Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

İşte Türk denizcilerin gözünden korsanlar!

Uluslararası Denizcilik Bürosu?nun Londra?da yayınladığı rapora göre, yük ve yolcu gemilerine 2004 yılı içerisinde 179, 2008 yılının ilk 10 ayında ise 180 korsan saldırısı düzenlenmiş.

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-11-01 08:45:00

İşte Türk denizcilerin gözünden korsanlar!

En son, Sabancı'ya ait ?Marshall? bayraklı ?Yasa Neslihan? kaçırılması gözleri yine korsanlara çevirdi. İşte Türk denizcilerin gözünden, denizlerde korsanla olan mücadele. Yaşadıklarına inanamayacaksınız!  

Belki de bir denizcinin ?hayat-ı bahriyesi?nde tanıyabileceği en sinematografik karakteri, korsanları, denizcilere sorduk. Kimi korsanla karşılaşmış, kimi de korsanı görenlerden dinlemiş. Ama siz de korsan görmenin heyecanlı olacağını düşünüyorsanız, ne denizci olmaya ne de korsanların saldırılarda bulunduğu riskli bölgelere gitmenize gerek var. Eminönü?nden otobüse atlayıp Kumkapı?ya kadar gitmeniz kâfi. ?Nerden çıktı bu şimdi? demeyin. Onlara göre Ortaköy?de, Kumkapı?da bile alaturka korsanlar mevcut! Eski Güverte Birinci Zabiti, enspektör (müfettiş) Coşkun Ertuğ, Başmakinist Recep Nehir, İkinci Makinist Nihat Bayraktar, Üçüncü Makinist Ümit Kuru ve Çarkçıbaşı Mehmet Sami?yle Tuzla?da çalıştıkları geminin kaptan köşkünde buluştuk.

Denizci olmadan kafanızda nasıl bir korsan imajı vardı?

Ümit Kuru: Tek gözü olmayan, topal, omzunda papağanı olan biri olarak düşünürdüm. Açıkçası bana sempatik gelirdi korsanlar. Ama ne zaman ki denizde çalışmaya başladım iş değişti.

Nihat Bayraktar: Adamların palayla gemiye baskın düzenlediklerini öğrenince benim de tüm sempatim kayboldu. Yani kimse Karayip Korsanları filmindeki gibi yakışıklı, eli yüzü düzgün korsan hayal etmesin. Zebani gibiler.

Recep Nehir: Korsanın iyisi olmaz. Ben hep kötü bildim. Ama okuduğum korsan hikâyelerinden aklımda kalan, korsanın hep güzel bir sevgilisi olurdu.

Mehmet Sami: Gerçi biz korsanı sevgilisiyle hiç göremediğimiz için korsanın sevgilisinin güzel olup olmadığı hâlâ muamma.

Coşkun Ertuğ: Bana şimdi de sempatik olmasa da çok da nefret edilecek insanlar gibi gelmiyor. Hatta bana göre insaflı adamlar. Gemideki insanları tarasalar kimin umurunda olacaktı! Adamlar parayı alıp gidiyor genelde. Hem kimse isteyerek korsan olmaz ki!

Şimdi korsanları Küçük Emrah olarak mı görmeliyiz? Kader kurbanı mı bunlar?

C.E: Tabii kader kurbanı. Tamam, bu yaptıklarını haklı göstermez ama kimse de filmlerdeki gibi heyecan olsun diye yapmaz ki bu işi. Nerelerde oluyor bu işler? Malakka Strait, Endonezya civarı, Batı Afrika... Yani yoksulluğun olduğu yerlerde. Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin. Şimdi bizim işimiz olmasa, çoluk çocuk da bizden ekmek beklese ne yapacaktık. Üç gün olta attın balık yok. Üç gün daldın midye yok! Önünden de şıkır şıkır gemiler geçiyor. Yani insanın içinde bulunduğu koşullar önemli.

M.S: Ben de katılıyorum. Bu işi yapan insanlar karnını doyurmak için yapıyor. Tamam yapılan çok yanlış, ama yoksul olmalarına neden olan da gelişmiş Batı ülkeleri. Yıllarca sömürdüler.

N.B: Dünyanın her yerinde kolay para kazanmak için başkasının emeğini çalmak isteyen insanlar oluyor.

HEPSİ DE SİLAHLI

Nasıl oluyor da korsanlar, açık denizde bir gemiyi ele geçirebiliyor?

U.K: Adamların elinde silah var. Yapacak fazla bir şey yok, hele bir de güverteye çıkmayı başarmışlarsa hiç direnmeden çay kahve servisine başlamak en iyisi.

N.B: Gemilerde genelde silah bulunmaz. Tek yapacağımız yangın hortumlarıyla, gemiye çıkmaya çalışan korsanlara basınçlı su sıkmak. Olur da korsanlar gemiye çıkarlarsa Ümit?in dediği gibi, çay kahve ikram edip gönüllerini hoş tutmak en mantıklısı. Hem diyelim ki çatışmaya girdik, onları hakladık da, sonra ne olacak peki? Nijerya?da hapishaneye düşmek, karakolda ifade vermek!

