Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

'Mumbai saldırıları Bush'a mesajdı'

Saldırıların zamanlaması, etkileri ve bölgede meydana gelen olaylar, kimler tarafından yapıldığı yönünde şüphe ve soru işaretleri uyandırmıyor mu?

17 Yıl Önce Güncellendi

2008-12-13 12:28:00

'Mumbai saldırıları Bush'a mesajdı'

 

Nebil Şebib*

Teröristler Mumbai saldırılarıyla sanki Bush?a ?Teröre karşı mücadelende haklıydın? mesajı vermek istemişlerdi. Bu sözü dünyada yaşayan akıllılar arasında kabul eden kimsenin bulunmadığı doğru olabilir ancak bunun nedeni Arap ve İslam dünyasında yaşanan terör eylemlerinden kaynaklanmıyor, tersine bunun kaynağı, oğul Bush?un yolsuzluklarını örtmek için açtığı savaşlar, ülkesini Vietnam savaşı günlerinden de daha büyük bir yenilgiye götüren ve yıkımdır.

Geçmiş yılların hasılası

Amerikan hedeflerine yönelik saldırılarda bulunan bazı örgütler, sürekli olarak yerel baskılara ve onun bir uzantısı olan uluslararası şiddet, saldırı ve yıkıma maruz kalmış İslam ülkelerinde yıllar önce öfkeyle karışık bir destek alabiliyordu. Çünkü bu ülkelerin ezilmişlikleri karşısında, onların meşru savunma haklarını temsil ediyordu bu örgütler.

Dış baskı ve saldırıların sürmesine rağmen bu örgütler söz konusu desteği yitirdiler, neden ise işlenen terörist eylemlerin bizatihi kendisinde saklı.

Dünyada yıllar süren hegemonya ve saldırgan siyasetine rağmen, ABD?ye ilişkin, medyanın propagandasının da tesiriyle kötülüklerini örten öykünmeyle karışık bir hoşlanma da vardı.

Ancak Amerika?nın imajı, gerek İslam dünyası içerisinde gerekse dışında bu son dönemde iyice dibe vurmuş durumda. Yine de bu, şiddet sarmalı olarak niteleyebileceğimiz bir nedenden dolayı değil, ABD hegemonyasının askeri alanda işlediği suçlarla meşru direniş hareketlerinin çok çeşitli işgal ve saldırı biçimleriyle karşı karşıya gelmesinden kaynaklandı.

Geçtiğimiz senelerin ortaya koyduğu en önemli kazanım belki de halk bilincinin yüksek olmasıdır. Artık terör dengesi ve şiddet-karşı şiddet iddialarına inanan kalmadı. Yüzündeki kirleri çıkarmak için ne kadar makyaj yaparsa yapsın, hiç bir kriterle bu olayın kabul edilmesi mümkün değil. Çünkü bu eylemler, her alanda yıkıcı olup herhangi bir değere sahip olmayan vahşi saldırılardır.

Zamanlamadaki akılsızlık

Kim ve ne zaman işlerse işlesin kör şiddet, kabul edilemez ve mahkum edilmiştir. Ancak bu işe karışanlar hakkında söylenenlerin hızla doğru çıkmasının daha kabule şayan olduğu terörist Mumbai saldırılarının zamanlamasındaki isabetsizlik, gerek terörü gerekse terörle mücadeleyi hareket geçiren bir odağın olup olmadığı sorusunu gündeme getiriyor. Zamanlamanın ne kadar isabetsiz olduğu ve bunun ne kadar akılsızca bir iş olduğu konusunda birkaç örnek üzerinde durulabilir:

1. Terör saldırılarının eh tehlikelisi ve en büyüğü, Gazze?ye uygulanan kuşatma ve İsrail?in bu kuşatmayı sürdürmek için kapılarını bir açıp bir kapayarak içlerinde çocuk, yaşlı, kadın, hasta ve yaralıların da bulunduğu bir milyondan fazla insanın kaderiyle oynadığı yerel ve uluslararası siyasetler, hava bombardımanlarının ve baskınların devam etmesi ile insanların en temel ihtiyaçlarının karşılandığı tünelleri yıkma politikalarıdır. Bunlar yapılırken çok nadir olarak uygulamaya konan uluslararası kararlar ya askıya alınmakta ya da görmezden gelinmektedir.

Bir kısım kuşatmayı yarma yönündeki çabalar, onurlu insanların başlattığı kuşatmayı delme girişimleri, Arap, İslami ve uluslararası arenada ilk meyvelerini vermeye başlamıştır. Bu sayede Arap ve İslam ülkelerinden gelen gıda yüklü gemilerin geçişine ve halk tepkisinin sel olup akmasına neden olabilir.

Soru: Mumbai patlamaları bir kez daha dikkatleri Gazze?den alıp işgale karşı savaşan herkese yönelik terör suçlamasının yaygınlaşmasına yol açmadı mı?

