ALPER AKIN / Warwick Üniversitesi
Amerika Birleşik Devletleri?nde subprime mortgage crisis adıyla patlak veren finans krizi ve yatırım bankalarının ardı ardına gelen iflası, Marksist cephede gözünü Batı dünyasındaki başarısızlıklara dikmiş akbabaların pek bir işine yaradı. Peşi sıra gelen ?Kapitalizm Çöktü?, ?Artık Yeni Bir sol Gerekli?yazılarını sık sık çeşitli Türk gazetelerinde görmek mümkün.
Hemen hemen herkesin yorumu aynı; bu finansal krizin nedeni aşırı serbest bırakılmış finansal piyasalar. Akbabalara göre, bu kriz ?bırakınız yapsınlar? ekolünün artık bir sona geldiğinin göstergesi. Bundan böyle, piyasa sıkı kurallarla denetlenmeli ve devlet aktif bir şekilde ekonomide yerini almalı. Ve hatta en çok güldüğüm yorum: ?Marx yine haklı çıktı...?
Bir-iki haftadır medyada yer alan bu iddia ve çarpıtmaların sığlılığından dolayıdır ki, iş bu makale, yaşanan ekonomik kriz fırsat bilerek ?sosyalizm goygoyculuğu? yapan yazarlara cevap amacıyla kaleme alındı.
İlk öncelikle şu belirtilmelidir ki; kriz kapitalizmin değil bizatihi devletçilik ve müdahaleciliğin krizidir. Ve tekrar iddia etmekte yarar vardır ki; sıkı kurallar ile piyasaları denetlemek yerine, bilakis piyasaların devlet otoritesinden tamamen bağımsız şekilde yoluna devam etmesine olanak vermek, bu derin krizin çözümü için uygulanması gereken tek reçetedir.
ABD kapitalist mi?
Bir kere, Kapitalizm çöktü diyenlere sormak gerekir: Hangi kapitalizm çöktü? ABD?nin kapitalist bir ülke olduğunu iddia etmek, ezber jargonlara sırtını dayamış sosyalizm ?goygoyculuğu? yapmaktan başka bir şey değildir. Kapitalizm, devletin ekonomik ve siyasal gücünü sınırlandırıldığı, her türlü merkezi müdahaleden arındırılmış ve gönüllülük ilişkisine dayalı serbest ticaret sistemini öngören bir ekonomik düzendir. Şimdi soru şu; ABD?nin neresi minimal (sınırlandırılmış) ve bu devletin ekonomik sistemi ne kadar serbest?
ABD, 1929 buhranından sonra çehresini iyice değiştirdi. Roosvelt ile 29 buhranını çözmek için getirilen Yeni Düzen (New Deal) önlemleri, ilk önce 29 öncesi ABD devletini her şeye müdahale eder hale getirmiş ve 2. Dünya Savaşı sonrası, popülerleşen Keynesyen politikalarla, ABD iyice hantal bir devlet yapısına bürünmüştür. Reagan sonrası yeniden törpülenen bu devlet, Baba ve Oğul Bush dönemleri sonrası; (ne yazık ki burada sosyalizm ?goygoycularına? katılmak mecburiyetindeyim) iyice saldırgan, militarist ve emperyalist bir hüviyet ile gücünü, nüfusunu ve dolayısıyla büyüklüğünü iyiden iyiye arttırmıştır.
Piyasa müdahale istemez
Bu kadar büyük bir devletin ve yarattığı anti-özgürlükçü infiallerin kapitalizm sisteminde yeri yoktur. Ya da bir başka deyişle, kapitalizm, küçük ama etkin ve barış yanlısı bir devletten yana iken, ABD?nin tam tersi istikamette yer alması, zamanında kapitalizmin gerekliliklerini yerine getirdi diye aynı sıfata şimdi layık görülmesini gerektirmez.
Kaldı ki, ABD?nin, aşırı militarist ve anti-özgürlükçü emperyal dış politikasının bir ürünü olan Afganistan ve Irak işgallerini finanse etmek ihtiyacıyla son 5 senede para arzı artış oranlarının yüzde 50?ye varmış olması, herhalde ?Dolar çok ucuz? diyen Türk ihracatçılarının da dikkatle incelemesi gereken bir durum. ABD, Bretton Woods?un çöküşü ile birlikte, bütün dünya para birimlerini kendi para birimine endeksledi, keyfi para basımlarını arttırarak tek kutuplu dünyanın temellerini attı ve ekonomisini; bastığı bu yeşil kağıt parçalarının diğer ekonomilerce teveccüh görmesiyle beraber, iyice büyüttü. Yalnız, ABD ekonomisinde görülen bu büyümenin sürdürülebilirliği, son 5 yılda verdiği inanılmaz bütçe ve dış ticaret açıklarıyla sorgulanır oldu. Güçlenen Euro bölgesi ve yükselen pazar ekonomileri, acaba bu yeşil kağıt parçaları hakikaten bu kadar değeri hak ediyor mu diye kendi kendilerine sormaya başlayınca, ABD?nin itibarı git gide azaldı.
Dolar sinyal veriyordu
Ama bu kağıt dolarlar, bir kere piyasaya verilmişti. Ve piyasada bu kadar kağıt, hala belli bir değer sahibiyken, bu kağıtları elinde tutan bankalar, tüketicilere bol keseden ?yeşil dolarlar? dağıtınca, halk ?inefektif? şekilde değerlendirdiği bu paralarla, yeterli kazançları sağlayamadı ve bankalardan aldığı borcu geri ödeyemedi. Ödenmeyen borçlar, bankalara gider olarak yazıldı ve giderleri gelirleri aşan bankalar birer birer batmaya çalıştı. Bankalar battıkça, bu bankalara borç para veren diğer bankaların da pozisyonları tehlikeye girdi. Ve şimdi, işin daha da kötüsü, ABD?nin merkez bankası sayılabilecek FED; yeniden para basacak. Niçin, çünkü bu bankaları kurtarmak ve hatta kamulaştırmak için 700 milyar dolar gibi bir meblağa ihtiyacı olacak da ondan.
Durumu özetlemek gerekirse; ortada faiz belirleme ve para basma tekelini elinde bulunduran bir devlet; bu tekel gücü kendi çıkarlarına göre harcayan ve dünyayı daha yaşanmaz hale getiren politikacılar, uygulanan bu keyfi politikalar yüzünden yanlış yönlendirilen ekonomik aktörler ve bu ekonomik aktörlerin zararını karşılamak için kamulaştırılan bankalar ve parası gasp edilen vergi mükellefleri yani biçare halk. Şimdi tekrar sormak gerekir; yukarıdaki manzara kararların tamamen bireyler tarafından alındığı serbest ticaret yanlısı kapitalizmin mi yoksa ?sosyalizm? soslu aşırı hantal bir yapıya bürünmüş ?devlet kapitalizminin? mi eseri?
STAR - AÇIK GÖRÜŞ EKİ