Çocuklar kitap okuyor mu? - Abbas Güçlü
Aktif okur oranının azaldığına yönelik endişeler giderek artıyor. Gazete, dergi, kitap satışlarına bakıldığında ve dün ile kıyaslandığında bu durum çok net olarak görülebiliyor.
Televizyon ve internetin yaşamımızdaki payının her geçen gün artması ve ezbere dayalı eğitim sistemlerinin çocukları kitaptan uzaklaştırması, sadece bizim değil pek çok ülkenin sorunu.
Oysa hemen her ülkenin öncelikli hedefi, okuyan, soran, sorgulayan, sorun çözen, muhakeme gücü yüksek nesillerin yetişmesi. Ama bu basamakların daha ilkinde erozyon yaşanıyor.
Yetişkinler gibi çocuklar da kitaptan uzaklaşıyor. Zoraki aldıkları pek çok kitap raflarda kapağı açılmadan duruyor...
Önceki gün Ankara?da Geothe Enstitüsü?nde bu konu tartışıldı. Türk ve Alman çocuk kitapları yazarları bir araya geldi. Paneli Konrad Adenauer Vakfı?ndan Dirk Tröndle yönetti. Türkiye?den Gülten Dayıoğlu, Zehra İpşiroğlu, Sevim Ak, Almanya?dan da Paul Maar ve Jutta Richter katıldı. Açılışı ise Geothe Enstitüsü Müdürü Sabine Hagemann-Ünlüsoy yaptı. Türk-Alman Çocuk Kitapları Forumu?nun konu başlığı ise: Gelecek Nesiller İçin Yazmak
Önce ortaya şu sorular atıldı:
- Çocuğa bakışınız zamanla değişti mi?
- En güzel ve en üzücü çocukluk anınız nedir?
- Güncel sosyolojik tartışmaların sizdeki rolü nedir?
- Eserlerinizde hangi çocuk figürünü kendinize benzetiyorsunuz?
- Hangi figür çocuklar için örnek olabilir?
- Küçükler (6 yaş) ve büyükler (10-12 yaş) için yazarken belirleyici olan nedir?
- En çok ne okumayı seviyorsunuz?
- Çocukken ne okudunuz?
- Bir çocuğa kitap okudunuz mu? Size okundu mu?
- Resimden söze mi yoksa sözden resme mi?
- Saygı sizce nedir? Berlin?de yaşayan Necla Kelek bir yazısında saygıyı şöyle tarif eder: Almanya?da saygı, diğerini kabullenmek; Türkiye?de ise itaat etmektir.
- Sizce çocuk kitaplarında klasikler nelerdir? Çocuk kitabı yazarı klasikçisi ne hisseder?
- Ülkenizdeki okuma ve tartışma kültürü hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Çocuk kitabında değerlendirme kriterleri/kalite/standart ne olmalıdır.
Siz de bu soruları kendinize sorabilirsiniz...
Zaman kaybı mı?
Panelde ilginç açılımlar oldu. Zaman zaman tartışmalar yaşandı. Ama en çarpıcı olanı, yazarların kendi kitaplarından pasajlar okumasıydı. Keşke çocuklar da olsaydı, keşke böylesi toplantılar, Kültür Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından da gerçekleştirilseydi...
İşte toplantıdan bazı satırbaşları:
- Çocuk kitaplarının dil ve anlatımı, yaş düzeyine göre olmalıdır.
- Yazarlar olarak kendimizi sürekli geliştirmek zorundayız.
- Gorki?ye ait bir söz yazarken hep karşımda durur: Çocuklar için, sanki büyüklermiş gibi yazmalıyız. Hatta daha iyi yazmalıyız. Benim de en büyük ilkem bu.
- Bugün için kesinlikle çocuk olmak istemezdim. Ders programları o kadar yüklü ki, kendilerine hiç zamanları kalmıyor.
- Çocuk kitapları yazarları bazen, yaşayamadıkları çocukluklarını kitaplarına yansıtıyorlar.
- Babam, okumak zaman kaybı derdi.
- Çocuklarıma kitap okurken etkilendim, bu işe soyundum.
- Benim hedefim, çocuklara güzel bir öykü anlatmak. Okulda, evde zaten hep ders var.
- Almanya?da, yetişkinlere yönelik kitap satışları azalırken, çocuk kitapları artıyor.
- Endişe ve korkular, dün ve bugün olduğu gibi, ülkeden ülkeye de değişmiyor. Kıskançlık, hastalık, yaşlılık, ölüm, çocuk kitaplarında her zaman işlenen konular.
- Almanya?da geçen yıl 6 bin 400 yeni yayın çıktı. Satışları yüzde 12 arttı.
- Kitap okuyan çocuklar daha çok okuyor. Okumayanlar ise okumamaya devam ediyor.
- Güncel medyada okuma özendirilmelidir.
Özetin özeti: Okuyan bir toplum yaratma konusunda çocuk kitaplarına çok iş düşüyor. Ama sanki en zor olanı çocuklara yönelik kitap yazma. Bu konuda emeği geçenlere canı gönülden teşekkürler. Daha çok ilgi gerekiyor. Yazarak, okuyarak, okutarak...
MİLLİYET