Emrullah Öztürk / TİMETURK
TBMM?de kabul edilen nüfusu 2 binin altına düşen 862 belde belediyesi ile 283 ilk kademe belediyesinin tüzel kişiliğinin kaldırılması ve 43 yeni ilçe kurulmasını öngören kanun tartışmalara neden oldu.
CHP, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından 23 Mart?ta onaylanan kanununun iptali için Anayasa Mahkemesi?ne başvurmuş ancak 5?e karşı 6 oyla reddedilmişti.
Kapatılması öngörülen 862 belediye içerisinden karara itiraz edenler Danıştay?a başvurarak kanunun iptalini istemişti.
Danıştay 19 Aralık?ta davayı karara bağladı ve Anayasa Mahkemesi?nin vermiş olduğu kararının gerekçesini de hiçe sayarak kanunun iptaline hükmetti.
Kararın ardından YSK açıklama yaparak nüfusu 2 binin altına düştüğü için kapatılması öngörülen belde belediyelerinin seçime belde olarak katılacaklarını belirtti.
Ne olduysa bundan sonra oldu.
Başbakan Erdoğan, Danıştay?ın vermiş olduğu kararla ilgili ?Türkiye?de ikinci bir Anayasa Mahkemesi olduğunu bilmiyordum? şeklinde sert bir değerlendirmede bulununca, Anayasa Mahkemesi?nden yazılı bir açıklama geldi.
Mahkeme, Danıştay ve YSK?nın ?tüzel kişilikleri devam ettiği için seçime girebililer? kararlarının Yüksek Mahkeme kararlarıyla çeliştiğini açıklayarak bunun Anayasa ihlali olduğunu vurgulamıştı.
Hemen akabinde Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Osman Paksüt, yapılan açıklamanın, ''heyet kararı olmadığını'' ve ''açıklamada yer alan değerlendirmelere katılmadığını'' söyledi.
Paksüt?e cevap bugün Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç?tan geldi. Kılıç gazetecilerin Paksüt?ün açıklamalarıyla ilgili soruya ?bu 6'ya 5 alınmış karardır. Yapılan açıklama benimle birlikte 6 arkadaşın arzusu onayı doğrultusunda yapıldı. Yalnız başıma yaptığım bir açıklama değildir.? şeklinde cevap verdi.
Kılıç?ın bu değerlendirmelerinin ardından, Anayasa Mahkemesi?nin 8 üyesi Paksüt?ü destekler bir açıklama yayınladı. Açıklamada, 'Anayasa Mahkemesi Başkanlığı tarafından, 'kapatılan belediyelerin dava açma süresine ilişkin' dün yapılan açıklamanın, Anayasa Mahkemesi?nin görüşünü yansıtmadığı' bildirildi.
Peki yapılan tüm bu açıklamalar ne anlam ifade ediyor? Anayasa Mahkemesi?nin vermiş olduğu bir kararı, Danıştay bozabilir mi? Çok üyeli mahkemelerde verilmiş bir kararla ilgili tartışmaların kamuoyuna yansıması doğru mu? Anayasa Mahkemesi her açıklamasında heyete başvurmak zorunda mı? Anayasa Mahkemesi hangi konularda üyeleriyle toplantı yaparak karar vermelidir? Bundan sonra belediyelerin durumu ne olacak? İşte tüm bu soruların cevaplarını Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Anayasa Hukukçusu Doç. Dr. Mustafa Şentop verdi.
Kapatılması öngörülen belediyelerin seçimlere katılmasına olanak sağlayan Danıştay'ın kararı ve Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) bu karar doğrultusunda bu belediyeleri seçim sürecine sokması yargıda krize yol açtı. Son olarak Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'tan açıklama, üyelerden de sert tepki geldi. Tüm bunlar nasıl yorumlanabilir?
