Haber Merkezi / TİMETURK
Fransa?da piyasaya yeni çıkan ?Les filles voilées parlent? (Başörtülü genç kızlar konuşuyor) adlı kitap, 44 başörtüsü mağdurunun hayat hikâyesini anlatıyor. Yeni yayımlanan kitabın Fransızlar tarafından büyük ilgi gördüğü belirtildi.
Kitap, okula girmeleri yasaklanan başörtülülere kendilerini ifade etme fırsatı vermiş. İnsanlarla kendileri arasına giren konularda alan açmış, özgürlük, ilerleme ve eşitlik sloganlarının sembol haline geldiği bir dönemde medyatik saldırıya maruz kalan kadınlara kendilerini ifade etme şansı tanımış. Kendi kendini yok sayan bir demokrasi ve laiklikte zirveye ulaştığını zanneden cumhuriyette böyle şeylerin yaşanması onları ürkütüyor. Başörtüsü yasağını koyanlar ise başörtülü kızların taktıkları bir bez parçasından korkuyorlar.
Üç Yazar
Üç yazarın hayat hikâyelerinin ve yaşadıkları tecrübelerin eklenmesi kitabı daha da değerli hale getirmiş. Bu yazarlar hiçbir şekilde konu hakkında acemi değiller, başından beri hep başörtüsü sorunu içerisinde olmuşlar. Bu sorunun başörtüsü yasaklanana kadarki bütün aşamalarına aşinalar. Yasağa karşı birlikte mücadele etmiş, arkadaşlarıyla dayanışma içerisine girmişler. Bu kitap da onlar için, başörtülülerle dayanışma aracından başka bir şey değil.
Ismahane Chouder, ?Herkes için Okul? adlı bir sivil toplum kuruluşunun üyesi. Ayrıca daha önce ?Eşitlik Yanlısı Kadınlar? derneğinde üye olmuş. Ayrıca 2006 yılında ?Kadın Sorunlarının Kara Kitabı? adlı bir eserin yazımına da katkıda bulunmuş.
Malika Latrèche ise, ?Herkes için Okul? adlı derneğin aktif üyelerinden. Okullardan uzaklaştırılmış anneleri savunuyor. 2006 yılından beri ?Eşitlik Yanlısı Kadınlar? adlı derneğin başkanlığını yürütüyor.
Pierre Tevanian ise Saint Danis kentinde felsefe hocalığı yapıyor. ?Önemli Sözcükler? adlı derneğin faaliyetlerine katkıda bulunuyor. Birçok eserin sahibi olan yazarın belli başlı eserleri şunlar: ?Yabancı Düşmanı Zihinler Sözlüğü? (2002), ?Korku Bakanlığı? (2004), ?Medyatik Başörtüsü? (2005), ?Aşağılama Cumhuriyeti? (2007).
?Başörtülü Kadınlar Konuşuyor? adlı eser, önsöz ve sonsöz hariç toplam beş bölümden oluşuyor. Birinci bölüm, ?Liseler Kendi Öğrencilerini Seçtiğinde?, ikinci bölüm ?Sevilmeyen anneler?, üçüncü bölüm ?Uzaklaştırmaların 3. Aşaması?, dördüncü bölüm ?Mutfağına dön!? beşinci bölüm ?İmkânsız Vatandaş? adlarını taşıyor. Açıkça görüldüğü gibi, başlıklar içerik hakkında net fikirler veriyor. Az miktardaki kelimeleri, çok miktardaki sayfaların içeriğini anlatıyor.
Tıkanmış sözcükler
Kitabın önsözünde, konuyla ilgili bilgiye sahip olan olmayan herkesin konu hakkında bol miktarda görüş serdettiği, medya ve basın yayın organlarının her tarafı gürültüye boğarak kamuoyunu kendi istedikleri yöne kanalize ettikleri, ancak sorunun bizzat içinde yaşayan başörtülülere kimsenin dikkat etmediği, kamuoyu önünde kendisini ifade edebilmesi için söz hakkı vermediği ifade ediliyor.
