45. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde sona yaklaşıldı. Bu yıl festivalin uluslararası kolu 4. Avrasya Film Festivali jürisi arasında, sinema meraklılarının yakından tanıdığı bir isim var. 'Baran', 'Cennetin Çocukları' gibi filmleriyle akılda kalan İranlı yönetmen Mecit Mecidi'nin (Majid Majidi) son çalışması 'Serçelerin Şarkısı' da festivalde, İpek Yolu bölümünde gösterildi. Gösterimin ardından yapılan söyleşide mikrofonu eline alan her izleyicinin yönetmene coşkuyla teşekkür etmesi, filmin ne ölçüde beğenildiğini de ortaya koyuyordu. 'Serçelerin Şarkısı'nın konusu özetle şöyle: Kerim, bir devekuşu çiftliğinde çalışıyor. Şehrin dışındaki evinde üç çocuğu ve eşiyle mutlu bir hayat sürüyor. Bir gün devekuşlarından biri çiftlikten kaçınca Kerim işsiz kalıyor. Tam da büyük kızı Haniyeh'in işitme cihazı kaybolduğunda, en çok paraya ihtiyacı olduğu anda yaşıyor bunları. Sınavları başlamadan kızına bu cihazı almak kaygısıyla şehirde çalışmaya başlıyor. Kerim, yeni işi taşımacılıktan maddi açıdan memnun kalsa da manevi bir tatminsizliğin içine düşüyor. Şehirde karşılaştığı yalanlara başlarda şaşırıyor, lakin zamanla alışıyor. Maddiyat, hayatında merkezî bir konuma yerleşiyor. Yaşayacağı bir kaza ile evine çekiliyor. Kerim'in özüne dönüşünü ve her Mecidi filminde olduğu gibi tekâmülünü izliyoruz.
Mecit Mecidi, filmin adının 'Serçelerin Şarkısı' olmasını şu cümlelerle açıklıyor: 'Bu bir paradoks. Serçelerin sesleri çok güzel değildir, ama beraberinde çok narindirler. Benim karakterlerim de serçelere benziyor.' Peki, başroldeki kişinin adı neden Kerim? Filmdeki tiplerin isimleri ile bağdaştığına dikkat çekiyor yönetmen. Allah'ın esmasından biri olan 'Kerim' adına sahip karakter de şefkatli ve bağışlayıcı bir portre çiziyor başlangıçta. Daha sonra nefsiyle mücadelenin içine giriyor. Bu süreç de şehre gelmesiyle başlıyor. 'Modern hayat insanlara çok şey kazandırdığı gibi kaybettiriyor da. Kişilerin öz duygularını köreltiyor.' diyor Mecidi. Ona göre nefisle mücadele edildiği takdirde kayıpların önüne geçmek mümkün. Kendi değerlerine sahip çıktığı ölçüde insanın bu şartlar altında ezilmeyeceğini düşünüyor yönetmen. Filminin modernite ya da teknoloji karşıtı olmadığının da altını çiziyor.
Bütün Mecidi filmlerinde olduğu gibi Serçelerin Şarkısı'nda da tabiat adeta bir karakter gibi çıkıyor karşımıza. Kerim'in sakin ve huzurlu hayatında yeşillikler içinde bir ev görüyoruz. Onun iç dünyası karardıkça etrafındaki güzellikler de renk değiştiriyor. Şehirden eve döndüğünde kapılarının önündeki tarla yanmış oluyor mesela. Kerim'in nefsiyle mücadelesinden kurtuluşunu bir kuşu özgür bırakmasında görüyoruz. Mecit Mecidi, filmdeki devekuşunun da önemine işaret ediyor: 'Devekuşu Kerim'in kendisi, elçisi gibi. Onu bir maceraya davet ediyor. Film, devekuşu sahneleriyle başlıyor ve yine devekuşu ile bitiyor.'
'Peygamberlerin izindeyim'
Sinemasında her zaman yalın ve 'basit' bir dil kullanıyor Mecidi. Bunu sadece hikâyede değil, tekniğinde de görüyoruz. Fıtrat diline yakın bir sinema yapmak, istediği. Bunun için senaryosunda çocuklara geniş yer ayırıyor. Onların fıtratlarının henüz kirlenmemiş olması, yönetmenin tercihinde belirleyici. 'Bizim dinimiz her zaman iyiyi, ferahı görmeyi tavsiye ediyor. Bütün peygamberlerin amacı, insanlara iyiyi göstermek ve güzele yöneltmekti. Ben de bir yönetmen olarak insanları iyiye davet etmeye çalışıyorum. Peygamberlerin izinden gitmek gibi algılanabilir çabam.' diyen Mecidi, bir davet olarak tanımlıyor.
Bu davete sadece kendi ülkesinden değil, tüm dünyadan icabet edilmesi anlamlı. Mecidi'nin çalışmalarının uluslararası arenada ne derece övgü gördüğünü festivallerden aldığı ödüllere bakarak görmek mümkün. 'Serçelerin Şarkısı' da geçtiğimiz yıl Berlin Film Festivali'nde yarıştı ve başrol oyuncusu Rıza Naci 'En iyi erkek oyuncu' ödülüne layık görüldü. Yönetmenin filmleri İran'da da ilgiyle takip ediliyor. Serçelerin Şarkısı da bu alakadan nasibini almış. Gösterime gireli on gün olmuş ve kapalı gişe oynuyor. Filmin üç ay daha vizyonda kalması planlanıyor ki bu, ancak iddialı filmlere nasip oluyor İran'da. Mecidi'nin sinemasının bu derece ilgi görmesi güzele davete sadece İran değil, tüm dünyanın ihtiyacı olduğunu gösteriyor.
Zaman