Tasavvuf müziği ve felsefesini dünyaya tanıtmak için çalışmalar yapan Latif Bolat?ın daha önce Amerika Birleşik Devletleri?nde piyasaya sürülen dört albümünden yapılan bir seçme niteliğinde olan ?Aşkolsun? isimli CD, geçen hafta Akustik Müzik tarafından yayınlandı. Latif Bolat tasavvuf, insan sevgisi, müzik ve ?Aşk olsun? albümü hakkında Taraf'a konuştu.
ÖZLEM ERTAN
İnsanoğlu hayatı anlama ve anlamlandırma çabası içinde olmuştur her zaman. Sormuştur ne olduğunu, nereden geldiğini ve ne için yaşadığını dünyada. Evvelden beri zihinleri meşgul eden bu soruların cevaplarını içerir kutsal kitaplar ve insanların hayatı yorumlama çabalarının ürünü olan felsefi akımlar. İslam dininin doğuşundan kısa bir süre sonra Irak?ta ortaya çıkan tasavvuf felsefesi de insanın evrendeki yeri ve yaratıcıyla ilişkisi konusunda çeşitli görüşler ortaya koyar. İslamiyet?i kabul etmelerinin ardından Türkler arasında da hızla yayılan, Türk edebiyatını ve müziğini etkileyen tasavvuf düşüncesinin temelinde, evrende tek bir varlığın bulunduğu, o tek varlık dışındaki her şeyin onun yeryüzündeki yansıması görüşü yer alır. Yunus Emre?nin ?Yaradılanı severim yaradandan ötürü? sözünde anlam bulan bu düşünce sistemi, insan sevgisini ön planda tutan bir anlayışa sahiptir her şeyden evvel.
Tasavvuf müziği konusunda çalışmalar yapan ve 25 yıl boyunca Amerika Birleşik Devletleri?nde yaşayan müzisyen Latif Bolat?ın bu ülkede daha önce yayınlanan dört albümünden yapılan bir seçme niteliğinde olan Aşkolsun Hayatın Anlamına Dair Şarkılar isimli CD, Akustik Müzik tarafından geçen hafta yayınlandı. Albümde Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Muhiddin Abdal gibi tasavvuf şairlerinin eserleri yer alıyor. Şiirlerin büyük bir bölümü Latif Bolat tarafından bestelenmiş. Tasavvuf müziğini ve felsefesini dünyaya tanıtan ve bu anlamda bir kültür elçisi gibi çalışan Latif Bolat, 25 senenin ardından Türkiye?ye döndü fakat yılın yaklaşık 10 ayını yurt dışındaki konser ve konferans programlarına ayırmaya devam ediyor. Amerika?da ve diğer batılı ülkelerde tasavvuf felsefesine yönelik muazzam bir ilgi olduğunu söyleyen Latif Bolat?la tasavvuf, insan sevgisi, müzik ve Aşkolsun albümü hakkında konuştuk.
Ne zamandan beri tasavvuf felsefesi ve müziğiyle ilgileniyorsunuz? Sizi bu konuyla ilgilenmeye yönelten etkenler nelerdir?
Çocukluğumdan beri İslam mistizmine ilgim vardı. Sonuçta radyoda Yunus Emre?nin, Pir Sultan Abdal?ın türkülerini dinleyerek büyüdük hepimiz. Ancak pratik anlamda Türk mistik geleneğine yönelmem ve bunu meslek haline getirmem, yaklaşık 20 sene önce Kaliforniya?da Sabri Brothers adındaki Pakistanlı bir Qawwali mistik müzik grubunu dinlememden sonra oldu. Pakistanlıların konuştuğu Urdu dilini bilmediğim için şarkıların sözlerini anlamamıştım ama Sabri Brothers?ın yaptığı müziğin derinliği ve coşkulu karakteri beni çok etkilemişti. Bu noktadan sonra ben de Türk mistik geleneğiyle daha yakından ilgilenmeye başladım. Gerek tasavvuf felsefesi gerekse müziği alanında yoğun bir biçimde çalışmaya başladım. Sonuçta buralara kadar geldik.
Tasavvuf sizin için tam olarak ne ifade ediyor? İslam mistizmiyle iç içe yaşamanın sizin üzerinizde ne tür etkileri oldu?
