Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Talabani: Artık diplomasi zamanı

Celal Talabani, PKK'nın silah bırakması, Kürt yönetiminin tavrı gibi konularda soruları yanıtladı.

17 Yıl Önce Güncellendi

2008-12-22 12:51:00

Talabani: Artık diplomasi zamanı


CNN TÜRK'e özel röportaj veren Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, terör örgütü PKK'nın silah bırakmasından umutlu olduğunu ve Türkiye ile başlayan sürecin daha aktif olması gerektiğini belirtti.
 
Osman Sert / CNN TÜRK  

Türkiye ile Irak arasında başlayan sürecin olumlu olduğunu ve Irak'ın artık Türkiye'nin önemini kavradığını söyleyen Talabani, stratejik işbirliği mekanizmasının daha aktif işlemesini istedi.

Irak Cumhurbaşkanı, 'Türkiye ile stratejik ittifakın hayata geçirilmesi konusunda ben Irak tarafında bir engel görmüyorum. Irak'ın tüm kesimlerinden gelen temel siyasi gruplar Kürtler, Araplar, Sünniler, Şiiler Türkiye ile iyi ilişkiler kurulması noktasında hemfikirler' diye konuştu.

Celal Talabani, Türkiye ile Irak'taki Kürt yetkililer arasında yaşanan sorunların da geride kaldığı görüşünde.

Talabani, 'Sayın Barzani Türkiye'nin dostudur. Türkiye ile de iyi ilişkiler kurulmasından yana. Bu nedenle Türkiye'nin Barzani'yle ilişkilerinde politikasını yenilemesini bekliyorum' ifadesini kullandı.

Talabani'ye göre PKK ile mücadelede artık tek yol diyalog.

Irak Cumhurbaşkanı, 'Kürtler silahları alıp da dağlarda PKK ile mücadele etmeyi planlamıyor. Sorunun çözümü için alternatif Türkiye'deki kardeşlerimizle konuşmaktır. Silahlı mücadele devrinin geride kaldığını düşünüyoruz. Artık diyalog ve diplomasi zamanı. Türkiye'deki Kürtler de şunu anlamalı. Sorunun çözümü PKK'nın yöntemiyle değil, DTP'nin yöntemiyle olur. Benim, Barzani'nin ve diğer siyasilerin temel amacı da dağlarda bulunanları, silah bırakıp siyasi diyaloğa ve ateşkese fırsat tanımaları için ikna etmektir' şeklinde konuştu.

'Türkiye'deki Kürtlerin talepleri karşılanırsa... '


Talabani'ye göre, Türkiye'deki Kürtlerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve dillerine saygı gösterilmesi gibi talepleri karşılanırsa, PKK silah bırakmaya hazır.

Irak lideri, 'Dağdakilere silah bırakıp evlerine geri dönmeleri çağrısı yaparken Türkiye'deki hapishanelere dönsünler demiyoruz. Evlerine geri dönsünler diyoruz. Yapılacak şey onların evlerine geri dönmesini sağlaycak birşey olmalı' dedi.

ABD ile Irak arasında imzalanan güvenlik anlaşmasına da değinen Talabani, hava sahasının kontrolünü Irak'a bırakan güvenlik anlaşmasının Türkiye'nin hava operasyonlarına etkisinin de, konuşulup çözüleceğini belirtti.

Talabani, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ertelenen Irak ziyaretine de değindi, 'Cumhurbaşkanı Gül'ün ziyaretinden çok umutluydum. Çok beklentilerim vardı. İkili ilişkileri daha da güçlendirmek için çok iyi bir ziyaret olacağından emindim' dedi.

Irak lideri Talabani, Amerikan Başkanı George Bush'a ayakkabı fırlatan gazetecinin Irak halkının genel tavrını yansıtmadığını savundu.CNN TÜRK'e konuşan Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, PKK'nın silah bırakması, Kürt yönetiminin tavrı gibi konularda soruları yanıtladı.
 
Osman Sert (CNN TÜRK muhabiri): Sayın Cumhurbaşkanı öncelikle yayınımıza katıldığınız için çok teşekkür ederiz. Sizi ağırlamak bizim için büyük bir memnuniyet. Aslında Sayın Abdullah Gül'ü ağırlamayı planlıyordunuz.Irak Cumhurbaşkanı olarak Ankara'ya gelmiştiniz. Abdullah Gül'ün de Bağdat'ı ve bazı başka kentleri ziyaret etmesi planlanıyordu. Ancak ziyaret gerçekleşemedi.Eğer gerçekleşseydi, ki muhtemelen gerçekleşecek, bu ziyaretten beklentileriniz neler olacaktı?


Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani: Sayın Cumhurbaşkanın Abdullah Gül'in bizi ziyaret edeceğini tahmin ediyorduk.  Hastalanmasına çok üzüldüm. ziyaretinin ertelenemsinin assıl sebebinin de bu hastalık olduğundan eminim. Cumhurbaşkanı Abdullah gül'ün ziyaretdnen çok umutluydum. Çok beklentilerim vardı. İkili ilişkileri daha da güçlendirmek için çok iyi bir ziyaret olacağından emindim. Türkiye ve Irak arasında başbakan ERdoğan ve Başbakan Maliki'nin imzaladığı stratejik anlaşma da daha etkin bir hale gelecekti.  Burada Irak'ın birleşik yapısını, çeşitli mezhep ve milletlerini görebileceği yeterli zamanı da olacaktı. Öncelikle Şii mezhebinin, şii mercilerin bulunduğu Necef'i ziyaret edecektik. Sonra araplar, Türkmenler, Kürtler, Keldani ve Asuriler'in yaşadığı bir kardeşlik kenti olan Kerkük'e gelecektik. Ve sonrasında da Erbil'i ziyaret edecektik.

