Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Sinema sektörünün de krizi tutar mı?

Bütün dünyayı etkisine alan ekonomik kriz, siyasetçilerin aksi yöndeki ifadelerine karşın, Türkiye?yi de sarsmaya başladı.

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-10-24 15:30:00

Sinema sektörünün de krizi tutar mı?

Döviz kurundaki yükseliş ve işten çıkarmalar, krizin hissedilen etkilerinden bazıları. Peki, bu durum, yıl sonunda birbiri ardına gösterime girecek yerli yapımlarla belirgin bir yükseliş eğilimine girmesi beklenen sinema sektörünü ne yönde etkileyecek.

Aslında krizden ilk etkilenenlerin festivaller olduğu gözleniyor. Tam 13 yıldır Ankara?nın yanı sıra farklı illerdeki duraklarıyla filmleri izleyicinin ayağına götüren Gezici Festival, bu yıl başkent programını iptal etti. Bu kararın ardında şehir merkezinde birbiri ardına kapanan sinema salonlarının getirdiği mekan sorunun yanı sıra, güçlü sponsorların desteğini çekmesi yatıyor. Yıllardır buluştuğu Ankara izleyicisini boynu bükük bıraksa da, Gezici Festival 7-13 Kasım tarihleri arasında Kars ve 14-16 Kasım?da Artvin?de yolculuğuna devam ediyor. Festivalin yöneticileri Ahmet Boyacıoğlu ve Başak Emre, şimdi bütün enerjilerini, sinemacılar için giderek bir cazibe merkezi haline gelen Kars?taki Altın Kaz Film Festivali?nde yoğunlaştırmış durumdalar.

Sponsor desteğindeki azalmanın festivaller üzerindeki etkisinin yanı sıra, yükselen döviz kurunun film ithalatıyla birlikte, (maliyetler nedeniyle) yerli film sektörünü de etkileyebileceği öngörüsünde bulunabiliriz. Bu gelişmeler karşısında izleyici nasıl bir tutum izleyebilir? Her türlü harcamalarını kısan tüketici, sinema salonlarını da terk eder mi? Haftalık gişe rakamlarına baktığımızda, 10-16 Ekim tarihleri arasında gözlediğimiz, bir önceki haftaya oranla % 20?lik düşüş yeterli bir gösterge olmayabilir. Zira, gişede başarı şansı bulunan filmler ancak önümüzdeki haftalarda gösterime girecek.

Elimizdeki bir diğer veri de, bir önceki ekonomik kriz dönemi olan 2001 yılına ait veriler. Beklentilerin aksine 2001?de, satılan toplam bilet sayısı bir önceki yıla göre yaklaşık 3 milyonluk bir artış göstererek 28 milyonu aşmıştı. Ancak yine de, ihtiyatlı olmakta yarar var. Özellikle de Kültür ve Turizm Bakanlığı?nın belirsizlikten korkan yatırımcıların yaratacağı boşluğu doldurarak, festivallere ve yapımcılara desteğini sürdürmesi gerekiyor.

KRİZ FİLMLERİ

Dünya çapında geniş bir yıkıma yol açan son ekonomik bunalım 1929?da patlak vermiş, etkileri uzun yıllar hissedilmişti. Uzmanlar bugün koşulların farklı olduğunu belirterek, yaşanan sıkıntıların uzun süreli olmayacağını savlıyor.

Bu kez de üretilen filmler açısından bir önceki krizle (1929 Dünya Ekonomik Bunalımı) bir karşılaştırma yapalım. Aynı zamanda sesli filme geçişin başlangıcı sayılabilecek bu dönemde, Hollywood pek de hız kesmemişti. Ben Bir Pranga Kaçağıyım, Bay Deeds Şehre Gidiyor, Gazap Üzümleri, Günlük Ekmeğimiz ve Şehir Işıkları gibi bir dizi klasik filmi izleyiciye sunmuştu.

Bu hafta Guardian gazetesinde ekonomik kriz ve sinema konusunu ele alan tanınmış sinema tarihçisi David Thomson, refah ve mutluluğu en büyük Amerikan idealleri olarak kabul eden Hollywood?un bu türden filmler çıkarabilmiş olmasının şaşırtıcı görünebileceğini kaydediyor. Adeta bir fabrikaya benzeyen bu sistemde çalışanların ağrılıklı olarak eski gazetecilerden oluştuğunu vurgulayan Thomson, özellikle senaryo yazarlarının yaşamın gerçeklerine sırtlarını dönmediklerini söylüyor: ?30?lı yılların filmlerinin bazılarında bir samimiyet, keskin bir mizah anlayışı ve daha sonraki yıllarda bu yazarlardan bazılarını komünist suçlamasıyla karşı karşıya getirecek olan yenilenmeye duyulan inanç var.?

