bir konu ordu. Laiklik, terörle mücadele ve darbeler ordumuzu siyasî bir aktör(!) olarak zihinlere kazımış vaziyette. Diğer yandan yurt savunması hassas bir konu. Şan, şeref için savaşan bir ordunun yerine ?para için? savaşan profesyonellerin konabilmesi ancak bir zihniyet devrimi ile gerçek olabilir.
Oysa İlker Başbuğ daha Kara Kuvvetleri komutanı iken bu yönde işaretler vermiş meselâ 6 komando tugayının tamamen profesyonel askerlerden oluşacağını, yani yedek subay ve er-erbaşın kısa süre sonra komando olamayacağını açıklamıştı. Başbuğ?un o zaman yaptığı açıklamalara göre buralarda görev verilmeyecek olan yedek subaylar sadece iç güvenlik birliklerinde görev alacaklardı.
Sorunlar ve çözümler
Bugün Türk ordusu kendi vatandaşlarını gerekirse zorla yakalayıp askerlik yaptıran bir kurum. 600 bin civarındaki askeriyle dünyanın en kalabalık ordularından biri. Ama Türkiye dışında askerî üsleri bulunmadığı için manevra kabiliyeti oldukça kısıtlı. Teknik olarak da büyük ölçüde ithal silahlara sırtını dayamış olan ordumuz ne yazık ki hâlâ 1900?lerden kalma ?etten duvar? zihniyetiyle yüzbinlerce asker besliyor.
Oysa dünya değişti, değışiyor. Uzun menzilli füzeler ve uydu gözetleme sistemleri savaşı da ticaret gibi küreselleştirdi. Türkiye?ye yönelik bir tehdidi ortadan kaldırmak için sınırlarımızdan çok uzak noktalarda ?askerî? mücadele vermek gerekebilecek. Meselâ Türkiye?nin enerji güvenliğini muhafaza etmek için Orta Asya?da veya Süveyş kanalı?nda gözetleme ve savunma imkânlarına ihtiyacı var.
Modern zamanların yaygın tehdidi olan uluslararası terör konusunda da ?etten duvar? ile fazla bir şey yapılamayacağını 40 bin insan öldükten sonra anlamış bulunuyoruz. (PKK? Ters giden nedir? Bundan sonra nereye?)
Özetle 25-30 yaşında, üniversiteden ya da iş hayatından koparılmış, aklı evinde, çocuklarında kalmış, muslukçu ya da doktordan devşirme 600 bin ?asker? ile 21ci yüzyılın tehditlerine cevap vermek mümkün görünmüyor.
Nasıl bir ordu istiyoruz?
Kendini 19cuyüzyıldan kalma fosil ideolojilerin, ulus-devletlerin koruyucusu sanan silahlı bir topluluğa ?ordumuz? demek hiç hoş değil. Hele bu silahlı güç kendi görevini kendisi tarif etmeye kalkıyor, basından, iş dünyasından suç ortakları devşirip korku yoluyla kendi ülkesi üzerine tahakküm kurmaya kalkıyorsa! (Onun adı asker, canı neler ister?)
Modernleşme sürecini tamamladıktan sonra umud ediyoruz ki Türk ordusunun genel görünümü bir kışladan çok özel bir şirkete benzesin. Bütçesi, harcamaları, stratejik hedefleri oylarımızla seçilmiş sivil siyasetçilerin denetimi altında olsun.
Umud ediyoruz ki TSK sınırlarımızı gözlediği gibi uluslararası bankalardaki işlemleri, vergi cennetlerini, Black Water gibi ?özel savunma? şirketlerini gözaltında tutsun.
İstihbarat, diplomasi ve yüksek teknoloji alanlarında üstün nitelikli insanlara ihtiyaç duyacak olan böyle bir orduyu alışık olmadığı türden bir zorluk bekliyor:
TSK insan kaynakları piyasasında ister istemez özel şirketler ile rekabet halinde olacak.
Bugüne kadar ?bedava? olarak bünyesine kattığı vasıfsız er ?mehmetçik? yerini yavaş yavaş mühendis, bankacı Mehmet Bey?lere bırakacak. Şehit babasına madalya takılan törenlerin yerini komutanların kayıplar hakkında hesap verdiği mahkemeler alacak.
'Vatan, millet Sakarya? nutukları unutulurken motivasyona dayalı yıl sonu primleri hesaplanacak. TSK?nın başarısı sınırdan içeri giren terörist sayısı gibi göstergeler ile ölçülebilecek. Görevini yapamayan genel kurmay başkanları tıpkı zarar eden şirket patronları gibi değiştirilebilecek.
Yoksa çok şey mi istiyoruz?
Kaynak: Derindusunce.org