Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Vakıf adama VEFA

Asaf Ataseven geride örnek alınacak kadar 'açık ve net' bir hayat bıraktı.

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-09-14 04:40:00

Vakıf adama VEFA

 

Şamil Kucur / Yeni Şafak

Ebediyete göçen Prof. Dr. Asaf Ataseven'in ardından memleketin en saygın ilim ve fikir adamları şahitlik ediyor 'Güzide insan, fedakar, vefakar ve faziletli bir insan' diyor, dürüstlüğüne, idealistliğine vurgu yapıyorsa başka söze gerek var mıdır?

ASAF ATASEVEN

1932 Gaziantep doğumlu olan Prof. Ataseven, başarılı kariyerine tıp fakültesini altı ay erken bitirerek başladı. Kendisi gibi başarılı bir doktor olan, Sabri Ülker'in kızı Gülsen Ataseven'le evlendi. Ancak evlendikten üç-dört ay sonra namaz kıldığı için doçentliği engellenen Dr. Ataseven'in maaşı kesildi. Hukuk mücadelesini sürdürürken altı yıl üniversitenin dışında kaldı. Bu sırada Vakıf Gureba Hastanesi ile tanıştı. Danıştay, haksız bir tasarruf olduğu için kararı onun lehine verince Cerrahpaşa'ya döndü. İkinci kez gittiği Vakıf Gureba'da 10 yıl başhekimlik yaptı. 1997 yılında emekli oldu. Özellikle Tıbb-ı Nebevi konusunda makaleler ve kitaplar hazırladı. Aydınlar Ocağı kurucuları arasında yer alan Ataseven'in iki evladı bulunuyor.

Tam bir vakıf insanıydı.' Bu cümleyi son yıllarda ne kadar sık söylemeye başladık farkında mısınız? Çünkü bir döneme damgasını vuran, idealleri uğruna yaşamayı şiar edinen insanları bir bir ebediyete uğurluyoruz. Prof. Dr. Asaf Ataseven de onlardan biriydi. Geçen hafta başında ömrüne yaraşır bir merasimle ahirete uğurladığımız Ataseven, kendisini tanıyan 'herkesin' iyiliğine şahitlik edeceği nadir insanlardan biriydi. Prof. Ataseven, yaşadığı ömrüyle hoş bir sada bıraksın diye hayatından küçük kesitler derledik bir de onu yakından tanıyan bilenlere sorduk. Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, Prof. Dr. Uğur Derman, Prof. Dr. Mustafa Erkal, Rasim Cinisli, hep aynı şeyi söylüyordu: 'Güzide insan, fedakar, vefakar ve faziletli bir insan'

MARMARA KUŞAĞINDANDI

Prof. Dr. Asaf Ataseven'in neden bu kadar sevildiğini anlayabilmek için biraz daha geriye gitmek gerekiyor. Ünlü Marmara Kıraathanesi'nin bir efsaneye dönüştü yıllara? Türkiye'nin ilim , fikir ve sanat hayatına damga vurmuş ne kadar isim varsa hepsinin de çayını içtiği Marmara Kıraathanesi, Asaf Ataseven'in de inanç ve fikir dünyasını şekillendiren etkenlerden biriydi. Ataseven'le aynı kıraathanenin müdavimi olan Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş. Ataseven'e şöyle şahitlik ediyor: 'Gençlerin üniversite öğrencilerinin edebi, içtimai, kültüri sanat alanında yetişmelerinde büyük tesiri olan Marmara Kıraathanesinin müdavimleri arasında Üstad Necip Fazıl, Cevat Rıfat Atillahan, Mehmet Şevket Eygi, Ziya Nur Aksun, Osman Yüksel Serdengeçti, Nurettin Topçu, Peyami Safa, Ali Fuat Başgil, Rahmi Eray, Hasan Basri Çantay, Sezai Karakoç ve daha niceleri vardı. Tek parti istibdadına karşı akademik, sosyal ve kültürel hayatta dur diyen topluluğun bir araya geldiği o güzide insanlar arasında Asaf Ağabey de vardı. 1970 ile 80 arasında yaşanan siyasi ve kültürel yoğun propaganda tesiri altında bırakılmak istenen gençlerin bu saldırılardan tesir altında kalmamaları için büyük emek sarfetti.'

