Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Kara, deniz, hava: Hepsi sizi öldürecek

Nabulsi'nin Gazze?de kuşatma altında kalan bir yazar arkadaşlarıyla yaptığı bir dizi telefon görüşmesinde edindiği izlenimler.

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-01-05 01:34:00

Kara, deniz, hava: Hepsi sizi öldürecek


Karma Nabulsi*

Gazze?deki yoğun hava saldırılarının olduğu geçen Cumartesi günü nihayet eski dostum Muhammed?e ulaşabildim. Bir kaç dakika konuştuk bana iyi olduğunu söyledi ve Gazze?ye ertelediğim seyahatimi sordu, o sırada : ?O ses de ne?? diye sordum. Uzaktan gelen bir tür ağıt, yoğun trafik sesi ya da dalgaların kayalık bir kıyıya vurma sesi gibiydi. ?Mezarlıktayım Karma? dedi. ?Ailemi defnediyorum.? Sesi yorgun geliyordu. Yorgun, durgun sesiyle bir dua gibi tekrar etti durdu: ?Bu bizim hayatımız. Bu bizim hayatımız. Bu bizim hayatımız.?

Cebeliye kampındaki başka bir mezarlıkta ailesinin üç üyesini defneden Cemal ile de telefonda görüştüm. Biri polis akademisi öğrenciyle evli olan iki kız yeğenini defnediyordu. Cumartesi günü F16lar kendilerini hedef aldığında hepsi kalabalık polis merkezindeki mezuniyet törenindelerdi. Bir kerede 45 vatandaş katledildi, düzinelercesi de ölümcül yarlar aldı. Gazze?deki diğer polis merkezleri de benzer şekilde vurulmuştu. Savaş kurallarında (ya da daha bilinen ismiyle uluslararası insanlık kanunlarında) polisler, trafik memurları, güvenlik görevlileri: savaşçı değillerdir ve Cenevre sözleşmeleri altında sivil olarak sınıflandırılmıştır. Ancak uzak yasal sınıflandırmadan daha önemli bir nokta, daha canlı, daha hükmedici olan: Gazze?deki halk sivil vatandaşlardı. Bazıları Şeria?da çeşitli sivil kuruluşlarda çalışıyordu ama asıl pek çoğu günlük manada bu kuruluşları kullanıyordu: okullar, polis merkezleri, hastaneler, bakanlıklar.

O ilk günde daha sonra Gazze?de mahkûmların insan hakları birliğini yöneten Halil?e ulaşabildim. Bir basın konferansı düzenlemeye çalışıyordu. Karmakarışık bir durumdu: bağırıyordu, cümlelerini daha bitirememişti. Az önce duyduklarımı ona söylediğimde, bana kendisinin de mezarlıktan yeni geldiğini söyledi. 26 yaşındaki kuzeni Şerif Ebu Şamala üniversitede güvenlik görevlisi olarak yeni işe girmişti. O sabah yerel polis merkezinde evraklarını imzalaması istenmişti; iş bulduğu için kendini şanslı hissediyordu.

Gazze?de yaşayan bir buçuk milyon Filistinli vatandaş için günlük kötü durumlarını tanımlama yolları ? bu kolektif ve bireysel aşırı şiddet deneyimleri ? bu haftaki katliamdan önceki iki yıllık kuşatma tarafından zaten tüketilmişti. Altı ay önce Muhammed ile Gazze şehrindeki ofisinde görüştüğümüzde, sigarasının üzerine sigara ekleyip aniden masasının üzerine eğildi ve bana şöyle dedi: 'Herkes öldü. Gazze?de hayat yok. Başkent terk etti. Yoldan herhangi geçen birine nereye gidiyorsun? diye sor. Cevapları: Bilmiyorum olacaktır. Gazze bugün amaçsız bir gezinme yeri.'

