Abi kısaca kendinizden bahsetseniz?
Ben Mardin Mazidağı?nda doğdum, Adana?da büyüdüm, onlarca dostluğu geride bırakarak, biraz da zorunluluktan dolayı son altı yıldır da İstanbul?da yaşıyorum. Şu an Özgün İrade Dergisi editörlüğünü yürütüyorum. Daha önceleri adana yerel sitelerinde de yazıyordum ama şu an www.timeturk.com , www.tekilhaber.com, www.akhaberler.com adlı sitelerde yazıyorum. Son hızla okuma ve yazma faaliyetlerim devam ediyor. Kendimi bildim bileli birilerinin deyimi ile Radikal İslamcıyım. Ama olayın entelektüel boyutu beni ilgilendiriyor. Ayrıca sekiz çocuk büyütmeye çalışırken bir torun sahibi oluverdik. Şimdi onunla oynaşıyoruz. Yaptığım tek iş var: okumak, okumak ve yine okumak! Ama İstanbul bereketli bir yer galiba, beş yıldır durmadan yazıyorum. İki kitabım çıktı. Yüzlerce makale ve denemem yayınlandı. Kısa dönem radyo programı ile hayatı devam ettiriyoruz. Asıl işim ise; düşünme, konuşma ve yazmadan müteşekkildir.
Bir dünya yerde yazı yazıyorsun, nereden buluyorsun bu kadar enerjiyi? Bir de söylemesi ayıp; yazdığın yazılar için ücret alıyor musun?
Söylemesi ayıp şimdiye kadar kimse yazdığım için bir ücret vermedi. Beklemek mi beklememek mi aptallık onu da kestirmek biraz zor! Ama ciddi bir sorun olduğu ortada! Bidünya yerde yazdığım meselesine gelirsek eğer: Altı yaşımda, okul öncesi çağımda Kur?an okumayı öğrendim, o gün bu gündür kitapla ve okumayla aram iyidir. İlkokul dönemimde gezici kitap kütüphanesinden üç arkadaşımı da ayarlayarak iki haftada bir dört kitap alarak onları bir dahaki on beş güne kadar bitirirdim. Ondan sonra da kütüphaneler ve daha sonra da kitapçılar benden çok çektiler. Sürekli okudum ve sürekli birileri ile paylaşmaya gayret ettim. Sanırım bu paylaşma beni sürekli motive ettiği gibi mesafe kat etmemi de sağladı. İşte enerjinin kaynağı benim açımdan budur? Ayrıca bir kaygıyı sürekli diri tutmaya çalışıyorum. Bir derdim olduğunu biliyorum ve bu derdimin çaresi üzerine sürekli düşünüyorum. Yalnız veya birileri ile birlikte fark etmiyor. Arabada giderken veya yayan yürürken sürekli kafamda düşünceler dans ediyor. Bu durumun kendisi beni sürekli yazmaya ve konuşmaya teşvik ediyor olabilir?
Sonbahar Dergisi?nin daha önceki 6 sayısında yazmıştın. Ne diyorsun bu Sonbahar için?
Hüznün ve ayrılığın sembolü olan Sonbahar gibi dergimizde bizi terk etti, hüzne gark etti. Edebi metinlerimin yayınlandığı ilk görsel mekandır. İlk göz ağrımdır. Çok hoş ve düşündürücü bir tarafı vardı. Hayatı t?ye alırken bile bir sorgulama ve düşünmenin kapısını açıyordu. Yer yer hayatın bam teline dokunuyordu. Gerçeği yalın, ama biraz muzipçe ele alıyordu. Güzeldi, yeri halen doldurulamadı. Bir ocak ve mektep olmaya namzet olmalıydı?
Aşk için ne dersin?
Aşk, çok büyülü bir kavram! Hayatın kendisi desem! En güzeli yayınlanmamış bir şiirimden bir bukle ile devam edelim?
Mahrem merdivenleri arşınlarken/Yudum yudum içerim zehrini aşkın/Ateşin için için yaktığı gibi yanarken/Yılan derisinden çıkar gibi benliğimden çıkarım! / Coşkun bir ırmak gibi akıyorum aşka/Bentler aşıyorum, engel tanımadan/Yalnızlık korkutmuyor artık, sen varsın!/
Haydut teslim bayrağı çekmiş, yenilgiyle!
Hayatın ve mematın anlamlandırılması ancak aşk ile varlık kazanır. Aşk, ölümü güzelleştirir, hayatı bütün kahırlara rağmen yaşanılır kılar! Hayatın doruklarında sarhoş vakitler geçirmektir aşk. Hayata dur diyebilmek ve güncel ile popüler olanın dışına çıkıştır aşk? Sanırım bu kadar aşk muhabbeti yeter?
İsmet (Özel) Abi, ?Şiir Tetikte Gider? diyor, peki sen ne diyorsun?
