Dolar

34,8613

Euro

36,7629

Altın

3.042,55

Bist

10.141,62

İsrail vuruyor, onlar koşuyor

Kanlı İsrail katliamları arasında ambülanslara siper olan Vittoria Arigoni, İsrail ?Ölüm Makinesi?nin son cinayetlerini anlattı. Arigoni, ?Biri bu katliamı durdursun? dedi.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-01-08 16:13:00

İsrail vuruyor, onlar koşuyor

KANATLI DOKTOR: ARAFA ABED AL DAYEM

Vittorio Arrigoni*

 ?Gazze?nin masum insanlarına. Savaşımız sizle değil Hamas?a karşı. Eğer roket atmayı bırakmazlarsa, hepiniz tehlikedesiniz?. Bu sözler, bugünlerde Gazze?de telefonu açtığınızda duyacaklarınızın bir tercümesi. İsrail Ordusu, Filistinlilerin gözleri ya da kulakları olmadığı zannediyor. Camiler (15 tane, en sonuncusu Beit Hanun?daki Ömer bin Abdülaziz Camisi), okullar, üniversiteler, marketler ve hastaneler gibi sivil hedeflerin özellikle vurulduğunu görmek için göze gerek yok. Yine bu bombalamalarının önceden belirlenmiş hedeflerinden masum siviller ve çocukların acı ve dehşetini duymak için kulağa ihtiyaç yok. Bunu yazdığımda, hastane kayıtlarına göre, 120 çocuk bombalarla vuruldu, toplamda ölü sayısı 548, ölü sayısı da 2 bin 700 ve bir sürü kayıp.

İki gün önce, Cebaliye mülteci kampındaki Yarım Kamer hastanesinde gece bitmek bilmedi. Tepemizde sürekli süzülen Apace helikopterleri ışık yağdırmaya devam etti, o kadar ki şafakla karanlığı ayıramaz hale geldik. Bir kilometre uzaktaki tanktan gelen top açıkları hastanenin duvarlarını çatlattı ancak sabaha kadar dayanmayı sürdürdü. Saat 10 sularında, yakınlardaki bir arazide bombalar patladı ve makineli tüfek ateşi her yeri kapladı. Yarım Kamer hastanesi doktorlarına bu İsrail Ordusu?ndan açık bir mesajdı. Ya hemen ayrılın ya da ölün diyorlardı. Yaralıları başka hastanelere taşıdık ve artık operatör ambülans üssü el Nadi Caddesi. Birbiri ardına gelen hummalı telefonları bekleyen sağlık ekipleri kaldırımlara dizilmiş.

İsrail saldırısı başladığından beri ilk kez, Filistin Direnişi üyelerinin cesetlerini gördüm. Kara operasyonu başladığından beri delice artan yüzlerce sivil kurbanla karşılaştırdığımda çok az sayıdalar. On bir ölü ve 50 yaralı bırakan Cebaliye camisindeki çatışmalardan sonra, tüm bunlar olurken tanklar içeri giriyordu, tüm Cumartesi günü ambülanslara eşlik ederken İsrail tanklarından atılan topların ne kadar güçlü olduğunu anladık. Bet Hanun?da bir sundurmalıkta toplanan bir aile bu top ateşiyle vuruldu. 15 yaralı taşıdık, 4?ü umutsuz durumdaydı. Daha sonra sabaha karşı 3.30 sularında, bir acil çağrıya cevap verdik, ancak çok geçti. Ön kapılarının önünde 3 kadın gözyaşları içerisinde beyaz bir çarşafa sarılı 4 yaşında bir kız çocuğu verdiler, çoktan yitmişti.

