'Terörle mücadele' adı altında bölgede insan haklarını baskı altında tutan ve özgürlükleri rafa kaldıran düzenlemeler tepki topluyor.
Radikal yazarı İsmet Berkan'ın dediği gibi son Aktütün saldırısı ile birlikte 'Kürt sorunu konusunda bildik eski havanda su dövmeler yine başladı. Irak'ın Kuzey'ini işgal edip orada tampon bölge oluşturmaktan söz edenler mi istersiniz, Kürt kimliğinin tanınması talebini 'Terör örgütünün isteklerinin yerine getirilmesi' olarak görenleri mi istersiniz, 'Biz bu mücadeleyi demokrasiyi ve insan haklarını üstün tutarak yürüteceğiz' derken aynı anda kendi hükümetinin 'demokratikleşme paketleri' ile getirilen çağdaş düzenlemeleri ortadan kaldırmaya çalışanlar mı...'
Hükümet de, 'terörle etkin mücadele' adına gerekli adımların hızla atılması konusunda kararlı. Ancak mücadelenin özgürlüklerden taviz verilmeden yürütüleceğini ısrarla vurguluyor. Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, bu konudaki tavrı 'Ne özgürlükten geri adım atarız ne güvenlikten.' sözleriyle özetlerken, bu kararlılığı Başbakan Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında 'Ülkemiz demokrasiden insan hak ve hürriyetlerinden bir tek geri adım atmadan, yürüyüşüne devam edecektir.' dedi. Erdoğan, konuşmasının devamında ise: 'Akan kanı durdurmak için yeni ne tedbir gerekirse alacağız. Ülkenin kalkınma iddiasına zincir vurmak için kullanılan taşeron örgüt, etkisiz hale getirilecek.' dedi. Bu 'güvenlik' tedbirlerinin askerin ısrarı ve daha fazla yetki talebi karşısında insan hakları ihlallerinin artmasına yol açmasından endişe ediliyor.
Bu bağlamda gündeme gelen OHAL taleplerine karşı kimi yayın organlarında yayınlanan tepkilerden bazıları:
Mehmet Altan: Askeriyenin istedikleri yapılırsa ülke jandarmalaşır. 'Hukuk varken terörle mücadele edemiyoruz' mantığı çok tehlikeli.
Selahaddin Eş Çakırgil: Askere, yeni yetkiler verilmemelidir.. Bu, askerin değil, her insanın içindeki tahakküm arzusunu daha bir azdırır.. Kendilerine verilen vazifeleri, mevcud kanunlara göre yapmayı kabullenenlemeyenler istifa ederler, ayrılırlar.. Yerine, yapacak olanlar gelir.. Ama, ellerindeki silahları yaptırım mekanizması olarak Meclis'e karşı da kullanamamalıdırlar..
Cengiz Çandar: Son saldırının 'yasal düzenleme zaafları' ile ilişkisi var mı? Elbette ki, yok. PKK, 'demokratikleşme adımları'ndan mı güç alıyor?
Ali Bayramoğlu: 'Genelkurmay Başkanlığı, 'olağanüstü hal yasasında olan bazı yetkilerin kullanılmasına izin verilsin, gözaltı süresi uzatılsın, sorguda avukat bulundurma hakkı kalksın, operasyon için validen izin alma zorunluluğu kaldırılsın' şeklindeki bir dizi taleple hükümetin kapısını çaldı. Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Hasan Iğsız, 'Mücadelenin desteklenmesi açısından bu çok önemli bir konudur. Güvenlik ihtiyaçları ile insan hakları arasında bir dengenin oluşması gerektiğine inanıyoruz' dedi?'
Söyler misiniz, Dağlıca'da, Aktütün'de yaşanan felaketlerle bu taleplerin ne ilgisi var?
İnsan hakları rejiminin daraltılması karakol baskınlarını nasıl önleyecek?
Bu ülkede en büyük askeri zaaf, olanüstü hal döneminde yaşanmadı mı?
