Haber Merkezi / TIMETURK
DÜŞÜK: ACININ EN YALNIZ HALİ
Kate Evans*
Doktorun sessizliği bilmek istediğim her şeyi söylüyor. Nihayetinde boğazını temizliyor ve bilerek yumuşatıldığı belirgin bir ses tonuyla, ?Üzgünüm? diyor. Ben de öyle. Önümüzdeki ekranda, zayıf kıvrık bir cenini seçebiliyorum ve birkaç hafta önce kalbinin hayatla attığı yerde, rahmimin derin boşluğunda hareketsiz yatıyor. Bu artık bir bebek değil. O bir düşük.
Ne kadar şaşırdığım beni şaşırtıyor. Bu kaybettiğimiz 6?ncı bebek; şimdiye kadar alışmış olmam gerektiğini düşünebilirsiniz. Fakat belki bu bebeğe inanmam şaşırtıcı değil, sanki ona biraz umut, biraz sevgi vererek yaşatabilirmişim gibi.
Tüm testleri yapmışlardı. Sürekli düşük yapan ekseri kadın gibi bende de hiçbir sorun bulamadılar. Neden olduğunu onlar da bilmiyor.
Annemin neslinde, ilk dönem hamilelik testleri yoktu ve üç ay atlamadığınız sürece resmen hamile kabul edilmezdiniz. Bugünler artık farklı. Gününüzü geçirdiğiniz ilk gün kendinizi eczacıya koşarken bulabilirsiniz ve sonrasında kullanma kılavuzlarıyla boğuşur, maviye dönen test kapları ve çubukları beklenen ilanı yapar.
Bundan sonraki adım doktorunuza gitmek olur. Burada bebeğinizin ne zaman doğacağı söylenir. Size gelişen bebeğinizin resimleri ve tasvirleriyle dolu olan ücretsiz hamilelik kitapçığı verilir. Cüretle burada 12 hafta sonra ceninin tam olarak gelişeceğini yazar. (6 hamilelikten sadece 5?inin bu noktaya ulaşabildiği yazılmaz.) Kitap size ebenizle önceden randevu almanızı ve bebeğinizi nerede doğurmak istediğinizi düşünmenizi öğütler. Siz de öyle yaparsınız.
Sonra hamileliliğin getirdiği aşikar farklılıkları hissetmeye başlarsınız. Test kitlerine ihtiyaç duymadan her kadınının bileceği işaretler. Meme Perisi?nin ziyareti size daha büyük ve daha hassas göğüsler getirir. Yiyeceğe ve uykuya ihtiyacınız delice artır. Daha kolay tiksinen, midesi bulanan, daha duygusal ve daha hijyenik hissedersiz. Hormonlar sizi uyuşturucu almış gibi yapar. Yiyeceksizlik sizi delirtir. İçinizde hayatın büyüdüğünü hissedersiniz. Plan yapmaya, hayal kurmaya başlarsınız. Muhtemelen bebeğinizle konuşursunuz. Cinsiyetini ve adını düşünürsünüz.
Sonra kanamaya başlarsınız.
Bebeğinizi kaybetmişsinizdir. O kadar ağırdır ki kaybedilen. Size, ben ve bunu okuyan herkes, hepimiz amniyotik (rahimde cenini çevreleyen zar) hücre lekesi olarak başladık. Çocuklarım 18 aylık, ya da 4 aylık olacaktı ya da 5 aylık hamile olacaktım. İyi bir arkadaşımı kaybettim çünkü benimkinin doğacağı gün onunki doğdu ve onu ziyarete gidemedim. Çok acıtıyor.
Bebeğimi her kaybedişimde üzerime yığılan kadar bir depresyon bilmiyorum. Bunu yakın bir arkadaşın ölümüyle karşılaştırabilir ve dürüstçe çok daha beter olduğunu söyleyebilirim. Bir arkadaşım aniden ölünce, gider onu görürüz, gömeriz ve arkasından hoşça kal diyebiliriz. Etrafımda benim kadar çok kederli insanlar olur. Zihnim onla geçirdiğim anları geri çağırır. Beynim kayıpla baş etmek için bana duraksız bir anılar geçişi sunar.
