Ancak geçtiğimiz aylarda sevindirici bir gelişme yaşandı ve çeşitli kundaklama olaylarıyla karşılaşan bu iki camiye iki asır sonra bir kardeş geldi. Sırbistan'ın kuzey bölgesinde yer alan Subotica Muhacir Camii'nin yapımına izin veren Sırp Devleti'nin ve Subotica Büyükşehir Belediyesi'nin hep iyi niyetle yaklaştığını söyleyen Doç. Dr. Muhammed Aruçi, 'Camiyi yapmamıza izin verenlere şükran borçluyuz. Bu cami barışın ve kardeşliğin simgesi olarak inşallah hep beyaz kalır.' diyor.
Sırbistan'da Osmanlı'dan sonra ilk camiOsmanlı'nın Rumeli'ye geçişiyle birlikte fethedilen ilk yerlerden Sırbistan, yaklaşık dört buçuk asır Osmanlı'nın himayesinde kaldı. İmparatorluk, Balkanlara veda ettiği döneme kadar da bölgede hep varlığını hissettirdi. Bu süre içinde bölgede yüzlerce medrese, cami, çeşme, han, hamam, kervansaray inşa edildi. Evliya Çelebi Seyahatnamesi'ne göre o dönemde, yalnızca Belgrad'daki cami sayısı 275'i buluyordu ama 1912'de patlak veren Balkan Savaşları'yla Osmanlı himayesinden çıkan ve bağımsızlığına kavuşan Sırbistan'da, Osmanlı eserleri, dönemin izini silmek adına ya tahrip edildi ya da başka amaçlarla kullanılmaya başlandı. On binlerce Müslüman'ın yaşadığı bölgede, daha önceden kundaklansa da yalnızca iki Osmanlı yapısı cami; Belgrad'daki Bayraklı ve Niş İslamağa Camii ayakta kalabildi. Geçtiğimiz aylarda da bu iki mabede bir yenisi eklendi: Muhacir Camii.
Osmanlı'dan sonra yapılan ilk cami unvanı kazanan Muhacir Camii, Sırbistan'ın kuzey noktasına, Macaristan sınırına yakın, Subotica şehrinde bulunuyor. Burada çoğunluğu Romenlerden oluşan yaklaşık 10 bin Müslüman yaşıyor ve cami iki asır sonra inşa edilen ilk minareli ibadethane olma özelliği de taşıyor. Daha önceki yıllarda teklifi bile sözkonusu olmayan ve uzun yıllar eksikliği hissedilen camiyi yaptırmak isteyen Sırbistan'lı Müslümanlar, ibadethaneye ihtiyaç duyduklarını ve bir cami inşa etmek istediklerini Sırp Devleti'ne ve Subotica Büyükşehir Belediyesi'ne iletmiş. Sırp yetkililer de dostane bir yaklaşım sergileyip, projeye sıcak bakınca caminin yapımına hemen başlanmış. Türkiye'de görev yapan ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) bünyesinde araştırmacı olarak çalışan Makedonyalı Doç. Dr. Muhammed Aruçi de bu ricayı Sırp merciine iletenlerden biri. Bölgeyi iyi tanıyan Aruçi, Sırbistan'da minareli bir cami yaptırmanın hayal olduğunu fakat sonunda bölge Müslümanlarının hayalinin gerçekleştiğini söylüyor. Bu ricayı geri çevirmeyen Sırp Devleti'nin ve Subotica Büyükşehir Belediyesi'nin başından beri iyi niyet gösterdiğini ve onlara şükran duyduklarını ifade ediyor. Muhacir Camii'nin 250 bin Euro'ya mal olduğunu belirten Aruçi, bölgede yaşayan Müslümanlardan, Novi Pazar ve Saraybosna diyanetinden, Belgrad Müftülüğü'nden, Sancak Müftüsü vasıtasıyla Suudi Arabistan'dan ve Türkiye'den de birkaç vakıftan gelen yardımlarla caminin tamamlandığını söylüyor.
Subotica şehri 17 ayrı dinin yaşandığı bir bölge. Burada herhangi bir dinin mensubu, dilediği gibi mabedine gidiyor ve ibadetini yerine getiriyor. 'Muhacir Camii yapılana kadar da Müslümanlara ait kullanışlı bir mabet yoktu.' diyen Aruçi, şimdi herkesin kendi dinine göre bir ibadethanesinin olduğunu anlatıyor. Açılış konuşmasında 'Sırbistan Avrupa demokrasisine doğru giderken kendi demokrasisini test ediyor.' diyen Aruçi, o gün herkesin heyecanlandığını ve dini ne olursa olsun, herkesin görmek isteyeceği türden bir tören yaşadıklarını ifade ediyor. Aruçi, 'Geçmişte bazı kötü şeyler yaşanmış olabilir. Ama kin beslemek, kimseye fayda getirmez.
