Kenan Kıran - Murat Alan / Vakit
? Ergenekon Terör Örgütü?nü deşifre eden kitabınız gündemde iken gözaltına alındınız?
- ?Kod Adı: Darbe? adlı kitabımda Sabancı suikastı ile ilgili MİT tarafından hazırlandığı öne sürülen belgeyi yayınladım. Bu belge, gazetelerde manşet oldu.
Söz konusu belgede, sol bir terör örgütünün Ergenekon?la ilişkilendirmesi ve tetikçi olarak kullanıldığı bilgisi yer aldı.
Bu nedenle hem devletin istihbarat birimlerinin hem de bazı kesimlerin direkt hedefi, tepkilerinin odak noktası haline gelmiştim. Ben belgenin doğruluğu konusunda ısrar edince, belgeyle ilgili 12 yıl boyunca hiçbir işlem yapmamış adeta gizlemiş olan kamu birimlerinin bana yönelik bir saldırı başlatabileceğini zaten tahmin ediyordum.
Belgede, taşeron olarak kullanıldığı iddia edilen DHKP-C örgütü, kitabımın piyasaya çıkmasından sonra şahsımla ilgili kendi internet sitesinde tehdit ve hakaret dolu bir metin yayınlayınca, saldırının tek yönlü değil birçok yönlü olabileceğini tahmin ettim.
Bunun yanında ?Kod Adı: Darbe?de belki soruşturmanın tamamının seyrini etkileyebilecek, soruşturmayı yürüten savcıların elinde olup da kullanıp kullanmama noktasında imtina edebileceği bir takım Ergenekon?a ait, (şu anda yargı aşamasına çıkarılmış örgütlenmeye ait) belgeler de yer alınca, karşımdaki cephe bir-üç-beş değil, onlarca sayı haline dönüştü. Bu çerçevede, bana yönelik saldırı ve eylemin olabileceğini bekliyordum. Ama bu eylemin kamudan geleceğini, devletin güvenlik birimleri kullanılarak sergileneceğini hiç tahmin etmemiştim. 20 Mayıs günü, Kasım ayında çıkarmayı planladığım PKK-Ergenekon (Derin Devlet) ilişkisini gösteren ve o dönem temin etme çabasında olduğum belgelere dayalı, (Kod Adı: Darbe?de yer alan belgelerin çok çok üzerinde) çalışma içerisinde iken, bir araç tarafından takip edildiğimi fark ettim. Bu aracın plakasını, tedirginliğimi gidermek için telefonla sorgulattığımda, Ankara Emniyeti?ne ait olduğunu öğrendim. Bu beni aslında rahatlattı.
? Korunduğunuzu mu düşündünüz?
- Korunma amaçlı bir takip olduğunu düşündüm ama yine de tedbiri elde bırakmayıp aracı peşimden istediğim bir noktaya çektim ve o noktada bir aracın üç araç olduğunu gözlemledim. Takip eden kişilerin yanına 8-10 kişinin daha geldiğini ve özellikle 8-10 kişinin içerisinde iki tane 17-18 yaşlarında çocuk olduğunu gördüm. Bunların polislik mesleğinden olmaları ihtimali hiç yok. Sivil polis olma ihtimalleri yok.
Geçmişten aldığım tecrübeyle bunun bir DHKP-C takibi olabileceği üzerinde durdum. O esnada telefonla yapmış olduğum görüşmelerde, özellikle terör uzmanı kişilerle yapmış olduğum görüşmelerde, bu örgütün bu tarz eylemlerde bulunabileceği uyarısını aldım ve neticede tedbirli davranıp takip edildiğim ve kıstırıldığım ortamdan çıkarılmak için daha önce devletin çeşitli birimlerinde görev almış kişilerden yardım istedim ve takip sürecini atlattım.
24 Mayıs gününe kadar da takipler devam etti. Benim merak ettiğim, hakkımda kanuni takibat varsa, şahsımla ilgili herhangi bir yakalama kararı varsa, burnumun dibine kadar gelmiş emniyet birimlerine ait ekiplerin beni gözaltına almaması.
Neticede 24 Mayıs günü Pursaklar?da, misafir olduğum eve operasyon yapıldı, gözaltına alındım. Aynı anda hem misafir olunduğum evde, hem kayınpederimin evinde, hem de devlet memuru olan kardeşimin evinde detaylı aramalar yapıldı. Ve aramalar neticesinde (Emniyet?teki tutanaklarda vardır) herhangi bilgi ve belgeye rastlanılmadı. Emniyet?e götürüldüm. Emniyet?te o operasyonu yürüten birimde bir yetkili olduğu söylenen şahıs bana; ?Elimde devletin korunmaya muhtaç çok gizli belgelerin olduğu, bu belgeleri kendilerine teslim etmemi, ayrıca ?Kod Adı: Darbe? adlı kitapta kullanmış olduğum belgelerin kimler tarafından verildiğini? sordu. Bu soru ve talep bana resmi tutanağa yansıyan bir sorgulama şeklinde olmadı. Olamazdı. Çünkü ben gazeteciyim. Haberimin ve belgelerimin kaynağını açıklamama hakkım var. Ama onlar bunları bile bile bu talepleri iletirken, eğer bu talepleri yerine getirirsem hukukun bana yardımcı olabileceğini söylediler.
