Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

'Kültür' ve'medeniyet' farkı

Kültür A.Ş. Genel Müdürü Nevzat Bayhan'ın Zaman'da yer alan Kültür ve Medeniyet üzerine değerlendirmesi...

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-09-14 04:13:00

'Kültür' ve'medeniyet' farkı

Bugün bu coğrafyada yaşayan bizler, kendi kültürümüze ve medeniyet göstergelerine bir kez daha bakarken, 'kültür' ve 'medeniyet' kavramlarını yerli yerine oturtmak ve bu sahih tanımlar üzerinden zihinsel çabamızı yükseltmek durumundayız. 'Muasır medeniyet' hedefinin önemi de, buradaki 'medeniyet' vurgusu bakımından önem taşımaktadır. Zira 'kültür' kavramı ithal/ihraç edilen bir şey değil ancak, bünyesinden 'âlemşümul' bir medeniyeti filizlendirebilecek mümbit bir ortamı çağrıştırmaktadır.

Tartışmalarımızın biteviye sürmesi ve asla nihayete ermemesinin temel nedenlerinden birisi, ortak 'tanım' aralıklarında uzlaşamamamız olmalı. Kavramlar üzerinden geliştirilen düşünsel becerimiz, sürekli bir 'fasit daire'nin içerisine hapsoluyor ve gelen yalancı şafaklara inat gerçek bir güneş doğduracak kadar 'hakikat'e değemiyorsak, bunun nedeni de eminim ki budur. Teğet geçtiğimiz tüm 'çözüm'ler, onar yirmişer yıllık zaman atlamaları ile daha kuvvetli gelgitler oluşturacak şekilde ufkumuzda beliriyorsa, çözümü, beynimizi başlamadan mağlup eden yanlış ya da eksik tanımlarda aramalıyız. 'Tanımlayan kazanır' mantığı çerçevesinde, bizden önce davranıp, kavramlara 'kimlik' verenler, belki de bizim bu canhıraş çabamızı gülerek seyrediyordur. Cesare Pavase, hayatı bir toplama işlemine benzetirken, bir yerde yapılan yanlışın bir toplama işleminin ardıllarında asla doğru bir sonuç getirmeyeceğini söyler. Doğru sonuca ulaşmak gayesindeysek, şöyle bir geçmişe dönmeli ve nerelerde hangi yanlış toplamaları yaptığımızı hep birlikte gözden geçirmeliyiz.

İstanbul'un 2010 Avrupa Kültür Başkentliği'ni, bizi 'kültür'ümüz ile yüzleştirecek ve bu yüzleşmeden doğacak 'enerji' ile 'medeniyet' arenasında yol almamıza katkı sağlayacak önemli bir fırsat olarak görüyorum. Bu bağlamda, İstanbul'un 2010 Avrupa Kültür Başkentliği sathı mailine girdiği günlerin, iki kavramı ister istemez yeniden gündemimize getirdiğini düşünüyorum: Kültür ve medeniyet. Yaşadığımız topraklar, hayli zengin kültürel katmanlardan oluşan ve tevarüs ettiği bu mirası çeşitli biçim ve biçemlerde hâlâ yaşatagelen bir kültürü ifade etmektedir. Ve bu coğrafyanın ana aksı, Doğu ile Batı medeniyetleri arasındaki geçişliliği vurgulaması bakımından da ayrı bir önem taşımaktadır.

Kültür ve medeniyet kavramlarını, bu bahsi geçen farklı 'tanım'lar ışığında 'kavramak' ve bu kelimelerin altını çizerek dikkat kesilip sürece olumlu bir katkı sağlamak öncelikle dilbilimcilerin ve sanatkârların ortak meselesi olmalı. Geçmiş zamanlarda, nüansları bile kimi zaman ciltler dolusu bilgiyi ihtiva etmelerine rağmen, güzelim kelimeleri cömertçe harcamada, eskitmede, eksiltmede tereddüt ve tedirginlik duyulmadı. Öğrenimle öğretimi, bilgi ile birikimi, kültür ile medeniyeti, aynı anlamı taşıyor düşüncesiyle birebirlerini yedekler konumda kullanılmaya yahut da tekrardan kaçınmak adına eşanlamlı zannedilerek edebi süsleme unsuru olarak algılanmaya başlandı. Bugün bu coğrafyada yaşayan bizler, kendi kültürümüze ve medeniyet göstergelerine bir kez daha bakarken, 'kültür' ve 'medeniyet' kavramlarını yerli yerine oturtmak ve bu sahih tanımlar üzerinden zihinsel çabamızı yükseltmek durumundayız. 'Muasır medeniyet' hedefinin önemi de, buradaki 'medeniyet' vurgusu bakımından önem taşımaktadır. Zira 'kültür' kavramı ithal/ihraç edilen bir şey değil ancak, bünyesinden 'âlemşümul' bir medeniyeti filizlendirebilecek mümbit bir ortamı çağrıştırmaktadır.