2-Bugünlerde Irak, işgal yanlılarının ?Güvenlik Anlaşması? adı altında işgale tutunmalarıyla ilgili kararla oğul Bush?un şerefinden geriye kalan üç kuruşluk kırıntıları kurtarmaya çalışması ve Irak?ta Bush yanlısı siyaseti takip edenlerin Irak aleyhine gerçekleştirdikleri çabaların suya düşmesi arasında nihai bir kararın verileceği bir sürece şahit oluyor.

Güvenlik Anlaşması olarak nitelendirilen şeyin kabul edilmesinin temel gerekçesi (bir başka deyişle adına Amerikan askerlerinin çekilmesi anlaşması denilerek makyaj yapılması ve şirin gösterilmeye çalışılması) olarak ?Amerikan işgal güçlerinin Irak?tan hızlı bir şekilde çekilmesinin Irak ordu ve polisinin baş edemediği terör eylemlerine kapı aralaması?na yol açacağı gerekçe gösteriliyor.

Soru: Mumbai patlamaları, ?Terörün halen güçlü olduğu ve Irak?ın da içinde bulunduğu geniş bir bölgeye halen büyük ölçekte tehdit teşkil ettiği, ülkesini teröre karşı güvenli hale getirmek isteyenlerin Amerika ve diğer yabancı güçlerle işbirliğine gitmesinin gerektiği? yönünde bir mesaj vermekte değil midir?

3-Amerikan ve NATO karar alıcılarının Afganistan ve çevresindeki bölge (Pakistan, Keşmir vs..) ile ilgili halihazırda tanık olmakta olduğu en bariz nokta, Obama?nın seçim kampanyası sırasında işaret ettiği ABD askeri güçlerinin Irak?tan çekilerek bunun yerine bütün enerjisini Afganistan?daki terörü sona erdirmek için sarf edeceği yönündeki vaadini olumsuz bir şekilde etkilemesidir.

Bu seçim vaadi, diğer vaatlerle birlikte seçim kampanyası sırasında mecburen sarf edilen ve o dönemin gerektirdiği sözlerdi ve geçti gitti. NATO çevrelerinde sadece Irak?tan değil Afganistan?dan da çekilme yönünde arayışlar başlamıştır. Nitekim işgalin himayesindeki Karzai hükümetiyle Taliban, Afganistanlı diğer gruplar ve Pakistanlı liderler arasındaki arabuluculuk girişimleri bize bunun doğru olduğunu göstermektedir.

Soru: Bu atmosferde Mumbai saldırıları buralardan çekilmek ve bölgede konuşlanan askeri güçlerini artırmak isteyenlere, teröre karşı savaş iddiasıyla bir gerekçe sunmaz mı?

Bu örnekler üzerinden en uzak ihtimalli ve en kapsamlı soru şudur: Madrid?den Daru?l Beyda?ya, İstanbul?dan Londra?ya ve Bali?den Mumbai?ye kadar bu saldırılar zincirini kim yönlendirmektedir? Bu eylem ve saldırıların zamanlaması, etkileri ve bölgede meydana gelen olaylar kimler tarafından yapıldığı yönünde şüphe ve soru işaretleri uyandırmıyor mu?

Bu tür saldırıların tamamen kınandığını ve bu eylemlerin gerek yöntem gerekse amaç olarak mahkum edildiğini, halkların da bu tür saldırılara yönelik reddetme yaklaşımı içerisinde olduğunu görmüyor muyuz? Bu saldırıların işgal, saldırı, zulüm ve yolsuzluk politikalarını sürdürmek isteyenlere üst üste hizmet sunmaktadır.

Terörün kınanması ve direnişin temize çıkması

Terör saldırılarını ve bu saldırıların gerektirdiği çaba, silah, hazırlık, planlama ve organizasyonla gerekli mali harcamaları yapanlar aynı zamanda bölgeyi işgalden kurtarma ve özgürleştirme amacıyla bunları yaptıklarını söylüyorlar. Peki bu insanlar neden eylemlerini, direnişin desteğe ihtiyaç duyduğu, işgalci saldırıların bizzat gerçekleştiği bölgelerde işgale karşı meşru bir mücadele verenlerin yanında gerçekleştirmiyorlar?.

Bu suçu işleyenlerin açıklamalarının oluşturduğu sis perdelerinin yavaş yavaş çekilmesinin ve meşru direnişe zarar veren karşı gerekçelerin oluşturduğu dumanın ortadan kalkmasının ardından açık bir görüşe ihtiyaç duymaktayız. Bu net bakış açısını madde madde sıralamak gerekirse:

Filistin?de aktif bir destekten mahrum olan ve önce Allah?a sonra kendisine ve halkına dayanan meşru direniş, şu ana kadar Irak, Afganistan, Çeçenistan, Somali ve Lübnan?daki direniş gibi hiçbir terör hareketinin şimdiye kadar gerçekleştiremediği kazanımları elde etmiştir.
Gazze?deki kuşatmanın kırılmasında onurlu insanların cesur ama barışçı bir eylemle gerçekleştirdiği büyük hizmet, (dış saldırılara karşı koyma hususunda) terör eylemlerini gerçekleştirenlerin yaptıklarını iddia ettikleri şeylerin tamamının içerik ve sonuçlarından daha büyük ve üstün bir eylemdir. Teröristler, bazı yabancı devletlerin siyaset, ekonomi ve basın alanındaki yetkililerinin kaldığı otele saldırı düzenleyerek (ki bu kimseler içerisinde terör eylemlerini gerçekleştirenlerin iddia ettikleri gibi istihbarat elemanları da olabilir) meşru direniş eylemlerinde ölenlerin sayılarının onlarca katı masum insan ve sivilin canına mal olmaktadırlar.