?Ergenekon?un Çöküşü-1?, ?Ergenekon?un Çöküşü-2? ve ?Kod Adı: Darbe? adlı kitaplarım çıktıktan sonra bazı davaların açılmış olma ihtimalini göz önünde bulundurdum ve benim hukukla herhangi sıkıntım olmadığını, bu taleplerine beklentileri yönünde cevap verme şansımın olmadığını söyledim. Ayrıca elimde başka belge olmadığını, haber kaynaklarım noktasında da belgelerin bana geliş şeklinin nasıl olduğunu anlattım, zira belgeler aracımın açık kalan camından atılmıştı; ama haber kaynaklarımı açıklamadım. Bunun üzerine ?Sabaha kadar düşünmem? gerektiğini söylediler. Emniyet?in evlerde yaptığı aramanın dışında üst aramasında cüzdanımda kaldığını fark etmediğim belgeyi Adli Tıp?a götürüldüğümde hatırladım ve oradaki memur arkadaşlara bu belgeyi teslim ettim.
?PKK?NIN PARA TOPLAMA BELGESİNİ TESLİM ETTİM?
? O belge üzerine mi alındınız?
- Söz konusu belge üzerine Terörle Mücadele ekiplerine teslim edildim. Zaten onlara belgeyi benim ibraz ettiğimin de tutanaklara geçirilmesini istedim. Belgeler evimde ya da başka yerde bulunmuş değil. Benim o dönem haber için takip ettiğim bir belgeydi. PKK?nın para toplama taleplerini içeren kaşeli belgesiydi.
Bununla ilgili Terörle Mücadele?ye teslim edilip ertesi gün sorgulamam yapıldıktan sonra tekrar Organize?ye teslim edildim. Normal şartlarda benim Organize?de işim bitmişti. Benden istenen belgelerin olmadığını ifade ettim ama Terörle Mücadele?den tekrar Organize?ye teslim edildikten sonra aynı gece nöbette olan amir ertesi gün gene aynı soruyu tekrar bana yöneltti, ?kitabımdaki belgeleri ve kaynaklarını sordu.? Yine aynı cevabı alınca yapılacak bir şeyin olmadığını, cezaevine gideceğimi söyledi. Bu arada, benimle ilgili yapıldığını iddia ettikleri ihbar metnini önüme koydular. 24 Mayıs?ta gözaltına alınıyorum, ihbar metni 25 Mayıs tarihli...
İhbar metninde, ?Zihni Çakır?ın elinde devlete ait çok gizli belgeler var. Bu şahıs etrafına kendisinin derin devletin elemanı olduğunu iddia ediyor? deniliyor. İhbar metni telefonla alınmış.
Ergenekon sürecinde soruşturmaya dahil isimlerin en sık duyulanlarından Oktay ismi ve Demir soyismi birbirine ilişkilendirilerek İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Şube?ye bir telefon ihbarı yapılmış. Bunun doğrultusunda savcılıktan yakalama kararı çıkarmışlar.
Bana ifade edilen o. Faksla çekilen ihbar metninin üzerine not düşülmüş: ?Sadık Bey?in dikkatine... Acil işlem yapılsın? deniliyor.
Bu, şahsımın gözaltına alınma sürecinin belli bir odaktan yönlendirildiğinin açık göstergesiydi zaten.
? Bu işi yürüten savcı ile görüşmüyor muydunuz?
- Savcıyla elinizdeki bilgileri doğal olarak paylaşmak durumundasınız. Ergenekon soruşturması sürecinde tanığım. Soruşturma savcısına 5 saat ifade vermişim.
?HERHANGİ BİR KOOPERATİFLE İLİŞKİM OLMADI?
? Bazı medya organlarına yansıyan haberler vardı. Bir kooparatifte yolsuzluk yaptığınız ve bu nedenle hakkınızda hapis kararı verildiği basına yansıdı...
Şimdi ben herhangi bir kooparatifte bugüne kadar etkin bir görev bile almadım. Herhangi bir kooparatifle faal ilişkim olmadı.
? Bir daireyi iki kişiye sattığınız iddia edildi...
- Böyle bir işlem içerisinde hiç olmadım. Bugüne kadar ve cezaevine girdiğim gün dahil, çıktığım güne kadar da böyle konuda ne bir soruşturma açıldı ne de ifademe başvuruldu. Yani bunların tamamı Zihni Çakır?ı karalamaya yönelik dezenformasyon yayınları. Kesinlikle amaçlı ve maksatlı. Bugün Türkiye?de toplumun bir kesiminin tepkisini çekebilecek tarzda haberlerdir. Türkiye?nin yüzde 25?i kooperatiften mağdur olmuştur. Bu kara lekeyi Zihni Çakır?a bulaştırırsanız bugüne kadar yapmış olduğu derin devlet çalışmalarının hepsinin tek kalemde silip atabilirsiniz.