Mustafa Burak Sezer / TIMETURK
24 Ağustos Pazar günü, İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği ve Milli Türk Talebe Birliği?nin ortak çalışmasıyla yürütülen gençlik yaz kapmına katıldık. Toplantı 25 ülkeden 50 öğrencinin katılımıyla gerçekleşti. Program, Türkiye?de faaliyet gösteren STK'lara geziler ve faaliyetleri hakkında bilgilendirme, İstanbul?da tarihi ve kültürel geziler, atölye çalışmaları, katılımcı ülkeler ile ilgili tarih, coğrafya, insan hakları, kültür, demografi, eğitim, siyaset gibi bilgilendirme sunumları, sportif aktivite ve oyunlar ve konferanslardan oluşuyordu.
Projenin amacı, farklı ülkelerden gençler arasında birlik beraberlik bilincinin kuvvetlendirilmesi ve üye kuruluşlara bağlı bu gençler arasında sosyo-kültürel dayanışma ve kaynaşmanın sağlanmasına yönelik olup, bu proje ile programa katılacak olan gençlerin, kendi ülkelerinde sivil toplum hayatında daha bilinçli ve etkin rol üstlenmeleri ve ülkeler arası sağlanacak bu güçlü iletişimle sivil toplum dayanışmasının geliştirilmesi hedef alınmış. Biz de bu aktiviteye katılarak çalışmaları gözlemledik ve TİMETÜRK için İDSB Genel Sekreteri Necmi Sadıkoğlu ile bir söyleşi yaptık.
Öncelikle biraz sizi tanıyarak söyleşimize başlayalım?
Necmi Sadıkoğlu. Rizeliyim. Kimya Mühendisiyim. Ticari olarak bir boya fabrikasında yönetim kurulu başkanlığını yürütüyorum. Aşağı yukarı otuz yıldır da sivil toplum kuruluşları hakkında çalışmalar yapıyorum. 1975?li yıllarda Kültür-İktisat Derneği ile başladık, daha sonra Müsiad?da uzun süre yönetim kurulu üyeliği yaptım, sonra Müsiad adına Türkiye?nin en büyük sivil toplum örgütü Türkiye Gönüllü Teşekküllüler Vakfı?nda 6 sene başkanlık yaptım. Başkanlığım sırasında da 2005 yılında yaptığımız organizasyonla İslam Dünyası STK?lar birliğini kurduk ve 2005?yılından beri de onun genel sekreterliğini yapıyorum.
İslam Dünyası STK?lar Birliğinin kuruluş aşamasından bahsedelim isterseniz? Organizasyon 2005?te kuruldu ama bunun oluşumu nasıl oldu, ne tür saikler böyle uluslararası bir birliği oluşturmada belirleyici oldu?
Biz Türkiye Teşekküllüler Vakfında çok şeşitli projeler gerçekleştirdik, bunlardan birisi de İslam dünyasındaki sivil toplum örgütlerini n birbirini tanıması, bir araya gelmesi ve ortak projeler üretmesiydi. Fakat uzun süre böyle bir birliktelik oluşmamıştı. 2004 yılında yaptığımız çalışmalarla bu birliği oluşturmaya başladık ve ilk organizasyonumuzu 2004 yılında Uludağ?da yaptığımız istişare toplantısında gerçekleştirdik. Yurt dışından bu işin uzmanı iki tane profösör davet ederek İslam Dünyası ve STK?lar hakkında bilgi almaya çalıştık. O bilgilerin temelinde oluşturduğumuz çalışmalarla 2005 yılının 30 Nisan ve 1 Mayıs tarihleri arasında İstanbul?da,? Değişen Dünyada Yeni bir Vizyon Arayışı? adlı uluslararası bir toplantı yaptık. Bu toplantıya yaklaşık 40 ülkeden yüzün üzerinde sivil toplum temsilcisi katıldı ki bu bizim beklediğimiz bir rakam değildi. Yani biz İslam dünyasında bu kadar çok sivil toplum örgütü olabileceğini bu STK?ların yöneticilerinin bu kadar entellektüel birikimi olabileceğini tahmin etmemiştik. Bu heyecanla bir birlik kurmaya karar verdik ve İDSB?yi kurduk. Bunun merkezinin İstanbul olmasında hem fikir kaldık.
SEZER BAŞINDA İSLAM İBARESİ GEÇEN BİR METNİ ONAYLADI!
2005 yılının Aralık ayında bakanlar kurulu kararıyla İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği resmen kurulmuş oldu. Ve dönemin cumhurbaşkanı da bunu imzaladı. Bu şekilde ilk defa Türkiye?de ilk uluslararası birlik kurulmuş oldu.
Yani Ahmet Necdet Sezer buna imza atmış oldu?
