Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Avcı: Anayasa Mahkemesi lağvedilmeli

Yargı, ordu ve siyaset ilişkisini değerlendiren Cumhuriyet eski Savcısı Gültekin Avcı, 'Anayasa Mahkemesi lağvedilmeli' dedi.

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-10-04 06:15:00

Avcı: Anayasa Mahkemesi lağvedilmeli

Cumhuriyet eski Savcısı Gültekin Avcı, yargı, ordu ve siyaset ilişkisini Vakit gazetesine değerlendirdi. Çarpıcı mesajlar veren Avcı, Türkiye?de yüksek yargı organlarının millete değil, devlete adalet dağıtmak istediğini ifade ederek, ?Millete dayanmayan hiçbir kamu kurumunun meşruiyetinden ve itibarından söz edilemez. Mevcut yapısıyla milli iradede bir reklam arası gibi olan Anayasa Mahkemesi tümden kaldırılmalı? dedi. Eski Savcı Gültekin Avcı ile söyleşimiz şöyle:

- Türkiye?de yargı organlarının bağımsız olduğunu düşünüyor musunuz?

Türkiye?de yargı, milletten ve milletin değerlerinden bağımsızdır ama devletten ve resmi ideoloji prangasından bağımsız değildir. Zira fevkalade bağımlı olduğu dogmalar mevcuttur. Türk yargısını prangaya vuran ve boynuna kement atan ise Kemalist ideoloji, emsalsiz ve manipülatif bir laiklik garabeti (operasyonel laiklik), millete dayanmayan bir militarist Cumhuriyet anlayışı, köksüz ve nasipsiz bir ulusalcı perspektiftir. Türk yargısının, hassaten yüksek yargının bağımsızlık taleplerindeki gayenin, esasen milletin ve demokrasinin değerlerinden bağımsızlık ve kopukluk emeli taşıdığı görülmektedir. Türkiye?de yaşanan, yargının ve adaletin intiharıdır. Bizdeki yüksek yargı, millete değil, devlete adalet dağıtmak istiyor.

- Bazı emekli asker ve yargı mensuplarının ?ulusalcı? gruplar içinde çeteleşmeye yöneldiği görülüyor. Ulusalcıların yargı içerisinde etkili olduğu konusunda neler söyleyeceksiniz?

Türk yargısının verebileceği adalet, ancak mevcut Kemalist ideoloji, mevcut laiklik ucubesi ve mevcut militarist Cumhuriyetçilik sınırlarına kadardır. Bu çizginin ilerisine geçip hakiki bir adalet savaşçılığına soyunanların akıbetleri ortada. Türkiye?de özellikle yüksek yargı, büyük ölçüde siyasi ataklar yapmaya, sınırlarını aşmaya ve ideolojik temsilciliğe soyundu. Ergenekon iddianamesi delillerinin ortaya koyduğu gerçekler de illegal derin yapılanmanın, özellikle yüksek yargı içinde yuvalandığı gerçeğini ortaya koymuştur. Dolayısıyla elbette ki, bir kısım yargı mensuplarının ulusalcı perspektife amade hareket ettikleri ve yargı faaliyetini bu şekilde manipüle ettikleri görülmektedir. Ulusalcı perspektife angaje olma eğilimi ise 28 Şubat sürecinde 200 civarında yüksek yargı mensubuna brifing verilmesinde açıkça görülmüştü. Generallerin, hâkim ve savcılara brifing verdiği bir ülkede adaletten ve demokrasiden söz etmek gülünçtür.

AKREDİTASYON, ANAYASA?YA AYKIRI

- Genelkurmay?ın akreditasyon uygulamasıyla ilgili neler söyleyeceksiniz?

Malûm; son bilgilendirme toplantısına, yöneticileri Ergenekon Terör Örgütü sanığı olan gazetelerin temsilcileri bile yine davet edilirken, Vakit, Zaman, Bugün gibi gazetelerden kimse davet edilmedi.

