Haber Merkezi / TIMETURK
Nasıl doktorunuz tedavinizi anlamaya çalışırken tıbbi geçmişinizle ilgili notlar alırsa, gelecekten korkmadan, bugünü yaşamak için siz de geçmişinizi incelemelisiniz. Yeniden yürümeyi öğrenmek gibi, yeni yetenekler öğrenmelisiniz.
Çocukken ebeveynlerimiz tarafından sevilmeyi ve onların sürekli ilgilerinin odağı olmak isterdik. Çok erken yaşlarda hatta gerçekte yapmak istediğimizin tam tersi bile olsa bize söyleneni yapmanın çok daha ödüllendirici, güvenli ve çok daha az üzücü olduğunu öğreniriz. Karşılık vermemenin faydasını ve bize söylendiği gibi yapmanın iyi çocuk olarak adlandırılmak olduğunu anlarız. Bu taktikler, her çocuğun en kötü kâbusu, duygusal ve fiziksel terk edilmeden bizleri korudu.
Sorgulamadan kabul ettik, bize ve bizim için yapılan her şeyin bizim yararımıza olduğunu. Ve böylece bizim için ebeveynlerimiz, öğretmenleriz ve toplum tarafından yazılan senaryoya göre kendi bölümümüzü, rolümüzü oynayarak hayatın içinden geçmek için bir biçem, bir şablon, bir desen çizildi. Kendimizi göstermenin sonuçlarından korkarak, içimizdeki akıllı çocuğu görünmez kıldık ve gerçek olmayan bir rol üstlenme süreciyle dengemizi kaybetmiş, uyumsuz ve bütünlüğünü yitirmiş kaldık. Sonuçta üçe bölünürüz: ayarlamalarla olduğumuz kişi, diğerlerinin olduğunu sandığımız kişi ve gerçekte olduğumuz ve artık unutulmuş olan. Her şeyin ilahi kaynağını bulma arzumuz bir zamanlar olduğumuz, beklenti dağları altına gömülen anlayış ve sezgiyle dopdolu akıllı çocuğa ulaşmak çabamız olarak değerlendirilebilir.
Bedenzihnimiz dokusundaki, olduğumuz ve olmak istediğimizle diğerlerinin bizden olmaması istediği arasındaki bu yırtığın farkındadır. Ve böylece çatışma başlar. Endişe ve huzursuzluğun tohumları ekilir. Hayatınızda yaşadığınız herhangi bir şeyi düşünün, ?doğru gelmeyen?, ?tabiatınıza aykırı? bir şeyi yapmanız istendiğinde, kalkıp asla ?Hayır? diyemediğinizde hissettiğiniz eşlik eden huzursuzluğu anımsayacaksınız.
Eğer tüm hayatınızı doğru gelmeyen şeyleri yaparak harcadığınızı, duygularınızı bastırdığınızı ve ödünler verdiğinizi düşünüyorsanız, Nobel Ödüllü Doktor Albert Schweitzer?in ?Hayatın en büyük trajedisi, bir insanın içinde yaşarken ölen şeydir? sözünün ne kadar doğru olduğunu anlarsınız.
Çocuklarımızı büyütürkenki farklılıklarımız kendilerini birçok yolla açığa vurur. Ebeveynlerinin hatalarının ?keşke yığınları? olanlar çok nadir olarak hayatlarıyla ilgili olumlu bir düşünceye sahip olabilir. Hayalleri beslenmiş olanlar, ebeveynlerine ne kadar inanılması güç görünürse görünsün, çok nadir olarak hayatın zorluklarından çekinir.
Sürekli olarak ailelerinin planlarını nasıl mahvettikleri ve onlar adına yapılan ?fedekarlıklar?ın hatırlatıldığı çocuklar çoğunlukla suçlu hisseder ve hayatta çok zor başarılı olur zira başarılı olmaları ebeveynlerinin başarısızlıklarını yüzlerine vuracaktır. Sürekli olarak küçük yaşlardan itibaren ?büyümeleri? ve ?çocukça davranmayı bırakmaları? söylenenler, çocukça doğallıklarını kaybeder, hayatı bir eziyet olarak görür ve ailelerinin uyarıların hürmetine yaptıkları her şeyde çok az mutluluk bulur. (Kaynak: HealthNews-Joel Nathan, Çev: Oğuz ESER/TIMETURK)