ASAF ATASEVEN DEMEK GUREBA DEMEK

Nerede Prof. Dr. Ataseven'in ismi geçse Vakıf Gureba Hastanesi'nin adını da oraya yazmamak büyük bir ayıp olur. İşte Vakıf Gureba Hastanesi ile Asaf Ataseven arasında böyle bir bağ vardı. 1970'li yıllarda hizmete başladığı hastanenin her bir odasına, her bir köşesine hizmet aşkının kokusunu sindiren Ataseven, bir zamanların bu garipler yurduna 'hastaneyle mi evlendin' sorusuna muhatap olacak kadar bağlıydı. Gureba'daki yoğunluğu nedeniyle muayenehanesini de kapatan ve bir daha açmayan Ataseven, bu bağlığını eleştirenlere cevabını Yunus'tan verirdi: 'Bir hastaya vardın ise, bir yudum su verdin ise?'

GUREBA İÇİN KENDİSİNİ VAKFETTİ

Hizmet aşkının tek bir nedeni vardı, 'gariplerin ve fakirlerin hizmetinde olmak.' Bezm-i Alem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi'ne bağlılığının temelinde de bu yatıyordu. Aslında gençliğinde bir ideali vardı. Doğduğu şehir Antep'e yaz tatili için gittiğinde Devlet Hastanesi'nde üst üste yatan hastaların perişanlığını, doktorların ilgisizliğini görmüş, tıp fakültesini bitirince Antep'e gidip bir hastane kurmak için kendi kendine söz vermişti. Bu idealini 'Bir hastane kurayım; bu hastanede fakir ve zengini yanyana yatırayım; fakirin para vermediğini kimse görmesin ve bilmesin.' diye anlatırdı. Fakat Vakıf Gureba'yı incelediğinde Bezm-i Alem Valide Sultan'ın onun düşündüğünden daha fazlasını yaptığını görmesi, Asaf Hoca'nın Vakıf Gureba Hastanesi'ne bağlanması için yeterli geldi. Bezm-i Alem öyle bir tesis kurmuştu ki, fakir hasta yatıyor, tedavisini oluyor, çıkarken yolluk veriliyordu.

GURBETÇİLERİN FEDAKÂRLIĞI

Tıp fakültesini bitirdikten hemen sonra Vakıf Gureba ile tanışan, daha sonra Cerrapaşa'ya dönüp Marmara Kıraathanesi'nin hemen hemen tüm müdavimlerinin geçtiği zorlu engelleri aşıp akademik kariyerini tamamlayan Asaf Hoca, Klinik Şefi olarak döndüğü hastanenin yeni binasının bitirilmesine öncülük ederken, onun gayretini ve fedakarlığını gören hayırseverler ise hep yanındaydı.'Allah razı olsun, hayırseverler bize yardım etti. Varlıklı dost ailelerin yardımını gördük.' derdi. Özellikle gurbetçilerin yaptığı fedakarlıkları anlata anlata bitiremezdi: 'Almanya'dan 36 tır tıbbi malzeme geldi. Röntgen cihazından karyolaya kadar her şey. Bu 36 tır malzemeyi orada çalışan gurbetteki işçilerimiz hayır adına gece sırtlarında taşıyıp tıra yüklediler, sabah uykusuz iş başı yaptılar. Onları şükranla yad etmek isterim.' Asaf Hoca, 10 yıl boyunca, o kadar yoğun çalıştı ki, bu sürede senelik izin dahi kullanamadı. Prof . Dr. Asaf Ataseven, Tıbb-ı Nebevi ile de yakından ilgiliydi. Peygamberimiz'in sağlıkla ilgili tavsiyelerini, tıbbı ilgilendiren Hadis-i Şerifleri etralıca inceleyen Ataseven, hastalarını tedavi ederken bu Tıbbı Nebevi'nden de faydalanmayı asla ihmal etmedi.

