Kimsenin kimseye ne ilaç olacak ne de can suyu verecek mecali yoktur. Ama yine de çok uzaklarda cereyan eden hadiseler olarak düşünmek kişiye keyif verir. İstanbul Devlet Tiyatrosu, Raşit Çelikezer'in Bavul Hikâyesi adlı oyununda böylesi bir konuya değinirken, 'hane' orantısını da denkleme katıyor. Oyunun yönetmeni Turgay Kantürk. Kadın Işıl Dayıoğlu, erkek ise Nişan Şirinyan tarafından temsil ediliyor.
Bavul Hikâyesi, bir kadın ile erkek arasındaki yirmi yıllık ilişkinin satırbaşlarını sahneye taşıyor. Küçük kızları, evleri ve ötekiler arasında gidip gelen bu iki insan, her defasında kendilerini yeniden tanımlayarak yolculuklarını sürdürüyorlar. Çocuk, 'eminim bizi anlayacaktır' şeklinde kendisinden 'anlayış abidesi' olarak bahsedilen bir soyut kişilik olarak kalıyor. Kadın ve erkek ise 'somut' kişiler olarak, hata yapabilmenin bariz örneklerini sıralıyorlar.
Kadın ve erkek ilişkisine bu kadar sığ ve sıradan bakışımız sanırım yenidir. Sahnede bu ilişkiyi bu kadar 'müptezel'leştiriyor oluşumuz da... Bavul Hikâyesi, önemli bir sanat kurumunun repertuarında nelerin olmaması gerektiğinin en güzel örneklerinden. Son zamanlarda özellikle 'ödenekli' tiyatrolarımızın repertuarında 'genel seyirci' ibaresinin çerçevesini zorlayan konuların sıklıkla yer aldığını söyleyebilirim. Bunun bir tesadüf olduğunu düşünmek durumunda olsak da 'anlayış' hep eleştirmenlerden beklenmemeli.
Bir kere konu, var olanın üzerine yeni bir kurgu geliştirmeyi engelleyecek şekilde gelişiyor. İki okumuşun ilişkisini sahneye çıkarırken sergilenen rahatlık, rahatımı kaçıracak boyutlara ulaşıyor. Yaşadığımız toplumun gelenekleri, bu yaşam pratiğini kaldırabilecek boyutlarda değil. Sahnelemede metnin akışından kaynaklanan sorunlar göze çarpıyor. Epizot aralarında süre o kadar uzuyor ki trenler geçiyor. Oyun içinde 'nedensellik' bağının zayıfladığı alanlar var. Ek ders veren profesörün parasızlık çekmesi, kadının boşanma ve evlenme faslının birdenbireliği gibi. Evde masaların tekdüzeliği, evlilik müessesesine bakışı ifade ediyor. Oyunculuk genelde iyi. Ancak, Nişan Şirinyan, üstlendiği karakterin açmazlarını, duygusallıklarını tam olarak veremedi. Işıl Dayıoğlu'nu da küçük kızından bahsederken duygusuz buldum. Bavul esprisi iyi bulunmuş olsa da, diyaloglar ve konu bunu destekler cinsten değil. Bavul'un içi boş muydu, dolu muydu, derseniz!.. Bana göre boştu...
Bavul'un içi boş mu dolu mu?
Kadın ile erkek figürlerinin hayatın gidişatı içerisinde bir kavşakta 'rastlaşmalarına' dair konular, kalemin kıvrandığı alanlardır. Böylesi alanlarda merak unsuru yükselir. Fakat her denk bir denklemde dengine kavuşmuştur.
17 Yıl Önce Güncellendi
2008-12-29 02:26:00
SON VİDEO HABER
Haber Ara