55.000 tutuklu, binlerce şehit, yüzlerce faili meçhul cinayet, azan ve derinleşen bir Kürt tepkisi, halk tarafından daha çok sahiplenilen bir PKK?
Bunlar ne çabuk unutuldu?
İnsan bağlantı kuruyor kaçınılmaz olarak, 'her baskın bir sertleşme talebine yol açıyorsa, bu baskınlar sertlik yanlılarının işine mi yarıyor' diye?
'Şahinlerin dansı' her zaman tehlikelidir?
Ümit Fırat: 2004 Haziran'ından beri OHAL adım adım getirilmeye çalışılıyor. Yasal kılıf isteniyor. Türkiye OHAL ile iyi günlere ulaşmadı.
Necati Çetinkaya (AK Parti) (Eski OHAL Valisi): Terörle mücadelede çare OHAL değil, GAP'tır. Bu, gençlerin dağa çıkışını önleyecektir.
Mesut Değer (CHP): OHAL Kanunu önümde duruyor. Baktıkça tüylerim diken diken oluyor. Askeri ve polisiye tedbirlerle bu sorun çözülemez.
Ali Merdanoğlu (AK Parti): Demokratik adımlarla bölge halkına sahip çıkıldı. Bu çizgi riske edilmemeli. Özgürlükten de güvenlikten de taviz verilemez.
İsmail Demirkol (Şanlıurfa Sanayi Odası Başkanı): Terörle mücadele kararlarında demokrasi öncelik olsun. Terörün panzehiri yatırımdır.
Hüsnü Öndül (İHD): İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Hüsnü Öndül, Aktütün saldırısı üzerine askerlerle polislerin yeniden talep ettiği, hükümetin de olumlu karşıladığı yetkilerin varolduğu dönemi şöyle anlatıyor:
'Kan gövdeyi götürüyordu. Faili meçhul siyasal cinayetlerin işlendiği, gözaltında kayıpların olduğu, pervasızca işkencelerin yapıldığı, köylerin boşaltıldığı dönemlerdir.'
Öndül'ün kastı 1990'lar. 'Olağanüstü Hal istedikleri açık.' Temmuz 1987'de sıkıyönetimin kalkmasıyla başlayan OHAL, Kasım 2002'ye kadar sürdü.
Öndül, dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu (CMUK) değişiklikleri gündeme getirildiğindeki 'Askerin elini soğutmamak gerek' sözlerini anımsatarak şunları söylüyor:
'Yargısız infazlar, köy boşaltmalar, işkence iddialarına yanıtı buydu. Oysa tam tersine, polisin, askerin elini insan hakları hukukuyla soğutmak gerekiyor.'
Mehmet Kaya (Diyarbakır Sanayi Odası Başkanı): Demokrasiden geri adım atmadan hızla ilerlemek lazım. Terörü daha fazla demokrasi bitirir.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: 'Özgürlük ile güvenlik dengesi nasıl sağlanacak?' Dünyada bunun örnekleri var. Halkın katılacağı çözümler üretilmeli.
Prof. Dr. Baskın Oran: Adını koymadan OHAL'i getirmek istiyorlar. Bu, PKK'yı Kürtlerin tek temsilcisi yapar, Türkiye'yi AB'den uzaklaştırır.
Kezban Hatemi: İttihat ve Terakki yöntemleri bugüne kadar huzuru sağlamadı. Terörün tek devası daha fazla hukuk devletidir.
ÖZGÜRLÜK VAR MI Kİ?
Hukukçu, emekli askerî yargıç Ümit Kardaş 'bölge'de gayrimeşru bir OHAL'in zaten sürdüğünü, bunu daha da pekiştirmenin güvenlik sorununu çözmeyeceğini söyledi
Aktütün baskınının ardından Genelkurmay'ın TCK, CMK, Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu ile Terörle Mücadele Kanunu'nda istedikleri beş değişiklikten ikisi, geçen günlerde Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin tarafından açıklanmıştı. Terör suçlularının avukatsız sorgulanması, hâkim ve savcının izni olmadan arama yapma isteği tepki toplamıştı. İki hukukçu Ümit Kardaş ve Ergin Cinmen, istenen değişikleri yorumladı.
