Bomba ve silah gürültüleri arasında savaş karşıtı bir sesin tam da zamanı şimdi. Hele o ses savaşa dair konuşulurken en az işitilenlerden birinden geliyorsa. Yariv Mozer 2006 yazında İsrail ile Hizbullah arasındaki savaşa katılmış bir İsrail askeri. Sivil hayatında ise bir yönetmen. Savaşa çağrıldığında içgüdüsel bir biçimde yanına kamerasına alıyor ve bir ilki gerçekleştirerek bir askerin gözünden savaşı filme alıyor. Ortaya 2008 yılında ?My First War? (İlk savaşım) adlı belgesel film çıkıyor. Yariv ile aşağıdaki söyleşiyi gazeteci Ruken Barış İsrail?in Gazze saldırısından kısa bir süre önce Amsterdam?da filminin gösterildiği bir festival sırasında gerçekleştirdi. Barış, iki gün önce ise Yariv ile tekrar haberleşmiş. Yariv Mozer, şu anda İsrail?in güneyinde Gazze?deki savaş ile ilgili bir belgesel film çekiyor. Yariv bu sefer ordu tarafından savaşa çağrılmamış. Eğer çağrılsaydı, gitmeyeceğini ve sonuçlarına katlanacağını, bunun da hapis cezası anlamına geldiğini söyledi.
İsrail ordusunda yedek askerdiniz ve 2006 yılında orduya çağrıldınız. Neden yanınıza kameranızı aldınız?
Savaşa hiç beklemediğim bir anda çağrıldım. Bu beni hem şaşırttı hem de korkuttu. O ana dek bir gün savaşa gidebileceğimi hiç düşünmemiştim. Sanırımiçgüdüsel bir şekilde kameramı yanıma aldım çünkü on yaşımdan beri kameramı her yere taşıyorum. Bu yüzden alışkınım ve sanırım savaşla başedebilmenin bir yolu olarak yaptım bunu. Ama bir film yapmayı düşünmemiştim hatta aklımın ucundan bile geçmemişti.
Film yapmaya ne zaman karar verdiniz?
Savaş sırasında çekimler yaparken, bunların savaştan sonra çok anlamlı olacağını farkettim ama yine de çok emin değildim. Savaş bittikten sonra görüntüleri izleyince bunun yalnızca bir kişisel hikaye değil, savaşın hikayesi olduğunu anladım ve film yapmaya karar verdim. Sonra filmdeki askerlerin savaştan sonra ne yaptıklarını görmek için izlerini sürmeye başladım.
SAVAŞTAKİ ASKERLERİ ANLAMAYA ÇALIŞTIM
Savaş sırasında askerler kameraya konuşmak konusunda tereddüt ettiler mi?
Şunu unutmamak lazım. Ben de üniformalıydım ve askerdim. Bir gazeteci ya da film yönetmeni için durum farklı olurdu tabii. Onlar benimle konuşurken kendilerinden birini görüyorlardı, dışarıdan değil. Ben o askerlerin içinde bulunduğu durumu anlamaya çalıştım ve yaklaşımım çok saygılıydı. Böylece benimle konuşmaktan çekinmediler.
Filmde subaylar ve askerler komutanlarının kararlarını açıkca eleştiriyorlar. İçlerinden bir tanesi ?birileri askerleri ölüme gönderiyor? diyor. Bir diğeri ise kendi birliğindeki askerlerinhayatını tehlikeye atmamak için komutanların emrine karşı gelip Lübnan?a girmeyi reddediyor. Komutanların ve üst düzey askeri yetkililerin bu kadar açık eleştirilmeleri sizi şaşırttı mı?
Evet şaşırttı. Bu zaten Lübnan savaşının en trajik yanıydı. Çünkü tamamiyle gereksiz bir savaştı, amacına ulaşamadı ve sonuçları hem İsrail hem Lübnan ve Ortadoğu açısından çok kötü oldu, tüm insanlar açısından.
Filminizle ilgili nasıl eleştiriler aldınız?