Bu Yılbaşı Gününde Şeyh Rıdvan evinde, muhitindeki yol F16 hava bombardımanı altında olduğundan duvarları titriyor. Bombardımanın yoğunluğundan hatta sesi duman bulutu gibi geliyor kulağıma. Evi caminin tam yanında. Bu haftanın başında eşinin Cebeliye mülteci kampındaki kuzeni çocuklarından beşini kaybetti: İsrail hava kuvvetlerinin bombaladığı bir caminin yanında yaşıyorlardı. Telefonda soruyor 'O zaman nerede uyuyabiliriz, çocuklarım nerede uyuyabilir??. 'Bunun nasıl bir şey olduğunu sana nasıl anlatabilirim bilemiyorum ama ben kendim uyumayı bıraktım. Dışarı çıkamıyoruz, içeride kalamıyoruz: hiçbir yer güvenli değil. Ama sanırım evde öleceğim.'

Uluslararası hukuk profesörü Richard Falk ile ilk kez 1982?deki İsrail?in Lübnan?ı işgali sırasında Seán MacBride soruşturma komisyonun üyesiyken karşılaştım. Filistin bölgesi BM insan hakları raportörü olarak bu tür yoğun bombardımanlar üzerine daha önce pek çok kez çalışmıştı. Korkuyu gözler önüne sermekte kullandığı kelimelerle çok mücadele etti: ?Bu ölüm dehşeti? Bu duruma tam olarak uyabilecek hiçbir şey bilmiyorum. Modern zamanlardaki en yakın benzer örnek olduğundan insanlar bu durumu Varşova gettosuna benzetiyor.' On yıllardır katlanılan başka bir işgal düşünemediğini ve böyle baskıcı şartlar altında kaldığı bir durum olmadığını söylüyor: 'Uluslararası insanlık kanunlarının büyük, kasıtlı ihlalleri ? insanlığa karşı işlenen suçların nitelendirilmesine kefil oluyor.'

Gazzeli başarılı ve deneyimli bir gazeteci olan bir arkadaşım bu tanımlanamayan şeyleri bir Amerikan gazetesi için haber yapıyordu. Bana şöyle söyledi: ?Ne yapacağımı bilmiyorum. Gördüklerimle ve onların yaptıklarıyla şaşkına döndüm: Sürekli çocukların getirildiği hastanelerde şahit olduuklarımın büyüklüğünü bir türlü anlayamıyorum, ya da caddelerde ? hepimizi öldürüyorlar. Tüm bunlar hakkında nasıl yazacağımı bilmiyorum.' İsrail hükümeti uluslararası gazetecilerin Gazze?ye girip onun gördüklerini görmelerine izin vermemesi gerçeğinin verdiği sorumluluk belini bükmüştü. Şaşkınlığına rağmen, bu hafta görüştüğüm Gazze?deki diğer tüm vatandaşlar gibi o da tam olarak ne yapacağını biliyor görünüyordu: korkuyla dolu olsa da gönüllü olarak koşup göçüklerin altındaki komşularını çıkarmak için yardım ediyordu, (personelinin yarıdan fazlası gönüllü olan) hastanelerde yardımcı olmayı teklif ediyordu ve tüm bunları yapabildiğinin en iyisiyle bir gazete için yazıyordu.
İçimizden sadece Allah vergisi yeteneği olan bir kaç kişi aradığımız sözleri buluyordu ve aslında Filistin kuşatma şiirleri önceki nesillere kadar uzanan bir geleneğe sahip.

Mahmut Derviş önceki İsrail kuşatması için Beyrut?ta 26 yıl önce şöyle yazmıştı:
Unufak ediyor bizi toprak
Tanesi olaydık bir,
Ölebileydik ve
doğabileydik yeniden.
Anamız olaydı toprak,
Sevecen davranaydı bize.