OS: Sayın cumhurbaşkanı Ankara ziyaretiniz sırasında sizin önerinizle iki ülke arasında Stratejik İşbirliği Mekanizması kuruldu. Haziran ayında Sayın Başbakan Bağdat'ı ziyaret etti. Bu başbakanın ilk Irak ziyaretiydi. Ancak çok da bunun ötesine gidemedi. Türkiye daha iyi işleyen bir stratejik işbirliği mekanizması bekliyor. Neden bu süreç hızlı işleyemiyor. Sorun nedir?

CT: Irak da bu işbirliği mekanizmasının daha aktif işlemesini bekliyor. Yeni Irak'ın komşu bir ülkeyle ilk kez bu düzeyde bir anlaşmaya imza atmış olmasının çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Türkiye'nin önemini ve Irak halkı ile Türk halkı arasındaki ilişkilerin öneminin farkındayız. Bu yüzden iki tarafın da anlaşmanın hayata geçirilmesi konusunda hevesli olduğu kanısındayız. Türkiye ile stratejik ittifakın hayata geçirilmesi konusunda ben Irak tarafında bir engel görmüyorum.

OS: Ankara'nın aklında bazı soru işaretleri var. Özellikle Irak'ta Tahran'ın etkisi altında olan bazı siyasi gruplar bu anlaşmaya şüpheyle mi bakıyor?

CT: Irak'ın tüm kesimlerinden gelen temel siyasi gruplar, Kürtler, Araplar, Sünniler, Şiiler, Türkiye ile iyi ilişkiler kurulması noktasında hemfikirler. Anlaşma da, Bağdat'taki koalisyon hükümeti içinde yer alan bütün siyasi gruplar tarafından oybirliği ile imzalandı. Dolayısıyla ben bu yönde bir engel olduğunu düşünmüyorum. Irak'ta hiçbir önemli siyasi grubun bu anlaşmaya karşı çıktığını sanmıyorum.

OS: Türk inşaat, petrol ve elektrik şirketleri Irak'a yatırım yapmayı bekliyorlar. Bu konuda karşılaşılan sorunlar neler ?

CT: Irak tarafı Türk şirketlerinin yatırım yapmasına ve Irak'ta petrol üretim faaliyetlerine katılmasına sıcak bakıyor. Bildiğiniz gibi Türkiye ve Bölgesel Kürt Yönetimi arasında şivaşok petrol sahasına ilişkin bir anlaşma var. Irak da genel olarak Türk şirketlerinin katılımına sıcak bakıyor. Başbakan Erdoğan Bağdat'a geldiğinde petrol bakanlığından bazı isimler de Türk şirketlerinin katılımını teşvik etmişlerdi.  Bu yönde herhangi bir engel yok. Bu konuda aktif olup Bağdat'ta ofis açmak ve Irak'ın bütün kesimlerine, güneyine veya Kuzey Irak'a yatırım yapma polikalarını sürdürmek Türk şirketlerine kalmış bir şey.

OS: Irak ne yazık ki bölgesel güçlerin bir mücadele alanı haline geldi. Sadece Irak'a özgü sorunlar değil bunlar. İran, sünniler, Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri arasında fikir ayrılıkları var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz ve sizce İran'ın, Irak içerisinde Türkiye'nin olası bir etkisine dair soru işaretleri var mı?

CT: Az önce saydığınız bütün ülkelerle iyi ilişkilerimiz var. Irak'taki yeni rejimin en büyük başarılarından biri bu.. Tahran ile de iyi ilişkilerimiz var ittifaklık anlaşmamızın bulunduğu Amerika ile de. Türkiye, Suriye ve bölgedeki diğer Arap ülkelerle iyi ilişkilerimiz var. İran tarafından Türkiye ile yapılan anlaşmaya dair olumsuz bir tepki almış değilim. Bu anlaşmanın önemini anlıyorlar diye düşünüyorum. Tarihsel olarak dönem dönem Irak ve İran Türkiye ve İran birbirine rakip ülkeler konumunda olmuş olabilir. Ama artık günümüzde Türkiye ve İran arasında iyi ilişkiler var.  Bu nedenle İran tarafında Türkiye ve Irak arasındaki bu anlaşmaya karşı olumsuz bir tutum görmüyorum.

OS: Sayın Cumhurbaşkanı,, Amerika'nın Irak'ı işgalinin ardından uzun bir süre Kürt yetkililerle Türkiye arasında sorunlar yaşandı. Siz de Ankara sürecinin bir parçasıydınız. Yakın ilişkiler vardı. Bir noktada bu süreç kesintiye uğradı. Sayın Özçelik'in Barzani'yi ziyaretinin ardından yeni bir süreç başladı. Başlayan bu yeni süreçten memnun musunuz? Sizce tatminkar bir şekilde yürüyor mu bu süreç, yoksa temas düzeyinin daha da geliştirilmesi mi lazım?

