Haber Merkezi / TIMETURK
1930?ların Büyük Buhranı?nın en büyük sonuçlarından biri hiç kuşkusuz Adolf Hitler ve II. Dünya Savaşı?dır. Şu an içinde bulunduğumuz küresel mali krizin yarattığı ?ümitsizlik? hissinin, Nazizm gibi radikal hareketlerin ?lokomotifi? olduğunu vurgulayan TruthDig?den Chris Hedges, Karl Polonyi?nin 1944?teki ?Büyük Dönüşüm? adlı kitabındaki ?Faşizm de sosyalizm gibi işlemeyen piyasa toplumunda kök salar? tespitinden hareketle, Amerikan toplumu ve demokrasisinin işaretlerini verdiği yıkımı ve sağcı Hıristiyan grupların yükselişini anlatan makalesini TIMETURK için tercüme ettik.
AMERİKA?NIN POLİTİK YAMYAMLIĞI
Sadece ekonomimiz değil demokrasimiz de tehlikede. Slobodan Miloseviç?i bize veren Yugoslavya?nın ekonomik erimesiydi. Adolf Hitler?i kusan Weimar Cumhuriyeti?nin çöküşüydü. Vladimir Lenin ve Bolşeviklere kapıya açan çarlık Rusya?sının yıkılışıydı. Mali yıkımlar siyasi aşırılığa götürür. Fakirleştirilmiş ve mahrum bırakılmış işçi sınıfımızda yükselen ve John McCain?in mitinglerinde göz kırpan öfke balonu, ufukta görünen tehlikeli sağcı büyük toplumsal tepkiye işaret ediyor.
Kamuoyu, yönetici sınıfımızın ihanetinin ve suiistimalinin derinliğini kavrarken, Demokrat ve Cumhuriyetçi partiler korporatif/kurumsal devletimizin ödlek araçları olarak ifşa olurken, tasarruf hesapları, kolej fonları ve emeklilik planları pul haline gelirken, işsizlik hızla tavan yaparken ve emlak değerleri yok olurken, yeniden canlanan radikal Hıristiyan sağın siyasi dirilişine hazır olmalıyız. Tüm radikal hareketlerde olduğu gibi bu kitle hareketinin lokomotifi, şahsi ve ekonomik ümitsizliktir. Artan yokluklar, yoksulluk ve çaresizlik çağında, ümitsizlik birkaç üretim fazlamızdan biri olacaktır.
1944?te yazdığı ?Büyük Dönüşüm? adlı kitabında Karl Polanyi, sözde kendi kendini düzenleyen serbest pazardan gelişen buhranları, savaşları ve totalitarizm gibi tahrip edici sonuçları sergiler. ?Faşizm de sosyalizm gibi işlemeyi reddeden piyasa toplumunda kök salar? gerçeğini tespit eder. Sıkı hükümet kontrolü olmadan bir finansal sistemin, George W. Bush?un altındaki Amerikan hükümetinin iyi bir tanımı olan Mafya kapitalizmi ve politik sistemine dönüşeceği uyarısında bulunur. Polonyi, Ronald Reagan zamanlarından bize miras kalan kendi-kendini düzenleyen piyasanın, hem toplumu hem de doğanın yıkımını garantileyen insanları ve doğal çevreyi metalara dönüştürüşünü yazar. Doğa ve insan hayatının kutsal boyutunu, paranın ötesindeki içsel değeri, artık tanımayan bir toplumun nihayetinde kolektif intihar edeceğini hatırlatır. Bu tür toplumlar ölene kadar birbirlerini yerler. Spekülatif ifratlar ve büyüyen eşitsizliğin, süreğen refahın temelini her zaman yıkacağını yazar.
Ekonomik erime gibi çevresel bir yıkımla da karşı karşıyayız. Bu, 1933?te faşist Avrupa?dan kaçıp ardından Columbia Üniversitesi?nde derse veren Polonyi?yi şaşırtmazdı. Rusya?nın kuzey sahilleri devasa miktarlarda zehirli metan gazları salınımına başladı. Uluslararası Sibirya 2008 araştırmasındaki bilim adamları sahil boyunca gördüklerini deniz dibinden okyanus yüzeyine ulaşan ?metan bacaları? olarak nitelendiriyorlar. Arktik bölgede donmuş toprakta sıkışmış metan, ortalama Arktik sıcaklığın yükselmesiyle tehlike verici oranlarda salınıyor. Metan karbon dioksitten 25 kat daha güçlü bir sera gazıdır. Milyonlarca ton salınımı küresel ısınmayı çarpıcı şekilde ivmelendirecektir.
Korporatif/kurumsal devletimizi yönetenler mali düzenlemelerle aynı azimle çevre düzenlemelerine de karşı savaştılar. Şahsi fakirleşmemizden ve ekosistemimizin fakirleşmesinden de Polonyi?nin öngördüğü gibi onlar sorumlu. Petrol, gaz ve otomobil endüstrileriyle kurumsal-yönetilen devletimizin sayesinde fosil yakıtlarına bağımlı kaldık. Türler yok oluyor. Balık stokları bitiyor. Sahillerden ve çöllerden büyük insan göçü başladı. Sıcaklıklar yükseldikçe, arzın engin parçaları yaşanamaz hale gelecek. Yüksek miktarlardaki metan gazının salınımı sürdükçe, bazı bilim adamlarının da işaret ettiği gibi insan nesli gerçekten boğularak ölecek.
