Hasan el-Hasan*
Ramazan nasıl oldu da çöküşe geçen bir ümmetin elinde Bedir Savaşı, Mekke?nin Fethi, Ayn Calut gibi büyük savaşların yapıldığı ve zaferlerin elde edildiği, ciddiyet ve çalışma ayından; eğlence, dans çadırları, tembellik ve atalet ayına dönüştü?
Yüzyıllar geçti, Ramazan?ı yetim, hazin, hasret içerisinde ve kırık bir halde bıraktık. Belki de bize karşı şefkatinden, duyduğu şaşkınlık ve teessür içerisinde, geçmişte yaşadığımız parlak Ramazanları, zaferleri, büyük ve mukaddes olayları tarihin kendisiyle övündüğü kitaplarda bırakarak, bembeyaz sayfalarında başımıza gelen musibetleri ve trajedileri kaydetmiyor.
Her sene tekrarlanan utanç dolu bir görüntü içerisinde boğulmuş, hayâsız yarışmalar, kalitesiz eğlenceler, ehl-i heva?nın içeride coştuğu ve her türlü fuhşiyyatın TV aracılığıyla milyonlarca insanın gözü önünde irtikâp edildiği çadırlardan oluşan birçok afeti Ramazan?a yapıştırmışken Ramazan niçin geçip gitmesin ki? Tüm bunları, Ramazan?ı teberrüken yaptıklarını zannediyorlar! Hâlbuki Âlemlerin Rabbini gazaplandırıyorlar haberleri yok!
Ey insanlar, Ramazan Kur?an-ı Kerim ayıdır! Bütün canlılar için ebedi bir mucizedir. Halkla batılın arasını ayırmak için Allah (c.c.), bu ayda Furkan?ı indirmiştir. Kitabını insanlara hikmet kaynağı, hayatlarında kendilerine yol gösterici yapsınlar diye göndermiştir. Bu kitap düşünmek, okunmak ve kiminle dost kiminle düşman olunacağına dair hükümleri ortaya çıkarmak için indirilmiştir. Gökle yeryüzünü birbirine bağlamak, insanlığa hayrın, hidayetin ve doğru yolun yönünü çizmek için gelmiştir. Hâlbuki şimdi bu kitap yaşamdan koparılmış, kendisine savaş açılmış, ağızlara pelesenk edilen ancak hayata hiçbir etkisi olmayan bir kitap haline getirilmiştir.
Ramazan fetihler ve zaferler şehridir. Büyük Bedir Savaşı buna tanıktır. Mekke?nin Fethi unutulamaz. Ramazan?ın tarihimizdeki altın sayfalarında bulunan bir olayda Müslüman bir esir kadın ?Va mutasıma? (Neredesin Ey Mutasım!) diye bağırdığında sultan koşarak onun imdadına gelmiş ve Umuriyye şehri taş taş üstünde kalmamacasına yıkılmıştı. Ardından Moğol ordularının çekirge sürüsü gibi saldırdıkları Ayn Calut Savaşı meydana gelmiş, ordusunda ?Va İslamah? (Neredesiniz Müslümanlar!) şeklindeki nidaların ardından ellerini semaya kaldıran Kutuz, ?Ey Allah?ım! Kulun Kutuz(1)?a yardım et!? demiş ve Moğol ordusunun artıklarını teker teker yok etmişti. Ama şimdi, Mescid-i Aksa, Yahudi mikropları tarafından işgal edilmiş, katillere teslim olmuş durumda, yardım istiyor ama yardım eden yok. Bağdat ise kendisine ihanet edenlerin yüzünden inim inim inliyor. İçinde kanın feyezan ettiği bir bataklık sanki. Üzerinde pisliğin, şirkin ve Allahsızlığın bayrağı dalgalanıyor. Çeçen toprakları ise başına gelenler nedeniyle kendisini satanları ve taviz verenleri Allah?a şikâyet ediyor. Sadece Rabbimiz Allah?tır dedikleri için hapishanelerde süründürülen insanları anlatmıyorum bile. Tüm bunlara bakarak, ışığın görünme anı karanlığın en çok koyulaştığı andır ilkesinden hareketle ?fecir yakındır? diyorum. Tüm bunlar kalplerimizi acıtıyor, ciğerlerimizi dağlıyor ve bizi kedere gark ediyor.
Heybet ve Celal sahibi Ramazan?da Müslümanlar, ümmeti bir araya getiren ve ümmete himmet bahşeden, Müslümanların gece abid gündüz mücahid oldukları bu ayda, en büyük başarılara imza atıyor başarılması en zor işleri başarıyorlardı. Ama şimdi, Ramazan?da hilal fitnesi her yöneticinin elinde oyuncak oldu, Müslümanları bölerek onların bir araya gelmesini önlemeye çalışıyorlar. Ciddiyet ve fedakârlık yerine, Ramazan, insanların tembellik yaptığı, gevşediği, mayıştığı yıllık tatile dönüştü. Sanki uyku ve eğlence dönemiymiş gibi Müslümanlar gündüz uyuyor, gece eğleniyorlar.