Peki, Amerikan sineması bu krize nasıl yanıt verecek? Sorunları tartışırken, bir umut ışığı vermeyi deneyecek mi? Thomson?ın son soruya yanıtı olumsuz. Hollywood?un yalnızca son dönemde ürettiği popüler filmlere bakıldığında, gereksinim duyulan yeteneğin ortada olmadığı görüşünde: ?1930?ların Amerikan filmleri, edebiyattan, tiyatrodan ve gazetecilikten besleniyordu. İyi eğitim görmüş sinemacılar, Amerika?ya özgü bir ahlaki kimliğe sahipti. Bugünün yetenekleri ise son yıllarda yalnızca gişe filmi üretmeye odaklanmış, aşırıcı derecede zengin gençlerden oluşuyor. Kaybedecekleri şeyler dışında, yaşam hakkında çok az şey biliyorlar.?

Bütün bu yorumlar kulağa tutucu bir tarihçinin geçmişe duyduğu özlem gibi gelebilir. Ancak söz konusu kişi onlarca sinema kitabına imza atan ve Hollywood?un en çok okunan tarihçesini yazan kişi olunca söylediklerini dikkatli değerlendirmekte yarar var. En iyisi izleyip görelim.

İZLEME ÖNERİLERİ

Hong Kong doğumlu Amerikalı yönetmen Wayne Wang, belki de en çok yazar Paul Auster ile işbirliğinin sonucu olan Smoke (1995) filmiyle tanınıyor. 1970?lerin yanından bu yana bir çok önemli filme imza atan Wang, 2007 yapımı filmi Princess of Nebraska?yı alışılmadık bir yöntemle izleyiciyle buluştu. Prömiyeri YouTube?da gerçekleştirilen film, tüm dünyada (Türkiye?de yalnızca ?tünel kazmak? koşuluyla) ücretsiz olarak izlenebiliyor. Evet daha önce bir çok sinemacı filmlerini internet üzerinden dolaşıma soktu. Ama sanırım ilk kez tanınmış bir yönetmenin uzun metraj filmi doğrudan ve ücretsiz olarak YouTube da gösterime giriyor. Bakalım Radiohead müzik dünyasındaki devrimine yakın bir etki yaratacak mı bu girişim. Hatırlatalım, Wang çok kısa bir süre önce de aynı tarihlerde çevirdiği A Thousand Years of Good Prayers?ı tanıtım amaçlı olarak yine YouTube bir hafta süreyle ücretsiz göstermişti.

Bob Ross, tüm dünyada televizyon tarihinin en nevi şahsına münhasır ve tanınır simalarından biri oldu. Yıllarca sürdüğü Resim Sevinci programı Türkiye?de de yakından biliniyor. Sanırım onu en çok ?siz de yapabilirsiniz, çok kolay? deyip çizdiği manzara resimleriyle hatırlayacağız. Bu resimlerin geniş bir kesimin beğenisini belirlediğine ve belirli bir tarzda ürün verilmesine neden olduğuna hiç kuşku yok. Zengin bir içeriğe sahip kısa fim sitesi ?Dvblog.org?, farklı sanatçıların Bob Ross parodilerinden bir seçki derlemiş. Eğer, yaptığı resimlerden nefret ettiğiniz halde televizyonu açtığınızda bu kıvırcık saçlı ve sakallı adamdan gözünü alamayanlardansanız kaçırmayın: http://dvblog.org/?p=1334

Hazır Dvblog?a girmişken Kurt Ralske?nin Godard?ın ünlü filmi Alphaville?e yaptığı müdaheleyi de kaçırmayın: http://dvblog.org/?p=1393

HAFTANIN SÖZÜ

?Eğer iyi niyetli bir peri gelip bana ?elimdeki sihirli değnekle senin hanene geçireceğim, yönetmiş olmayı istediğin bir Amerikan filmi var mı?? diye soracak olsaydı, fırsatı hiç kaçırmazdım. Yapmış olmayı arzuladığım filmin John Ford?un Genç Mr. Lincoln?ı olduğunu söylerdim.? ?Sergei Eisenstein

Haber Ara