Mali sistemimizi çıkarlarına göre düzenleyen ve devletimizi ele geçiren üçkağıtçı artistler ve caniler, elit ticaret okullarındaki uzmanların icat ettiği anlaşılmaz ve muğlak dille hala konuşmayı sürdürmektedir. Menkul kıymetleştirme (securitization), yapısal yatırım araçları (structured investment vehicles), deleveraging (leveraging?ın tersi, ödünç parayla yüksek daha yüksek risk ve yüksek kar karşılığında menkul kıymet alımı), kredi eksiklik takası (credit default swaps) gibi terimler kullanırlar. Tiksindirici jargonlarını bir kenara attığınızda ortaya çıkan gerçeğin kavranması zor değildir. Bankalar insanlara ve finansal kurumlara ödeyemeyecekleri kadar çok para verdi. Şimdi bu bankalar iflas edecek. Hükümet vergi verenlerin paralarını çılgınca bankalara veriyor ki tekrar borçlarını ödeyebilsinler ve yeniden para dağıtabilsinler. Bu çalışmıyor artık. Banka kredileri donmuş durumda. Bu spekülatörlerin yarattığı kayıplar devasa olduğu için hükümetin verdiği bizim paramızın yeterli olmayacağına dair uğursuz işaretler var. Eğer kredi piyasaları donmuş kalırsa, AT&T, Ford ve General Motors gibi kurumlar iflas edebilir. Aşağı doğru sarmal, özellikle Barack Obama dahil kurumsal elitimizin mortgage?larını ya da kredi kartı borçlarını ödeyemeyen aileleri kurtarmak gibi bir niyetleri olmadığından ülkede dalga dalga yayılabilir.
Lenin, kapitalist sistemi yıkmanın en iyi yolunun para birimini geçersiz kılmak olduğunu söylemişti. Eğer mali felaketimiz sürerse, toplumu düzenleyen mekanizmalara karşı yaygın bir inanç kaybı olacak. Eğer paramız değersizleşirse, hükümetimiz de değersizleşir. Büyük bir ekonomik krizde tüm standartlar ve inançlar parçalanır. Ahlaki düzen tepetaklak olur. Gangsterler, vurguncular ve spekülatörler milyonları yığarken, dürüst ve gayretliler silinip gider. Lehman Brothers CEO?su Richard Fuld?a bakın. İflas etmiş yatırım şirketinden cebine 485 milyon dolar koyarak ayrıldı. Yatırımcıları yok oldu. Ekonomik yıkım sadece ticaretin bozulması, gıda yokluğu, iflaslar ve işsizlik değildir; toplumun temellerinin sistematik dinamitlenmesidir. Bunun Yugoslavya?da olduğunu gördüm. Korkarım ki burada Birleşik Devletler?de de oluşunu seyrediyorum.
Yurtsever Yasası (Patriot Act), FISA Reform Yasası, mahkeme isteğinin (habeas corpus) askıya alınması, offshore cezai kolonilerimizdeki açık işkence kullanımı, Amerikan toprağında muhrip tugay mevzilendirilmesi, izleme kameraları denizi, Denver ve St. Paul?deki eylemcilere acımasız saldırılar geleceğimizi tayin etmek için birleşiyorlar. Amerikan demokrasisine karşı ardılanan karanlık güçler saldırmak için fırsat bekliyorlar. Ulusal bir kriz, ulusal güvenlik ve ahlaki yenilenme adı altında Anayasayı parçalamalarına izin verecek. Tüm araçlar ellerinde. Korku, kaos, yöneten elitlere karşı nefret, sol muhalif hortlağı ve terörizm demokrasimizi söndürmek için zalim yönetimi empoze etmek için kullanacaklar. Bunu yaparken Amerikan bayraklarını sallayacaklar, yurtsever sloganlar atacaklar ve Hıristiyan haçını sıkıca kavrayacaklar. Tahmin ediyorum ki Fuld, bu amaca seve seve hizmet edecek birçok korporatistten biri olacak.
Bu Amerikan tarihinde tavsifi/tanımların yapıldığı bir andır. Önümüzdeki haftalar ve aylarda, ya bu krizi dengeleyecek ve savuşturacağız ya da distopyaya (ütopyanın zıddı) düşeceğiz. Obama ve Demokratik Parti?den umudum yok. Demokratik Parti, liberal burjuva iktidarsızlığının, riyakarlığının ve kendinden memnun olmanın zavallı bir örneğidir. Satılmıştır. Sadece korporatif /kurumsal devlete bir tür protesto olduğu ve Polonyi?nin zekasına hürmeten Ralph Nader?e oy vereceğim. Umut vermek isterdim ancak gerçekçi olmak daha önemlidir. Gerçeğin üzerine inşa edilmeyen hiçbir direniş ya da etik fayda vermeyecektir. Korkarım, gerçek hiç de iyi görünmüyor.
Çeviri: Oğuz ESER