Evet Ahmet Necdet Sezer başında İslam kelimesi olmasına rağmen çok şükür böyle bir oluşuma imza attı.
Bir sorun yaşadınız mı peki?
Herkes bir sorun yaşayacağımızı zannetti. Ama ben bu konuda müsterihtim çünkü Sezer?in böyle bir sivil toplum örgütüne red cevabı verebileceğini tahmin etmiyordum. Beni yanıltmadı. STK?lar birliği 20 tane yönetim kurulu üyesi olan uluslararası bir birlik. Bunların bir tanesi Türkiye?den. 19 tane de farklı ülkelerden. Bu ülkelerin demografik yapılarına göre oralardan birer tane üye aldık. Afrika?ya verdiğim önemden dolayı oradan 4 tane yönetim kurulu üyemiz var. Bilindiği gibi Türkiye 2005 yılını Afrika yılı ilan etti.
İSLAM DÜNYASI GENÇLERİ ARASINDA BULUŞMA FİKRİ
Şimdi komisyonlarınız var farklı ülkelerde. Bunların işlevselliği nedir?
Yapmış olduğumuz çalışmalarda komisyonlar ortaya çıktı. Gençlik Aile , Eğitim, İnsan Hakları, Ar-Ge, Maliye gibi komisyonlar. Mesela bu gençlik komisyonunun ilk icraatını bugün yapıyoruz. Başkanlığını Sudan yürütüyor. Her komisyonun başkanlığını bir ülke üstleniyor. Gençlik, Aile, Kadın komisyonluğunu da Sudan üstlenmiş durumda. Fakat Türkiye?de her komisyonun eş başkanları var. Tabi ülkeler çok uzak olduğu için, genel laboratuvar niteliğindeki çalışmaları yapan genel merkezin olduğu İstanbul. Burda da biz her komisyonun üyelerini topluyoruz. Her komisyona Türkiye?den STK?lar katılyıorlar ve hangi komisyonla çalışacaklarsa kendi içlerinde bir eş başkan seçiyorlar. Çalışmalar bu şekil yürütülüyor. En son konsey toplantımızı 29 Mayıs, 2 Haziran tarihleri arasında Kuveyt?de yapmıştık. Kuveyt?te İslam Dünyası gençleri arasında bir şölen yapalım diye bir proje geldi ve iki ay gibi bir sürede bugünkü buluşmayı gerçekleştirdik. 25 ülkeden yaklaşık 50 kişi geldi ve Türkiye?den de farklı STK?lardan genç arkadaşlarımız onlara eşlik ediyorlar. Buluşmanın amacı İslam dünyasında birlik ve beraberliği sağlamak. Hükümetin politikası da bu yönde biliyorsunuz. Çok çeşitlilik arzeden bir politika yönetiyor. Biz de aynı şekilde buna paralel olarak STK?lar arasındaki birlik ve beraberliğin sağlanması, farklı projeler üretilmesi, Müslümanların sesinin daha gür ve çeşitli platformlarda duyurulması için çalışmalar yapıyoruz.
2010 yılı için biliyorsunuz İstanbul kültür başkenti seçildi. Bu çerçevede herhangi bir projeniz var mı?
Biz sivil toplum örgütleri olarak aktif rol oynamayı düşünüyoruz. Ama şu anda böyle geliştirilmiş bir projemiz yok. Ama o yıla denk gelen bir yönetim kurulu toplantısını en azından İstanbul?da yaparak, bu konsepte uygun bir konuyu işleyebiliriz.
SUDAN?DA AVRUPA?DAN GELEN STK?LARIN YARDIM ADI ALTINDA MİSYONERLİK FAALİYETLERİ
2005?ten bu yana kaç tane uluslararası toplantıya imza attınız ve bunların size geri dönüşümü nasıl oluyor?
