MÜSTAKİL SANAYİCİ VE İŞADAMLARI DERNEĞİ (MÜSİAD) tarafından yapılan açıklamada; ?Dünya, şu ana kadar pek görülmemiş bir finansal krizle karşı karşıyadır ve finansal sektörde yaşanan şok iflaslarla sarsılmaktadır. Süreç hızla tüketici güvenine ve reel sektöre yansımak eğilimindedir. Genelde AB piyasaları büyük bir durgunluk içindedir. Fransa ve İngiltere gibi büyük ekonomiler ise resesyona girmiş ve bu şekilde Avrupa kıtasında durgunluk ve işsizliğe ilaveten maliyet şoklu enflasyon da üst düzeye çıkmış durumdadır. Japonya?da büyüme, ivmesini kaybederken, enflasyon 27 sene sonra %7 ile tarihi bir seviyeye çıkmıştır. Krizin ana üssü olan ABD?de büyüme hızla gerilerken, işsizlik % 6, enflasyon ise %5 sınırını zorlayarak tarihi değerlere koşmaktadır. Oluşan güven erozyonu, bilgi eksikliği ve varolan bilginin de eşitsiz dağılması ve kredi sıkışıklığı nedeniyle finansal piyasalarda fiyat mekanizması etkinliğini büyük oranda kaybetmiştir.
Ülkemizde yaşanan 1994 ve 2001 krizleri sonrasında, bankacılık sektörü ve kamu maliyesinde yapılan iyileştirmeler sonucunda, makro ekonomik dengeler oldukça iyileşmiş ve özellikle bankalar BDDK kontrolünde çalışmalarına devam etmiştir. Dolayısıyla ülkemizin bu krizden etkilenmesinin ABD ve AB ülkelerine göre göreceli olarak daha düşük seviyede olacağı beklenmektedir. Hatta dikkatli bir kriz yönetimiyle Türkiye?nin krizden güçlenerek çıkması için yeterli nedeni de vardır. Bu bağlamda uzun vadeli hedefler sektirilmeden, kısa vadeli kriz yönetimi unsurları ön plana çıkmalıdır.? denildi.
Yurt dışında belirsizliğin derinleştiğine, buna bağlı olarak talep daralması yaşanacağına, bu şekilde ciroların düşmeye başlayacağına, hâlihazırda bir takım tahsilât sıkıntılarının yaşandığına ve girdi maliyetlerinin yüksek olmasının reel kesimin risk unsurunu arttırdığına dikkat çekilen açıklamanın son bölümünde reel kesime yönelik öneriler yer aldı.
İşte O Öneriler:
Günlük kararlardan kaçınılmalı: Uzun bir süre daha günlük haberlere bağlı oynaklıklar artarak devam edecek görülmektedir. Bu nedenle kararlarınızı orta vade için alın ve bunlara bağlı kalın, günlük haberler ile irrasyonel ve yanlış kararlar vermeyin.
Yasal ortam, değişen mevzuat sıkıca takip edilmeli: Yaşanan sıkıntılar nedeniyle içeride ve dışarıda mevzuat, yasalar, tedbirler sürekli değişiyor. Bunlar dikkatle takip edilmeli, herkes kendi açısından bunların gereğini yerine getirmelidir.
Satış ve büyümede muhafazakar politika dönemi: İçeride ve dışarıda satışlar yavaşlayacağından, iki yönteme ağırlık verilmeli. Bir yandan alternatif piyasalar ve yeni pazarlama yöntemleri geliştirilerek var olan talep yakalanmalıdır. Bu bağlamda son yıllarda yüzümüzü güldüren özellikle çevre ve komşu ülkelerdeki ticarete daha önem verilmelidir. Bununla beraber yavaşlayan satışlar karşısında da satış koşulları farklı hizmet destekleri ile daha cazip hale getirilmelidir. Müşteri odaklı davranışlara ağırlık verilmelidir.
Öte yandan bunlar yapılamıyorsa şirketlerin büyüme hedefleri geçici olarak sınırlanmalı, iştahlı değil, muhafazakâr davranılmalıdır. Bütçeler buna uygun olarak hazırlanmalı ya da revize edilerek yeni satış hedeflerine bağlı üretim ve maliyet hesapları yapılmalıdır.