Kültür; 'küll'dür, parçalan(a)maz...

İsterseniz şimdiye değin yapılan kültür tanımlarına bir göz atalım: E. B. Taylor kültürü, 'Bilgiyi, imanı, sanatı, ahlâkı, hukuku, örf-âdeti ve insanın toplumun bir üyesi olması dolayısıyla kazandığı diğer bütün maharet ve alışkanlıkları içeren karmaşık bütün' olarak ifade ederken C. Wiesler, kültüre 'Bir topluluğun yaşama tarzı'; E. Sapir, 'Atalardan gelen maddî-manevî değerler toplamı'; R. Thurnwald, 'Bir toplulukta gelenek ve göreneklerin, davranış tarzlarından, teşkilât ve tesislerden kurulu uyumlu bütün' şeklinde bir tanım getirir. F. A. Wolf ise kültürü 'Bir millet fertlerinin iştirak hâlinde bulunduğu manevî hayat' olarak belirtir. Kültürü 'hars' kelimesi ile ifade eden Ziya Gökalp; 'Kültür (hars), bir milletin dinî, ahlâkî, hukukî, muakalevî (entelektüel), bediî (estetik), lisanî, iktisadî, fennî (teknik) hayatlarının ahenkli mecmuasıdır.' cümlesi ile açıklar.

Bu tanımların kesişim kümesinde var olduğunu düşündüğümüz muhayyel bir insanı ele alacak olur ve bu insanın o kültürü temsil ettiğini düşünürsek, bu insanın o kültürü temsil etmek noktasında hangi aidiyetlerini nazara vermesi gerektiğini nasıl algılayacağız? Bu tanımların ışığında, bu insanın 'moral' ve 'öz' değerlerinin, ait olduğu kültürü temsil noktasında öne çıktığını söyleyebiliriz. Hâsılı, kültür 'küll'dür; parçalanması, nakli, ithal edilmesi söz konusu olmayan 'asli' bir unsurdur. Bu bağlamda o milleti millet yapan fertlerin, tarihin derinliklerinden bugüne getirdikleri, ortak davranış ve duyuş kalıplarını ihtiva eder. Kültürün 'toprak' oluşunun yaşattığı ironi de bu bağlamda boşuna değildir. Çünkü 'sera' mantığı ile oluşturulan küçük adacıkların ömrünün uzun olmadığı hepimizce malum olduğuna göre, toprağın gücüne yaslanmamış hiçbir 'yaşam alanı'nın ilânihaye varlığından bahsetmek de zordur. 'Sera alanı'nda varlığını bir süreliğine sürdüren 'bitki' ya da sair 'yaşam üniteleri'nin bir süre sonra asal alanında gelişip serpildiğine de şahit olmaktayız.

Gelelim 'medeniyet' tanımlarına... Arapça, şehir anlamındaki 'Medine' kelimesinden türetilmiş olan bu kelime, şehirlilik, şehre has yaşam tarzını ifade eden bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. İlk defa Tanzimatçılar tarafından Batı'daki 'civilisation (sivilizasyon)' tabirini karşılayan bir kelime olarak Türkçeye alınmıştır. Bazı araştırmacılar da 'uygarlık' kelimesinin şehir hayatı yaşayan Uygurlardan kaynaklandığını ileri sürmektedir. Kelimenin sözlük anlamları; Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre; 'Uygarlık, bir ülkenin bir toplumun maddî ve manevî varlıklarının, fikir sanat çalışmaları ile ilgili niteliklerinin tümüdür'. Meydan Larousse'a göre ise; 'Bir memleketin veya bir toplumun düşünce ve sanat hayatı ile maddî ve manevî varlığına has niteliklerin tümü.' şeklinde tanımlanmaktadır.

Öncelikle şunu peşinen kabul etmemiz gerekir ki bütün medeniyetler kültürden doğar, yani medeniyetlerin hammaddesi kültürdür. Kentsoylu bir kavram olan 'medeniyet' aslında belirli bir kültürel 'ada'da yaşayan insanların, yaşadıkları kültüre bir miktar yabancılaşarak ürettikleri ve 'evrensel' ya da tabiri diğerle 'cihanşümul' bir alandır. Kültür ne kadar 'toprağı' ve 'kırsal'ı çağrıştırıyorsa; medeniyet de bir o kadar 'şehre' işaret eder. İkisi arasında bir kopukluk yoksa ve aksine bir devamlılık ve akış var ise medeniyetin o kültüre 'aidiyet'inden bahsedebiliriz. Aksi halde, 'medeniyet' olarak 'ithal' edilen 'görüntü' ile o görselliğin ait olduğu ya da yaşamak durumunda kaldığı 'toprak' yani 'asal alan' arasında örtülü bir çekişmeden ya da gizli bir kopuştan bahsedilebilir.