Partili olsan da kurtulamazsın!

N.B: Tabii orada parti il başkanları da, milletvekilleri de bir işe yaramaz. Korsan da olsa o ülkenin vatandaşını öldürmüşsün.

Sadece açık denizlerde mi saldırıyorlar?

R.N: Hayır, geçiş bölgelerinde de oluyor. Bazen çaktırmadan gemiye halatla tırmanıyorlar. Eskiden, özellikle de geceleri geminin önüne suyun altından çelik halat çekip geminin tele takılmasını sağlarlardı.

C.E: O günler geride kaldı. Şimdi 40 deniz mili hız yapabilen botları kullanıyorlar. Yani kazandıklarını yatırıma harcıyorlar.

GEMİYE EL KOYUYORLAR

Peki gemiye çıktılar, ne alıyorlar daha çok?

M.S: Değişiyor. Bazen personelin parasını, değerli eşyaları; bazen de gemideki yükü. Mesela birkaç sene önce 7 bin tonluk bir Japon gemisi, işlenmiş alüminyum yüküyle birlikte ortadan kayboldu. Yükün değeri geminin değerinden çok daha fazla.

C.E: Sırf gemiye el koymaya çalışan korsanlar da oluyor. Gemiye el koyup mürettebatı öldürüyorlar. Sonra da gemiyi mesela Hindistan?da hurdaya satıyorlar. Ama gemiyi kaçırma olayı 10 bin tonun altındakilerde oluyor. Çok büyük gemilerde bunu yapmaları zor.

Böyle bir durumda ne yapıyorsunuz?

M.S: Gemilerde bu tür durumlara karşı geliştirilmiş belirli baz istasyonlarına sinyal yollayan uyarı sistemleri mevcut. Ama bu sinyal belli bir süreçten sonra saldırıya uğradığın ülkenin ilgili makamına ulaştırılır.

C.E: Ama çoğu zaman o makamlarla korsanlar birlikte çalıştığı için bir şey olmaz. Zaten, açık denizde 200 mil açıkta böyle bir olay yaşıyorsan F-16 kaldırılsa ne olur ki?

İyi de gemi kaçıracaklar, armatöre yazık değil mi?

M.S: Biz sonuçta güvenlik görevlisi değiliz. Zaten kimse de canını tehlikeye atmanı istemez. Başka gemi yardım istese bile korsan saldırısı için üç maymunu oynarız.

N.B: Zaten gemiler sigortalı.

Siz de SSK?lısınız bir problem yok yani!

Ü.K: Biz SSK?lıyız ama keşke denizde her çalışan SSK?lı olsa.

Korsanlar saldıracakları gemiyi neye göre seçiyorlar?

C.E: Ne için geldiklerine bağlı. Ama Türk gemilerine pek saldırmıyorlar.

Dindaşlıkla alâkası var mı bu tercihin?

R.N: Korsanın dini mi olur canım. Biliyorlar ki Türk gemilerinde pek para olmaz. Ama para olan Türk gemilerini de acentelerden öğrenip pusuya düşürdükleri oluyor.

M.S: Acenteler ve hükümetler de bu işin içinde. Endonezya?daki yönetimin korsanlarla işbirliği yaptığını söyleyen birçok kişi var. El Kaide Endonezya?da çok etkin ve o da bu işin içinde.

Karada insanlar korsan öykülerini keyifle dinliyor. Hatta sizin yaşadıklarınızı yaşamak isteyen bile olabilir?

C.E: Karada olanlar illa da çok hevesliyse denizci olmalarına ya da korsanlık olaylarının sıkça yaşandığı Sokotra?ya, Aden?e gitmelerine gerek yok. Ara sıra Kumkapı?ya gitsinler yeter. Kimse kendi korsanını görmüyor zaten. Kumkapı?yı bırak, bizi Ortaköy?de soydular bundan 20 yıl önce.

?ORTAKÖY?DE DE KORSAN VAR?

Ciddi misiniz?

C.E: Tabii! Hem de Çırağan?ın önünde. Otel yoktu o zaman. Gemiler sert havalarda, şimdilerde 30 Ağustos?ta savaş gemilerini gördüğümüz yere demirliyordu. Biz de öyle yaptık. Demirlediğimiz günün gecesi gemiye çıkan korsanlar halatları ve 20 kutu boyayı çalıp kaçtı. Kumkapı?da bile son iki yıla kadar bu tür olayların yaşandığına şahit oldum. Bence şimdi de yaşanıyordur da kimse utancından söyleyemiyordur. Öyle ya, kendi denizinde, İstanbul?da soyulmak komik bir durum.

