Dolar

34,8731

Euro

36,7323

Altın

3.037,00

Bist

10.058,47

Teşekkürler Kızılordu

Bize musikimizin yüceliğini ve muhteşemliğini yarıca bize bizi de hatırlattığı için Kızılordu?ya teşekkürlerimi sunuyorum.

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-10-29 02:06:00

Teşekkürler Kızılordu


Ahmet Gürsel* / TİMETURK

20 Ekim pazartesi akşamı Moskova Kremlin sarayı tarihi gecelerinden birini yaşadı. Kremlin sarayının bünyesinde bulunan 6000 kişilik devasa konser salonunda gerçekleştirilen Muhteşem müzikal aynı zamanda medeniyetler buluşmasının çok ender örneklerinden birine şahitlik yaptı.

Yine bu iki kadim medeniyeti bünyelerinde barındıran Türkiye ve Rusya federasyonu bayağı bir süredir ekonomik ve siyasi ilişkilerde bir yükselme yaşıyordu. İşte bu ortak konser zaten süregelen bu pozitif ilişkileri adeta doruk noktasına çıkarttı. Özellikle siyasi ilişkilerdeki samimi ve seviyeli diyaloglar bu harika müzikal gösteri sayesinde daha bir taçlanmış oldu.

Bir taraftan Orta Asya-Selçuklu-Osmanlı mirasının varisi ve taşıyıcısı Türkiye cumhuriyeti, Öbür yanda Kafkasya?dan Sibirya?ya uzanmış zengin enerji kaynaklarıyla gerek birleşmiş milletlerde, gerekse dünya siyasetinde etkinliği gün geçtikçe artan söz sahibi bir ülke.

Tabii benim burada asıl üzerinde durmak istediğim 20 Ekim 2008 pazartesi akşamı yapılan bu ortak konserin kritiği. Amacım yine bu konseri objektif bir şekilde değerlendirilip, tahlil etmek.

Dünyanın en eski askeri bandosu olan Mehter 700 yıldan fazla yalnız bizim coğrafyamızı değil, Kuzey Afrika?dan-Kafkasya?ya, Ortadoğu?dan-Viyana kapılarına kadar olan geniş bir coğrafyayı etkilemiştir, etkilemeye devam etmektedir. Wolfang Amedeus Mozart, Ludwig von Beethoven gibi büyük müzik allameleri Mehterden etkilenerek besteler yapmışlardır batının birçok eserlerinde mehterden etkilenme izleri bariz bir şekilde kendini gösterir. Mesela Hector Berlioz?un Rakocy marşının bütün varlığıyla mehterden ilham alınarak bestelendiği ayan beyan ortadır.

Mehterdeki ritm ve duygu zenginliğinin bileşkesi Her dilden, her ırktan her dinden insanı etkilemiştir. Nitekim resmi ideoloji tarafından yasaklanan Türk musikinden otomatikman mehterde fazlasıyla nasibini almıştır. Onun kabahati büyüktür, Çünkü her şeyiyle Osmanlıya aittir. Osmanlıyı her şeyiyle dışlayan zihniyet başa geldiğinde elbette mehtere karşı kayıtsız kalamazdı. Yıllarca Genelkurmaya bağlı olarak çalışan tek mehter takımı Milli bayramlarımızdaki resmi geçitlerde bizim insanımız tarafından ancak birkaç dakika seyredilebilirdi. Bu geçit törenlerinde en büyük coşkuyla, en büyük tezahürat mehtere yapılırdı.

Türkiye artık bazı tabuları yavaş yavaşta olsa kırmaya başladı. Gayri belediyelerden tutun, okullara kadar mehter takımları kurulmaya başlandı. Çok değil lisede öğrenim görürken bir gurup arkadaşımın okul müdüründen mehter takımı kurma talebi çok sert bir şekilde reddedilmişti. Arkadaşlarımız daha demokrat buldukları edebiyat öğretmenine bu taleplerini bildirdiklerinde öğretmenin cevabı şu olmuştu; ?Kuramayız çocuklar yasak?. Çok şükür O günlerden bu günlere geldik.