Kültür ve medeniyetin kesişim kümesi...

Kültür, bir milletin yaşamasını kolaylaştıracak olan bilgi birikimi, yaşam biçimi, davranış özelliği; medeniyet ise, bu kültürün biraz daha cisimleşmiş somutlaşmış halidir. Diğer bir yaklaşımla medeniyet, bir anlamda maddî kültürdür. Dolayısıyla toplumların, hedeflerine ulaşmak için birer araç olarak kullandıkları sosyal, hukuk ve ticarî kurallar da medeniyetin bir parçasıdır, denebilir. Kültür ile medeniyeti birbirinden ayıran; kültürün özellikle duygulardan, medeniyetin ise bilgilerden meydana gelmiş olmasıdır. Kültür, 'insan olmak hüneri', medeniyet ise işlemek, üretmek, yönetmek, görevleri daha mükemmel yapmak maharetidir.

Medeniyet, insanlık tarihinde ve yaşanan zaman içinde toplumların ve bireylerin hayattan ne anladıkları, nasıl yaşadıkları, değerleri, öncelikleri, sanat seviyesi, iyiliğe, güzele, estetiğe, yüklediği ortak anlamı ifade eder. Medeniyet, hangi dönemi ve toplumu ifade için kullanılıyorsa aynı zamanda o toplumun her bir ferdinin ruh dünyası ile ortak aklının da göstergesidir. Kısaca medeniyeti, 'milletlerarası ortak değerler seviyesine yükselen anlayış, davranış ve yaşama vasıtalarının bütünüdür' şeklinde özetleyebiliriz. Kültür, duruş itibarıyla biraz daha 'özel' medeniyet ise daha 'genel' bir noktada durur. Kültür, Batı dünyasının kullandığı 'culture' kelimesinin karşılığı medeniyet ise 'civilisation' kavramının karşılığında kullanılmaktadır. Bu ayırımın en kapsamlısını kültürü 'Hars' kelimesiyle ifade eden Ziya Gökalp, medeniyetle kültür arasındaki farkları ise şu şekilde sıralar:

Medeniyet, milletlerarası olduğu halde hars (kültür) millidir.

Medeniyet bir toplumdan başka bir topluma geçebilir fakat kültür geçemez.

Bir millet medeniyetini değiştirebilir ancak kültürünü değiştiremez.

Medeniyet usul ve akıl aracıyla elde edilir, kültür ise ilham ve sezgi ile yeşerir.

Medeniyet iktisadî, hukukî, dinî ve ahlakî fikirlerin toplamıdır. Kültür ise bedii (estetik) ve yine ahlakî, dinî duyguların toplamıdır.

Kültürü biçimlendiren duygular içten ve yürekten geldikleri için görülmeleri, incelenmeleri pek güçtür. Medeniyet ise hariçte (dışta) belirmiş kavramlardan, kurallardan kısaca birçok kurumlardan meydana gelmiş olup objektif bir gözle bakılma imkânına sahip olduğundan daha kolay araştırılabilir.

Anadolu kültürünün temsilcisi olan ve oluşturduğu 'şehir' hinterlandı ile engin bir medeniyetin temsilcisi olarak dünya arenasında boy göstermiş olan İstanbul'un 2010 Avrupa Kültür Başkentliği'ni bir de bu açıdan okumak ve bu çerçevede 'kültür' kavramının derununa dalmak gerekmektedir. Kültürün 'hammadde' olduğu bir halde, medeniyet 'mamul' olarak hayatına devam edecektir. Ancak ürünün oluşmasında, ortaya çıkmasında hammaddenin oranı ve niteliği de kuşkusuz bu tanımda önem arz etmektedir. Bu konudaki 'kavram kargaşası'nı sonlandırmak ve sürecin henüz başındayken, doğru bir 'okuma' ile 'kavram'larda yakalayacağımız 'uzlaşama'ya acil ihtiyacımız vardır. Zengin, rengin ve engin kültürü ile dünyada mutena bir noktada duran çağlara medeniyet örnekleri sunan sosyo-kültürel ve sanatsal birikimimizin, daha nice onurlu medeniyetlere kaynaklık, kaptanlık ve hamilik yapması temennisiyle..

NEVZAT BAYHAN - KÜLTÜR A.Ş. GENEL MÜDÜRÜ

 

 

Haber Ara