Haber Merkezi / TIMETURK
İstanbul?da düzenlenen Balkan Sempozyumun ikinci gününde konuşan Makedonya Merhamet Derneği Başkanı Adnan İsmaili, milliyetçilik akımının İslam dünyasında çözülme ve dağılmaya sebep olduğunu belirterek, ?Toplumumuzun zehirlenmesi bu ulus devlet sürecinde meydana geldi? dedi.
İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından düzenlenen Balkan Sempozyumu?nda konuşan Makedonya Merhamet Derneği Başkanı Adnan İsmaili, milliyetçilik akımının İslam dünyasında çözülme ve dağılmaya sebep olduğuna dikkat çekerek, ?Toplumumuzun zehirlenmesi bu ulus devlet sürecinde meydana geldi. Hala iki asırdır konuşulan, yazılan ve yaşanan bu hastalığın ilacını bulmaya muktedir olamadık. Müslümanların yönetici ve yönetim sorunlarıyla ve bölgedeki kültürel ve siyasi ahenk de yok oldu. Aynı zaman da ekonomik ahengin bozulması da Müslümanların gelişmesinin önünü kesti.? dedi.
Halifeliğin İslam dünyasındaki birleştirici önemine de dikkat çeken Adnan İsmaili, halifeliğin kaldırılmasından sonra Balkan Müslümanlarının büyük bir moral ve manevi destekten yoksun kaldıklarını söyledi.
?BALKANLAR?DAKİ SORUNLARI AVRUPA?NIN GÜNDEMİNE GETİRMELİYİZ?
TBMM Dış İşleri Komisyonu Başkanı AK Parti Milletvekili Murat Mercan da,
Konuşmasında, Balkanlar?daki problemi Avrupa?nın gündemine getirmek zorunda olduklarına dikkat çekerek, ?Bu bağlamda yapılan bütün çalışmalar önemli. Bu yüzden Balkan Sempozyumunu düzenleyen İHH İnsani Yardım Vakfı?na teşekkür ederim. Bundan 6 yıl öncesine kadar hiç kimse Balkanları bilmiyordu. Bosna Baş müftüsü Mustafa Çeriç dün bize şimdiye kadar neredeydiniz sorusunu sordu. Bu soruyu sadece Bosnalılar değil tüm Balkan Müslümanları soruyor? şeklinde konuştu.
Zenitsa Eski Müftüsü Halil Mehtiç ise, Hıristiyanların, Osmanlıdan sonra Müslümanları da Balkanlardan atmak için katliam başta olmak üzere her türlü girişimde bulunduklarını ancak Müslümanların onurlu direnişleriyle karşılaştıklarını ve başarılı olamadıklarını anlattı.
Müslüman toplumlar arasındaki işbirliğinin önemini vurgulayan Mehtiç,
?Tüm Müslümanlar arasındaki gerçek iş birliğinin temellerini kesinlikle farklı köken ve dillere sahip etnik gruplar arasında bağlayıcı, birincil ve temel entegrasyon unsuru olarak İslam oluşturmalıdır. Bu çeşit bir iş birliği modeli, bilhassa Balkanlarda birbirimize kenetlenmenin ideal bir aracı olarak hizmet edebilir? diye konuştu.
BALKANLAR İÇİN TELEVİZYON KURULMALI
İşbirliği alanlarında çeşitli önerilerde bulunan Mehdiç, Türkiye?nin Balkan halklarının dilinde yayın yapan bir televizyon kanalı kurması çalışma başlatması gerektiğini söyledi. Mehdiç, bu televizyonunun halkların eğitimine ve birbirlerini tanıyarak yakınlaşmalarına büyük katkıda bulunacağını belirtti.
VAKIF KÜLTÜRÜNÜ BALKANLARA OSMANLI GETİRDİ
Makedonya Türk STK?ları Birliği Başkanı Süleyman Baki de, Osmanlının Balkanlardaki vakıf anlayışı ve uygulaması üzerinde yeniden durulması gerektiğini söyledi. Baki, şöyle devam etti: ?Osmanlının 1389?dan itibaren Balkanlara yerleşmesi ile bölgede hem Türk-İslam kültürünün oluşmasına hem de mevcut kültürün muhafazasına dikkat edilmiştir. Osmanlı adeta Balkanlara vakıf kültürünü yerleştirmiştir. Örneğin T.C Başbakanlık Osmanlı Arşivleri?nde Üsküp?teki vakıf ve vakıf meseleleri ile ilgili yaklaşık 300 bin belge bulunmaktadır. 1921 yılında tüm Balkanlar?dan çekilmek zorunda kalan Osmanlının ardından öksüz kalan bölge Müslümanları bugüne kadar kendilerine miras kalan vakıf ve dernek anlayışını sürdürmüşlerdir.?
Arnavutluk Admeria Derneği Başkanı Tahir Zenelhasani ise Osmanlı?dan sonra başlayan Komünist yönetimiyle birlikte Arnavut gençlerin tarihsel mirasla ve İslam?la bağlarının koptuğunu, bu gençleri yeniden kazanmak için her alanda önemli çalışmaların yürütülmesi gerektiğini belirtti.
Zenelhasani, şöyle konuştu: ?Arnavutluk?ta Müslüman bir toplumun oluşturulmasında ve toplumun bütünü ile iletişimdeki temel sorunlardan biri ülkedeki İslami miras ile olan tarihi bağın kopmuş olmasıdır. Bu kopuş Osmanlı İmparatorluğu?ndan ayrıldıktan sonra Arnavut kültür elitlerinin modernist bakış açılarını ve yönelimlerini benimsemiş olmaları gibi tarihsel faktörlerin ve Komünist diktatörlük döneminde dinin bütünüyle yasaklanmasının sonucunda ortaya çıkmıştır. İslami mirasın hiçe sayılması en başta atalardan miras kalan dini kimliğin kaybedilmesinde etkili olmuş, sonuç olarak günümüzde dini bir kimliğin oluşturulmasını engelleyecek kaotik bir ortam yaratılmış ve bu durum, toplumsal hafızasında İslam?la olan eski irtibatını koruyan diğer kesim ile bağların kopmasına sebep olmuştur.?