Toplumda ve basında ayrımcılığın bu kadar üst düzeyde temsil edildiği başka ülke var mı acaba? Bizim Genelkurmayımız ayrımcı ve dışlayıcı tavrını yıllardır kurumsallaştırmış ve bir teamül haline getirmiş durumdadır. Bu tür basın brifingleri ve toplantıları bir devlet aygıtının yaptığı kamusal faaliyettir. Akreditasyon ayrımcılığı Anayasa'ya aykırıdır. Başbakanlık, dilerse vereceği bir talimatla bu akreditasyon uygulamasını kaldırabilir. Zira Genelkurmay nihayetinde formel de olsa, Başbakan'a bağlıdır. Hele Cumhurbaşkanı, devletin başı olarak Genelkurmay'ın bu ayrımcılığını zaten tasfiye etme gücü ve yetkisine sahiptir. Ama hâlâ EMASYA protokolünün kaldırılması talimatını vermeyen siyasi iktidarın böyle bir inisiyatifi (yetkiyi) kullanabilmesi mümkün gözükmüyor.

BAŞBUĞ?UN 28 ŞUBAT AÇIKLAMALARI CİDDİ BİR VAHAMETTİR

- Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ?un, ?28 Şubat çizgisi sürüyor? ve ?TSK üzerinden siyaset yapılmasın? açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Genelkurmay bu ülkede demokratik siyasal sistemi 5 kere sabote etmiştir. Bu konuda sicili bozuk olan bir kurumun, siyasal yelpazeye ?bizim üzerimizden siyaset yapmayın? deme hak ve yetkisi bulunmamaktadır. Darbe, millete silah çekmektir. 28 Şubat ve 27 Nisan da siyasal tarihimizin kara lekelerinden ve utanç tablolarındandır. Hal böyleyken Genelkurmay Başkanı'nın 28 Şubat'ın arkasında olduğunu açıklaması, ciddi bir vahamettir. Zira 28 Şubat ve 27 Nisan müdahalelerinin TCK. 312. maddesine göre (T.C. hükümetini kısmen veya tamamen görev yapamaz hale getirmeye teşebbüs) ağır birer suç oldukları ve Savcılarca otomatik olarak soruşturulmaları gerektiği açıkça ortadadır. Benim kanaatime göre Genelkurmay Başkanı?nın 28 Şubat?ın arkasında olduğu açıklaması açıkça suç teşkil etmektedir. Genelkurmay Başkanı en azından TCK. 215. maddedeki suçu işlemiştir.

AYM, MİLLİ İRADEDE BİR REKLAM ARASI GİBİ

- Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay... Yüksek yargı organlarına ilişkin görüşlerinizi biraz daha açabilir misiniz?..

Muhtıra ve ihtilallerle devlet, milletini kaybetti. Şimdi ise yüksek yargı kurumlarının siyasete ve resmi ideolojiye angaje bildirileri ve açıklamalarıyla da millet, adaleti ve adalet duygusunu kaybetti. Adalet duygusunu kaybeden milletlerin istikbalinden bahsedilemez. Yüksek yargının bildiri yayınlamak, birilerini ikaz etmek, birilerine gözdağı vermek gibi bir görev ve yetkisi yok. Açık olan şudur ki; yüksek yargı yaptığı beyanat ve bildirilerle tarafsızlığını kaybettiğini ve siyasallaştığını ikrar etmiş oldu. Anayasa Mahkemesi ise bizdeki yapısıyla milli iradede bir reklam arası gibidir. Yapılması gereken, siyasi iktidarın Anayasa Mahkemesi'ni yeniden düşünmesidir. Ya bir kısım Avrupa ülkelerinde olduğu gibi (İngiltere, Belçika, Hollanda, Finlandiya, Lüksemburg, İsviçre?) Anayasa Mahkemesi kaldırılmalı veya Anayasa Mahkemesi'ne en azından millet iradesi yansıtılmalıdır. Yani üyelerinin parlamento tarafından seçilmesi. Zira anayasal yargı, bilimsel bir faaliyet olmayıp, siyasi bir yorum sahasıdır. Siyasi yorumu en iyi yapan ise millet iradesinin tecelligâhı olan parlamentodur.