Batılı ülkelerde meşru direniş hakkıyla ya da bu bölgelerde içinde bulunulan mazlumiyetle ilgili yazılmış olan bir kitap, Batılı karar mekanizmaları üzerinde aynı yönde bir baskı oluşturarak çok olumlu bir tesir icra etmektedir. Hiçbir şey, Batılı siyasi çevrelerde tarafgir tavırları kemikleşmiş olan kişilerin görüşlerine bahane sağlayan bu eylemler kadar bu olumlu tesirleri zayıflatmamaktadır. Yapılan her eylem, söz konusu çevrelerin eline yeni gerekçeler ve ?ganimetler? sunmaktadır. Böylelikle, saldırgan tavırlarını daha da sertleştirmekte ve çok daha acımasız kararların altına imza atabilmektedirler.

Ürdün yapımı ?Baskın? (el-İctiyah) gibi tek bir filmle bile, Ortadoğu?da her ne kadar seyredilme oranlarını etkilemese de kendisine karşı büyük bir karalama kampanyası başlatılırken, uluslararası alanda birkaç ödül almış, Batılı medya organlarının ve film sanayinin her terör eyleminden sonra gösterdiği kanlı görüntülerin karşısında yabancı saldırıların neden olduğu ve diğer eylemlerle karşılaştırılamayacak derecedeki büyük yıkım, katliam ve soykırıma yer vererek benzeri bir etkiyi yapmıştır. Ancak bu tür filmleri izleyenler, etrafında oluşturulmuş kuşatmayı delmesini sağlayacak maddi veya gayr-ı maddi imkanları kendisine takdim edecek kimseyi bulamamaktadır, çünkü bu kimseler terör eylemleriyle meşguldür. Bunun ne anlama geldiği görmezlikten gelinemez. Meşru direnişe karşı en çok ileri sürülen iddia, onun şu ana kadar basın savaşını kazanamadığı, terörün ise yabancı saldırılara karşı bu savaşı kazandığı yönündedir. Bu doğru değil. Bu iddia daha çok uluslararası basın yayın organlarının, Batılı saldırıların direniş karşısında neden hezimetle sonuçlandığını açıklamak için kullanılan malzemeler olmaktan öteye gidememektedir.

Bu net bakış açısından Mumbai saldırılarının gerek zamanlaması gerek etkisi gerekse önümüzdeki dönem üzerine kurulacak şeyler açısından son derece büyük bir tehdit teşkil etmektedir. Terör eylemleri ve patlamalarının oluşturacağı bu menfi tesire karşı mücadele etmek gerekmektedir. Bunun gereği olarak yapılması gerekenleri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

Hiçbir şekilde kabul edilmesi mümkün olmayan terörle meşru direniş arasında ayrım yapmak.
Terör eylemlerinin hedef aldığı saldırgan girişimlerden beklenen hedeflerin (direnişin, direnişi destekleyenlerin, direniş örgütlerinin, direnişe çağıran ve onu tanıtmaya çalışanların etrafındaki kuşatmanın artırılması gibi hususların) gerçekleşmesini engellemek için çabaların artırılması.

Meşru direniş eylemlerine yönelik desteği artırmak, herhangi bir suç işlemeden hakka ve hakikate, zulüm irtikap etmeden adalete hizmet etmek; özgürlük, onur, şeref, izzet ve bağımsızlık gibi yüksek değerlere hizmet edecek eylemleri insanoğluna eziyet etmeden ve onun sahip olduğu ahlaki değerleri çiğnemeden yapmak. Tıpkı Allah?u Teala?nın aşağıdaki Ayet-i Kerime?de buyurduğu gibi:

?SİZ EY imana ermiş olanlar! Sizin, ebeveyninizin ve akrabalarınızın aleyhine de olsa, Allah rızası için hakikate şahitlik yaparak adaleti gözetmeye azmedin. O kişi zengin de olsa fakir de olsa, Allah'ın hakkı onların her birinin [hakkının] önüne geçer. Öyleyse, kendi boş arzu ve heveslerinize uymayın ki adaletten uzaklaşmayasınız. Çünkü, eğer [hakikati] çarpıtırsanız, bilin ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.? 

*Suriye asıllı gazeteci-yazar.

Bu makale Faruk Bayraktar tarafından TİMETURK.com için tercüme edilmiştir.

 

 

Haber Ara