O kuşatma sırasında F16 savaş uçaklarının günlük bombardımanında etrafınızdaki altı, yedi kat yükseklikteki tüm binalar göçüyor, yüzlerce komşu, arkadaş, iş arkadaşı tonlarca ağırlıktaki göçüğün ve dumanların altında kayboluyordu. Mahzenlere koşmayı bıraktık: çatıda uyumak daha iyi. Bu hafta Gazze?deki vatandaşlar kendilerini aynı dehşet seçeneklerle kuşatılmış buldu. Çarşamba günü ekonomi profesörü olan bir arkadaş Fevvaz dış işleri bakanlığının yakınındaki evinin göçüğü altında kaldı. Kendisini kurtarması için acil durum işçilerini göndermesi için bir arkadaşına mesaj çekmeyi başarmıştı. Üniversiteden başka bir arkadaşım Haydar bana şaşkın bir şekilde anlatıyor. Dairesinde nerede duracağını bilemiyordu: her tarafı binanın parçaları ve uçan cam parçalarıyla dolu. Konuştuğumuz sırada arabasında oturuyordu, bunu anlayamasam da en doğru davranış bu. Pek çok insan çatılarda uyuyor diyor. Altı günde 400?den fazla binayı, önlerine çıkan her şeyi yok eden savaş uçakları, kulak patlatan sesleriyle Apaçi helikopterlerini belki görünmeleri caydırabilir diye düşünüyorlardı.

(Avrupalı yardım paralarıyla) yeni tamamlanan eğitim bakanlığı binası hasar gördü; adalet bakanlığı, dış işleri bakanlığı tamamen yıkıldı: Filistin hükümetinin askeri olmayan tüm ulusal kuruluşları yıkıldı. Yılbaşı Gününde Halil bana öfke ve çaresizlik arası bir ses tonuyla anlatıyor: 'İngiliz hükümetinin insanlık yardımı için ?9m [£8.65m] gibi bir para verdiğini dün gece duyduğumuzda hepimiz hemen anladık ki vatandaşlarımıza karşı bu İsrail savaşı durmayacak, devam edecek ve yapılan yardım da faturası. Avrupalıların da bizimle beraber bedelini ödeyeceğini anlıyoruz'. Konuşurken ofisinde dolaşıyor, hasarı değerlendiriyor: İsrail hava saldırısıyla şimdi dümdüz olan, demokratik olarak seçilen parlamentonun bulunduğu Filistin Yasama Meclisinin tam karşısında çalışıyor. Gazze?deki her mahalle evler, dükkânlar, polis merkezleri, camiler, bakanlıklar, yerel kuruluşlar, hastaneler ve kliniklerin bir karışımından oluşuyor. Herkes birbiriyle bağlantılı ve iç içe ve bugünün işgal altındaki Gazze?sinde hiçbir vatandaş her yere ulaşan İsrail askerinden güvende değil.

Arkadaşım Hüda?nın muhiti 40 dakikadan fazla süredir hava saldırısı altındayken telefonda zamanı paylaşmak adına önceki İsrail askeri kuşatmalarıyla şimdiki arasındaki farkları uzun uzun tartıştık. Hem askeri hem sivil kuruluşların yoğun ve ağır bombalanmasıyla tüm nüfusta dikkatli bir şekilde planlanmış ve kasıtlı terör estirme stratejisi ? halkın tüm sivil altyapısını yok etmesiyle ? benzerdi. Burada eşi görülmemiş olan şey Gazze?de halkı güvenle boşaltabilecek bir yer olmaması: her taraftan hapis halindeler, kaçmanın imkânsızlığının farkındalar. Kara, deniz, hava: hepsi sizi öldürecek.

Arkadaşım Esat Gazze?deki üniversitelerin birinde fonetik profesörü. Son aylarda öğrencilere okumaları için şiir veriyordu ve bu yaz bana merhum Filistinli şair Ebu Selma?nın bir eseri üzerine çalıştıkları bir sınıftan bahsetti. ?Durumumuzdan öyle güçlü bir şekilde bahsediyordu ki hepsi birlikte söylemeye başladılar: ?Herkesin evi, rüyaları ve kılık kıyafeti var. Ve ben yurdumun tarihini taşıyarak yolculuk ediyorum? her yol sefil ve tozlu.?? Günlerce denemeden sonra dün ulaştığımda bana telefonda: ?Üniversitedeki kimya laboratuarını bombaladılar. Fonetik laboratuarım var. Orayı da mı bombalayacaklar?? dedi.