Filmim savaş karşıtı bir film olarak değerlendirildi. İsrail-Lübnan savaşını eleştiren, zamanlaması doğru bir film. Olumsuz eleştirileriyle beni şaşırtanlar ise benim yaş grubumdaki insanlar oldu. 20-30 yaş arasındakiler. Bana böyle bir filmi göstermemin yanlış olduğunu, İsrail?i zayıf bir durumda göstermemem gerektiğini söylediler. Ben de onlara bu yaşanılanların anlatılması ve yanlış kararların konuşulması gerektiğini anlattım.
İSRAİL TOPLUMU SAĞA KAYIYOR
20-30 yaş grubundaki İsrailliler milliyetçiler mi?
Ne yazık ki tüm İsrail toplumu giderek sağa kayıyor. İsrail?de sağ çok güçlü. Bu bence talihsiz bir durum. Bu film savaşın, şiddete dayalı çözüm arayışlarının ki bu İsrail?de çoksık oluyor, ne kadar kötü olduğunu gösteriyor. Umut ediyorum insanları sola yönlendirecek bir mesaj olur bu film. Ama çok zor görünüyor. Çoğunluk sağcı ve daha da sağa kayıyorlar.
Filminizi İsrail?de gösterirken engellerle karşılaştınız mı?
Öncelikle ben bu filmi hükümetin ya da İsrail ordusunun onayına başvurmadan yaptım ve filmin en güçlü tarafı da bu. Yalnızca kendikomutanımın onayını aldım. Filmin kaba kurgusunu tamamladıktan sonra İsrail ordusunun sansür kuruluna ve ordu sözcüsüne gösterdim. Filmi görünce çılgına döndüler, çok sinirlendiler. Ama böylelikle bir pazarlık süreci de başlamış oldu. Oldukça zor bir süreçti ve onları ikna etmek için epeyce uğraşmam gerekti. Filmden bir çok bölümün çıkarılmasını istediler ama ben ve avukatım çok mücadele ettik. Hatta zaman zaman şiddetli bağrışmalar oldu. Sonunda yalnızca iki kelimeyi sansürlediler. Biri İkinci Dünya Savaşı?nda Yahudilerin başına gelenleri çağrıştıran bir kelime. Diğeri ise bir küfür. Çünkü bir subayın savaş sırasında küfretmeyeceğini iddia ettiler. Tabii gülünç. Bir de bazı haritalar ve sayılar ama onlar zaten çok önemli değildi. Bu bölümlerin çıkarılmasıyla filmin gösterimine izin verdiler. Sonra bir belgesel kanalı filmimi gösterdi. Ama benim amacım daha büyük bir kanalda filmimin gösterilmesi, özellikle büyük kitlelere ulaşan özel kanallarda.
Özel kanallar gösterecekler mi filminizi sizce?
Hiç kolay olmayacak. Amsterdam?daki gösterimden sonra devlet televizyonu filmimi yayınlama kararı aldı. Fakat o da özel kanallar kadar popüler değil.
Basında nasıl haberler çıktı?
Yazılı basında filme ilgi büyüktü.İsrail?in en büyük gazetelerinden birisi filmdeki komutanlardan Ilan Levy?yi kapağa taşıdı. Ilan?ı ordudaki komutanlar epeyce eleştirdiler hem filmde yer aldığı için hem de gazeteye ropörtaj verdiği için.
EĞİTİM BAKANLIĞI FİLMİN LİSELERDE GÖSTERİLMESİNE İZİN VERMEDİ
Kendisi için ne gibi sonuçları oldu?
Orduda açıkça değil ama örtülü bir biçimde zorluk çıkarıyorlar. Terfi ettirmiyorlar örneğin. Bir ordunun yapabileceği şeyler işte. Ne yazık ki filmin onun açısından olumsuz sonuçları oldu.
Sizi İsrail karşıtı olarak niteleyenler oldu mu?
Olmadı. Ama ileride büyük televizyon kanallarında gösterildiği zaman nasıl bir tepki olur bilemiyorum. Filmimin liselerde gösterilmesi için Eğitim Bakanlığı?na öneride bulundum. Çünkü 18 yaşındaki gençler, okulu bitirir bitmez askere gitmek zorundalar. Ama bakanlıktan olumsuz cevap geldi.