M.S: 80?li yılların başında Boğaz?da Independenta tankeri battı, belki hatırlıyorsunuzdur. Olayı izleyen günlerde geminin pervanesini çaldılar. Hem de Boğaz?ın altından. Dile kolay, Boğaz?dan 10 tonluk pervane gidiyor ne emniyetin ne bir başkasının haberi var!

R.N: Yakıt tankında kalan yakıtı bile çaldılar.

Yani bizim korsanlar daha mı maharetli?

C.E: Aynen öyle. Geçen gün doktor arkadaşım anlattı. Hırsız, Etiler?deki evinin 7. katına yağmur borusundan tırmanmış. Anlayacağın, bu adamlar Malakka Boğazı?nda da olsa her gemiye bir el atar.

Özetle her limanda bekleyen bir sevgili olabileceği gibi her limanda bekleyen bir korsan da olabilir. Adaletli gibi görünüyor...

C.E: Yahu, yok öyle bir şey. Denizci sefer boyunca mercimek yer denizde, karaya çıkınca Rio?da, Havana?da şunu bunu yaptım der. Bunların yüzde doksanı palavra. Avcılarınki gibi.

M.S: Yine de her limanda sevgili bulma olasılığı vardır bence. Denizciler 40 memeli inektir. Bir şekilde sağılmalıdır.

?ASIL KORSANLIK KARADA?

31 yaşındaki ikinci makinist Nihat Bayraktar?a göre asıl korsanlık karada oluyor. İşte onun anlatımıyla karadaki korsanlık: ?Denize çıkabilmek için bir denizcinin onlarca sertifika alması gerekiyor. Bu sertifikaları almak ISO 9001 belgesi almak gibi. Çok pahalı. Denizde Yaşamda Kalma diye bir sertifika programları silsilesi var ki sormayın. Her biri için büyük paralar ödüyoruz. Denizde çalışmak isteyen bir kişi daha denize çıkmadan 3-4 milyar harcıyor. Zaten o parayla karada yaşamda kalmayı başarırız. Bir de firmaların ödediği para var ki, o da evlere şenlik. Dünyanın dört bir tarafında onlarca güvenlik sertifikası, liman belgeleri... Limana çıkmadan tuğla kalınlığında evraklar hazırlıyoruz. Rüşvetse cabası. Yani karadaki korsanlık daha can yakıyor.?

SAMİ BAYRAKTAR'IN GÜNLÜĞÜNE GEÇEN KORSAN SALDIRISI 

13 Eylül 2001

?Yıllar sonra bu sayfayı okuyunca neler düşüneceğim, nasıl tepki vereceğim, bilmiyorum. Kesin olan bir şey varsa bu cümleleri okurken yine bir ürpertinin beni saracak olması. Kaç gündür günlüğün sayfalarında ya bozuk pistonu nasıl onardığımız ya da gemideki 25 kişinin sosyalleşme adına yarattığı dedikoduları yazdım. Ama bu sefer durum farklı biraz. Bugün hep duyduğum, ama sadece filmlerde gördüğüm korsanlarla karşılaştım. Ama bu korsanların üzerlerinde sadece don ve palaları vardı. Gün boyu Amazon?un yan yollarından birinde 12 saat kadar Surinam?ın derinliklerinde yol almıştık. İki geminin geçebildiği, her türlü vahşi hayvanın bulunabileceği izlenimi yaratan bu yerde demirledik. Herkes gibi ben de dinlenmek için kamarama çekildim. Önce duşumu aldım. Aslında, önce diyorum ama yorgun bir denizci için ?sonrası? de pek olmaz ya! Bir kadeh viski yuvarladıktan sonra tam da ?ne işin var burada? cümlesi zihnimde dolaşmaya başlamıştı ki geminin genel alarmı çaldı! Ve hemen ardından ?gemiye korsan çıktı? anonsunu duydum. Gemilere yapılan korsan saldırılarını çok duymuştum ama ilk defa yaşıyordum. Geminin kıç güvertesine gitmem uzun sürmedi. Yağcısı, gemicisi, zabiti herkes oradaydı. Bellerinde pala olan iki kişi boya kutularını denize atmaya başladı. Donakaldık. Korsanlar, bizim ruh halimizi anlamış olacak ki; bottaki diğer iki korsan da bize aldırmadan geminin halatlarını denizdeki botlarına çekiyordu. Yapabileceğimiz tek şey tazyikli suyu korsanlara tutmak oldu. Bunun üzerine korsanlar hemen denize bıraktılar kendilerini. Bottaki iki korsan ise halatı çekmeye devam ediyordu. Biz halatı gemiye, onlar da bota çekmeye çalışıyordu. Tam 10 dakika boyunca sürdü bu. İş tam halat çekme oyununa dönüştü ki, hiçbir oyunda yenilmeyi kabul etmeyen Türkler oyunu kazandı. Halatı kurtardık.?

STAR

 

SON VİDEO HABER

İstanbul2da 4 katlı otelde yangın

Haber Ara