Gazze vatandaşlarına karşı bu haftaki savaştan önce İsrail hükümeti ve savaş makinesi bir buçuk milyon Filistinlinin ruhunu destansı oranda tam kuşatmalı askeri kuşatma ile parçalamaya çalışıyordu. Bir nüfusu kuşatmanın arkasındaki teori geçici ve sınırlı alanları yok etmektir ve böyle yaparak yavaşça halkın iradesini bastırmaktır. Kuşatma hem dış hem iç zamana ve mekâna aşırı baskı kuruyor: her şey duruyor. İçeri bir şey giremiyor, dışarı bir şey çıkamıyor. Pil yok, yazı kâğıdı yok, hastaneler için gazlı bez yok, ilaç yok, ameliyat eldivenleri bile yok. İsrail askeri bu şeyler insani ihtiyaç olarak sınıflandırılamaz diyor. Kuşatma altında hiç kimse bilinçli bir şekilde düşünecek bir yer bulamıyor çünkü amaç düşüncelerin akıllarını bir hareket etme yönü, planı oluşturduğu ufku ortadan kaldırmak. Her şey yanlış şekilleniyor, yanlış oluşarak kendilerine dönüyor. Bildiğimiz gibi özgürlük kuşatmanın yok etmek istediği kişinin içindeki yerdir. Bu şekilde nefes almak, örgütlenmek, hepsinden önemlisi umut etmek zor olacaktır. Amacını başaramayınca ve bunun durmasıyla ilgili uluslar arası bir eylem de olmayınca bu haftaki kuşatma doğal zirvesine ulaştı. İki yıldır süren ambargoyu açık şekilde destekleyen Batılı hükümetler, şimdi yarattıkları eziyet görmüş ve harap olmuş Gazze?ye şok olmuş bakışlarını çevirmişler, sanki sadece seyircilermiş gibiler.

Resim olaydık kayalarda
Düşlerimize, taşımak için ayna diye.
Gördük yüzlerini, savuracakların,
Çocuklarımızı, penceresinden bu son barınağın.
Aynalar asacak yıldızımız.
Nereye gitmeliyiz son sınırdan sonra?
Nerede uyumalı bitkiler, son soluklarından sonra?
Kızıl buharla yazacağız adlarımızı.
Keseceğiz elini şarkının, etimizle bitecek olan.
Öleceğiz burada, burada son boğazda.
Burada ve burada yetiştirecek kanımız, bir zeytin ağacını.

(Mahmut Derviş)

Bu hafta Filistinliler yaşama güçleri, zorluklara dayanma güçleri ve pes etmek istememeleriyle parlak insanlıklarına şaşırtıcı bir tarih yazdılar. Gazze her zaman kozmopolit melezliği en iyi şekilde temsil eden bir yerdi. Binlerce yıllık gür ve güzel tarihinin ağırlığını doğal haliyle onlara karşı yapılan yüksek teknolojili bombardımanın medenileşmemiş ve merhametsiz karakterini izleyenlere kendini gösterdi. Görüştüğüm süre içersinde arkadaşlarımın her birine vatandaş olarak kapasitelerinin kalitesinin bu ortak insanlığı onurlandıran bir cevabı ilham ettiğini söyledim. Saldırı başladığından beri şehirlerde ve Batı Şeria mülteci kamplarında yaşayan Filistinliler ve Arap dünyası ulusal birlik için öfkeli talepleriyle on binlerce insan caddelere döküldü. 100,000?den fazla insan Kahire?de caddelere akın etti; aynı şekilde Amman?da akın ettiler. Bu haftanın başında Refah mülteci kampında yaşayan arkadaşım Ziad?ı ağırladım. Pazar günü Londra?daki gösteride genç bir adamın İsrail elçiliğinin bahçesine ayakkabısını nasıl fırlattığını konuştuk. Polis (belki de bomba olduğunu düşünerek) koşuşturdu, İngiliz protestocuları onu saklamak için kaldırımı boşalttılar. Ziad uzun süre güldü ve sonra sessizce şöyle dedi, ?Allah bilir, Gazelidir.?


*Eski FKÖ Temsilcisi, Oxford Üniversitesi'nde öğretim üyesi ve Guardian gazetesi yazarı.

Bu makale Hale Akman tarafından TİMETURK.com için tercüme edilmiştir.

 


Haber Ara