Nasıl bir neden gösterdiler?
Hiç bir neden göstermediler. Ama görüştüğüm bazı öğretmenler öğrencileri askere gitmek konusunda ikna etmenin zaten zor olduğunu, her ne kadar filmimi çok beğenseler de filmin kendi işlerini zorlaştıracağını ve istemediklerini söylediler. Bakanlıktan ise hâlâ bir açıklama yok sadece hayır cevabı verdiler. Ben de yasal yollara başvurdum. Sanırım korkuyorlar. Ben de diyorum ki eğer 18 yaşındaki bir genci Batı Şeria?ya gönderip, ondan kontrol noktalarında İsrail?e kimin girip kimin çıkacağı konusunda karar vermesi beklenebiliyorsa aynı genç pekala bu filmi de izleyebilir. Yani gençlere silah vermek iyi ama bir film izletmek kötü, öyle mi? Bu nasıl mantık? Saçmalık! Bu yüzden mücadele veriyorum. Ama İsrail halkının çoğunluğu gerçekleri görmezden geliyor. Yani savaş oldu ve bitti, araştırma komisyonları kuruldu, artık savaşla ilgili bir şey duymak istemiyoruz, askerleri görmek istemiyoruz, savaşı görmek istemiyoruz tavrı içerisindeler. Yani benim karşı çıktığım bu tavır. Biz yarışma programları izlemek istiyoruz, eğlence programları görmek istiyoruz, politik programlar görmek istemiyoruz tavrı.
SAVAŞTAN SONRA PSİKOLOJİK TEDAVİ GÖRDÜM
Filme geri dönersek, askerlerin yaşadığı savaş sonrası psikolojik sorunları anlatıyorsunuz. Savaştan sonra eve dönen askerlerden kimi eğitimini bırakıyor, kimi işini. Sivil hayata dönüş askerler için ve sizin için ne kadar zordu?
Savaş sırasında beraber olduğumuz askerlerin hepsini savaş sonrasında tekrar görmek istedim. Onlara ne olduğunu neler yaptıklarını bilmek istedim. Savaş şimdiki hayatlarını nasıl etkiliyordu? Çünkü benim hayatımda hala vardı. Savaşın beni nasıl etkilediğini sordunuz. Beni çok etkiledi. Hayatım boyunca unutamayacağım. Savaştan sonra çok kısa bir süre de olsa psikolojik yardım aldım, bunu saklamayacağım. Ama ben yine de çok ciddi bir travma yaşamadım çünkü bu filmi yaptım ve bu benim tedavim oldu. Sanat bir tedavi yöntemidir aslında. Filmdeki askerlere gelince, gördüm ki benzer sendromlarımız var. Hepimizde travma sonrası bir durum söz konusu ama herkes farklı şekilde üstesinden gelmeye çalışıyor. Kimisi ciddi psikolojik sorunlar yaşıyor ve tedavi oluyor, birliğin komutanı örneğin günlükler tutuyor, bir diğeri de gidip Afrika?da bir güvenlik şirketi kuruyor. Ben de bu filmi yaptım.
FİLİSTİNLİLER DÜŞMANIMIZ DEĞİL
Savaştan sonra Tel Aviv?e döndüğünüzde durum nasıldı?
Tel Aviv ilginç bir şehir. İsrail devletinden bağımsız bir baloncuk gibi, izole bir şehir. Ben Tel Aviv?de yaşıyorum. Bana başbakanınız kim diye sorduklarında, gülerek Tel Aviv Valisi diyorum? Çünkü o benim için daha önemli. Tel Aviv Avrupa?daki şehirler gibi çok modern, İstanbul gibi. Savaştan sonra Tel Aviv?e döndüğümde insanlar sanki hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam ediyordu. Savaşı biliyorlardı ama ancak bu şekilde hayatlarına devam edebiliyorlardı. Yani bu bir hayatta kalma yöntemi, tavrı. Askerler için şok edici bir durum tabii. Kimsenin umurunda değilsiniz.
Savaşa gitmeden önce sivildiniz sonra hem asker hem film yapımcısı olarak savaşta bulundunuz. Savaştan önce kafanızda bir düşman tanımı var mıydı ve bu tanım savaştan sonra değişti mi?