Maliyetler kontrol edilmeli: Aşırı rekabet ve durgunluk ortamında bilhassa markalaşanların ürün yelpazesini genişleterek ve yenilikçilik yaparak fiyat rekabetinden kurtulmak bir ölçüde mümkündür. Ancak şirketlerin çoğunluğu fiyat rekabeti yapmaktadır. O halde girdi maliyetlerinin çok arttığı bir dönemde elden geldiğince maliyet düşürmeye odaklanılmalıdır. Bunun için bütün çıkış yollarının tek tek mimarisi yapılmalı ve denenmelidir. Örneğin düşük stok tutarak maliyetler azaltılabilir. Yine durgunluk zamanı ?yönetim odaklı? düşünülebilir böylece iş yapma modelleri geliştirilebilir, bunların etkinliği artırılabilir. Bu alanda kaizen (süreç ve üründe iyileştirme) yapılması muhakkak gereklidir.
Nakit ihtiyacı azaltılıp likit kalınmalı, harcamalarda tasarruf yapılmalıdır: Tahsilat sıkıntısı, ödeme takvimi ve fırsat takibi gibi üç ihtiyaç nedeniyle içinden geçtiğimiz süreçte stratejiler nakitte kalmayı ve tasarrufu elden bırakmamayı gerektiriyor. Ancak ?nakit nasıl tutulmalı? sorusuna her birey veya işletmeci kendi ihtiyaçlarına göre cevap vermeli, tasarruf araçlarını tayin etmelidir.
Mali varlıklar ve döviz kurlarındaki dalgalanmaya dikkat edilmeli: Belirsizlik ortamı sona erinceye kadar mali varlıkların fiyatlarında ve döviz kurlarında aşağı ve yukarı yönlü dalgalanma devam edeceğinden, bu risklere karşı açık pozisyonlar alınmamalıdır.
Pariteler dalgalı olduğundan aynı para biriminde işlem yapılmalı: Euro, dolar, yen ve diğer para birimleri arasında pariteler çok oynaktır. Genel eğilim doların güçlenmesi yönündedir. Yine de oynaklıklar yüksek kalmaya devam edecektir. Bu nedenle, alacak-verecekte vade ve döviz yapısı uyumuna dikkat edilmeli, elden geldiğince borç ve alacak aynı para birimi üzerinden olmalıdır.
Borçlanma ihtiyacı azaltılmalı, sermayeden yemeli: Yaşanan küresel darboğazda yerli ve yabancı kaynak kullanımına bağımlılık azaltılmalı, özellikle banka kredilerine dayalı nakit akımları gözden geçirilmelidir. Zira bankacılık sistemindeki riskler bu kaynakların kesilmesine yol açabilir. Yakın gelecekte borçlanmanın daha da zorlaşacağı, bulunanların vadelerinin kısa olacağı ve maliyetlerinin de yüksek olacağı ihtimali göz önünde bulundurulmalıdır. Keza, büyüme performansı düşeceği için borç ödemelerinde sıkışma yaşanabilecektir. Bu nedenle elden geldiğince öz sermaye geliştirilmelidir.
Bu noktada bankacılık sektörü ile reel sektörün birbirlerine destek olması gerekmektedir. Bankacılık sektörü, reel sektörün, reel sektör de bankacılık sektörünün hassasiyetlerini iyice anlamalı ve birbirlerine karşı duydukları güvenin bozulmasına müsaade etmemelidirler. TCMB da gerekli hallerde yardımını esirgemeyeceğini hissettirmelidir.
Girdi ve emtia fiyatlarındaki oynaklığa dikkat etmeli: Küresel durgunluk ortamında enerji, emtia ve gıda fiyatlarının gerileme eğilimlerinin güçlenmesi beklenebilir. Ancak yine de hammadde ve emtia fiyatlarında aşırı oynaklık devam edecektir. Maliyet hesaplarında bu oynaklıklar göz önünde bulundurulmalıdır. Satış fiyatlarını oluştururken de bu oynaklık riskleri hesaba katılmalı, vadeli işlemler yaparak girdi fiyatları, emtia ve kurlardaki oynaklıklara karşı garantiler oluşturulmalıdır.