EYÜP SULTAN'A KOMŞU OLMAYI KENDİSİ SEÇTİ

Prof. Dr. Asaf Ataseven, ebedi hayata kendini hazırlarken bir yandan da ölmeden önce kendisi için kabrini hazırlamıştı. Kabrinin Peygamber Efendimiz'in mihmandarı olan Eyüp Sultan'a komşu olmasını istemiş, bu nedenle Eyüp Sultan Kabristanı'ndaki ahirete hazırlık yurdunu yıllar önce hazırlamıştı. Pierre Loti Kahvesi'nin hemen yakınındaki aile kabristanındaki boş kabri, senelerce Prof. Dr. Asaf Ataseven'i bekledi. Eşi. Dr. Gülsen Ataseven'le birlikte sadece sağlık sahasında değil, sosyal alanlarda da bir çok hizmetleri olan Ataseven, İlim Yayma Cemiyeti ve İbnülemin Mahmut Kemal İnal Vakfı'nın önemli hizmetkarları arasındaydı. Meşhur tarihçi İbnülemin Mahmut Kemal İnal'e bağlılığının altında yatan sebeplerden belki de en önemlisi ise üniversitede yaşadığı mescit olayıydı. Tarihçi Dursun Gürlek'e anlattığına göre Mahmud Kemal Bey, Asaf Bey'in ricası üzerine İstanbul Üniversitesi'nde bir mescit açılması için girişimde bulunmuş ve mescitin açılmasına öncülük etmişti. İlim Yayma Cemiyeti'nde hizmet ettiği yıllarda Şehzadebaşı'ndaki İlim Yayma Yurdu'na 'İbnülemin Mahmut Kemal İnal Yüksek Tahsil Talebe Yurdu' adını verdiren de yine Asaf Ataseven oldu.

VEDAKAR, VEFAKAR VE FAZİLETLİ BİR İNSANDI

Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr Mustafa Erkal, Ataseven için şunları söylüyor: 'Her şeyden evvel vefakar fedakar kavramının içini doldurabilen faziletli bir insandı. Yere ve zamana göre konuşmazdı. Çok çile çekti. Ona hizmetlerine engel olmaya çalışanlar ne yazık ki çoğunlukla sağ görüşü savunduğunu ifade eden kişiler oldu. Asla fırıldak aydınlardan olmadı. Vakıf için, vakıf ruhunun yeniden inşaası ve hayata geçirilmesi için çok gayret sarfetti. Milli ve manevi değerlerin yaşatılması için çabaladı. Eşleri hanımefendi ve evlatları ile bu çileli ve zor idealist hayatı paylaştı. Vakıf adam olarak elveda dedi.' Prof. Dr. Uğur Derman ise Ataseven'e şöyle şahitlik ediyor: Çok dürüst, idealist ve çok gayretli bir ilim adamı olan rahmetli Asaf Ataseven, yapmayı düşündüğü bir çok projeyi gerçekleştirmek istedi ama mümkün olmadı. Gençlik yıllarından itibaren, inanç birliği içinde olduğu arkadaş toplulukları ile genç nesillere faydalı olmak için çok çaba gösterdi.

ALLAH VE MİLLET AŞKINA?

Asaf Ataseven'le 50 yıllık dostluğu olan Eski Milletvekili Rasim Cinisli ise üniversite talebeliği yıllarında tanıştıklarını ve birlikte mücadele verdiklerini anlatıyor. O yıllarda çevrelerindeki insanlarla bir hocalık bir de ağabeylik ilişkisi kurduklarını anlatan Cinisli, 'Ali Fuat Başgil, Mümtaz Turhan, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, İbrahim Kafesoğlu ve Nurettin Topçu'dan hocalarımız diye bahsederken Fethi Gemuhluoğlu, Sabahattin Zaim, Faruk Kadri Timurtaş gibi isimleri ise Asaf Ataseven'le birlikte 'ağabey'leri arasında sayıyor. Onların kendi üzerinde çok büyük emek ve hizmetleri olduğunu belirten Cinisli, şöyle devam ediyor: 'Hocalar ilimlerini ve fikirlerini gençlere aktarırlar, ağabeyler de Anadolu'dan gelen gençlerin, şehre, şehir ve üniversite hayatına uyumu için çaba sarfederken, gençlerin sıkıntılarını alırlardı. Bizleri ve ağabeylerimizi bir araya getiren ortak vicdan ve ortak milli ve manevi değerlerdi. Asaf ağabeyimiz hayatının her döneminde hizmet ve idealistliğini sürdürdü. Ama hiç bir beklenti olmadan Allah ve millet aşkına...'

DÜRÜSTLÜĞÜ BAZILARINI RAHATSIZ ETTİ

Op. Dr. Naif Özkul ise Prof. Dr. Ataseven'in ilim adamlığı, tıp adamlığı, mücadele ve hizmet adamlığının yanında en önemli özelliğini 'vakıf ve vakfiyenin önemi ve bunun idrak edilmesi ve anlaşılması, uygulanabilmesi için çalışması' olarak anlatıyor. Ataseven'in vakfiye müessesesinin yeniden tesisi için gayret ettiğini belirten Özkul, şunları söylüyor: 'Ayrıca çok dürüst ve açık sözlü ve net bir insandı. Bu bazı kişileri rahatsız ederdi. Ama o yılmadan usanmadan inandıklarını ve düşündüklerini söyledi ve yaşadı.'

 

 

Haber Ara