Arapları düşmanım olarak görmüyorum. Bunu özellikle belirtmek istiyorum. Eminim ki onlar da barışı en az benim kadar istiyorlar. Bu hükümetlerimiz ve liderlerimizle ilgili bir durum. Savaştan önce biz Hizbullah?ı iyi eğitim almamış, çok güçlü olmayan bir gerilla grubu olarak düşünüyorduk. Lübnan savaşı bize karşımızda güçlü ve hatta iyi eğitilmiş, motivasyonu yüksek, karizmatik bir lidere sahip, stratejik düşünen bir gerilla ordusu olduğunu gösterdi. Bunları hep savaş sırasında farkettik ve şaşırdık.
Savaş sırasında Lübnan?da 1000?den fazla sivil insan hayatını kaybetti. Ama filmde Lübnan tarafı ile ilgili hiç bir görüntü yoktu. Neden?
Bunun iki nedeni var. Öncelikle benim bulunduğum yerden gördüklerimi göstermek istedim. Çok önemli bir nokta var. Savaşan asker karşı tarafı göremez, ne olduğunu bilmez, düşünmez. Bütün savaşlarda bu böyledir. Acı ama savaşın gerçeği bu. Biz de böyleydik. Savaş ile ilgili haberler alamıyorduk, gazeteleri düzenli olarak okuyamıyorduk. İkinci neden ise şöyle: Savaş bittikten sonra Lübnanlı bir kadın gazeteciyle bağlantı kurdum. AB vatandaşı olduğu için İsrail?e girebiliyordu. Savaş sırasında Lübnan?da çekilmiş görüntüler getirecekti ve ben de filmde kullanacaktım. Ama ne yazık ki filmlere güvenlik güçleri tarafından havalanında el konuldu. Yalnız dikkat ederseniz filmde askerlere sürekli karşı tarafla ilgili sorular soruyorum: Hizbullah askerlerini gördünüz mü? Yüzlerinde nasıl bir ifade vardı? Bize benziyorlar mı? gibi. Karşı tarafta neler olup bittiğini hiç bilmiyoruz. Çünkü Hizbullah ordusundaki askerleri insanlaştırarak anlatan bir film yok. Bu yüzden bir Hizbullah askeri ile konuşmak istiyorum ve bunun için elimden geleni yapacağım. Bu çok önemli. Eğer askerlerin yüzlerini, duygusal anlarını gösterirseniz onların birer insan olduğunu hatırlar ve hatırlatırsınız.
ARAPLAR KENDİLERİNİ ANLATAMIYOR
Karşı tarafın yaptığı benzer bir filmi görmek ister miydiniz?
Evet, çok isterim. Arap dünyası İsraili boykot ediyor ve dolayısıyla İsrail medyasına, film salonlarına Arap dünyasından çok fazla materyal gelmiyor. İsrailliler de bu yüzden Arap kültürü, Arap halkları konusunda pek bilgi sahibi değiller. Batı Şeria ve Gazze için bile bu böyle. Bir de İsrail o aptal duvarı inşa etti. Etrafımızı duvarlarla çevirdik ve böylelikle sorunları halledebileceğimizi düşündük ama çözemedik, sadece görmezden geldik. Karşı taraf ile ilgili hiçbir şeyi göremez olduk.
Filminizi savaş karşıtı olarak tanımlıyorsunuz ve Arap ülkelerinde de göstermeyi planlıyorsunuz. Arapların ya da İsraillilerin filminizi İsrail karşıtı bir film olarak tanımlaması sizi rahatsız eder mi?