CT:  Geçmişte Türkiye ile çok iyi ilişkilerimiz vardı. Ana Kürt partiler KYB VE KDP'nin de Türkiye ile iyi ilişkileri vardı. O dönem Türkiye, Amerika, İngiltere ve Kürt yetkililer arasında Irak'ta düzenli toplantılar yapılırdı. Saddam Hüseyin döneminde bile bu ilişkiler gelişmeye devam etti. Ancak ne yazık ki Irak'ın koalisyon güçlerince özgürleştirilmesinin ardından Kürtler ve Türkiye arasındaki bu iyi ilişkilerin yerini soğuk ilişkiler aldı diyebiliriz. Ama şimdi Kürt liderlerin Türkiye ile ilişkilerini güçlendirme konusunda çok hevesli olduğuna eminim. Kürtler Türkiye'nin ve Türkiye ile iyi ilişkiler kurmanın önemini kavrıyorlar. Bu nedenle Türkiye ve Bölgesel Kürt Yönetimi arasında başlayan bu sürecin daha da geliştirilmesini bekliyorum. Biz Bağdat hükümeti olarak, Türkiye ile ekonomi, siyasi, petrol ya da doğal gaz, ticaret gibi bütün alanlarda stratejik ilişkilerin geliştirilmesinden yanayız.

OS: Sayın Mesut Barzani İran'a, Beyaz Saray'a davet ediliyor. Ama henüz Türkiye'yi ziyaret etmiş değil. Kürt bir lider, Bölgesel yönetimin de başkanı. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz. Sizce Bölgesel Kürt Yönetiminin lideri Türkiye'ye davet edilmeli mi?

CT: Bence Bölgesel Kürt Yönetiminin Başkanı Mesut Barzani ve Başbakanı Neçirvan Barzani'nin Türkiye davet edilmesi iyi olur. Bu yeni bir şey değil. Yirmi yıl boyunca zaten Sayın Barzani Türkiye'yi ziyaret etmiş, Türkiye'de sıcak karşılanmış, Türk diplomatik pasaportu bulunan birisiydi. Türkiye ile hep iyi ilişkileri vardı. Şunu da unutmayalım. Sayın Barzani'ni partisi PKK'ya karşı Türkiye'nin yanında mücadele ederken çok sayıda üyesini feda etmişti. Bu yüzden Türkiye ve Barzani arasındaki ilişkilerde yaşananları şaşkınlıkla karşılıyorum. Bunu için hiçbir neden yok. Sayın Barzani Türkiye'nin dostudur. Türkiye ile de iyi ilişkiler kurulmasından yana. Bu nedenle Türkiye'nin Barzani?yle ilişkilerinde politikasını yenilemesini bekliyorum.

OS: Sayın Cumhurbaşkanı, çok önemli bir konu olan PKK konusuna değindiniz. PKK her zaman ilişkileri gölgeleyen bir konu oldu. Şimdi PKK ile mücadelede yeni bir süreç başladı. DTP heyetinin de zaman zaman Erbil'de temaslarda bulunduğunu biliyoruz. Şimdi Kürtlerin silahları alıp dağlarda PKK'ya karşı mücadele etmesini pek kimse beklemiyor. Peki bunun alternatifi nedir? Ne yapılmalı?

CT: Sizin de dediğiniz gibi Kürtler silahları alıp da dağlarda PKK ile mücadele etmeyi planlamıyor. Irak hükümeti de bunu yapacak durumda değil. Hükümet şimdi silahlı kuvvetlerini yeniden yapılandırmaya çalışıyor. Ama şunu unutmamak lazım. Irak Anayasası ülkede yabancı silahlı güçlerin varlığına karşı çıkıyor. Irak, anayasa uyarınca, ülke topraklarının komşu ülkelere karşı saldırılarda kullanılmasını engellemekle yükümlüdür. Aynı politika Böglesel Kürt Yönetimi için de geçerli. Bölgesel yönetim de topraklarının Türkiye'ye karşı bir üs olarak kullanılmasını istemez. Sorunun çözümü için alternatif,  Türkiye'deki kardeşlerimizle konuşmaktır. Kardeşim Ahmet Türk'ün başkanlığındaki bir heyetin ziyaretinde sorunun barışçıl, demokratik bir şekilde çözümüne yönelik tavırlarını desteklediğimizi söyledik. Biz her tür şiddete ve silahlı mücadeleye karşıyız. Silahlı mücadele devrinin geride kaldığını düşünüyoruz. Artık diyalog, siyasi bir yaklaşım ve diplomasi zamanı. Birçok Kürt grup, PKK'dan bu silahlı mücadeleyi sonlandırmasını isteyecek ve bu yönde çalışmalar yürütecek. Ben kişisel olarak hala bir ateşkesin olduğu kanısındayım. Irak'taki Kürt tarafı da PKK'dan ateşkesi sürdürmesini istedi. Günümüz dünyasının gerçeklerinden birisi de, artık silahlı mücadelenin askeri faaliyetlerin bu dünyada yeri olmadığıdır. Biz, gereken her şekilde, buradaki Kürt kardeşlerimiz aracılığıyla dağlardaki insanların silah bırakmaya ikna edilmesi ve siyasi sürece devam edilmesine imkan verilmesi konusunda elimizden geleni yapacağız. Artık parlamento içinde Türkiye'deki Kürtleri temsil eden Kürt bir parti var. Bu sorunla baş etmenin yolu budur, şiddet değildir.
 
