Dolar

34,9104

Euro

36,6001

Altın

3.007,90

Bist

10.058,63

Müslüman Saati artık işlemiyor mu?

Medyasenfoni adlı romanında sert bir medya eleştirisi yapan Fatma Karabıyık Barbarosoğlu Ahmet Haşim?in tanımladığı Müslüman Saati?nin artık işlemediğini söylüyor

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-09-22 21:27:00

Müslüman Saati artık işlemiyor mu?

Fatma Karabıyık Barbarasoğlu ile yeni romanı Medyasenfoni'yi Star'a anlattı. 

Medyasenfoni?deki sert medya eleştirisi bir roman için ağır bir görev değil mi?

?Sertlik? ve ?ağırlık? izafi kavramlar. Ağır olduğunu düşünseydim kaleme almazdım. Takip edelim ya da etmeyelim ?medya zamanı? içinde kilitli kaldığımızı düşünüyorum. Yaşadığımız şeyler yazdıklarımdan çok daha sert. Fakat yaşarken fark etmediğimiz şeyleri birden bir kitabın satırlarında karşılaşınca ?sert? buluyoruz. Neden?.. Çünkü bütün bunları geniş bir zaman içinde yaşıyoruz. Oysa okurken daha yekpare bir zaman içindeyiz. Yaşarken fark etmediklerimizi okurken idrak etme sebebimiz bu. Sanatın var olma sebebi de bu aynı zamanda.

MEDYA HERKESE ULAŞIR 

Medyanın ulaşıp bulaşamadığı bir birey fikri bir hayalden mi ibaret?

Medyanın ulaşmadığı bir birey yok. Bunu şöyle anlamak mümkün. Diyelim ki perhizkar biri var. ?Medya zamanı?na karşı tedbirini almış. Televizyon seyretmiyor, gazete okumuyor, radyo dinlemiyor, internet kullanmıyor. Ama bu kişi bile kedini medya zamanından koruyamıyor. Çünkü iletişim içinde bulunduğu insanların zamanı ?medya zamanı?. Ahmet Haşim Müslüman Saati adlı o vurucu yazısında zamanı alaturka ve alafranga olarak ayırıyordu. Medya zamanı bu ayrımı artık tamamıyla geçersiz kılıyor. Onun için 1980?lere kadar her şeye rağmen ?Müslüman saati?nin bazılarının dünyasında işlemeye devam ettiğinden bahsedebilirdik. Şimdi o saat tamamen durmuş vaziyette. Olayın vehametini görüp idrak edebildiğimizde bünye kendisini koruyucu antikorları devreye sokacak diye düşünüyorum 

Yazı ikliminizde çoğunlukla başörtülü karakterler mi yaşıyor?

Bakınız siz bile soruyu sorarken kafadan, başörtülü bir yazar başörtülüleri yazar klişesine teslimsiniz. Bu sadece sizinle sınırlı bir teslimiyet değil. Muhafazakar kesim başörtüsü meselesini bile başı açıkların daha iyi savunduğunu yazdı. Oysa yazdığım beş öykü kitabı ve üç romandaki kadın karakterlerin kimliği üzerinde durulduğunda başörtülülerin sayı olarak çok az olduğu görülür. Fazla olsa ne olur ayrıca? Bunu ?Türkiye?nin yazarı? olup da başörtülüleri kendine hiç kahraman kılmayanlara sormalısınız. Benim sanat anlayışımın temelini yaşadığım zamana ve mekana tanıklığım oluşturuyor.

BAŞKA BİR ALAN KALMADI 

Medyanın ?çirkin erkeklere eşlik eden güzel kadınları? kullanarak yarattığı empati duygusunu sonuna kadar sömürdüğünü vurguluyorsunuz. Hayatın başka alanlarında da böyle değil mi?

Hayatımızın başka alanı diye bir şey yok diyorum ben Medyasenfoni aracılığı ile. Hatırlayınız önce ekranlar ?televole kültürü?ne hapsoldu, sonra da ?televole siyaset? icat oldu. Önce ekran magazinleşti, sonra siyaset. Siyasilerin rol modelinin ?magazin ikonları? olduğu döneme girdik. Seçim kampanyalarını hatırlayın. Deniz Baykal hakkındaki en olumlu haberler vücuduna ne kadar iyi baktığı değil mi?..

Masum değiliz hiçbirimiz 

Artık ?bir kısım medya? ve diğerleri ayrımı pek yapılmıyor sanki...

Ben en başından beri hepimizin aynı gemide olduğunu söylüyorum. Gemi su alıyor ve batma tehlikesi herkes için söz konusu. 1980?lerde İslami kesim her şeyin ?Müslamanca?sını üretmeye çalışıyordu. 90?ların ortalarından itibaren her şey Müslümanlar için anlayışı hakim oldu. Bu akışa teslim olmanın başlangıcı aynı zamanda. Neden 90?ların ortalarından itibaren? Çünkü bu tarih İslami kesimin iktidar ile tanışmasının başlangıcı. İktidar olup muktedir olunamadığı fark edildikçe muktedir olanların dili, protez olarak bünyeye dahil edildi. 

Medyasenfoni örgütünün beyni ?Seyredilebilir her şeyi seyredebiliriz. Önemli olan seyirlik hale gelmemek? diyor. Bunu açar mısınız?

Gerçek iktidar ?görünmeden görünmek? diye düşünüyorum. Çünkü ?göründüğünüz? anda denetime ve gözetlenmeye açık hale geliyorsunuz. Onun için büyük gözler kendilerini asla göstermez. 

Romanınızla eleştirdiğiniz medyanın yanı sıra böylesi bir dünyanın eşit sorumlusu, hızla yozlaşan toplumlar değil midir?

Bu komplo teorilerinin toplumda uyandırdığı infiali anlatan bir cümle. Romanın esas meselesi de bu. Herkesin bir senaryosunun olduğu bir toplum hiç savaşmadan yenilmiş bir teslimiyet toplumudur. Bu sorunuza fonda bir Sezen Aksu şarkısı eşlik ediyor adeta. ?Masum değiliz hiç birimiz!? Masum olmadığımızı fark etmemiz gerekiyor.

(Star)

SON VİDEO HABER

Polis memuru, ölümüne neden olduğu gencin ailesinden af diledi

Haber Ara