Bin yıldır dünya sahnesinde boy gösteren, uzun elli Yuri tarafından kurulan, Romanof hanedanıyla, savaşlarıyla, Dekabris ayaklanmasıyla, deli petrosuyla, 1917 bolşevik ihtilali ve Lenin?in 14 kişiyle kurduğu komintern adında örgütün 1950 yıllarına gelindiğinde bir milyar insanı kıskaca almasıyla, Staliniyle yani kısaca kurulduğundan beri çalkantılardan durulmaya fırsat bulamayan soğuk coğrafyanın bir kaynayan kazan hükmünde olan ülkesi Rusya. Öbür yandan işte bu Rusya?nın kalbi olan Kremlin sarayında yapılan mehter konseri. Mehterin konseinin yapılacağını bundan 15-20 yıl önce söyleseler herhalde kimse inanamazdı.

Fakat bütün bu çalkantılara rağmen başta Müzik olmak üzere sanatın her çeşidi Rus toplumun gündeminden hiç düşmedi. Çaykovski, Korsakof, Rahmaninov, Sviridov ve daha sayamadığım birçok müzik dehalarını yetiştiren bu ülke sanata olan pozitif duyarlılığı ve kabiliyeti sayesinde dünya müziğine oldukça katkı sağlamıştır. İşte Çaykovskinin, Korsakof?un torunlarıyla, Itri ve Dede efendinin torunlarını sahnede buluşturan bu müthiş fikir ve ortaya çıkan birliktelik sayesinde bütün dünyaya müthiş bir mesaj verilmiştir. Program Türkiye-Rusya parlamentolar dostluk gurubu başkanı Sayın Salih Kapusuz beyin sade ve veciz konuşmasıyla başladı.

Yılların sunucusu Korhan Abay?ın Türkçenin dışında Rusça ve İngilizce yaptığı profesyonelce sunumlar adeta parmak ısırttı. Sahnede Mehter ve Kızılordu yerlerini almışlardı. Daha önce birkaç defa canlı olarak izlediğim bu muhteşem koro?nun herhalde dünyada ikinci bir eşi yok desem herhalde abartı yapmış sayılmam. Binlerce kişinin arasından itinayla seçilen bu büyük kabiliyetli insanlar uzun yıllar sistemli, programlı ve çok çalışmayla dünyanın her yerinde verdikleri üstün performanslı konserleriyle bütün dünya müzik otoritelerince büyük takdir ve beğeni toplamıştır. Bu iki askeri müzik gurubu bazı eserleri ferdi, bazılarını da ortak icra ettiler.

İstiklal marşı, Hicaz peşrevi, Ceddin Deden, Genç Osman, Gülnihal gibi bize ait olan eserlerle, Katyuşka, Kalinka gibi meşhur Rus eserleri bu iki topluluk tarafından ortak okundu. Özellikle Veli Dede?nin Hicaz peşrevi çok üstün bir yorumla icra edildi. Bu eseri yüzlerce defa Klasik Türk Müziği korolarından duymuş hatta defalarca icra etmiş bir Türk müziği icracısı olarak şunu samimiyetle itiraf edeyim bu eserin büyüklüğünü ve abidevi asaletini hiç bu kadar derinden hissetmemiştim. Bizim mehterin coşkusuyla, Kızılordu?nun fazla aşırıya kaçmayan dengeli armonilerle, hafif çok sesli altyapıyla bu eseri bezeyip, süslemesi benim gibi dinleyen herkesin tüylerini diken diken etti. Bu eseri hem coşkuyla, hem gururla, hem asil bir hüzünle ama bir o kadarda kızgınlık ve kırgınlıkla dinledim.

Neden kızgınlık ve kırgınlık?: Yıllardır bize bu muhteşem eserleri uyuşuk bir yorumla dinletip bu ülkenin insanlarını kendi müziklerinden soğutmayı başararak her şeyiyle dinamik olan bu müziği uyuşuk, kasvetli bir cenaze müziği gibi gösteren, bizim temelimiz olan ritm öğesini kaldıran klasik koroları tabii onların yöneticisi konumundaki O kudretli, fraklı,smokinli şefleri ve ilham aldıkları zihniyeti esefle kınadım. Yalnız adam öldürmekle katil olunmuyor. Sizler bu ülkenin kültürünü katlettiniz. Yazıklar olsun.