Bence tasavvuf hayatın anlamıyla ilgili. Hepimiz bu dünyada bulunma amacımızı sorguluyoruz zaman zaman. Bunun yanında neden insan olarak dünyaya geldiğimizi ve yaşadığımız evreni daha iyi bir yer haline getirmek için neler yapmamız gerektiğini soruyoruz kendimize. Bunlar sorulması gereken sorular bence. Ben de soruyorum aynı soruları. Bunun dışında ben İslam mistizmine biraz da sosyal açıdan yaklaşıyorum. Daha açık ifade etmek gerekirse eşitlikçi, özgürlükçü ve biraz da muhalif bir bakış açısıyla yaklaşıyorum bu kültüre. Belki de o yüzden Nesimi, Hallac-ı Mansur, Niyazi Misrî, Kaygusuz Abdal, Neyzen Tevfik, Edip Harabi gibi mistik karakterlerimize olan ilgim sonsuz. Mevlana?nın ve geleneksel Sufilerin içe dönük ve meditasyona dayalı mistisizmi yerine, yukarıda belirttiğim şairlerin ve filozofların sosyal yönden aktif ve insanlığın ?bu dünyadaki mutluluğu? ile ilgili yönelişlerini kendime daha yakın buluyorum.Bu da benim müzik seçimimde olduğu kadar bu müziği yorumlayış biçimimde de kendisini göstermektedir sanıyorum.
Amerika Birleşik Devletleri?ne yerleşmeden evvel Türkiye?de yürüttüğünüz müzik çalışmalarından söz edebilir misiniz?
Ankara Devlet Konservatuarı?nda bir süre opera-şan eğitimi aldıktan sonra Anadolu gerçeğiyle daha ilgili çalışmalar yapıldığını düşündüğüm için Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü?nün müzik bölümüne geçtim. Burada ses ve bestecilik eğitimi aldım. Ancak buradaki eğitim de esas olarak batı müziği odaklıydı. Sonra Mardin?in Nusaybin ilçesine müzik öğretmeni olarak atandım. Burada bulunduğum sırada Anadolu kültürünün cazibesine kaptırdım kendimi. Gerek Türk müziği gerekse genel anlamda doğu kültürüne eğilim göstermeye başladım. O dönemde, ?World Music? kavramı henüz ortada yokken ben her gün küçük transistorlu radyomuzda Beyrut, Bağdat, Tahran, Kahire ve Atina radyolarını dinlerdim. Bu sayede diğer halkların kültürlerine saygı ve ilgi duymayı öğrendim. Bu da temelde ?hümanizm? diye adlandırılan mistik kültüre yakınlaşmama yardımcı oldu.
Yurtdışında tasavvuf müziği ve felsefesini tanıtmak için çeşitli çalışmalar yaptığınızı biliyoruz. Bunlar hakkında bilgi verebilir misiniz?
Dünyanın içinde bulunduğu savaşlar, çatışmalar ve nefretle dolu bu karanlık ortamda hümanizme dayanan ve dini kuralların ötesine geçebilen tasavvuf felsefesinin tüm insanlık için büyük bir önem taşıdığını düşünüyorum. 25 senedir dünyanın hemen her bölgesinde yaptığım çalışmalarda her ırktan ve kültürden insanın bu konuda ne kadar büyük bir açlık içinde olduğunu gözlemliyorum. Bizim mistik kültürümüz, mücadeleci geleneği ve tarihi ile insanlığın tam da şu an ihtiyaç duyduğu gönül kardeşliği ve eşitlikçilik konusunda büyük bir potansiyel barındırıyor. Dünyanın çeşitli yerlerindeki üniversitelerde ve çeşitli kültür merkezlerinde Türk tarihi, İslam, Sufizm felsefesi veya Turk Müzik teorisi konularında konferanslar veriyor ve tasavvuf müziği, şiiri ve danslarını da içeren performanslar sunuyorum.
Performanslarım sırasında 8 ila 10 kişiden oluşan grubum da bana eşlik ediyor. Aralarında Carnegie Hall?ın da yer aldığı dunyanın en önemli konser salonlarında sahne aldım bugüne dek. Oxford Üniversitesi?nin de içinde bulunduğu eğitim kurumlarında konferanslar verdim ve dünyanın en önemli dünya müziği festivallerinde yer aldım. Okuyucularınız bu satırları okurken ben Hindistan?da üç ay sürecek olan All India Mistik and Sufi Müzik Festivali?nde olacağım.
Çalışmalarınız ABD?de ve diğer ülkelerde nasıl tepkiler alıyor? İnsanlar İslam mistizmine ve bu mistizmden beslenen müziğe nasıl tepki veriyorlar?