Cebaliye?deki başka bir aile Hava Kuvvetleri tarafından vuruldu, iki yetişkinin bedenleri bomba şarapnelleri dolu. İki çocuklar hafif yaralandı ancak bağrışmalarından psikolojik travma içinde olduklarını kesin olarak söyleyebilirsiniz. Yanaklarındaki çizikten çok daha uzun süre belki de hayatlarının sonuna dek bu izi taşıyacaklar. Kimse onları düşünmeyecek olsa da, sürekli devam eden bombaların şiddetiyle ciddi zihin sorunları yaşayan binlerce çocuk var, daha da kötüsü ailelerin ya da arkadaşlarının parçalanmış bedenlerin görmeen.

Bu saatlerde İsrail?in kanlı ellerini lekelediği cinayetler tasavvur sınırlarının ötesinde. Askerler bu doğal olmayan muazzam felakette hayatta kalabilenlere yardıma koşmamızı engelliyor. İsraillilerin zırhlı araçlarının çevresindeki yaralıların yakınlarına Yarım Kamer ambülansı ekipleri alınmıyor, askerler üzerimize ateş açıyor. İsrail ordusuyla yapılan bir görüşmeden sonra ancak Kızıl Haç ambülansı yanımızda olduğu zaman insanların hayatlarını kurtarmaya çalışıyoruz. Bunu bir düşünmeye ve hayal etmeyi çalışın, böylesi uzun bir sürecin anlamı yardım bekleyenler için kesin bir ölüm fermanı.

Kızıl Haç?ın da kendi yaralıları olduğu için her çağrımıza cevap vermelerinin mümkün değil. Yani ?korunmuş? bir bölgeye, her ne kadar bu Gazze için hüsnü tabir de olsa, park etmemiz ve insanların takatsiz akrabaların genelde yalın ayak taşımalarını beklemek zorundaydık. Sabah 5.30 sıralarında olan da buydu. Ambülansı durdurduk, motorları çalışıyordu, bir geçişin tam ortasında, telefonla yoldaki hastalara yerimizi bildiriyorduk.  Sinir bozucu 10 dakika bekleyişten sonra, başka bir çağrı için bölgeden ayrılmak üzereydik ki, onların köşeyi döndüklerini ve bize doğru eşeğin çektiği bir arabayla yavaşça seğirttiklerini gördük. Bir çift ve iki çocukları vardı. Bu nasavaş?ın en olası betimlemesi. Bu gerçekten savaş değil. Bir cephede savaşan iki ordu yok, hava ve deniz kuvvetleri ile şimdi de dünyanın en güçlü, teknolojik askeri teçhizat bakımından kesinlikle en ileri kara ordusu, ablukası altındaki bir halk var. Hepsi buraya üşüşmüş, şehitliğe hazır olmaları dışında gerçek bir güçleri olmayan insanların direndiği ve hala dolaşmak için eşekle dolaştıkları bu 360 km?lik zavallı şeride saldırıyorlar.

Eşeğin çektiği araba yaklaştığı zaman onlara doğru gittik ve ürkütücü yüküne dehşetle baktık. İçinde bir çocuk yatıyordu, kafatası açılmış, göz küreleri kelimenin tam anlamıyla yuvalarından fırlamış, yüzüne yengecinkiler gibi sarkmıştı. Onu aldığımızda hala nefes alıyordu. Öte tarafta küçük kardeşinin göğsü açılmıştı, yırtılmış et parçaları arasından beyaz kaburga kemiklerini sayabilirdiniz. Anneleri organları dışarı çıkmış göğsüne bastırmaya çalışıyordu, sanki adı belli olmayan, sadist emirleri uygulayan bir askerin nefretiyle sonsuza kadar yok olan aşkının meyvesini tamir edebilecekmiş gibi?