OS: Sayın Talabani bu bölgede yaşayan ve PKK militanlarının yaşadığı coğrafyayı da bilen birisi olarak barışçıl çağrılarla bu silahlı grupların gerçekten silah bırakacağına inanıyor musunuz?

CT: Bence artık bu silahlı gruplar da dahil olmak üzere herkes silahlı mücadelenin geçmişte kaldığını kavramış bulunuyor. Bu devir geçti. Artık yeni bir dönem başladı. Siyasi diyalog, barışçıl mücadele, diplomasinin başladığı bir dönemdeyiz. Artık şiddet terör devri geçmişte kaldı. Bu bir gerçek. Türkiye'deki Kürtler de şunu anlamalı. Sorunun çözümü PKK?nın yöntemiyle değil, DTP?nin yöntemiyle olur.Bu dönemde uygulanacak her tür şiddet terör olarak algılanır. Silahlı mücadeleyi sürdürmek onların taleplerine de zarar verir. Benim, Barzani'nin ve diğer siyasilerin temel amacı da, dağlarda bulunanları, silah bırakıp siyasi diyaloğa ve ateşkese fırsat tanımaları için ikna etmektir.

OS: Sayın cumhurbaşkanı DTP'den ya da istihbarat raporlarından PKK'nın silah bırakacağına dair bir işaret aldınız mı?

CT: DTP bu fikre güçlü bir biçimde destek veriyor. Şiddete, silahlı mücadeleye son verilmesine destek veriyorlar. Benimle konuşurken de şiddetten değil siyasi ve barışçıl çözümden yana olduklarını net bir şekilde ortaya koyuyorlar. PKK'ya da bu yönde çağrıda bulunuyorlar. Ancak Türk hükümeti tarafından bu yönde olumlu bir adım atılmadığından yakınıyorlar. Bu son ziyaretlerinde, ?yedi kez PKK'yı ateşkes için ikna ettik ama hiçbir sonuç elde edilmedi. Diğer taraf bu konuda adım atmadı? dediler. Dağlardaki PKK üyeleri ile irtibatta olanlardan ateşkesin uzatılması ve uzunca bir süre sürdürülmesi yönünde bir mesaj alıyorum.

OS: Peki ya silah bırakma konusunda..

CT: Benim anladığım kadarıyla bazı talepler karşılandıkça silah bıracaklar. Bölgedekilerle irtibatta olan bazı Kürtler var. Onların söylediklerine göre ateşkesin uzatılmasına hazırlar. Bu süreç boyunca silahlarını mağaralarında tutacaklar, Türkiye'ye karşı kullanmayacaklar. Bana söylendiği kadarıyla iki talepleri var. Birincisi Türkiye'deki Kürtlerin içinde yaşadığı koşulların iyileştirilmesi ve bir de Kürt diline saygı gösterilmesi. Başka bir şey beklemiyorlar. Öcalan'ın; birleşik, sosyalist ve bağımsız bir Kürdistan talebiyle,  Kürtlerin şimdiki kimlik ve dile ilişkin taleplerini kıyaslayın. Büyük bir değişiklik, büyük bir fark var. Bunu da anlamak lazım diye düşünüyorum.

OS: Peki talepleri konusunda ne düşünüyorsunuz. Genel ya da kısmi bir af mı çözüm olabilir?

CT: Size dürüstçe söyleyeyim. Irak'ın cumhurbaşkanı olarak Türkiye'nin ve Irak'ın bağımsızlığından yanayım. Türkiye'nin iç işlerine müdahale edemem. Türkiye'ye, ?bunu ya da şunu yapın? diyebilecek bir pozisyonda değilim. Bu Türk kardeşlerimize kalmış bir karar. Sayın Abdullah Gül ve sayın Erdoğan gibi çok zeki bir Cumhurbaşkanı ve Başbakan görevde. Onlar da durumu değerlendireceklerdir. Barışçıl çözüm tek yöntemdir. Şiddete son verilmesi ve Türkiye toprakları içindeki silahlı mücadeleye de son verilmesi Kürtler dahil herkesin çıkarınadır. Dağlarda bulunanların silah bırakıp evlerine geri dönmeye ikna edilmesi için bir şeyler yapalım. Tek bir şey söyleyebilirim. Dağlardakilere silah bırakıp evlerine geri dönmeleri çağrısı yaparken Türkiye'deki hapishanelere dönsünler demiyoruz. Evlerine geri dönsünler diyoruz. Yapılacak şey onların evlerine geri dönmesini sağlaycak bir şey olmalı.

OS: O kadar can kaybını, yaşanan acıları unutmak kolay mı sizce? Türk toplumunun bunları unutması kolay mı?

CT: Hayır ben kolay olacak demedim. Sadece dağlardakileri silah bırakmaya ve silahlı mücadeleyi terk etmeye ikna etmek için bir yol bulunmalı dedim. Türk tarafı da bu insanların evlerine güvenli bir şekilde dönmelerini sağlayabilecek bir yöntem bulmalı dedim.