İsmet (Özel) Abi demişse muhakkak bir hakikat payı vardır. Benim yetişmemde 1978?li yıllarda Yeni Devir Gazetesi?nin büyük rolü var. Ama orada iki isim beni derinden etkilemiştir. İsmet Özel ve Cahit Zarifoğlu? Onları okumak bana büyük keyif veriyordu? Şiire dönecek olursak eğer; İsmet Bey?in bu konuda yaptığı seminere katıldım. Kendisini mümkün mertebe kaçırmadan takip etmeye çalışıyorum. Siyasi ve düşünsel serüvenini takip ederken Şiiri ve Şiir üstüne söylediklerini de takip etmeye çalışıyorum.
Şiir olmadan gerçeğe dayalı bir muhalefetin varlığı ketum kalır. Sözü peygamberâne bir söyleyişle ancak şairler söyleyebilir. Toplumu ve doğayı da ancak bu sözler tetikler ve harekete geçirir. Muhalefet ancak şiirle bütünleştiğinde keskinlik ve derinlik kazanır. Şair insanlığın vicdanı olurken kainatın sesi ve soluğu haline dönüşür. Ozanca söyleşiler yapar, Hakikate dair! Yeni bir toplumu inşa ederken bu toplumun millete dönüşmesinin imkanı haline gelir? O yüzden Şairlere kulak vermek gerek, İsmet Özel?e ayrıca bir kulak kesilmek gerek!...
Obama büyüğümüz için hâlâ iyimser misin?
Bir yazıma atfen bu soru soruldu sanırım. Sadece bu konuda değil, hayatın kendisine dair de bir iyimserliğe sahibim. Çünkü iyimserlik bir ontolojik durumdur. İnsan iyimser olmayı kendi doğasına uyumlu yaşamak için tercih etmeli? Dolayısıyla siyasi gelişmeleri de bu çerçeveden değerlendirmeye çalışırım. Ayrıca siyasal gelişmelerin total bir tek olguya indirgenmesinin doğru olduğunu düşünmüyorum. Burada ayrıntılı analizlerin yapılması elzem hale gelir. Güç tanımı ve bu gücü besleyen ayrıntıları doğru okuduğumuz zaman geleceğin bizi nasıl sarmalayacağını da belirleyebiliriz. Ayrıca her insanın kişisel tercihlerinin geleceğin inşasındaki rolü hakkında bir bilgiye sahip olması kaçınılmaz olmalıdır. Esir olan değil, tavırlar geliştiren olunmalı?
Dolayısıyla iyimserliğim devam ediyor?
Hayatın mayasında ne vardır? Nasıl yaşamalı bu hayatı?
Hayatın mayasında aşk vardır, sevgi vardır, fedakârlık vardır, diğerkâmlık vardır. Özveri olmadan hayatın kendisi olmaz. Hayata karşı merhametle buluşmayı tercih eder hale getirmek lazım. Bu hayatı dostane, vefakârane ve sevinçle hüznü barışık kılarak yaşamak lazım. Hayatın mayasında insan vardır. İnsansız bir hayat tuzsuz yemeğe benzer. Onun tadına varamazsınız. Hâlbuki hayat bir tat bırakmalı damağa? Bir yağmurun sesi, bir kuş cıvıltısı, bir karıncanın yürüyüşü ve birden zıplayan bir kurbağa gibi hayata renk ve tat katmalı insan? Kendi doğallığı içinde zorba ve zecri tedbirler olmadan sade, yalın ve kendiliğinden olmalı ve hayat bunun üzerine kurulmalı?
İman ve hayat ikiz kardeşler? İman hayatın dolu ve anlamlı yaşanması için gereken kaygıyı bize bahşeden temel etken? Yüreklerimizdeki sevdayı ateşleyen kor ateş? Dudaklarımızdan dökülerek yüreklerimizi serinleten name?
Hayatı iman ve aşk üzere yaşamalı?
Ne okuyorsun bu sıralar? Felsefi kitaplara devam mı?
Hayatın renkliliği ve coşkusu gibi hayatın kuşatıcılığına dair bütün kitapları okumaya çalışıyorum. Ama ağırlıklı olarak son dönem edebiyat ve felsefe ağırlıklı okuyorum. Son dönemde Bacheland ve Gılles Deleuze takılıyorum? Felsefenin insan düşüncesini bir üst seviyeye ve düşünmenin neliği üzerine bir yaklaşım geliştirme bağlamındaki yerini önemsiyorum. Felsefe okumadan bir toplumsal hareket meydana getirmenin beyhudeliği üzerine yaşadığımız bu zaman kesiti de tanıklık ediyor. Düşünmeden insan olunmaz, felsefe okumadan sağlıklı ve metodik düşünmeyi gerçekleştiremezsiniz?
Ölüm için birkaç şey söylemeni rica etsek?