Bu işle ilgilenmek üzere kurulmuş olan Stasi Komisyonu?nun bile kendilerine yokmuş gibi davrandıklarını belirterek, buraya söz hakkı olanların da olmayanların da çağırıldığını, ancak istedikleri kişileri konuşturup istediklerini susturduklarını, sorunun içinde olan kadınlara kulaklarını tıkadıklarını kaydetti.
Ismahane bu konuya ilişkin şunları söylüyor: ?Herkes bizden ve sorunlarımızdan konuşuyordu, ancak konuya bizi dâhil etmiyorlardı. Konu hakkındaki görüşlerimizi insanlara duyurmak için hiçbir araca sahip değildik.?
Bu haksız tutum karşısında yazarlar ?tıkanmış sözcükler? komedyasına bir son vermeyi ve zulme uğrayan bayanlardan bir kaçının Fransızlara seslerini duyurabilmesi için 44?ten fazla tanıklığa başvurulan bir kitap derlemeyi kararlaştırmışlar.
Kitap, suçlanan kişilere kendilerini savunma hakkını vermiş. Kitapta tanıklıklarını anlatan genç kızlar, içindekilerini döküyor, nereden gelirse gelsin kendilerine yapılan suçlamalara son derece özgüvenli bir şekilde cevap veriyor.
Çifte Korku
Bu kadınların sessizlik halinden çıkıp da konuşmaya başlamaları kolay olmamış. Sadece bir kadının itirazsız konuşmayı kabul etmesine karşın en az on kadın, sözlerinin çarpıtılacağı veya yanlış yorumlanacağı düşüncesiyle konuşmaya yanaşmamış.
Kitaba katkıda bulunan kadınların çifte korkusu bulunuyor: Birincisi, içindekileri dökmek. İkincisi ise ayrımcılık ve evhamlarla dolu bir tarihi arka plandan kaynaklanan mantıksız tepkiler.
Malika, ?Çoğu zaman korkunç endişe ve korkular ve panik ataklarla baş etmek zorunda kalıyordum. İçinde bulunduğum sıkıntıları anlatacak olsam, kurban olmaktan hoşlandığım bile söylenebilir. Konuşmazsam bu sefer de şikâyet edeceğim bir şey olmadığı zehabına kapılabilir insan.?
Kendilerine ifade etmek üzere azimle yola çıktıklarında sahip oldukları bu azmin bedelinin farkındaydılar. Ismahane, şunları söylüyor: ?İçinde bulunduğum sıkıntılardan, durumumdan ve hukuki mücadelemden bahsettiğimde şiddetli tepkilere maruz kalacağımı biliyordum. Ancak geri dönüşü yoktu. Sözün bir bedeli vardı. Ancak bu bedel, sessiz kalmamız durumunda ödeyeceğimiz bedelle karşılaştırıldığında acı olmasına rağmen daha hafifti. Sonunda ortaya çıkmaya ve sessizlik mahkûmu olmaktansa darbelere karşı tahammül etmeyi tercih ettim.?
Üzücü Tanıklıklar
Tevanian, kitapta yayınlanan tanıklıkların başörtülülere karşı tutumunu değiştirdiğini itiraf ediyor. Bu tanıklıkların bütün analiz ve ikna çabalarından daha etkili olduğunu, her başörtülü genç kızın farklı hikâyelere sahip olduğunu, bu tanıklıkların Fransız siyasetini tartışmasız bir şekilde itham altında bıraktığını düşünüyor.
Strasbourg kentinde 1 erkek kardeşi ve 5 kızkardeşiyle birlikte yaşamak zorunda kalan 14 yaşındaki Faslı Sümeyye?ninki gibi bazı tanıklıklar, tüm basitliğine rağmen son derece etkili. Annesi ev kadını babası ücretli bir çalışan olan Sümeyye, 27 yıl önce Fas?tan gelmiş bir ailenin çocuğu.