Düşükte yakını ölmüş biri olduğumu bile fark edemeyecek kadar edebi kelam/örtmece katmanları arasında savaşıyor kalırım. Olan bu şey neydi? ?Hamilelik Kaybı?? Erken Hamilelik Danışmanlık Birimi çalışanları tarafından ?bebek? kelimesi asla kullanılmaz. Taramalarda bebeğimin artık yaşamadığı ortaya çıkınca ?Gebeliğin Alıkonulmuş Sonuçların Tahliyesi? gibi ürkütücü bir isimli operasyona havale edilirim. Benim çocuğum, tıbbi bir atık olarak nitelendirilir.
Eğer bir beden yoksa nasıl yas tutabilirim? Sanki kendime şaka yapıyormuş gibi hissederim, hiç yaşamamış birisi için acı bataklığında yuvarlanıyormuşum gibi. Her seferinde zihnim bu ölüme, bu kayba gider ve boşluğa çarpar çünkü özlenecek hiçbir şey yoktur. Bir tuvalet kağıdında ümitsiz/terk edilmiş olarak yatan bu jöle nasıl benim bu çocuk hakkında hayallerim ve umutlarımın toplamı olur? Nasıl benim tüm sevgimi taşıyabilir?
Düşük yaptığımda kan ve acı daha iyi geliyor. Genel anestezi altındaki bir operasyondan çok daha gerçek. İçinde acı var. Bunu hissetmek istiyorum.
Bir arkadaş öldüğünde diğer yas tutanların arasında avuntu ararsınız. Buna karşılık düşük tamamıyla kişisel bir yas tutuştur. Orada ben ve eşim vardır. Duygularını dışa vurmak onun için zor olsa da beni korumak ve rahatlatmak için iyi niyetlidir. Bir arkadaş konuşma tonunda ?Nasılsın?? diye sorar ve merak ederim gerçekten benim halimin karanlığını bilmek istiyorlar mı diye. Her seferinde baş etmek daha da zorlaşır ve arkadaşlarım için bu dramın tekrarlayıcı ve sıkıcı olmasından endişe ederim. Her düşükle daha çok yardıma ihtiyacım olur ancak daha azını isteyebileceğimi hissederim.
Ben bir anneyim. Üçüncü düşüğümden sonra gebe kaldığım bir çocuğum var. En gerçekçi avuntu girişimlerinde sürekli olarak bana ?En azından ona sahipsin? denir. Doğrudur da, oğlumu gerçekten çok seviyorum. Muhteşem ve hayranlık verici. Bir çocuğa sahip olamamış bir kadının acısının benimkinden daha fazla olacağının farkındayım. Fakat bu acıtmadığı anlamına gelmiyor. Bir çocuk sahibi olarak, tam olarak ne yitirdiğimi biliyorum. Doğum yapmanın, emzirmenin, onu büyütmenin ne demek olduğunu biliyorum. Tavan arasındaki bebek eşyaları yavaşça azalıyor, gerçekten bebekleri olan kadınlara gidiyor, hayaletlere değil.
Umutsuzluk ve umarsızlığın yanında daha karanlık bir duygu daha var. Kibarca burukluk olarak tanımlanabilir. Gerçekten hissettiğimse nefret. Hamile kadınlardan nefret ediyorum. Bu delilik. Ben de hamileydim ve bilirim eğlenceli değil. Hissetmem gereken sempati olmalıydı. Gıpta anlaşılabilir fakat nefret? Neler oluyor?
Gerçekten duyguları bastırmanın hiçbir manası yok. Ancak onları hissederek ve tanımlayarak aşabilirsiniz. Onlardan kaçmaya çalıştığınızda onların sizi yakalama huyları vardır. Kıskançlık ve nefret kabadır, sosyal olarak kabul edilemez duygulardır fakat bir amaca hizmet ederler. Tüm hayvanlar aleminde, çocukları ölmüş annelerin bebekleri çaldığı örnekler vardır. Belki ben burada daha büyük bir resmi oluşturuyorum. Türlerin hayatta kalması istenmeyen bebeklere sahip ebeveynlere karşı bir mekanizmayla mümkün. Ben şu noktaya ulaştım: ?O benim bebeğimi aldı. Büyüttüğü benim bebeğim?. Delilik biliyorum fakat evrimsel olarak yararlı bir delilik.
Peki, bana kalan ne?
Bahisler artıyor fakat biz oyunu sürdürüyoruz. Belki başka bir bebek kalbimdeki yarayı tamir etmek için gelir. Ya da belki hayatım devam eder, bu döngü içinde kapana kısılarak, tıpkı bir pikap üzerindeki bir çizgiye düşen ve şarkı başlamadan önce kaldırılması gereken iğne gibi.
Pratik seviyede tamamıyla bir nimet olmasa da gebe kalmakta pek bir sorunumuz yok. Bu zor yolda yürümek için binlerce poundu tüp bebek için harcamadığımıza şükrediyorum. Fakat bu her seferinde tekrar enerji toplamak için bu roller-coester binerken, delice istediğimiz bir bebeğe gebe kalmaktan kaçınmak zorunda olduğumuz anlamına geliyor. Bu süreci çok yakıcı hale getiriyor. Görebildiğim tek sabit nokta, çocuk taşıyabileceğim yılların nihai sonu. Ya bir bebeğimiz olacak ya da denemiş olacağız. Bu doğmamış bebeklerin benimle yaşacağını söyleyerek hissi olmayacağım çünkü gerçekten hiç yaşamadılar fakat bu yaralar olduğum Ben?in bir parçası yaptı. Ben bundan gurur duyuyorum.
Toplumumuz düşükleri görünmez kılmak aralarında gizlice anlaşmış gibidir. Bir kadının ?ne olur ne olmaz? diyerek 3 aylığa ulaşıncaya kadar hamileliğine açıklamamasına dair yazılı olmayan bir kural vardır. Bunun kime faydası var? İlk üç ay bir kadının bebeğin oluşumunu tamamladığı zamandır. Bebeğin her organı oluşur ve anne gebeliğin hiçbir süresinde olmadığı kadar yorgunluk ve mide bulantısı hisseder. Dışarıya karşı hiçbir hamilelik belirtileri taşımazken kadınlar bu hassas dönemlerinde desteğe ihtiyaç duyarlar fakat isteyemezlerse nasıl yardım alabilir ki?
Eğer düşük yaparlarsa, tıpkı her altı bebekte bir olduğu gibi, kadınlar geçirdikleri travma nedeniyle daha fazla desteğe ihtiyaç duyarlar. ?Anlatmama? kadınları acılarıyla ortada bırakır. En baştan varlığı gizlenen bir şey hakkında yas tutarken açıklamaya nereden başlayabilirler ki?
Hamilelik batıl inançlarla dolu bir zamandır ve neden kadınların haberi çok erken vererek kaderi dürtmek istemediklerini anlayabiliyorum. Fakat kader bana o darbeyi indirdi, bir Allah?ın kulu onun hakkında konuşmadı ve size söyleyebilirim insanların onun hakkında konuşmaması her şeyi çok daha kötü yapıyor.
Yani konuşun. Anlatın. ?Başarılı? olsun ya da olmasın hamileliğimizden gurur duymalıyız. Acı çeken bir kalp yaşayan bir kalbin varlığını gösterir. Bununla başa çıkmak bana gerçekten yardımcı olanlar aynı şeyi yaşayan kadınlar oldu. Düşük yaygın bir travmadır. Acımızı çekerken yalnız olmak için hiçbir neden yok.
*Kate Evans, Myriad Editions?dan çıkmış ?Sevginin Gıda?sı adında emzirme üzerine kitabın yazarıdır. (Kaynak: The Independent, Çev: Oğuz ESER / TIMETURK)
Düşükle ilgili bazı bilgiler
*Düşük yaygındır. 5 ila 8 hamilelikten biri düşükle sonuçlanır. Ekseri düşükler hamileliğin ilk 12 haftasında gerçekleşir.
*Düşüklerin yaklaşık yarısının nedeni ceninin kromozomsal, genetik ve diğer nedenlerden ötürü normal gelişemediğinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Diğer yarısının nedenleri ise bilinmiyor.
*Düşük yapma riski yaşla birlikte artar. 40 yaşının üzerinde düşük yapma oranı 4 hamilelikte birdir.
*Bir düşük yapmış bir kadının hiç düşük yapmamış bir kadınınki kadar başarılı hamilelik yapma şansı vardır. Eğer düşük için belirgin bir neden tespit edilememişse, üç düşükten sonra bile bir sonraki hamileliğin başarılı olma şansı yüzde 70?dir.
*Eğer bir kadın ardışık olarak üç düşük yaparsa bu düzenli tekrarlanan düşük olarak bilinir. Doktorlar nedenini araştırmak ister. Fakat genellikle nedeni bulunmaz.