Çalışmalarım büyük bir ilgiyle karşılanıyor. Ancak Batılıların tasavvuf felsefesine yönelik ilgilerini iyi yorumlamak gerek bence. Yani insanlar Mevlana, Yunus Emre veya İbni Arabi?ye Müslüman olmalarından dolayı ilgi göstermiyorlar. Daha ziyade tasavvufun insani ve mistik yönü etkiliyor onları.Özellikle batıda insanlar tüketim toplumu denen kocaman makinenin küçük bir dişlisinden başka bir şey değil. Tasavvuf ise insanları bu makinenin bir bölümü olarak değil,Tanrı?nın ve insanlığın ayrılmaz bir parçası olarak ele alıyor. Bundan dolayı dini ve ırkı ne olursa olsun bu müziği dinleyen herkes insanlık âleminin güzel ve saygıdeğer bir üyesi olduğunu hissetmenin huzurunu yaşıyor.
Türkiye?de Akustik Müzik tarafından geçen hafta yayınlanan Aşkolsun isimli albümünüz sizin Amerika?da daha önce yayınladığınız dört albümünüzden yapılmış bir seçki niteliğinde. Albümden ve içeriğinden söz edebilir misiniz biraz?
Evet, Aşkolsun ABD?de yayınlanan dört albümümden yapılan bir seçki niteliğinde. O dört albüm ne yazık ki Türkiye?de yayınlanmadı. Yıllardır Türk dinleyicisine de şarkılarımla ulaşmayı istiyordum. Sağolsun Akustik Müzik?teki arkadaşlar bana bu imkânı verdiler. Türk dinleyicileri müziğimde ve tasavvuf yorumumda kendileri için güzellikler buldukları takdirde ben de Türkiye?ye yönelik daha fazla çalışma yapacak ve Türkiye?nin kültür yaşamına farklı alternatifler sunacağım. Bu CD?de, her türden müzik aletlerini çalan Amerikalı müzisyen dostlarım bana eşlik ettiler.Ancak şunu da eklemeliyim ki enstrümanları Türk müziği formuna uygun olarak kullandılar. Albümdeki şarkıların kesinlikle ?kısmen sulandırılmış etnik müzik şarkıları? olmadığını söyleyebilirim. Aşkolsun?daBulgar jazz ve pop grubu Lot Lorien ile beraber yaptığım Kaybolanlar İçin isimli bir şarkı da var. Burada Balkan müziğinin ritmik ve ses zenginliği ile Türk mistik müziğindeki anlam derinliğini başarılı bir şekilde birleştirebildiğimizi söyleyebilirim.
Peki, albümün adı neden Aşkolsun?
Türk derviş geleneğinde kullanılan bir selamlama biçiminden geliyor Aşkolsun adı.Dervişler birbirlerini gördükleri zaman ?aşk olsun? sözcüğüyle selamlaşırlar. Bu şekilde birbirlerine sevgi ve saygılarını ifade ederler. İnsan sevdiği biri ile karşılaştığı zaman ?aramızda sadece aşk bulunsun? anlamına gelen ?aşk olsun? demesi kadar anlamlı bir şey olabilir mi?
ABD?de eğitmenlik ve müzisyenlik dışında film müzikleri bestelemiş ve Türk tasavvuf şiirlerini İngilizceye çevirmişsiniz. Bu çalışmalarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
Amerika?da kaldığım süre içinde iki uzun metrajlı filme müzik yapma imkânım oldu.Bunlardan biri George Lucas?ın Genç Indiana Jones isimli televizyon dizisiydi. Bunun dışında PBS Televizyonu?nun hazırladığı Muhammed belgeselinin müziklerini yaptım. Aslında Hollywood?a yerleşebilseydim daha bir sürü filme müziğimle katkıda bulunabilirdim. Ama ben bir Yörük?üm ve geçmişimde konar-göçerlik var. Bu yüzden aynı yerde bir haftadan fazla kalamıyorum. Hep yollarda olmayı seviyorum. Türk tasavvuf şiirlerini de seyahatte olduğum esnada Türkçeden İngilizceye çevirdim. Bunun neticesinde Tanrı ile Tartışmak adlı mistik şiir kitabı çıktı ortaya. Aslında bu çeviri çalışmasının devamını da arzu etmekteyim. Kitapta 40 Türk mistik şairinin 70 şiiri yer alıyor. Aslında bu kitabın ikincisini de hazırlamayı arzu ediyorum.