Başka bir suçtan bahsetmek istiyorum, sayısız kişisel acılarımızdan biri. İsrail ordusu ambülansları hedef almayı sürdürüyor. Dört gün önce Cebaliye?de bir doktor ve hemşireyi öldürdükten sonra, yeni kurban bir arkadaşımız, dört çocuk babası, 35 yaşında Arafa Abid el-Dayem oldu. İki sivil tank makineli ateşiyle vuruldu ve Yarım Kamer ambülanslarımızdan biri yardımlarına koştu. Arafa ve diğer bir hemşire ambülansa iki yaralıyı taşıyıp kapıları kapatacakken bir havan topuyla vuruldular. Mermi yaralılardan birinin kafasını kopardı ve arkadaşımızı öldürdü. Onlara yardım eden hemşire Nader, yaşamayı başardı ancak şimdi çalıştığı hastanede o da bir hasta. İlkokul öğretmeni Arafa, acil sağlık ekibi gönüllülerindendi. Bombalar sağanak gibi yağarken böylesi yüksek riskli bir durumda onu kimse çağırmamıştı. Kendi gelmişti, tüm risklerin farkında olarak, ailesinden ayrı kalacağını bile bile. Sırf savunmaya ve yardıma ihtiyacı olan başkaları var diye. Şakalarını özlüyoruz, karşı konulmaz ve bulaşıcı mizah anlayışını. Başa çıkabileceğinizden çok daha fazla yaralı ve ölü gelirken, daha fazla yardım edememekten dolayı suçlu hissederken, dehşetli ve acımasız İsrail ölüm makinesi altında ezilirken, Cebaliye?deki tüm el Auda hastanesini gülümsetmeyi başarabilmesini.

Birileri bu katliamı durdurmalı. Son birkaç günde gördüklerim, işittiğim arbedeler ve duyduğum o ağır koku hakkında konuşmaya cesaretim yok. Kendi çocuklarım olmalı mı bilmiyorum. Orada birileri var mı? İzole ve terk edilmiş hissetmenin perişanlığı eşittir, Gazze çevresindeki ağır hava bombardımanı sonrasına. Cumartesi akşamı Milano?daki protestoculara bağlandığımda, cep telefonumu o anda birlikte olduğum kahraman doktor ve hemşirelere verdim. Birkaç dakika da olsa rahatlamış göründüler. Dünyadaki gösteriler hala birilerine inanabileceğinizin işaretiydi. Fakat bu gösteriler, İsrail?i bir köşeye sıkıştırarak işlediği savaş ve insanlık suçlarıyla ilgili sorumlu tutabilecek Batılı hükümetlere baskı yapacak kadar büyük değil.

Birçok korkmuş hamile kadın prematüre doğum yapıyor. Kişisel olarak üç tanesi doğum odasına yetiştirilirken yanlarındaydım. Bunlardan biri 7 aylık hamile Samire, Ahmet adında, zayıf fakat çok güzel bir çocuk hayata getirdi. Ambülansın içerisinde onunla birlikte Auda hastanesine giderken ve tüm yıkım ve ölüm senaryolarını (az bir süre önce oradan ceset topluyorduk) dikiz aynamızda bırakırken, bir an bu yeni hayatın, açan tomurcuğun geleceğin umut ve barışının muştacısı olduğunu düşündü. Cebaliye merkezinden Auda?ya dönüş yolunda ambülansın yanına ilk roketler düşünce hayal uçtu gitti. Bu cesur anneler, tankların ve ciplerin yeşil ışıklarından ya da patlamadan önce gelen parlamalardan başka bir şey almayan canlıları dünyaya getirdi. Hayata geldiği ilk andan itibaren duyduğu kıyamet çığlıkları ve bu kadar acı içerisinde bir çocuğun hayattan beklentisi ne olabilir ki?

İnsan kalın.

* Gazze'ye Özgürlük Hareketi'yle Gazze'ye giden ve Uluslararası Yardım Hareketi (ISM) üyesi gazeteci ve yazarın Il Manifesto için yazdığı makaleden.

ARRIGONI'NIN GAZZE'DEN YAZDIĞI DİĞER YAZILAR

?Ceset aç? tankları canlı şahidi anlattı

Gazze'nin melek fabrikaları

Gazze?de insanlık katlediliyor

 

Haber Ara