ERGENEKON SORUŞTURMASI ÇOK ÖNEMLİ

- Ergenekon-Yargı bağlantısı hakkında çıkan iddialar var. Ergenekon?un çözülmesi, Türkiye?nin sorunlarının çözülmesine ne derecede yardımcı olacak sizce?

Soruşturmayla Ergenekon ve türevlerinin askeri bürokrasi içindeki köklü yapılanması deşifre edilebilirse, Türkiye bana göre büyük mesafeler alacaktır. Hele bu yapılanma içindeki askeri çekirdek tespit edilip alt kademeden üst kademeye kadar yargılanması ve cezalandırılması sağlanabilirse, belki 20?30 yıllık mesafeyi almış olacaktır. Tabiî şunu da unutmamak gerek. Her Ergenekoncu darbecidir ama her darbeci Ergenekoncu değildir. Ama ikisi de ciddi suçtur ve millet iki olguyu da lanetlemektedir. Savcıların bu son muvazzaflara yönelik yakalama ve gözaltı emri bugüne kadar Ergenekon?daki en önemli ve en ümit verici gelişmedir. Bu, şunu göstermektedir:

Ergenekon?da iştiraki, azmettirmesi ve bağlantısı bulunan görevdeki orgeneraller bile sivil savcılarca soruşturulabilecektir ki; yetki ve suç zaten bunu gerektirmektedir. Savcılar yetki ve sorumluluklarını iyi bildiklerini gösterdiler. Zira darbe yapmak ve darbe zemini oluşturmak veya müdahale için kaos yaratmak gibi bir askeri görev yoktur.

BAŞÖRTÜSÜ KARARI YOK HÜKMÜNDEDİR

- Anayasa Mahkemesi?nin, başörtüsü yasağının devamı yönündeki kararı çok tartışıldı. Bu karar başörtülüler için bağlayıcı bir karar mı?

Hukuk devletinde hiçbir ?gerekçe?, hukuksuzluğun tevili olamaz. Devrim konseyi ve İstiklal Mahkemesi mantalitesiyle çalışan bir jüristokratik inisiyatiften, hukuki bir gerekçe tesis etmelerini beklemek mümkün değildir. Anayasa değişikliklerinde esas denetimi mevcut değilken, Mahkeme'nin esasa girip başörtüsü meselesini Anayasa'nın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek ilk 3 hükmü arasındaki 2. maddeyle ilişkilendirmesi hukuksuzlukta bardağı taşıran son damla oldu. Menbaındaki kanun maddesini delen bir yorum içtihat değil, kanunsuzluktur. Anayasa Mahkemesi 153/2. madde gereği yeni bir uygulamaya yol açacak tasarruflarda bulunamaz. Zira Mahkeme, konuyu Anayasa'nın değiştirilmesi teklif dahi edilemez ilkeleri olan ilk 3 maddenin içine sokmuştur. Bu hukuksuz bakış açısıyla ekonomiden sosyal hayata ve siyasete kadar her konu ilk 3 maddeyle ilişkilendirilebilir. Bunun sonu yok. Zira Mahkeme'ye böyle bir yetki tanınmamıştır. Bu sebeple Anayasa Mahkemesi?nin başörtüsü kararı yok hükmündedir. Keenlemyekün. Bu itibarla bağlayıcı değildir.

- Türkiye?nin sorunları, yeni ve sivil Anayasa ile çözülebilir mi?

Milletin yarısının mümessilliğiyle hazırlanan bir Anayasa'yı, milletin çoğunluğunun asaleten onaylaması durumunda, ?uzlaşma çığırtkanlarını? rahatsız eden durum nedir? Yani TÜSİAD, Barolar Birliği, Yargıtay, YÖK?? gibi kurumlar milletin içinden gelmiyor mu, yoksa milletin üstünde mi? Bunlar ayrı bir milletin kurumları mı? Milletten başka bunlarla ayrı bir uzlaşma protokolü mü gerekiyor?.. Millete dayanmayan hiçbir kamu kurumunun meşruiyetinden ve itibarından söz edilemez. Bu Anayasa'yla demokrasi oyunu oynanamaz.

 

Kaynak: Vakit


 

Haber Ara