Sümeyye ?bu isim diğer katılımcılarda da olduğu gibi müstear bir isim-, Okul Disiplin Kurulu, tam mezun olacağı sırada kendisine okuldan uzaklaşma cezası verene kadar son derece çirkin aşağılamalara ve haksızlıklara maruz kalmış, kendisiyle dalga geçilmesine tahammül etmiş.
Kafasında taşıdığı şeyin başörtüsü olmadığını, şeklini, rengini ve keyfiyetini değiştirdiğini söylemesine rağmen okul müfettişlerini ikna edememiş.
Disiplin kurulundan çıkarken, kendisini bekleyen babası ona sarılarak hıçkıra hıçkıra ağlamış. Sümeyye babasını, hayatında ilk defa ağlarken gördüğünü söylüyor. Okuldan atıldıktan sonra üç sene başörtüsüyle okuyabileceği bir okul, sonra da iş aramış.
Maryan (19) ise okula özel olarak gönderilen okul müfettişinin kendisini ifade etmesine izin vermediğini belirterek, kendisine sürekli olarak ?Bana özellikle senin anlaşılabilmesi kolay olmayan bir kişi olduğun söylendi. Arkadaşlarını etkileyebilmen için başkaları seni yönlendiriyormuş. Siz robot gibi başkaları tarafından yönlendiriliyorsanız, sizinle niçin görüşelim veya konuşalım ki?? şeklinde laflar söylediğini kaydediyor.
Müna Beşşar (20), matematik hocasının kendisine imtihan günü diğer arkadaşları gibi ek hak isterse başörtüsünü çıkarması gerektiğini söylediğini, ancak kendisinin bunu kabul etmediğini, hakkından bu nedenle mahrum olduğunu söylüyor. 20 yaşındaki Sare ağladığında okul yetkilileri kendisine ?Timsah gözyaşlarını sil? ifadesini kullanmışlar.
Bin Ladin?in Çocukları
Sadece okul yetkilileri değil aynı zamanda toplumun muhtelif kesimlerinden, şirketlerden ve basın yayın organlarından şiddetli eleştiriler, sert sözler ve incitici suçlamalar gelmiş. En şiddetlisi ise eğitimlerini bitirerek iş arayan başörtülü genç kızlara söylenen ?Mutfağına dön!? sözü olmuş.
27 yaşındaki Hannan mezuniyetinin ardından iş aramaya başlamış fakat kıyafeti nedeniyle -ne kanunun çıkmasından önce ne de sonra- iş bulamamış. Bazen telefonla yaptığı görüşmelerde iş bulabildiği olmuş ama kendisini o halde görünce, diğerlerine dendiği gibi ?Başına taktığın bu örtü nedeniyle iş bulamayacaksın, mutfağına dön? denmiş. Kitapta tanıklıklarına başvurulan diğer bazı başörtülüler kendilerine ise ?Bin Ladin?in Kızları? adının takıldığını ve ?Tahran?a dönün!? dendiğini söylüyorlar.
Kitapta tanıklık yapan bütün bayanlar, incitici ve acıtıcı tecrübeler yaşadıklarını ifade ediyor. Tamamı, bu yaralayıcı görüntülerin yanında suçlayıcı ve düşmanlık dolu bakışların muhatabı olmuş. Sürekli olarak karşılaştıkları suçlama cümlesi ise ?Ülkene dön? ve ?Mutfağına dön!? ifadeleri olmuş.
Kral Çıplak!
Üç yazar da bu suçlamaların tamamen ırkçı olduğunu, başörtüsünü yasaklayan kanunu çıkartanların amaçlarının şayet dini fanatizmle mücadele, kadınların üzerindeki baskıyı kaldırmak ve dini gettolaşmanın önüne geçmek ise, asıl bu suçlamaları yapanların ırkçılıkları nedeniyle mücadele etmesi gerektiği halde, kanunu çıkaranların diğerlerinden daha saldırgan olduklarını ifade ediyor.
