M. Hasan Uncular / TİMETURK
Benim ilk iki Ramazanım çok farklıydı ve bunların ikisini de sizlerle paylaşmak istiyorum.
Dostlarla ilk Ramazanım
İlk Ramazanım 1982 yazındaydı. Tez konum üzerinde çalışıyordum. Güz dönemi sonunda iki yıldır yaşadığım apartman dairesinden taşınıp, iki tane yatak odasının olduğu bir daireye, beş Malezyalı arkadaşımla taşınmıştım. Böylelikle ilk Ramazanım diğer Müslüman topluluklarıyla iç içe geçti ve çok farklı bir Ramazan yaşamama vesile oldu. O yaz ev arkadaşlarımdan çok şey öğrendim. Çok kitap okuyarak değil ama onların tecrübelerinden ve özellikle de cömertliklerinden çok şey öğrenmiştim.
Diğer Müslümanlarla birlikte olmanın mutluluğu
Ramazandan önce bile sabah namazını beraber kıldık, evde olduğumuz zamanlarda da akşamları beraber namaz kıldık. Beraber sahur yapıp, beraber orucumuzu açtık.
Güney Illinois'te yazlar çok sıcaktır-gün içinde yaklaşık 40°C- ama oturma odamızda klimamız vardı ve hafta içi çalıştığım ofisteki klimada sayesinde sıcaktan rahatsız olmuyordum.
Elimin altında sorularıma cevap verecek diğer Müslümanlar bulunması çok rahatlık verici bir durumdu. Orucun ikinci gününde iftara sadece birkaç saat kalmıştı ki, adet dönemimin başladığını fark ettim. Ev arkadaşım Şida, gülerek 'Kulübe sen de katıl' dedi.
Orucumu bozmam mı gerekiyor şimdi? diye sordum. Benim için bir hayal kırıklığıydı ve daha sonra tekrardan oruç tutmam gerekecekti. Ama evet, öyle yapmam gerekiyordu.
İlk önce sahurda, iftardan kalanları bitirdik. Ama bir gün Ubeyde, benim diğer ev arkadaşım, Ballı ceviz yemeğini keşfetti. Neden ve nasıl olduğunu bilmiyorum ama geleneksel bir Malezya yemeğine benzeyen bu yiyecekten her sahurda yemeye devam ettik ve 23 yıl sonra bile ne zaman tahıl ve gevrek tarzı şeyler görsem Ubeyde aklıma gelir.
Bir gün ev arkadaşlarımdan biri ertesi güne kahvaltıya Malezyalı diğer ablaları davet ettiğini söyledi. 'Sabah saat üçte misafir mi çağırıyorsunuz? diye sordum.
'Hayır, öğlenden sonraki iftar için dediler.' 'O zaman iftar deyin de ne demek istediğinizi anlayayım' dedim. 'Kahvaltı benim için sabah vaktindedir.'
Diğer yeni Müslüman olanlar ya da gayri Müslimlere bu kahvaltı ve orucun açıldığı vakit anlamında kullanılan breakfast kelimesi iyice anlatılmalıdır, yoksa sabah saat 8'de kahvaltıya davet edildiklerini zannedebilirler.
İlk Ramazan bayramı coşkusu
Ramazan bayramından birkaç gün önce neredeyse tüm günümü süslü kurabiyelerimden yaparak geçirdim. Çok işim vardı. Kurabiyelerimi ev arkadaşlarım beğenmediği zamanki hayal kırıklığımı tahmin edemezsiniz. Benim öğrendiklerime göre Malezyalılar çok sade ve az şekerli kurabiyeler tercih ediyor, bol şekerli çay içiyorlar.
Ama bugün Ramazan bayramından önce, çocuklarım ve ben bizi ziyarete gelen akrabalar için onlarca kurabiye hazırlıyoruz ama çok zaman alan o süslü kurabiyelerden değil.
O yıl sadece bir ya da iki kez Teravih namazı için camiye gittim. İmam, 20 rekât namaz kıldırınca çok yoruldum ve konsantre olmakta zorlandım.
Ama o Ramazanın sonuna yaklaştığımızda, o Ramazandan bir şeyler kazanıp kazanmadığımı sordum kendime.
Ramazanın son gecesinde yatsı namazını kılmak için camiye gittim ve namazdan sonra sessiz bir şekilde vakit geçirdim. Bu şekilde sessiz ve sakin bir şekilde vakit geçirebileceğim başka bir yer yoktu. O gün ablalardan da kimse yoktu. İmam bana 'kardeşim bu gece teravih namazı yok' dedi. 'Biliyorum ama biraz yalnız kalmak istiyorum' diye cevap verdim.
O Ramazan yeterince vakit ayırmamama rağmen, tümden mutlu bir anı oldu benim için. Bayramda diğer Müslümanlarla çok mutlu vakit geçirdik, namazlarla, ev ziyaretleriyle... Ve oruçla geçen bir ayı tamamlamanın mutluluğunu hissettim.
İkinci Ramazanımda yalnızdım
İlk Ramazanımın aksine, ikinci Ramazanım çok sıkıntılı geçti. Büyük bir şehirde tek başıma yaşıyordum ve hiç dostum yoktu. Geç saatlere kadar çalışıyordum ve akşam boş bir daireye yorgun argın gidiyordum. Evden çok uzakta olmamasına rağmen, arabam olmadığı için camiye gidemiyordum. Gece geç vakitte de otobüsle ya da yürüyerek dışarıda olmak pek güvenli olmuyordu.
Orucumu tuttum ama ilk Ramazandaki kadar kolay olmadı. Yalnız başıma sahura kalkmak hiç de hoş değildi. Oruç tutmak da daha zor gibi geliyordu. O zaman, bu zorluğun sebebi olarak düşünmüyordum ama Ramazandan altı ay önce geçirdiğim mononükleoz hastalığı bunun sebebi olabilirdi.
Tüm gün işteydim ve yüzde yüz eski sağlığım yoktu. Hastalandıktan ancak bir sene sonra kendimi iyi hissetmeye başladım.
Yaşadığım bölgede çok sayıda Müslüman olmasına rağmen yalnız bir Ramazandı benim için. Yaşa ve öğren. Kimseye tavsiye etmem.
Bayram namazına camiye gittim ama yabancı yüzler içinde kendimi yalnız hissediyordum.
İlk Ramazanımda birçok mutlu hatıram olmasına rağmen, ikinci Ramazanımla alakalı mutsuz bir ay var aklımda. Sadece hafta sonlarında bile olsa, yeni Müslüman olanlara diğer Müslümanlarla beraber Ramazanı paylaşmaları için gayret göstermelerini tavsiye ediyorum.
Diğer Müslümanlarla beraber iftar etmek topluluk bağlarını kuvvetlendirirken, beraberlik ruhunu da canlı tutuyor.
Ælfwine Mischler Müslüman olmuş bir Amerikalı. Dilbilimci ve İngilizce Öğretmeni.