Haber Merkezi / TİMETURK
Kral Abdullah, Kültür ve Enformasyon Bakanı İyad bin Emin Medeni?yi ve gazete yöneticilerini kabul ettiği 25 Ekim 2008 tarihli görüşmesinde ?dünyanın şu an gizli bir ekonomik savaşa tanıklık ettiğine inanıyorum. Buna dikkat etmeli. Şahısların değil, dininizin ve ülkenizin menfaatlerini gözetmelisiniz. Çünkü ekonomi her şeyin temelidir.? şeklinde konuştu.
Suud kralı, Körfez Ülkeleri İşbirliği Konseyi Maliye Bakanı ve Merkez Bankası yöneticileriyle yaptığı görüşmede de Körfez ülkelerinin hedef tahtasında olduğunun farkında olduğunu kaydetti.
Suudi Arabistan resmi haber ajansının aktardığı bilgide ?Ülkelerinizi, elinde bulundurduğu bu nimet nedeniyle hedef tahtasında. Bu görülmeli ve buna göre hareket edilmeli. Bu nimete sahip çıkmalı. Herkes bu gelişmeleri Allah?tan korkarak izlemeli. Herkesin ülkesine ve dinine karşı görevlerini yerine getirmesini bekliyoruz.? sözlerine yer verdi.
Suud Kralı, ABD?yi yakında ziyaret edeceğini ancak bu ziyareti sırasında krizle ilgili konuların gündeme gelmeyeceğini belirterek, ?ABD?ye dinlerarası diyalogla ilgili bir toplantıya katılmak üzere gideceğim.? dedi.
Kriz mi Komplo mu?
Ekonomi uzmanları, finansal krizin patlak vermesinin bir çok Amerikan bankasının elinde bulunan yüz milyarca lira değerindeki emlak bonolarını, dünyanın farklı yerlerindeki bankalara satmasından kaynaklandığını belirterek, daha sonra söz konusu bonoların değersiz olduğunun ortaya çıktığını, bunun da mortgage krizine neden olduğunu ifade etti.
Ancak bazı Arap siyasetçiler, bu krizin çökmekte olan Amerikan finans kurumlarındaki ?Ulusal fonlar?* olarak isimlendirilen sermayeleri hedefliyor olabileceğini kaydetti.
İddiaya kanıt ABD'de yayınlanan iki makale
Bu ekip, tüm dünya piyasalarına darbe vuran ABD?deki finansal krizin Arap sermayesini çökertmek amacıyla düzenlemiş bir komplo olabileceğine dikkat çekerek, son dönemlerde yaşanan petrol fiyatlarındaki yükseliş nedeniyle Arapların elinde oluşan birikimlerin Batılıların dikkati çektiğini ve paraları eritmeyi hedefliyor olabileceklerini ifade etti.
Bu görüşü savunanlar, 2008 Temmuzu?nda yani krizden önce ABD?de yayınlanmış ve Arap sermayesinin ya da ?Ulusal fonlar?ın Batılı ve Amerikan ekonomisine etkisi konusunda uyarılarda bulunan iki makaleyi kanıt olarak gösteriyor.
Makalelerde, bu ekonomik etki sayesinde dünya siyasetinin Arap ülkelerinin çıkarları doğrultusunda belirleneceği vurgulanıyor.
İlk makale Amerikan Dışişleri Bakanlığı Planlama Departmanı eski Başkanı Richard N. Haass tarafından kaleme alınmış. 2008 Mayısı?nda Foreign Affairs dergisinde yayınlanan makalede Arap sermayesinin, fonlar ve hisse senetleri üzerindeki hakimiyetlerinin getirdiği tehlikeye dikkat çekilirken, bu sermayenin Amerikan finans sistemi üzerinde tahakküm kurmasına yol açacağını ve sonunda siyasi baskı unsuru olarak ABD?nin karşısına çıkacağını yazmıştı.
Fltecher Üniversitesi Dünya Siyaseti Kürsüsü Başkan yardımcılığını yürüten Daniel Dresener?in The American dergisinin Mayıs-Temmuz sayısında ?Ulusal Fonlar Geliyor? başlığıyla yayınladığı bir başka yazıda ise Arap sermayesinin önümüzdeki dönem piyasalara hakim olacağını ifade etmişti.
International Herald Tribune gazetesinin 19 Eylül 2008 tarihinde yayınlanan nüshasında ise Körfez ülkelerinin elinde, petrol satışları nedeniyle milyarlarca dolar biriktiğini belirterek buna karşı mücadele edilmesi gerektiğini dile getirmişti.
Makale, ABD Dışişleri Eski bakanı Henri Kissinger, Harvard Üniversitesi Ekonomi Profesörü Martin Fieldstein ve Amerikan eski Başkanı Ronald Regan tarafından yazılmıştı.
Bankaların iflası kasıtlı
Krizin patlak vermesinin ardından bazı Arap internet sitelerinde Amerika?daki bazı şirket ve bankaların özellikle de Arap ve Asya sermayesinin yatırım yaptıkları kurumların, bu sermayeleri yutmak amacıyla kasıtlı olarak iflas ettirildiği kaydedildi.
Bu görüş sahipleri, iflas eden bankaları kurtarma planlarının asıl amacının Arap sermayesinin hakim konumda olduğu şirketleri ele geçirme hareketini kanıt olarak gösteriyor.
Raporlar, bazı banka ve şirketlerin ?sanal? çöküşlerinin sadece gayr-ı resmi olarak 2 trilyon dolar civarında olduğu tahmin edilen sermayeyi değil aynı zamanda Çin, Japonya, Singapur, Güney Kore ve Brezilya gibi ülkelerin elinde tuttuğu 2.5 trilyon dolarlık Latin-Asya sermayesini de hedeflediğini ifade ediyor.
Bu paraların Amerikan finans kurumlarında Amerikan ekonomisine verilmiş borç şeklinde olan yatırımlar olduğuna dikkat çekilen yazılarda, yatırım yapan söz konusu ülkelerin büyük bir kâr beklentisi içerisinde olduğunu, ancak Amerikan karar mekanizmalarındaki yetkililerin bunu istemediğini kaydetti.
Bu raporlar, Washingoton?un böyle bir plana başvurmasını, çöküş trendine giren Amerikan ekonomisinin bu sermayelerin çekilmesine tahammülü olmaması ve devasa miktarlar tutarındaki karların dışarıya gitmesine göz yummak istememesiyle açıklıyor. Buna göre Amerikan imparatorluğunun iflastan, ekonomik ve siyasi çöküşten kurtarılmasıyla ilgili siyasi hedefler bulunuyor.
Bu kimseler, görüşlerini Amerikan yatırım kanunlarındaki 11. maddede ifade edilen iflas etmiş kurumların borçlulardan korunması kanunu gereği yabancı yatırımcıların iflas etmiş Amerikan kurumlarındaki hisselerine karşılık hiçbir ödeme alamayacaklarını delil getirerek destekliyorlar. Söz konusu yatırımcılar, bu kurumları satın alanlara karşı herhangi bir hak da talep edemiyorlar.
Körfez ülkelerine ait sermaye fonlarının zarar ettiğine dair kesin ve güvenilir bir rapor bulunmazken tahminler bunun milyarlarca dolar civarında olduğunu ifade ediyor.