OS: DTP'nin pozisyonuna ilişkin Türkiye'de bazı soru işaretleri var. Bazı çevreler DTP'nin sadece gerilim yarattığını düşünüyor. Başbakan'ın Hakkari ziyaretini ben de takip etmiştim. Gazetecilere bile taş atıldı. Gerçekten tansiyonun düşürülmesi işlevini üstlendiklerini düşünüyor musunuz?

CT: Onlarla konuştuğumuz kadarıyla evet. Barışçıl bir şekilde sorunu çözmek,  seçimlere de sakin bir ortamda hazırlanmak istediklerini söylediler. Barışçıl çözüm ve barışçıl mücadeleden yanalar. Silahlı mücadelenin geçmişte kaldığını çok iyi anlamış durumdalar. Bunun iyi bir şey olmadığının ve Türkiye Kürtlerinin de çıkarına olmadığını anlamış  durumdalar.

OS: PKK'ya silah bırakma çağrısının yapılacağı bir konferanstan bahsettiniz. Bu konferans hangi Kürt gruplardan oluşabilir. Ve siz böyle bir konferansın liderliğini üstlenebilir misiniz?

CT: Bu Bölgesel Yönetimin Başkanı Mesut Barzani ile görüşülen bir fikir. Bütün Kürtler PKK'ya artık silahlı mücadele devrinin geride kaldığını artık barışçıl mücadele devrinin geldiğini anlatmalı. İran'daki Kürtler'e de Irak'ın egemenliğine saygı gösterilmesi gerektiği anlatılmalı, onlara da çağrıda bulunulmalı. Aynı zamanda Irak Kürdistanına da saygı gösterilmeli. Burada da yüzlerce köy var. Bölgenin yeniden yapılanması için evlerine geri dönemiyorlar. Çiftçiler hala buralardaki Kürt kentlerinde mülteci gibi yaşıyorlar. Dağdaki PKK'yı bu gerilime, şiddete ve bu savaşa bir son vermeye ikna etmemiz lazım. Bunun için her yolu denemeye hazırız. Size bir örnek vereyim. Irak Kürdistan'ında bazı İran kökenli Kürt muhalif partiler var. Tek bir koşulla burada kalmalarına müsade ediyoruz. O da İran'a karşı silah kullanmamaları. İran da ikna olmuş durumda. Onlarla da iyi ilişkilerimiz var. İran da bize karşı askeri bir faaliyat yürütmedikleri sürece sizin topraklarınızda kalabilir diyor. Şimdi İran hükümetine karşı da silah kullanmıyorlar. Bu çerçevede Türkiyedeki Kürtlerin de bu gerçekleri anlaması ve bundan da bir ders çıkarması önemli.

OS: Amerika ile imzalanan güvenlik anlaşmasına değinmek istiyorum. Anlaşma sadece Irak için değil komşu ülkeleri için de önemli bazı noktaları içeriyor. 1 Ocaktan sonra Irak'ın hava sahası Iraklıların kontrolüne geçecek. Türk silahlı kuvvetleri de PKK'ya karşı hava operasyonları düzenliyor. Yeni süreçte bu nasıl devam edecek?

CT: Güvenlik anlaşması Irak'ın bağımsızlığı ve egemenliği açısından çok önemli. Amerika bölgede terörle yapılacak ortak bir mücadelenin parçası olacak. Türkiye Amerika ve Irak arasında üçlü bir komite var. Sizin sorunuzda değindiniz sorunlar da bu komite içinde tartışılıp görüşülebilir. Sorunlar karşılıklı anlayış ve kardeşlik ortamı içinde çözülebilir. Irak'ın egemenliği ve bağımsızlığına saygı göstererek şiddete ve silahlı mücadeleye son verilmesi çerçevesinde çözüm bulunabilir. Irak Türkiye ve Amerika olarak bu konularda uzlaşıya varılır diye düşünüyorum.

OS: 1 ocak itibariyle her şeyin sonlandırılmasını beklemiyorsunuz, yeni bir mekanizmanın kurulabileceğini söylüyorsunuz o halde?

CT: Evet.

OS: Güvenlik Anlaşması tam olarak uygulanıp Amerikan askerleri Irak'tan çekildiğinde Irak'ın geleceğine dair aklınızda bazı soru işaretleri doğuyor mu? Özellikle Kürtler ve Araplar arasındaki ilişkiler açısından. Çünkü Kürtler operasyonlarda Amerikan askerlerinin önemli bir müttefiki. Buna karşı çakın bazı gruplar da var. Bu ilişkiler Amerika çekildikten sonra da barış ve güvenlik içinde yürütülebilir mi?

CT: Bir noktayı düzeltmek istiyorum. Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkiler Irak muhalefeti döneminde oy birliğiyle kabul edilmişti. Sadece Kürtler değil Irak'taki tüm gruplar tarafından kabul görmüştü. Ankara'daki toplantıda dahi, Irak muhalefetindeki Kürtler Araplar Türkmenler Süryaniler gibi bütün ana gruplar Amerika ile ilişki kurulmasından yanaydı. Irak Amerikan ve koalisyon güçleri tarafından özgürleştirildiğinde ve diktatörlük ortadan kalktığında, bu ittifaka karşı çıkan yeni gruplar ortaya çıktı. Bunların bazıları Şiilerdi bazıları da o dönem artık direnemeyen eski reijmin kalıntıları olan gruplardı. Şimdi bu demokrasi ve özgürlük ortamını Amerika'ya karşı geliştirdikleri taktikler için kullanmaya çalışıyorlar. Biz bağımsız ve birleşik bir Irak istiyoruz. Hem komşularımızla hem de Amerika ile iyi ilişkiler kurmaya çalışacağız. Bunun Irak halkının da çıkarına olduğunu düşünüyorum. Bu sadece askeri ya da güvenlik çerçevesinde kurulan ilişkiler için geçerli değil. Ekonomi teknoloji kültür ve ticaret alanında de Amerika ile ilişkileri geliştirmek Iraklıların çıkarınadır.