Ölüm, insanlığın yegâne gerçeklik dünyası... İnsanlığın aşkın doğasını belirleyen yegane kurtarıcı misyon! Vuslatın ateşini söndüren tek hakikat! Aşk ateşinin sönerek yangınlığını sürdüren bir vasat! İnsanın dinginlik alameti farikası... İnsanın oto kontrol mekanizması... Dünyanın geçiciliğinin teminatı? Hayatın bir üst gerçeklik düzleminde sürdürülecek yegane kapısı. Varlık ve dünya üzerinde temellük etmenin faydasızlığını bağıran en gür sesli bir şairdir ölüm?
Türkiye?nin geleceği ile ilgili kanaatlerini öğrensek?
Türkiye?nin geleceği ve ufku aydınlık görünüyor. Türkiye?de yaşanan tarihsel ve kültürel süreçle birlikte yaşanmış siyasal süreç insanları bilinçlendirmiştir. Son tarihlerde siyasal gelişmeler göstermektedir ki bu toprakların ruhunu taşıyan insanlar, bu toprakların geleceğine ve iktidarına el koymaya başlamıştır. Bu çok sevindirici bir durumdur. Ancak iyi bir gözlem ve doğru bir siyasal okuma bu söylediklerimi anlaşılır kılar? Ama bize düşen bu gerçekleri olduğu gibi söyleyebilme cesaretine sahip olmaktır. Deli deseler bile?
Kurtlar Vadisi?ni izlemek bizi bozar mı? Muro karakterinin bekraundu nedir?
Kurtlar Vadisi?ni izlemek bizi bozmaz. Kurtlar Vadisi Türkiye tarihinde belki de ilk kez Amerikan sinemasının doğru bir okumasını yaptığının kanıtıdır. Bir kamuoyu oluşturma merkezini oluşturuyor. Kamuoyu tepkisinin yönünü belirliyor ve Türkiye?deki siyasal gerçeklikleri Türkiye?nin geleceğinin aydınlık olması bağlamında aydınlatıyor. Buna yönelik eleştirileri yapan insanlar olabilir. Ama bu güne kadar yayınlanan bölümlerinde neredeyse birebir örtüşen gerçeklikleri ortaya koyabilmiş sayılırlar. Muro karakteri ise sonradan eklendi. Terör örgütlerinin nasıl çalıştığını ve bu örgütlerde liderlik yapanların kültürel boyutlarını göstermesi bağlamında önemli bir figür. Muro, yarım kalmış hayatların temsilcisi. Saf bir hayatın yarım kalan öyküsü gibi duruyor. Bu saflığın estetize edilmiş mizahla buluşması diyebiliriz. İzlerken çok hoşuma gidiyor. Aslında hepimiz biraz Muro değil miyiz?
Abi dalgalar birbirine karıştı artık!. Bu Ergenekon matruşkası hakkında bir fikrin veya zikrin var mı?
Olsa ne olur ki, su kendi mecrasında akmaktadır. Dalgalı deniz durgun sudan iyidir. Hareket berekettir. Bu dalgalar toplumsal arınmayı sağlar. Kirlenmiş unsurlar atılır. Sade ve halkının duyarlılığını dikkate alan bir yaklaşım öne çıkar. Çok üzerinde durmaya gerek var mı? Pek emin değilim! Ama bir hakikat var ki; insan kendi nefsinden başlayarak arınmayı başarabilirse ve bunu aile hayatına yansıttığı zaman doğruluğa ve adalete dayalı bir sosyal yaşam imkân kazanır. Meseleye buradan bakıldığında kirli bilginin kurak ikliminden kurtulma arzusu doğar. Yani, kısacası devlet birey gibi arınmaya başladı bu Ergenekon meselesi ile birlikte?
Ümmeti Muhammed?in bedduası Siyonist yamyamların boyunlarında bir kement gibi asılı duruyor. Azrail her an sandalyeye tekmeyi vurabilir. Bu konuda görüşlerinizi alalım?
Bizde bir darbımesel vardır: eceli gelen it cami duvarına işer! İsrail kendi yok oluşunu, zalimliğini artırarak davet etmektedir. Bizzat kendi ırkından ve dininden olan insanların şehadeti ile birlikte bütün bir insanlığın şahadeti de göstermektedir ki; İsrail, gayri meşru bir devlet olma özelliğini perçinlemiştir. Dolayısıyla ilahi cezaya müstahak bir konum elde etmiştir. Bunun bu dünyada veya ukbada olması meseleyi değiştirmez!
Burada temel sorun, Müslümanların bu olgu çerçevesinde kazanacağı şuur seviyesi olmalıdır. İslam?a ve Müslümanlara olan bağlılığını berdevam ilan ederek hayatiyetini sürdürmeyi becermesine imkân sağlayan müminler varlıklarına anlam katarak hayatın da anlam kazanmasına vesile olacaklardır. Zaten sorun bir anlam sorunu değil mi?
Söyleşi: Ramazan GÖÇMEN / Tevhidyolunda.com