Filmim Arap televizyonlarında gösterildiğinde bazı İsrailliler tarafından İsraili ve İsrail ordusunu düşman karşısında zayıf göstermekle suçlanacağımı tahmin edebiliyorum. Öte yandan filmim İsrail?deki Araplara ve Fas?taki bir seminerde bir çok Arap ülkesinden gelen katılımcılara gösterildiğinde İsrail propagandası yapan bir film olarak tanımlandı. İzleyenler bana ?hayatımızda ilk defa İsrail askerlerini insan olarak gördük çünkü onlar bizim gözümüzde birer canavar?? dediler. Onların İsrail askerlerini böyle görmelerini anlayabiliyorum. Bu film onlara İsrail askerlerinin yüzlerini gösterdi. O askerlerle duygusal bir yakınlık kurmalarını ve kalplerinden geçenleri hissetmelerini sağladı. Bunu o kadar güçlü hissettiler ki filmin İsrail propagandası olduğunu düşündüler. Bu tabi Araplar ve İsrailliler arasındaki çatışmanın ne kadar karmaşık olduğunun da bir göstergesi. İsrailliler bizi zayıf gösterdin, Araplar ise bu bir İsrail propagandası diyorlar.
İSRAİL SAVAŞI ÇÖZÜM ARACI GÖRÜYOR
Eğer savaş İsrail açısından zaferle sonuçlansaydı, filminiz daha farklı olur muydu?
Şunu söylemek zorundayim. İsrail 82?deki ilk Lübnan savaşından bu yana hiçbir savaşta başarılı olamadı. Son Lübnan savaşını kaybetmek İsrail açısından bir sürpriz oldu belki ama ben hiçbir savaşı kazanabileceğimize zaten inanmıyorum. İsrail artık savaşı sorunlarını çözmek için bir araç olarak görmekten vazgeçmeli. Savaşın içinde bulunmuş bir insan olarak diyebilirim ki savaş denen şey çok kaotik ve korkunç. Ben bunu göstermek istedim. Bu savaş karşıtı bir film ve İsrail eğer savaşı kazansaydı da filmim değişmezdi.
Filminizin Ortadoğu?daki barış sürecine bir katkısı olacağına inanıyor musunuz?
Araplar ile İsrailliler arasında bir diyaloğun başlaması için sınırların ötesine geçmemiz gerekiyor. Ben savaş sırasında Lübnan?daki portakal bahçelerine İsrail tarafından atılan misket bombalarını anlatan ?Orange Bombs? adlı filmi gördüğümde ağladım. Arapların da İsrail filmlerini görmesi lazım. Ancak bu şekilde bir diyalog kurabiliriz. İnancım ve umudum bu yönde.
FİLM İÇİN TÜRKİYE?DEN TEKLİF GELMEDİ
Tekrar askere çağrılırsanız gidecek misiniz?
Çok zor bir soru benim için. Savaşa tekrar çağrılırsam en azından iki kere düşüneceğim ama umarım böyle bir çağrı gelmez. Kendi kendime çok sorular soracağım kesin. Aslında benzer soruları kendime şu anda da soruyorum. Bana artık yedek asker olarak askeri eğitimlere katılmak bile çok zor geliyor. Ama şöyle diyebilirim. Eğer kişisel ahlakımla, düşüncelerimle bağdaşmayacak bir şey yapmam istenirse, bunu yapmayacağım.
Filminiz Türkiye?de gösterilecek mi?
Şu ana kadarherhangi bir teklif almadım ama gösterilmesini çok istiyorum.
İsrail?in son operasyonları hakkında ne düşünüyorsunuz? Yeni bir savaşın başlaması çok üzüntü verici. Ülkemin sorunlarını şiddet kullanarak çözmemesini isterdim ve ölen herkes için çok üzgünüm. Barışın ve diyaloğun hâlâ mümkün olabileceğini umut ediyorum. Çünkü geçmişte en kötü savaşlardan sonra bile bu başarıldı. Ben savaş karşıtı bir film yaptım. Her ne kadar İsrail?de şu anda savaş karşıtı bir filmin gösterimi çok zor da olsa filmimin uzun yıllar devam edecek tarihsel bir etkisi olacağına ve barışa katkıda bulunacağına inanıyorum.
*Gazeteci Ruken Barış İsrailli Yönetmen Yariv Mozer ile filminin gösterildiği Amsterdam?da Taraf için görüştü.
İsrail'den savaş karşıtı bir ses
Yariv Mozer İsrail ile Hizbullah arasındaki savaşa katılmış ama şimdi çağrılsaydım gitmem' diyor.
17 Yıl Önce Güncellendi
2009-01-16 16:28:00
Haber Ara