MİLİTARİZM ÇÖZEMEZ
Bölgede gayrimeşru bir OHAL'in devam ettiğini söyleyen ve Kürt sorununun çözülmeden terör sorununun çözülemeyeceğini belirten Kardaş, kolluk kuvvetlerinin isteklerinin zaten kısıtlanmış olan hak ve özgürlükleri tamamen kaldırmak anlamına geldiğini ifade etti. Kardaş, 'Korkuya ve milliyetçi militarizme dayalı güvenlik istemi demokrasiyi ve özgürlükleri dışlamakta, nihai hedefi adaletin sağlanması ve özgürlüğün güvence altına alınması olan hukuku, devletin ideolojik aygıtı haline getirmektedir. 84 yıldır militarist yöntemlerle çözülmeye çalışılan Kürt sorunu bugün de aynı yöntemlerle çözülmeye çalışılıyor.
Sınırları içindeki soruna bırakın çözüm üretmeyi, bu sorunu özgürce dahi tartışamayan Türkiye'nin askeri operasyonlarla çözebileceğini sanması tarihten de ders alınmadığını gösteriyor. Demokraside, hak ve özgürlüklerde, hukuk güvenliğinde geriye gidişlerle güvenliğin sağlanacağı kısır döngüsünde dolaşıp durmak gaflet halidir' dedi.
Bölgeden en çok oyu DTP ve AKP'nin almış olması sebebiyle iki partinin sorunun muhattabı olduğunu ve bölgede yaşayanlarla birlikte ortak projeler üreterek siyasi araç ve yöntemlerle çözüm bulunması gerektiğini söyleyen Kardaş, şunları söyledi: 'Bunun sağlanabilmesi ise, askeri vesayetin tamamen sona erdirilmesine, militarist yöntemlerden vazgeçilmesine ve özellikle ifade özgürlüğünün tam olarak gerçekleştirilmesine bağlıdır. Genelkurmay Başkanı'nın af konusunda kendisini tek yetkili irade olarak görmesi TSK'nın Kürt sorununu bloke ettiğini gösteriyor. Başta çocuklarını yitirenler olmak üzere halkın, hükümeti ve parlamentoyu diyalog ve barışa zorlaması gerekmektedir.'
BEYHUDE BİR ÇABA
Avukat Ergin Cinmen ise bu kararların Güneydoğu'da yaşanan şiddetin önüne geçmek için beyhude bir çaba olduğunu belirterek; 'Kürt sorunu bu yöntemle çözülemez, orada yaşanan olayların sosyolojik bir boyutu olmakla birlikte temel hak ve özgürlükler kısıtlanarak şiddetin önünü geçemezsiniz. Güvenlik kuvvetlerinin yaşadığı başarısızlıklara bu kararla kılıf aranmaktadır. Yasal sorun var diye OHAL şartları ile soruna hakim olunamaz' dedi. AİHM'in AB'nin mahkemesi olduğunu ifade eden Cinmen, 'Önceki düzeltmeler AİHM'in Türkiye hakkında verdiği kararlar sonrası düzenlendi. Bu kararların onaylanmasının ardından AİHM'in Türkiye hakkında yeni kararlar vermesi söz konusu olacaktır. AB'ye giriş demokratikleşme süreci ile birlikte yürür, temel hak ve özgürlüklerin yapılması, yaşanması için düzenlemeler istenir. Söz konusu kararlarla OHAL'in geri dönüşü demek AB uyum sürecinden de geri adım atmaktır' dedi.
Yeni OHAL isteğine büyük tepki
Yeni düzenlemelerle birlikte özgürlükleri kısıtlayıcı önerilerin ortaya atılması toplumun bütün kesimleri tarafından tepkiyle karşılanıyor.
18 Yıl Önce Güncellendi
2008-10-08 15:53:00
SON VİDEO HABER
Haber Ara