OS: O halde Kürtler ve Araplar arasında yeni bir çatışma ya da gerilim beklemiyorsunuz?

CT: Hayır. Size Irak'ta nasıl bir güvenlik ortamı beklediğimi anlatayım.Irak'ın güvenliği ülkedeki ılımlı demokratik güçlerin ve Irak'taki islam unsurlarının birlik olmasına bağlıdır. Eğer bu ana unsurlar, yani iki Kürt partisi şii partiler ve islam partileri bu birliği muhafaza ederler ve bütün siyasi grupların güç paylaşımına dayalı gerçek bir ulusal birlik hükümetimiz olursa o zaman bir tehlike doğmaz. Ülkede güvenliğin sağlanması için güç kullanımına da gerek kalmaz.Kürt arap ilişkisine gelince... ilişkilerde bir sorun yok. Kürtlerin sünnilerle şiilerle iyi ilişkileri var.Güvenlik anlaşması sürecinde yaptığmız gibi sünniler ve şiiler arasındaki ilişkilerde köprü görevi üstlenmeye de devam ediyoruz.

OS: Kerkük konusuna değinmek istiyorum. Son çıkan yasayla bu konu biraz ötelenmişti. Sizin de bu konuda Basra gibi federal ya da bölgesel bir yönetim oluşturulmasına ilişkin bir öneriniz vardı. Böyle bir formülün Kerkük'e uygulanması mümkün mü sizce? Ayrı bir federal bölge olabilir mi? Kerkük için nasıl bir çözüm öngörüyorsunuz?

CT: Size karşı dürüst olayım. Ben Irak cumhurbaşkanıyım. Irak anayasasını koruyacağım diyerek Kur'an a el basıp yemin ettim.Irak anayasasında 140.madde var. Bu maddeye saygı göstermemiz gerek. Bu madde dışına çıkamam. İkinci bir noktada şu. Uzun zaman önce böyle bir fikrim vardı. Kerkük halkı arasında bir işbirliği eşgüdüm ve mutabakatın oluşturulması lazım. Biliyorsunuz ben de Kerküklüyüm. Kürtler ve Türkmenler arasında iyi ilişkiler var. Yüzyıllardır bir arada yaşıyoruz. Birbirimizin akrabasıyız. Hem Kürtler hem Türkmenler diktatörlük döneminde çok acı çektiler.İki taraf da bu dönemde araplaştırma ve sınırdışı etme politikasından çok çekti.  Hatta Türkmenler daha da çok acı çekti. Saddam Hüseyin otonom Kürt yönetimini tanıyordu. Kürdistan yürütme konseyi diyordu. Ama Türkmenlerin varlığını bile inkar ediyordu. Irak'ta Türkmen yok diyordu. Türkmenleri bir yasa uyarınca uyruklarını 'düzeltmeye' zorluyordu. Hem Kürtler hem Türkmenler çok acı çekti. Onlar bizim kardeşlerimiz ve hedeflerimiz ortak. Sorunun çözümü için Kürt ve Türkmen partiler arasındaki ilişkileri normalleştirmek lazım. Kürt ya da Türkmen halkı demiyorum. İki taraf arasında iyi ilişkiler var. Ama siyasi partiler arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi gerek. Kerkük ziyaretimin ardından Türkmen cephesi de dahil bütün gruplarla bir araya geldim. İlişkilerin normalleştirilmesi konusunda karara vardık. Bu bölgede ve Kerkük'teki resmi dairelerde Türkmen dilinin kullanılması gibi mantıklı bazı taleplerin de kabul edilmesi konusunda uzlaşıya vardık. Ayrıca ilişkilerin normalleştirilmesi ve ortak bazı kurumların oluşturulması ya da sivil toplum kuruluşlarının kurulması ve işbirliği yapma konusunda da anlaştık. Kerkük'ün benim önerim dahilinde yönetilmesi yani yüzde 32 Türkmen yüzde 32 arap, yüzde 34 Kürt ve yüzde 4 de süryanilerin katılımına imkan veren formül bütün gruplarca kabul gördü. Bu formülün uygulanmasının önünde bazı engeller var şüphesiz. Çünkü Araplaştırma politakısı ile karşı karşıya kalıyor. Kerkük'teki petrol şirketlerinin işçilerine ve resmi dairelere bakarsanız hala arapların çoğunlukta olduğunu görürsünüz. Size bir örnek de verebilirim. Kerkük'teki petrol sahalarında çalışan 5000 işçinin birkaç yüzü Kürt, birkaç yüzü türkmen, geri kalanı arap. Ama tabii işçileri oradan çıkaramazsınız. Bu formülün uygulanması için bir denge oluşturmamız lazım. Bu formülü ana yönetim birimlerinde uygulama konusuna Kürtler Türkmenler ve Araplar uzlaşıya vardı. En büyük siyasi grup Kürdistan ittifak kardeşliği..Vali Kürtlerden, meclis başkanı Türkmenlerden, belediye başkanı ya da başka önemli mevkilerde de araplar olacak. Dolayasıyla bu şekilde her grup temsil edilmiş olacak. Bir başka nokta da şu. Bu plan uyarınca Kerkük konseyinin başkanı bir türkmen. Onu da Kürtler araplarla birlikte seçti. Bu da Kerkükte güç paylaşımı politikasını izlediğimiz anlamına geliyor.