6 Ekim 2008'de yayınlanmış olan karar 6?ya 5 alınmıştır. Muhalif olanlar başta Osman Paksüt olmak üzere Fulya Kantarcıoğlu, Mehmet Ertem, Şevket Apalak, Zehra Ayla Perktaş?tı. Bunları ayıralım zaten görüş olarak belliydi ve başkanın görüşüne mutabık olmalarını bekleyemeyiz. Cafer Şat, A. Necmi Özler, Fettah Oto?nun ise 31 Ekim?de alınmış olan kararda isimleri yok. Yani bu şahısların karara katılıp katılmadıklarının bir önemi yok.
?ÜYELERİN AÇIKLAMASI USÜLE, ADABA AYKIRI?
Anayasa mahkemesi kararlarının oy birliğiyle alınması gibi bir şart yok. Dolayısıyla bu kararlarda bazı üyelerin karara katılmaması mümkündür. Ancak belediyeyle ilgili alınmış olan karar 6?ya 5 oyla alındığından çoğunluğa uyulmuştur ve Anayasa Mahkemesi kararıdır. Azınlığın kararı Anayasa Mahkemesi kararı değildir. Bu nedenle artık Anayasa Mahkemesi kararına dönüşmüş bir kararı, üyelerin daha sonra eleştirmesi birden çok üyeli mahkemelerin usulüne, adabına uymayan aykırı bir tutumdur. Azınlıktaki üyeler Anayasa Mahkemesi?nin görüşünü temsil etmez.
?MAHKEME?NİN KARARINI KAMUOYU ÖNÜNDE ELEŞTİRMEK YAKIŞIKSIZ BİR TUTUM?
Anayasa Mahkemesi içerisindeki bu yargılama süreci içerisindeki tartışmaları, muhaliflikleri dışarıda kamuoyu önünde tartışmak oldukça yakışıksız bir tutumdur. Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesinde muhalefet şerhini koymuşsunuz. Şimdi bu karşı oydan hareketle kendi mahkemenizin kararını kamuoyu önünde eleştiremezsiniz. Çünkü o artık Anayasa Mahkemesi?ne mal olmuş bir karardır.
DANIŞTAY?IN KARARI SİYASİ VE MAKSATLI
Bir başka mesele de şu? Başkan yeni bir görüş açıklamıyor. Bunun için toplantı yapmaya gerek yok. Anayasa Mahkemesi niçin 11 üyeyle toplanır? İptal davalarına, kapatma davalarına ve Yüce Divan olarak karar alırken bu şekilde toplanır. Ama başkanın açıkladığı bir karar değil ki... Bilakis, başka şunu diyor: ?Bizim vermiş olduğumuz kararın gerekçesinde şu hususlar yazılmaktaydı. YSK?nın kararı bizim çizmiş olduğumuz çerçeveyi genişleten bir karardır?. Başkan sadece verilmiş bir kararı ?hatırlatıyor?, yeni bir karar vermiyor. Bu bakımdan üyelerin eleştirisi haklı değil. Dolayısıyla bu eleştiriyi hukuk ve mantık çerçevesinde izah edemeyeceğimize göre, bunun arkasında hukuk ve mantık dışı bir şey aramamız gerekiyor. Danıştay?ın kararını da siyasi ve maksatlı olarak alınmış olduğunu düşünüyorum. Bu açıklama da onları destekleyen bir niteliktedir.
?TÜRKİYE?DE ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ, DANIŞTAY İKİNCİ KURUM OLMUŞTUR?
YSK?nın belediyelerle ilgili almış olduğu karar ve sonrasında Başbakan Erdoğan?ın ?ülkede ikinci bir Anayasa Mahkemesi olduğunu bilmiyordum? sözleri hakkında ne düşüyorsunuz?
Burada Yüksek Seçim Kurulu ile Anayasa Mahkemesi karşı karşıya gelmiyor. Aslında Danıştay ile Anayasa Mahkemesi karşı karşıya geliyor. YSK, Danıştay kararını esas aldı. Yani sorun teşkil eden YSK değil Danıştay?dır. Başbakan?ın açıklaması doğru ancak çok geç kalmış bir açıklamadır. ?Günaydın? demek lazım Başbakan?a? Çünkü Türkiye?de 28 Şubat?tan beri bir yargıçlar iktidarı var. Bilakis Türkiye?de hiyerarşik anlamda birinci kurum Anayasa Mahkemesi, ikinci Danıştay, üçüncü de TBMM olmuştur. Anayasa Mahkemesi zaten hukuk kurallarını koyuyor, buradaki tartışmada oradan kaynaklanıyor. Danıştay da bu sefer Anayasa Mahkemesi?yle çatışarak farklı kurallar koyma yoluna gitmiştir.