Ramazan?ın içi şeref, izzet ve onurla dolu tarihinden uzaklaştırılıyor, hükümlerin hikmetlerinden boşaltılarak sıradan bir ritüele dönüştürülüyor. Amaç, İslam?ın hayata hiçbir etkisi olmayan sadece öte dünyayla ilgilenen bir dine dönüştürülmesi. Bu da aslında, İslam?ın ahkâmından arındırılması ve delaletinin kudsiyetinden uzaklaştırılmasının İslam?ın cemaat, toplum ve devletle ilgili ahkâmına sirayet ettirilmesini bizlere açıklıyor. Mesela cihad sadece nefse ait bir olgu haline getirilmiş. Ama zalim ve kâfir düşmana karşı savaşmak, kınanan ve eleştirilen bir şey haline geldi, adına de terör dendi. Münkerin değiştirilmesi ve azgınlığın izale edilmesi ilkesi ise nefsi tehlikeye atmak olarak addedildi. İslami bir devlet kurarak hilafeti tekrar ihya ederek ümmeti korumak, dini ikame etmek ve dünyayı mamur kılmak ise hayalden ibaret bir şey olarak görülmeye başlandı. Öte yandan Batı?ya boyun eğmek, kalplerin kendisinden tiksindiği vakıaya teslim olmak, ferasetin zirvesi ve hikmetli davranışın doruk noktası sayılır oldu.
Tüm bu onurlu tarihimizi hatırladıktan sonra hâlâ geçmişte yaşadığımız parlak Ramazanlara dönme zamanı gelmedi mi? Ramazan?ı, siyasi ve medyatik sefilliğin yoğun olarak yaşandığı, iktisadi ve siyasi baskıların hayırlı işler yapmalarını engellemek için insanların tepesinde demoklesin kılıcı gibi durması yerine tevbe ve istiğfar ayı haline getirme zamanı gelmedi mi? Ramazan birlik, beraberlik, şeref, zafer ayı olsun; trajedi ve kayıplar ayı değil.
Ramazan?ı yeniden eski haline getirerek onu şeref ve izzet ayı yapma yönündeki çabalara rağmen ?ki bu kesin olacaktır- o zaman gözyaşları seller gibi akacak, insanlar tekbir getirecek, minareler tekbir, tehlil, tesbih ve dualarla dolacak, camiler cennet bahçesine, ilim merkezlerine, ilim adamlarının toplandığı yere dönüşecek, polis ve askerler atlarını, vaiz ve hatipleri tutuklamak için değil düşmanlara karşı savaşmak için sürecektir. İletişim araçları, reklâm, medya ümmeti bilinçlendiren bir araca dönüştürecek, itminan ve rıza halini yansıtan iman ruhunu yayacak, dünya nimetleri insanlığın yararı için kullanılacaktır.
Evet, Ramazan?da minareler, Müslümanların birliğinin anlamını idrak eden semboller haline gelecek, insanların yaratıcısıyla en yüce biçimiyle buluşma noktasına dönüşecek, Daru?l İslam?ın her köşesinde Tevhid bayrağı dalgalanacaktır. Çünkü Allah?a (c.c.) davet korteji; önüne çıkacak tüm engellere, tüm zulümlere ve açık savaşa rağmen yürümektedir. İman, gerçek anlamda Mümin ve Müslüman olan gençlerin nefislerinde yerleşmiş, aynı şekilde uyanış kavramı akıllarında ve kalplerinde istikrar kazanmıştır. Yeryüzünün sakinlerini mutlu etmek ve gökyüzünde meleklerin onlarla gururlanmalarını sağlayarak gözlerini İslam devletine dikerek nebevi metot üzerinde bir hilafet devletini kurmaya yemin etmişlerdir.
Ey Ramazan, seni bu şekilde görmeyi özledik. Sen de bu buluşmayı özledin. Geceyle gündüzün, duayla çalışmanın, ilimle cihad ve içtihadın insanlara fayda verdiği ve yaratıcıyı razı ettiği hayırda buluşacağı o ana kadar uzun süre bekleyeceksin. Birlikte kucaklaşacak, tarihin o efsunlu sayfalarını yeniden hatırlayacak ve belki de o onları tekrar birlikte yaşayarak yeniden gurur duyacağımız bir hayatı kucaklayacağız.
(1) Ayn Calut Savaşında ordunun başında olan Memluklu Sultanı
* İngiltere?de yaşayan Arap düşünür ve yazar.
Bu makale İslam Özkan tarafından TİMETURK için tercüme edilmiştir.