OS: Son duruma ilişkin ne söyleyebilirsiniz? O kısmı önemli.

CT: Son duruma ilişkin olarak Irak Anayasasının 140.maddesi var..

OS: Ama referandumda halka ne sorulacağını siz yazacaksınız.?

CT: Ama bana bu soruyu Irak'ın cumhurbaşkanı olarak soruyorsunuz. Ben anayasaya saygı duymalıyım.

OS: Ama kimse size anayasaya saygı göstermeyin demiyor...

CT: Kardeşim Abdullah Gül de mesela Türkiye 'nin anayasası dışına çıkamaz. Ben de çıkamam. Ama Kürtler araplar ve Türkmenler arasındaki ilişkileri şimdi yaptımız gibi normalleştirirsek ki bence bu Türkiye'nin ve Kerkük'teki Türkmen grupların da politikası, o zaman bu gruplar arasında işbirliğini ve eşgüdümü sağlamış ve bu sayede de (OS böler CT izin verin bitireyim) Kerkük'ün geleceği konusunda bir mutabakata varıp bütün grupların kabul edeceği bir politika üzerinde uzlaşabiliriz. Önümüzdeki en önemli görev bu ayrımı gerilimi Kürt Türkmen ve arap partileri arasındaki bölünmeyi ortadan kaldırmak. Eğer karşılıklı anlayış temelinde gruplar arasında işbirliği ve eşgüdümü sağlayabilirsek Kerkük'ün geleceğine ilişkin bütün sorunları oturup konuşabiliriz. Benim kişisel tavrım anayasanın 140?ıncı maddesinin yanısıra bu gruplar arasında bir mutabakata varılması gerektiği yönünde.

OS: Sayın cumhurbaşkanı. Amerikan başkanı Bush Irak'a son bir ziyarette bulundu. Bu ziyaretinde Iraklı bir gazeteci Bush'a ayakkabılarını fırlattı. Sizinle değil ama Başbakan Maliki ile yaptığı bir basın toplantısı sırasında oldu olay Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Irak halkının genel tavrını temsil ediyor mu sizce bu davranış?

CT: Hayır. Irak halkının genelindeki tavır Irak'ın tüm geleneklerine aykırı olan bu tür davranışları kınamaktır. Bu davranış gazetecilik mesleğinin geleneklerine de aykırıdır. Gazeteciler ayakkabılarını değil kalemlerini kullanmalıdırlar...Hatırlarsınız Başkan Kruşçev de BM'de ayakkabısını kullanmıştı ama herkes eleştirdi ve dalga geçti. Bana soracak olursanız gazetecinin kendisi de böyle bir davranışta bulunduğu için pişman. Başbakan Maliki'ye bir mektup yazıp affedilmek istediğini belirtti. Özür dilemeye de hazırım dedi.

OS: Sayın cumhurbaşkanı bir gazeteci olarak bu soruyu sormak durumundayım. Siz bu gazetecinin selameti ve güvenliği konusunda garanti verebiliyor musunuz?

CT: Buna hiç şüphe yok. Irak hükümeti kardeşinin kendisini ziyaret etmesine izin verdi. Hakimin gazeteciyle görüşmesine müsade etti. Kardeşine de bu sorular hep soruldu. Artık diktatörlük devri geride kaldı. Saddam Hüseyin döneminde böyle bir şey yapılmış olsaydı anında öldürülürdü ya da hapsi boylardı. Ama şimdi Irak'ta onu koruyacak yasalar var.  

OS: Son sorularım biraz daha kişisel sorular olacak. Siz hem Iraklılar hem de Kürtlerin tarihinde önemli bir yer tutuyorsunuz. Türkiye'de de çok kişi sizi yakından tanıyor biliyor.Saddam Hüseyin'e karşı siz de dağlarda mücadele verdiniz. Hiç bir Kürt devletinin başkanı değil de Irak'ın cumhurbaşkanı olacağınız aklınıza gelmiş miydi?