Sırplarla ne olursa olsun, tarihi bir geçmişimiz var. 17 ayrı dinin lideri açılışa geldi ve Sırbistan Devleti de açılışa gelenleri ve Müslüman'ı herhangi bir taşkınlıktan korumak için tedbir aldı. Bunlar çok demokrat insanlar. Bizler de çok mutlu olduk.'
Sırbistan'a yatırım yapmalı
Çok yakın bir tarihte Avrupa Birliği'ne girecek olan Sırbistan, konum itibarıyla AB ülkelerine de komşu. Hemen yanından da uluslararası otoyol geçiyor. Ancak bu yol üzerinde Müslümanların ibadetini yapabileceği, kendi dinine uygun yemek yiyebileceği herhangi bir tesis bulunmuyor. Başta Avrupa'da yaşayan gurbetçi Türkler olmak üzere çok sayıda Müslüman, Türkiye'ye giderken otoyol kenarında ibadetlerini yapıp, yemek yiyebiliyor. Bu durumun tehlike arz ettiğini ve her sene onlarca insanın hayatını kaybettiğini söyleyen Aruçi, bu durumu da Sırp yetkililere iletmiş. Subotica Büyükşehir Belediye Başkanı'nın konuya çok ilgi gösterdiğini anlatan Aruçi, 'Başkan demokrat bir insan. Türk işadamları hem Sırbistan'da hem de otoyol kenarına benzinlik, otel, lokanta, mescit, dinlenme tesisi açmak isterse elinden gelen tüm kolaylığı göstereceğini söyledi. Türk işadamları gelip bunları yapsın ki,bu yoldan geçen on binlerce Türk'ün kullanabileceği bir yer olsun. AB'nin 10 km.lik bir mesafede olduğunu hatırlatan Aruçi, ticaret için Çin'e gitmeye gerek olmadığını söylüyor ve Türk işadamlarına bir çağrıda bulunuyor: 'Hıristiyan ailelerin çocukları kiliseye giderken, Müslüman ailelerin çocukları camiyi bilmiyor. Babalarına 'Biz ne zaman kiliseye gideceğiz' diye soruyorlar. Buralara cami yaptırmak Kanuni'nin torunlarının boynuna borçtur. Buralara gidin ve fabrikanızı da kurun, caminizi de yaptırın. Hem AB'ye daha önce girme fırsatı yakalayarak, ticari faaliyetlerinizi büyütün hem de ekonomik gücünüzle burada yaşayan Müslümanlara moral verin.'Kandil ve mevlit geleneği Sırbistan'da başladı
Sırbistan'ın Türk ve İslam tarihi açısından bir özelliği de camilerde kandil yakma geleneği ve mevlit okutma geleneği ilk defa Sırbistan'da ortaya çıktı. Tarihçi Selaniki'nin verdiği bilgiye göre, Subotica'ya 70-80 km uzaklıkta bulunan Zigetvar'a sefer düzenleyen Kanuni Sultan Süleyman, 1566'da burada vefat etmiş ve bu ortamda da padişahın vefatı moral bozukluğuna sebep olmasın diye ordudan gizlenmiş. Kainatın Efendisi Hz. Muhammed'in (asm) kutlu doğumunun gerçekleştiği 12 Rebiülevvel günü, padişahın otağında mevlit okutulmuş. Mevlit merasimi ertesi gece de Sadrazamın çadırında tekrarlanmış. Babası Sofyalı Vali Efendi'nin Halifesi ve Şeyhülislam Şeyhi Efendi'nin talebesi Alacahisarlı Şeyh Necmeddin Hasan, mevlit okurken cami minaresinde kandil yakıldığını zikretmektedir. Bu olay Padişah 3. Murad'ın çok hoşuna gitmiş ve 10 Şubat 1588'de yani 12 Rebiülevvel 996 tarihinde okunan bir fermanla Hz. Resulü Ekrem'in (asm) doğum yıldönümlerinde tüm camilerde kandil yakılması emredilmiş.
Zaman