Acaba bu her şeyiyle dinamik olan bu müziği uyuşuk ve kısır göstermeye çalışmak hangi fikre hizmettir. Bunu soruyorum ve sorguluyorum. Bir majör ve Minör kalıbına sıkışmış yalnız tam ve yarım seslere sahip olan, toplam 3 ana ritme sahip olan kısıtlı müzik imkanlarını çok çalışarak tarih boyunca yeni oluşumlarla güçlendiren Rus ve Batı müziği Çaykovskilerle, Mozartla, Bethovenlerle evrenselliği yakalarken, Yüzlerce makam dizisine ve ritm zenginliğine sahip olan benim müziğim neden hala etnik ve lokal müzik pozisyonunda? İşte, bunu da soruyor ve sorguluyorum.

O akşam Kızılordu?nun İstiklal marşına, Hicaz peşrevi ve diğer eserlere yaptığı ustaca eşlikler ?Bizim ne muhteşem müziğimiz varmış sözünü belki bir çok kişiye ilk defa söylettirdi.?

Mehterhanda ilk göze çarpan Ritm aletlerinin ve özellikle kaba zurnaların usta yorumu ama bunun dışında bizim temel sazımız olan ?Ney?in icrası bir ney tınısından öte bir arabesk kaval tınısı şeklindeydi. Bu sözüm yanlış anlaşılmasın Ney ve kaval bizim müzik kültürümüzde çok önemi yere sahiptir ama Ney kaval tarzıyla çalınmaz her enstruman orijinal tınısıyla çalınır. Yine mehterdeki vokalleri Kızılordu?daki vokalllerle kıyaslandığımız zaman çok gerilerde kaldığımızı üzülerek izledim. Adamların İstiklal marşı yorumları ne kadar profesyonelse bizim Kalinka ve katyuşka gibi Rus halk şarkılarındaki yorumumuz maalesef bir O? kadar amatör kaldı. Bu da dersimize pek iyi çalışmadığımızı gösteriyor. Çünkü batıda ve Ruslarda gerek devlet, gerek özel müzik kurumları
disiplinli, planlı ve çok yoğun çalışma şeklinde çıkıyor karşımıza.

Ya bizde: Devlet koroları bir musikî cemiyeti, TRT ise bir üçüncü sınıf gazino mantığı ile çalışıyor. Haftada birkaç gün, teneffüsle beraber maximum 2 saati geçmeyen çalışmalarla ne bir başarı kazanılabilir nede bu müzik evrensel hale gelebilir. Şunu da üstüne basa basa iddia ediyorum ki bizim müziğimiz dünyanın en zengin ses ve ritm zenginliğine sahip bir müzik. Ama ne olursa olsun dünyanın en zengin müziğine de sahip olsak. Bu laubalilikle, bu tembellikle bu muhteşem müzik bir yere varamaz, Evrenselliğin yanından bile geçemez. Bir de O akşam Dede efendinin Gülnihal isimli eseri ortak olarak çok güzel seslendirildi. Fakat bu eserin eşliğinde bir erkek ve bayanın düet şeklinde yaptığı Vals hem gereksiz, hemde estetikten ve asaletten uzaktı. Birde Karadeniz, zeybek ve Trakya-roman halk danslarındaki mili kıyafetelerin sözümona modernize edilmesi bize artı bir şey katmazken Rusların halk danslarındaki otantik orijinal kıyafetlerden taviz vermemesi onlara çok şey kattı.

Ben bu muhteşem konserdeki artı puanları çalışkanlıklarından ve ciddiyetliklerinden dolayı Kızılorduya verirken, artı puanlarla beraber eksi puanları tembelliğimizden ve dersimizi ciddiyetle çalışmadığımızdan dolayı bize verdim. Bu muhteşem musiki bedenimize vakit kaybetmeden çalışkanlık, ciddiyet ve sistem-metod elbiselerini giymemiz lazım derken, Bize musikimizin yüceliğini ve muhteşemliğini hatırlatan Kızılordu?ya bizi bize hatırlattığı için teşekkürlerimi sunuyorum.


*Sanatçı, Müzisyen.


İlgili haberler için tıklayın:

Kızılordu 'Allah Allah', Mehterimiz 'Kalinka' dedi

Ve Mehter Kremlin'de...

Kremlin'de Allah Allah sesleri yükselecek

 

SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara