Savaşı nakletme çabalarına engel olunan, Dominic Waghron basın kontrolünün geri teptiğini söylüyor. İşte Dominic Waghron?un konuyla ilgili İngiliz The Independent gazetesinde yayımlanan makalesi
Dominic Waghron*
Yaklaşık üç buçuk haftadan beri uzaktan, bir karavanın içinden savaşı anlatıyorum, tabi eğer bunu savaş olarak adlandırabilirsek! Olayları bir karavanın içinden naklettim çünkü İsrail hükümeti modern harp tarihindeki en gaddar basın kontrolünü, gazze?deki saldırılarında gerçekleştirdi. 25 mil uzunluğundaki bir toprak parçası ve içindeki bir buçuk milyon insanıyla birlikte durmayan bombardıman ve insani yardım kriziyle gazetecilere kapatıldı.
Gazze tamamen bir güvenlik çitiyle örülmüş durumda; İsrail yasaklarını çok rahat uygulayabiliyordu. Ayrıca civar komşular da yakın askeri bölge olarak ilan edildi. Askeri polis bizi sürekli sınırdan uzaklaştırdı; bu kurallarla alay edenlerse hapsedildi. Canlı yayın yapmamıza izin verilen, Gazze?yi gören sadece bir iki yer vardı. Gazze?nin en kuzey ucundaki bir tepeyi, Utanç Tepesi olarak adlandırdık. Hafta sonları, İsrailli savaş turistleri ?onları başka türlü tanımlamanın yolu yok çünkü- manzaraya eşlik ettiler, uzakta meydana gelen patlamalarla kendilerinden geçip, eğlendiler. İsraillilerin, aynı şeyi Filistinliler yapsaydı nasıl bir tepki vereceklerini düşündüm. Ve tüm hafta boyunca, İsrailli uzman ve memur alayları hiç durmadan savaşı kendi istedikleri bakış açısıyla görmemiz için ellerinden geleni yapıyordu.
Daha iyi görüntü alabilmek için her yola başvurduk, kibutslara (İsrail?deki kollektif çiftlikler) uydu ekipmanlarımızla gizlice sokulduk veya terkedilmiş harfiyatlarda saklandık, ama er ya da geç yerimiz tespit edildi ve yolun öteki yakasına sürülerek karavanlarımızın tepesinden savaşı güç bela izledik. Bu koşullarda savaşı rapor etmenin hüsranını anlatmak oldukça zor. Gördüklerinize ve dinlediklerinize göre hareket etmeye devam edebilir ve ?küçük silahların tıngırtısı? gibi beylik laflarla konuşabilirsiniz ama izleyici savaş sahasında ne olduğunu ve sonunda bunun insanlara ne yaptığını bilmek istiyor.
Saldırılar başlamadan önce Gazze?de olan gazeteciler ve kameramanlar vardı. Haber ajansları ve gazetecilik mesleğine kendini adamış en cesur bazı insanlar. Onlar İsrail bombardımanı altında görüntü almak gibi tehlikeli bir işe girişerek hayatlarını tehlikeye attılar, böylece haberler ve görüntüler dışarıya yansıdı. Londra ve Kudüs?teki büromuzun da desteğiyle, gelişmeleri sürekli takip edebiliyor gereken nitelikteki haberi aktarabiliyordum.
Fakat yapılan yorumların en büyük eksikliği yeteri kadar güçlü iletişim ağının olmamasıydı. Muhabirlerin görevi öyküyü gerçek yapmaktı, yani izleyici haberle bağlantı kurabilmeliydi. Hepimiz biliyoruz ki televizyon haberleri ne zaman ?eğer o kişi ben olsaydım, ya da karım veya çocuğum olsaydı?? gibi etkiler yarattığında çok güçlü oluyor. Bu açıdan siz duygusal bir bağ kuruyorsunuz, izlediğiniz şeyin gerçek insaların başına geldiğini anladığınızda yani.
Bazı yasak ve kısıtlamalarda askeri nedenler yatıyordu. İsrailli sansürcüler, Sky News?e İsrail askerlerinin Gazze?ye ilk girerken alınan görüntülerinin yayınlanmamasını emretti; mesela bu görüntüleri gece görüşlü kameralarımızla aldığımız zaman. Bize, naklen çekimlerin düşman saldırısına maruz kalabileceği söylendi.
Diğer çarpışmalar da sansürlendi ama bizi Gazze?nin dışında tutmak için öne sürülen mazeretler olayları dikkatle incelememize mani değildi. Gazeteciler ve İsrailli terminal geçit personeli yıllardan beri havan saldırılarının tehlikesi altında yaşadı, ama bizim güvenlik geçidi sadece bu saldırıyı hızlandırmak bahanesiyle kapatıldı. Bunun yanında, geçitler insani yardım nedenleriyle açıkken dahi biz yine içeriye alınmıyorduk.
Medya kontrolü, İsrail hükümeti tarafından en ince ayrıntısına kadar planlanmış görünüyor. Gazze?nin dışında tutulmamızın ve basın özgürlüğümüzün engellenmesi hakkında şikâyet edeceğimize, Gaza?da neler olduğunu rapor etmiş olsaydık İsrail hükümetine daha fazla zarar verebilirdik.
Bunun etkili olup olmadığı konusunda emin değilim. Zalim basın kontrolüne rağmen, İsrail?in dışında savaş hakkında muazzam eleştiriler yapılıyordu. Haber ajanslarının görüntü ve haberleri her ne kadar tam olmasa da savaş ve sonuçları hakkında bir fikir vermiş oldu. Ülke, Gazze?deki insani kriz raporlarını bloke etmeyi çabalayan benzerleri Çin, Zimbabwe ve Burma gibi ülkelerle karşılaştırıldı.
Askeri bodyguardlarımız gizlice, hükümetlerinin medya kontrolü hakkındaki hüsranlarını bizimle paylaştılar. Onların da kendi nedenleri vardı: kendi askerlerinin neler yaşadığına kendi gözümüzle şahit olmamızı istiyorlardı. Ama aynı zamanda, dünyanın İsrail?in ne sakladığına şaşırdığını biliyorlardı. Şimdi Gazze?ye girmemize izin verildi, hapsedilmiş ve bastırılmış haberler için izleyicinin isteğini karşılıyoruz ve iddia edilen savaş suçları ve vahşet hikayeleri, gizlemeye çalışılan iddiaları daha da pekiştiriyor.
İsrailliler uzun süreli politikalarını yeniden gözden geçirdiklerinde, bunun kendi kalelerine attıkları bir gol olduğunu çok iyi anlayacaklar. Yabancı gazetecilere sık sık yönelttikleri suçlama: gerçeği taraflı bir gözle çarpıtarak vermek. Pekela, üç hafta boyunca, çok önemli bir olayı manipüle ederek dünyaya sundular. Bu nasıl sersemletici bir iki yüzlülüktür!
*Sky News televizyonunun Ortadoğu muhabiri.
Bu makele TIMETURK için Mustafa Burak Sezer tarafından çevrilmiştir.