Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, küresel ekonomik krizle ilgili olarak, 'Böyle dönemlerde hiç kimsenin bencil davranmaya hakkı yoktur. Çünkü nasıl o dalga istesek de istemesek de herkesi sarsıyorsa bu geminin içinde olan herkes de sarsılacaktır. Onun için yapılması gereken şey büyük bir işbirliğinin dayanışmanın ve hep beraber özverinin ortaya konulmasından geçmektedir' değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ankara Sheraton Oteli'nde yapılan TÜSİAD'ın Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı'na katıldı. Toplantı'da bir konuşma yapan Gül, toplantının küresel ekonomik krizin herkesi sarstığı önemli bir dönemde gerçekleştiğini belirtti. Gül, yaşanan krizin 1929'daki krizden sonra en büyük kriz olduğunu söylemenin bile ne kadar büyük bir bunalım içinde olunduğunu gösterdiğini söyledi. Sürecin çok uzun sürmeyeceğini ümit ettiğini ifade eden Gül, iyimser havanın ancak 2009 yılının sonlarına doğru başlayacağının göründüğünü belirtti.
-'İDEOLOJİK TARTIŞMALAR YAPILIYOR'-
Cumhurbaşkanı Gül, krizin sadece ekonomik bir tartışmayı getirmediğine işaret ederek, 'Birçok ideolojik tartışmaları da gündeme getirdi. 'Ne kadar her şey serbest bırakılmalı, ne kadar kontrol edilmeli' bunların altında çok derin ideolojik felsefi ekonomik tartışmalar da bir taraftan ciddi şekilde yapılıyor' dedi.
Tüm dünyayı ilgilendiren krizin yüksek büyüme performansı gösteren Türkiye'yi ve Türkiye'ye benzeyen ülkeleri etkilememesini düşünmenin mantıklı olmayacağını kaydeden Gül, 'Çünkü bir taraftan öyle büyük bir dalga var ki; siz de dışa açılmışsınız dünya ekonomisiyle birleşmişsininiz, geminiz bu ekonomi içinde, bu körfezde yerini almış. Büyük dalgalar denizi dalgalandırırken tabi ki Türkiye gemisini de dalgalandırmıştır. Burada önemli olan Türkiye gemisi sağlam mı, değil mi? Türkiye'nin sallanırken masalar ranzalar tabaklar dökülmesin diye hangi tedbirlerin alındığı ve nasıl herkesin birbirine sıkı bir şekilde kenetlenmesi gerekli olduğu kanaatindeyim' diye konuştu.
-'İSTESEK DE İSTEMESEK DE HERKES SARSILACAK'-
Uzun süredir içerde ve dışarıda yapılan tartışmaları dikkatli bir şekilde takip ettiğini ifade eden Gül, ulusal ve uluslar arası dayanışmanın önemine değindi. Gül, hükümet, iş dünyası, sendikalar ve herkesin büyük bir dayanışma içine girmesini isteyerek şöyle dedi:
'Böyle dönemlerde hiç kimsenin bencil davranmaya hakkı yoktur. Çünkü nasıl o dalga istesek de, istemesek de herkesi sarsıyorsa bu geminin içinde olan herkes de sarsılacaktır. Onun için yapılması gereken şey büyük bir işbirliğinin dayanışmanın ve hep beraber özverinin ortaya konulmasından geçmektedir.'
İşadamlarına daha çok temas, görüşme ve diyalog öneren Cumhurbaşkanı Gül, 'Psikolojiyi idare etmenin de çok önemli olduğu kanaatindeyim. Muhakkak ki gerekli tedbirlerin alınması ve bunların en süratli ve en doğru şekilde uygulanması şart. Diğer taraftan bir panik havasının asla yayılmaması gerekir' dedi.
Gül, Türkiye'nin birçok ülkeye göre krizi iyi bir ortamda karşıladığı görüşünü dile getirerek, 'Kamu maliyesinde sağlanan disiplin, bankacılık reformu, özelleştirmedeki çok büyük başarılı gelişmeler, temel sektörlerin rekabete açılmış olması, dalgalı kur politikası ve özellikle AB müzakere sürecinin başlamış olması gemiyi sağlamlaştıran şeylerdir' diye konuştu.
-'BİZİ KİMSE AFFETMEZ'-
'Arabamız dağlık yollardan geçtiğine göre kemerimizi çok daha sıkı bağlamamız, direksiyona çok daha fazla sahip olmamız gerekmektedir' diye konuşan Gül şöyle devam etti:
'Bu süreci iyi idare edersek, bu süreçten ilk çıkacak ülkelerden biri olacağımıza inanıyorum. Bir kez daha hiçbir şey yokmuş gibi davranamayız. Ama büyük bir panik içinde de asla olamayız. Gerekenleri zamanında hep beraber işbirliği içerisinde yapmamız gerekir. Güzel şeylerin yapıldığını da görüyorum doğrusu.'
Gül, Türkiye'nin yaşadığı 2001 krizini anımsatarak, '200 milyar gayri safi milli hasılasının 50 milyar doları boşa gitmiştir. Bu kadar tecrübeleri görmüş bir ülke eğer aynı hataları tekrar yapacaksa o zaman bizi hiç kimse affetmez' diye konuştu.
Konuşmasında AB ile müzakere sürecine de değinen Gül, 'AB, 1960'lardan beri bir devlet politikası olarak ortaya konulmuştur. Dolayısıyla bu politikanın güçlü bir şekilde devam etmesi Avrupalıdan çok Türk insanının işine yaramaktadır. Çünkü Türkiye'nin yenileşmesi dediğimiz, Türkiye'nin Avrupa standartlarını yakalaması dediğimiz şey, demokraside, hukukta, insan hakları standartlarında, ekonomide, çevre ve sağlık konularında, rekabette, tüketicinin korunmasında, enerji sektöründe bu standartlarının Türkiye'de olması Avrupalının mı çıkarına Türk halkının mı çıkarına? Bunu görmek lazım. Onun için zaman zaman bu konudaki eleştirileri anlamakta güçlük çekiyorum' dedi.