Münir Şefik*
Hiç kuşkusuz Barack Obama?nın ABD başkanlığına aday olması ve seçimlerde elde ettiği ezici başarı Amerikan demokrasi tarihinde eşsiz bir olay.
Eşsiz olan sadece Obama?nın gençliği, hitabet becerisi, değişim çağrısı, özellikle de gençler arasında desteklenmesi ve şiddetli kabul görmesi değil, aynı zamanda bu özelliklerin siyah tenli, Afrika kökenli ve Hüseyin adlı bir babaya sahip bir başkanın seçilmesi için bir araya gelmesi...
Afrika kökenli siyahi bir başkanın seçilmesi demokrasi tarihinde istisnai bir yer oluşturdu. Demokrasi, Afrika?dan gelen kölelerin sırtında kavrularak kuruldu, açık ırkçı ayrımcılığın omuzlarında büyüdü. Bu ırkçı demokrasi, teoride demokrasi ve insan haklarıyla çelişen köleliği ve ardından ırkçılığı uygulayan rejimine rağmen insan haklarıyla ünlendi.
Kraldan çok kralcı olabilir
Irkçılığın insan hakları ilkelerine dayanan ?demokratik? Amerikan toplumunun oluşumlarının ayrılmaz bir parçası olması sebebiyle, Afrika kökenli Obama?nın başkan seçilmesi geçmişteki Amerika?yla çelişen eşsiz bir istisna oluşturdu. Fakat bu çelişki ırkla sınırlı kalıyor ve siyasetle, kapitalist ve emperyalist Amerikan rejiminin yapısıyla ilgili konulara pek yansımıyor. Obama bu açıdan kendisinden önceki Amerikan başkanlarından pek de farklı değil.
Diğer yandan Obama?nın siyahi oluşu kendisini kraldan çok kralcı yapacak. Obama bir kurumu, organları, devleti, Pentagon?u veya ABD?nin kapitalist-emperyalist politikalarını temsili noktasında abartıya kaçacaktır. Bu tavrını aslında İsrail parlamentosunda ve Amerika İsrail Halkla İlişkiler Komitesi?nde (AIPAC) yaptığı konuşmalarda Siyonist oluşumu destekleyerek ortaya koymuştu.
Obama?nın seçim kampanyası sırasında vaat ettiği değişim, yeni muhafazakârların uyguladığı politikaların içeride ve dışarıda ABD?nin saygınlığının azalması gibi olumsuzluklara yol açmasından dolayı ?yama? göreviyle sınırlı kalacaktır.
Bush?u seven kalmamıştı
Ülkenin saygınlığının azalması bağlamında, Obama ABD?ye şimdiden George W. Bush ve yönetiminin çizdiğinden farklı bir görüntü vermeye başladı. Bu durum Avrupa, Japonya, Rusya ve Arap ve İslam ülkeleri dahil üçüncü dünya ülkelerinden gelen bütün mesajların yanı sıra Amerikalı seçmenin çoğunluğunun oy tercihinde gözlemleniyor. Doğal olarak buradaki temel faktör Bush?un başarısız ve dünyada nefret uyandıran dönemine dayanıyor.
Hiç kimsenin Obama dönemini, ABD, müttefikleri ve genel olarak dünya üzerinde felaketler bırakan Bush döneminin uzantısı olarak düşünmesi mümkün değil. Diğer yandan, Bush döneminin başka bir başkan kanalıyla bir dört yıl daha uzamasını temenni eden birileri varsa, bu kişiler ABD?nin gücünden çekenler olmalı ve en başlarında da Filistinlilerin gelmesi gerekir.
ABD?nin kötüye gitmesi, genel olarak bütün dünyanın ve başta Filistin halkı olmak üzere zayıf bırakılmış halkların çıkarına. Nispeten ?olumlu? bir imaj inşa etmek, müttefiklerini etrafında toplamak ve Bush?un yanlışlarını tekrarlamamak için iktidara gelen birisi, ABD?nin uluslararası zorbalığını yine en iyi şekilde kullanır.
Bush yönetimi stratejisinin önceliğini İsrail?in Siyonist projesinin hedefleri kapsamında ?yeni bir Ortadoğu kurmak? olarak belirlemişti. Bu öncelik Arap, Müslümanlar ve Filistinlilere yönelik siyasetlerine hükmetti. Keza Avrupa?dan Rusya, Çin ve Hindistan?a kadar başka ülkelere yönelik politikalarına da hükmetti. Bu politikalar İslam?a, Arap ve Müslümanlara karşı düşmanlık, Rusya ve Çin?le ateşkes doğurdu.
Ten renginin önemi kalmayacak
Bu nedenle Obama ve stratejik ekibinden Amerikan stratejisinin önceliklerinin belirlenmesi noktasında beklenen değişim, yeni başkanın politikalarını belirleyecek ve yönetimine damgasını vuracak.
Fakat teninin rengi ve Amerika?nın ırkçı demokrasisi açısından temsil ettiği şok psikolojik bir çerçeveyle sınırlı kalacak, Demokratlar, Cumhuriyetçiler ve Pentagon?daki ?çözüm ve çözümsüzlük? sahiplerinin çizeceği ve en az gelecek 20 yıl boyunca geçerli olacak Amerikan stratejisiyle hiçbir ilişkisi olmayacak.
John McCain başkan seçilseydi yine aynı şey yaşanacaktı; zira Bush yönetiminin stratejisi ve politikaları Amerikan çıkarları açısından felaket derecesine varmıştı ve değişime ihtiyaç vardı.
*Filistin asıllı gazeteci-yazar.
Radikal
İlgili haber için tıklayın:
Münir Şefik düşünsel dönüşümünü anlatıyor
Arap - İran ilişkilerinin geleceği