Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

'Başörtüsü ile çalışan ilk doçent olmak isterdim'

SP liderinin eşi Sevgi Kurtulmuş, 28 Şubat süreci ve sonrasında yaşadıklarını anlattı.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-02-27 11:41:00

'Başörtüsü ile çalışan ilk doçent olmak isterdim'

Doç. Dr. Sevgi Kurtulmuş, Rektör Kemal Alemdaroğlu döneminde İstanbul Üniversitesi'nde başarılı bir akademisyenken, 28 Şubat sürecinde kendini birden sıradan ev işleri yapan biri olarak bulduğunu belirterek, 'Bir dönemdi geldi geçti. Mağdurları biz olduk. Hâlâ Beyazıt'a yolum düştüğünde üniversite tarafına bakamam.' dedi.

SP Genel Başkanı Numan Kurtulmuş'un eşi Doç. Dr. Sevgi Kurtulmuş, 28 Şubat süreci ve sonrasında yaşadıklarını Cihan muhabirine değerlendirirken, 'Bu konu, hiç şüphesiz benim hayatımda derin etkileri olan acı hatıramdır. Uzun yıllar büyük emek vererek elde ettiğim kariyerime, profesörlüğe az bir süre kala veda etmek zorunda bırakıldım. 28 Şubat sürecinin antidemokratik ve baskıcı uygulamalarından en çok etkilenmiş olan kurumların başında İstanbul Üniversitesi vardı. Alemdaroğlu'nun rektör olarak göreve başlamasıyla birlikte hedef seçildim ve hemen açığa alındım.' diye konuştu.

Tüm hukuk kuralları ve hukuk sistematiği tamamen altüst edilerek 6 ay gibi kısa bir sürede mustafi addedildiğini kaydeden Kurtulmuş, 'O zamanlar bu dönemin bu kadar uzun süreceğini hiç tahmin etmemiştim. Mahkemenin lehime sonuçlanacağını ve çok kısa sürede üniversiteye geri döneceğimi sanıyordum. Maalesef Türkiye'de, hukukun da siyasallaşmasının etkisiyle, bütün mahkemeler kısa sürede aleyhime sonuçlandırıldı.' şeklinde konuştu.

BAŞÖRTÜSÜ İLE ÇALIŞAN İLK DOÇENT OLARAK ANILABİLMEK İSTERDİM

'Başörtüsü ile çalışan ilk doçent olarak anılabilmek isterdim.' diyen Kurtulmuş, şöyle devam etti: 'Kendi ülkemde, milletimizin inançlarına, değer yargılarına uygun bir şekilde yaşamaya çalıştığım için kendimi acımasızca kapının önünde buldum. O dönemde büyük bir akıl tutulmasıyla karşı karşıya kaldı insanlar. İnançları gereği başını örtenler sanki teröristmiş gibi kıyıma uğradılar.'

Üniversiteden uzaklaştırılma gibi bir sonucu hiç beklemediğini dile getiren Kurtulmuş, 'O zamana kadar gerek kendi üniversitemde, gerekse ABD'de başörtüsü hiç problem olmadan çalışmalarımı sürdürmüştüm, ta ki Alemdaroğlu rektör olana kadar. Bu durum, olağanüstü bir dönemin akıl, mantık ve hukuk dışı uygulamalarının bir sonucuydu.' ifadesini kullandı.

HALA BEYAZIT'A YOLUM DÜŞTÜĞÜNDE ÜNİVERSİTE TARAFINA BAKAMAM

Uzaklaştırma kararını ilk okuduğunda, gözlerine inanamadığını aktaran Kurtulmuş, 'Bu kadar hukuksuzluk yapılabileceğini tahmin bile etmiyordum. Sonra mahkeme süreçleri başladı, fakat bu malum dönemde hukuk da siyasallaşmıştı. Tüm mahkemeler aleyhime sonuçlandı.' diye konuştu.

Kararın yaşantısını tamamen değiştirdiğini anlatan Kurtulmuş, şöyle devam etti: 'Başarılı bir akademisyenken, bu kararla birden bire sıradan ev işleri yapan birisi haline geldim. Ne gariptir ki sosyal güvenlik hocası iken hiçbir sosyal güvencem olmadan kendimi ortada buldum. Bu tabi ki hâlâ içimde çok büyük bir sızıdır. Beyazıt'a yolum düştüğünde üniversite tarafına bakamam. Beraber, aynı dönemde asistan olduğum arkadaşlarımın hemen hepsi şu an üniversitede profesörlük yapıyor. Ben onlardan daha az kabiliyetli ve daha az çalışkan olduğum için hocalık yapamıyor değilim. Bir dönemdi geldi geçti, mağduru bizler olduk.'

PIRIL PIRIL ÇOCUKLAR BAŞÖRTÜLÜ DİYE KOLAYCA HARCANDI

28 Şubat sürecinde, bazı üniversite yöneticileri tüm ilgi ve dikkatlerini başörtüsü avcılığına yoğunlaştırdığı için üniversitelerde bilimsel seviyenin ihmal edildiğini vurgulayan Kurtulmuş, şunları söyledi: 'Anadolu'yu gezdikçe gözlerinden zeka fışkıran, başörtüsü ve katsayı nedeniyle okuyamayan genç kızları gördükçe hâlâ yüreğim parçalanır. Ülkemizin geleceği olan bu pırıl pırıl, cin gibi çocuklar sırf başörtülü diye bu kadar kolay harcanmamalıydı. Aradan geçen bunca zamana ve parlamentoda eşleri başörtülü bir çok milletvekili, bakan, hatta başbakan ve cumhurbaşkanı olmasına rağmen hâlâ başörtüsü meselesinin çözülememiş olması trajikomik bir durum. Bu meselenin çözümü için CHP'nin mahalli seçimler arefesinde çarşaflılara rozet takmasını olumlu bir adım olarak görüyorum. Eğer oy kaygısıyla böyle davranmıyorlarsa, onlar için başörtülüler sadece seçmen olarak anlam ifade etmiyorsa, hep birlikte başörtüsü problemini çözebileceklerine inanıyorum. Bu konuda herkes iyi niyetli, samimi ve politik kaygılardan uzak davranırsa, çok kısa sürede sorun çözülebilir.' (CİHAN)

Haber Ara