15 Mart 2004?te çıkan kanun, birbiriyle çelişen iki özelliğe sahip. Bir taraftan bu kanun soylu ilkeler olan din-siyaset ayrılığı ve eşitlikle insanların karşısına çıkarken diğer taraftan da ötekini reddetmek, düşmanlık ve zaten ezilmekte olan azınlığa baskıda bulunmak gibi suçların dik alasını işlediğini ifade ediyor.
Yazarlar kitaplarını Fransız toplumuna, kolayca yönlendirilmeleri konusunda yaptıkları bir uyarı ve çağrıyla noktalıyorlar. Yazarlar şunları söylüyor: ?Bu kitabı okuduktan sonra, kralın çıplak olduğu anlaşılacak, açık ve haksız çelişki ortaya çıkacak: Başörtüsünü yasaklamak ancak başörtüsü giymekte olan Fransız kadınları hakkında hiçbir şey bilmemek, önyargı ve cehaletle mümkündür.?
Sonra ekliyorlar: ?Zorlamayla başörtüsü giymeyi reddeden ve herkesin eşit olması gerektiğine inanan kadınları düşman listesine yazamayız. Laikliğin, çekincesizce laiklik kanununun kapsamına giren yetişkin ve genç kadınları tehdit ettiğini onaylamamız kolay değil.?
Çifte Mücadele
Son noktayı koymadan önce yazarlar, başörtüsü konusunda yeniden bir gözden geçirmede bulunmanın kaçınılması mümkün olmayan bir zaruret olduğunu belirtiyor. Başörtüsünün bizatihi kendisini yargılamayan ama başörtüsü takma konusunda zorlama olup olmadığını göz önünde bulunduran bir yaklaşıma ihtiyaç duyulduğunu düşünüyorlar.
Kitap boyunca tanıklıklarıyla tarihe kayıt düşen başörtülü genç kızlar, başörtüsünü zorla takmakla kanun adına bu örtünün çıkarılmasına zorlanmak arasında bir fark olmadığını, kendilerinin ikisine karşı da mücadele edeceklerini kaydediyor. Her iki durumda da, özgürlük ve eşitlik için savaşım verilecek.
Kitap sadece başörtüsü bir şekilde okula girmeleri ya da iş bulmaları engellenmiş kadınların tanıklıklarını içeren bir belge değil, aynı zamanda suçlayan, analiz eden ve uyanışa çağıran bir kitap. Kitapta haksızlığa uğramış başörtülü kadınlar Fransa?yı ya da Fransız toplumunun bir bölümünü ya da laikleri değil, sadece bu kanunu ve kanundan kaynaklanan dışlayıcı yaklaşımları suçluyor.
Yazarlar ayrıca Fransa Cumhuriyeti?nin dönüşümünü ve kara deliklerini irdeliyor. Suçlamalar ve analizlere dayanarak yazarlar, bazı tanıklıkların içerdiği öfkeye ve sözcüklerdeki güçlü ifadelere rağmen, kitabı okuyan herkesi başörtülülerin sorunlarına aktif destekte bulunmaya ve mücadelelerine katılmaya çağırıyor.
Aynı öfke ve güçlü ifadelerle Fransız toplumuna bağlı olduklarını, Fransız toplumunun yaşamına olumlu katkılarda bulunmaya hazır olduklarını ifade ederek, kendilerinin Fransızlardan daha az Fransız olmadıklarını düşünüyorlar.
Kitabın adı: Les filles voilées parlent (Başörtülü genç kızlar konuşuyor)
Yazarlar: Ismahane Chouder, Malika Latrèche, Pierre Tevanian
Sayfa: 352
Yayınevi: La Fabric-Fransa
Basım: 1. Baskı 2008