DANIŞTAY BAŞÖRTÜSÜ YASAĞINI ANAYASA MAHKEMESİ?NİN GEREKÇELİ KARARINA DAYANDIRIYOR AMA?
Danıştay?ın almış olduğu karar bağlayıcı mıdır?
Danıştay kararı çok problemlidir. Onu ayrıca konuşmak gerek. Danıştay burada kendi idari hukukun ilkelerine de aykırı bir karar vermiştir. 22 Mart?ta çıkan bir kanunla ilgili dava süreci 60 gün olduğu halde 21 Mayıs?ta sona erecek olan süreyi, 6 Ekim?den başlatıyor, 4 Şubat?a kadar yürüyecek bir hale getiriyor. Danıştay vermiş olduğu kararla yaklaşık 1 yıl ilave dava açma süreci tayin etmiş oluyor. Enteresan bir şey daha var burada. Anayasa Mahkemesi Başkanı?nın açıklaması da teknik olarak çok doğru değil. Çünkü Anayasa Mahkemesi?nin gerekçesinde yazıyor bu yorum, kendisinde değil. Anayasa Mahkemesi gerekçesi bağlayıcı mıdır, değil midir? Danıştay başörtüsüyle ilgili almış olduğu kararların hepsini, Anayasa Mahkemesi?nin 1989 ve 1991?de vermiş olduğu kararların gerekçesine dayanıyor. Yani Danıştay gerekçenin bağlayıcı olduğunu anlatmaya çalışıyor. Danıştay, şimdiyse Anayasa Mahkemesi?nin kararındaki gerekçeye muhalif oluyor, onu tartışıyor ve kendisi farklı bir karar veriyor.
Danıştay?ın bunu yapmaya hakkı varmıdır?
Bence vardır. ?Zaten gerekçeler bağlayıcı değildir? diyorum. Ama başörtüyle ilgili kararda gerekçeyi bağlayıcı kabul ediyor da, belediye kanunuyla ilgili gerekçeye neden itiraz ediyor? Buradaki tartışma aslında hukuki değil siyasi niteliktedir.
Danıştay?ın almış olduğu karar sonrası kapatılması öngörülen belediyeler 29 Mart?taki yerel seçimlere katılabilecek mi?
Bende uygulamayla ilgili çok fazla sorun olmaz. Çünkü YSK?nın kararıdır geçerli olan. Burada Anayasa Mahkemesi şöyle demiş, Danıştay böyle demiş? önemli değil, YSK?nın vermiş olduğu karar uygulanacaktır. O kararda Danıştay istikametindedir. Burada YSK?yı suçlamamak gerekir. Çünkü o fiiliyatta hangi mahkemenin kararının geçerli olacağına göre hareket etmiştir. Yani kapatılması öngörülen belediyelerin Danıştay?a açtığı dava sonrası alınan böyle bir kararı YSK ?hayır ben kabul edemem? diyebilecek konumda değil. Dolayısıyla pratikte YSK?nın, Danıştay?ın tutumunu esas alması doğrudur. 860 küsür belediyeden Anayasa Mahkemesi?ne göre, 21 Mayıs 2002?ye kadar dava açanlar sadece seçime girebilir. Ama Danıştay?ın kararına göre 6 Aralık?tan itibaren süreyi başlatılıyor, 4 Şubat?a kadar dava açan belediyeler seçime girebilecek.
Yüksek yargıda neler oluyor?
Kapatılan belediyelerin seçime girmesine olanak sağlayan Danıştay kararı sonrası Haşim Kılıç ile üyeler arasında ortaya çıkan krizi Doç. Dr. Mustafa Şentop yorumladı.
17 Yıl Önce Güncellendi
2008-12-25 15:49:00
SON VİDEO HABER
Haber Ara