CT: Hayır geçmişte de Kürt devletinin başkanı olmak gibi bir hayalim yoktu. Çünkü Kürdistan'ın bağmısızlığı için mücadele etmedim. Benim mücadelem Irak çerçevesi içinde Bölgesel Kürt yönetimi için özerklik daha sonra da federasyon elde etmek içindi.Geçmişte böyle bir hayalim yoktu zaten. Bir gün Irak'ın cumhurbaşkanı olacağım da aklıma gelmemişti. Size biraz kişisel bir şey söyleyeyim. Hayatım boyunca üniversitede hoca olmak istedim. Ama yapamadım. Bir noktada siyasete girmek zorunda kaldım ve tahsilime devam edemedim. Belki milletvekili olmayı düşünmüşümdür ama Irak'ın cumhurbaşkanı olacağım aklıma gelmemişti. İkinci bir noktada şu. Kürt liderliği tarafından aday olmam istendiğinde iki şartım var dedim. Birincisi Bağdat'a gittiğimde Kürt kıyafeti ile değil Irak kıyafeti giyip giderim dedim.İkinci olarak da eğer parlamentonun çoğunluğu beni desteklemezse o zaman aday olmam dedim. O dönem ana gruplar, şii ittifak grubu, sünni cephesi, Doktor Allavi ve tabii Kürtler yani bütün gruplar cumhurbaşkanlığı adaylığımı destekledi.Bu koşullar altında Irak cumhurbaşkanı olmayı kabul ettim.

OS: Türkiye'ye dönecek olursak. Türkiye'yi Irak'ın cumhurbaşkanı olarak ziyaret ettiniz. Daha önce de Türkiye'ye geldiniz hatta Türkiye'de yaşadınız. Bazen protesto edildiniz bazen alkışlarla karşılandınız. Irak cumhurbaşkanı olarak uçağınız Esenboğa havaalanına indiğinde neler hissettiniz?

CT: Rahmetli Özal döneminde Türkiye ile çok iyi ilişkilerim vardı. Kürtler ve Türkiye arasındaki soğuk ilişkileri düzeltmede oynadığım rolden ötürü gurur duyuyorum. İlk Kürt lider Türkiye'yi rahmetli Özal döneminde ziyaret etmişti. Ondan sonra diğer partilere de Türkiye kapısı açıldı. Bölgenin tarihini göz önünde bulundurduğumda, Türkiye iyi ilişkiler kurmamız gereken önemli bir ülke. Türkiye de inşallah Avrupa Birliği'ne üye olduğunda Irak'ın Avrupa'ya açılan kapısı olacak.Cumhurbaşkanı Özal döneminde ve sonrasında da Türkiye bize hep nezaket gösterdi. Asker bile nezaket gösterdi. Türkiye'ye geldiğim zaman yaptığım konuşmada da bunu dile getirdim. O dönem ilişkilerimiz genellikle orduylaydı. Zamanında bize silah verdi, helikopter gönderdi, bizi buradan alıp Türkiye'ye götürdü, yardımcı oldu. O dönem muhalefette olmama karşın Türkiye'nin cumhurbaşkanları ve başbakanlarıyla görüşme onuruna nail oldum.Canım kardeşim Abdullah Gül bakanken Türkiye'ye geldim.Bu ilişkinin bende çok önemli bir yeri var. Söylediğim gibi Irak cumhurbaşkanı olmayı beklemiyordum. Ancak seçildiğim zaman Türkiye ile ilişkilerimizi geliştirmeyi planlamıştım. Uçağım indiğinde Türkiye ile ilişkileri geliştirme fırsatını elde edeceğim için gurur duydum. Türkiye ile kurduğumuz stratejik ilişkide böyle bir rol üstlendiğim için gurur duyuyorum. Size bir gazetecinin benimle ilgili yorumlarından da bahsetmek isterim. Bir gazeteci benimle ilgili şunları yazmıştı: Cumhurbaşkanını tanımıyorum. Ama kendisini sevdim. Biraz tuhaf kendisi. Hem İranla hem de Amerika ile iyi ilişkileri var. Bir yandan Sistani'nin elini diğer yandan da Condolezzea rıce'ın elini öpüyor. Bir Kürt ama Türkiye ile ilişkileri geliştirmeye çalışıyor.Yıllarca Irak ordusuna karşı dağlarda mücadele verdi ama şimdi Iraklı askerleri savunuyor. İşte bu tuhaf adamın adı Celal Talabani.

OS:  Son sorum. Türkiye'ye dair özlediğiniz bir şey var mı? Ankara'ya İstanbul'a geldiniz Türkiye'de bulundunuz uzun süre. Bir yemek bir restoran ya da bir konser var mı hiç unutamadığınız ya da özlediğiniz.

CT: Zaman zaman Türkiye'ye geldiğimde Ankara'da kalıyorum zaten. Orada bir evim var. Birlikte uzun bir tarihimiz var. Birlikte başarılarımızı ve başarısızlıklarımızı paylaştık. Kürtler Osmanlı imparatorluğu döneminde sonuna kadar Türklerin yanında yer alan tek gruptu. Atatürkün önderliğinde Türkiye'nin kurtuluş savaşına katıldılar. Bu tarihe saygı gösteriyorum. İstanbul'u çok seviyorum. İslam dünyasının çok güzel bir başkentiydi bir dönem.

OS: Peki son olarak Türkçe bir şeyler söylemek ister misiniz?

CT: Üzgünüm ama Türkçe bilmiyorum.

OS: Ama Türkçe bildiğinizi okuyoruz hep gazetelerden.

CT: Türkçe anlıyorum. Türkiye'ye selamlar gönderiyorum. Türk halkını selamlıyorum. Türkiye çok büyük bir ulus. Tarihte de önemli bir rol üstlenmiş bir ülke. Türkiye'nin dostu olmaktan onur duyuyorum.





I
SON VİDEO HABER

İstanbul2da 4 katlı otelde yangın

Haber Ara