2005?ten itibaren yaptığımız her toplantı uluslararası oldu. Bir tanesini Endonezya?da gerçekleştirdik. Akabinde Malezya?ya gittik, oradaki STK?larla görüştük. Sonra bir konsey toplantımızı Sudan?da yaptık. Bu çok önemli bir toplantıydı. İlk defa Türkiye?den Hartum?a ve diğer İslam ülkelerinden sivil toplum örgütleri geldiler, ortak bir toplantı yaptılar ve bunun akabinde Darfur?a bir seyahat yapıldı. Çünkü Darfur bilindiği gibi uluslarası bir sorun olarak dünya medyasının gündeminde. Biz de gerek Türkiye?den gerek İslam dünyasından STK?lar olarak üyemiz olan Sudan?da yaşanan bu trajediyi yerinde görmek ve bunlara çözüm üretebilmek amacıyla toplantımızı Hartum?da gerçekleştirdik ve Darfur?a bir günlük seyahat yaptık. Oradaki çeşitli kampları ziyaret ettik. Ki bunlar çok büyük kamplardı. Mesela b ir kampta 4000 tane insan yaşıyordu , bunların 900 tanesi sadece çocuktu. Genellikle orda yaşayanların dörtte biri hep küçük çocuklar. Eğitime ve bakıma muhtaçlar. Çok kötü şartlarda, yabancılardan gelen yardımlarla hayatlarını devam ettirmeye çalışıyorlar. Orada, Avrupa?dan gelen STK?ların yardım amacı altında misyonerlik faaliyeti yaptıklarını gördük. Yardım etmek bahanesiyle açtıkları okullarda veya başka etkinliklerde daha ziyade kendi emellerine alet etmeye çalıştıklarını gözlemledik. Tabi biz bu trajedi konusunda çeşitli toplantılar yaptık ve hükümetimize de birtakım bilgiler verdik. Fakat neticede orda bir dram yaşanıyor. Bir kısmı soykırım yapıldığını söylüyor. İşte cencevit denilenlerin bu soykırımı gerçekleştirdiği , bunların da hükümet yanlısı olduğu söyleniyor. Ama Ömer el Beşir?n basın toplantısında izledik, o da aksi şeyler söylüyor. Bunun tamamen dış güçlerin organize ettiğini söylüyor. Ki mantıklı bir açıklama. Sudan çok potansiyeli olan bir ülke. Oldukça yüklü miktarda petrol ve doğal gazı olan ve yer altı zenginlikleri çok olan, altın, uranyum gibi değerli madenlleri olan bir ülke. Ve uzun senelerden beri Avrupa ve Amerika?nın gözü önünde birtakım işlemlere maruz kalıyor. Kuzey ve Güney bölgesi bilindiği gibi uzun süreden beri bölünmeye çalışılıyor. İç savaşlar uzun zamandan beri devim ediyor ki onlar bir noktaya gelmişken, kuzey ve güneyin belki de bir müddet sonra yapılacak olan refarandumla ayrılması da söz konusu olabilir. Darfur?da olaylar başlıyor. Darfur?da Fransa büyüklüğünde, 7 milyon insanın yaşadığı, kabilelerin müşterek yaşadığı bir yer. Orda da doğal kaynaklar, yer altı zenginlikleri oldukça fazla. Tabi bu Kuzey ve Güney meselesi gündemdeyken Darfur olayı meydana geliyor. Kabileler arası bir savaştan bahsediliyor.
Sizce özellikle Müslüman şark toplumlarında STK?ların önemi nedir? Çoğu diktatörlük, oligarşi ve monarşiyle yönetilen İslam ülkelerinde bu kuruluşlar ne kadar etkili olabiliyor?
Bizim bu birliği kurmamızın zaten amacı İslam dünyalarındaki STK?ları gün ışığına çıkarabilmek. Aynı duygularla bu işe başladık. Dediğiniz gibi bu ülkelerin yönetim tarzları farklı. Buradaki STK?ların daha ziyade yardım ve dini amaçlı olduğunu görüyoruz. Ama biraz da detaylı inceleyince değişik STK?lar karşınıza çıkıbiliyor. Bizim hedefimiz de bu ülkelerdeki STK?ların çeşitliliğini ve adedini arttırmak. Onları gelişmiş Avrupa ve Dünya ülkelerindeki gibi geliştirmek, işlevsel hale getirmek. Yaptığımız toplantılar da bu amaca hizmet ediyor. Mesela şimdi burada gençleri topladık ve yaklaşık 25 ülkeden 50 genç geldi ve bunları en az 15 tane, Türkiye?nin en saygın STK?larına bağlı gençlerle tanıştırdık.
STK?LAR EKONOMİK VE TURİSTİK GELİŞMELERDE BİRER LOKOMOTİF GÖREVİ GÖRÜYOR
Bu birliğin ve yapılan toplantıların müstakbalde Türkiye ve İslam ülkeleri arasındaki ekonomik, eğitim ve turizm gibi alanlarda getirileri ne gibi olur? Bu toplantıların meyveleri ne zaman olgunlaşmaya başlar?
Dediğim gibi ilk defa Endonezya?ya gittik. Dünyanın en kalabalık Müslüman nüfusu. Sudan?a, Etiyopya?ya, Kuveyt?e gittik. Bu gidiş gelişler, münasebetleri sürekli geliştiriyor. Aynı zamanda ticari münasebetleri de geliştiriyor. Türkiye?nin uzun zamandan beri özellikle İslam dünyası ve Afrika?da eğitim faaliyetleri var. Bu faaliyetler beraberinde ticari faaliyetleri de getiriyor. Bize bağlı olan iş adamları dernekleri var. Müsiad, Askon gibi. Bizim üyemiz olmayan ama bize yardımcı olan Tuskon gibi çok büyük iş adamları dernekleri var. Bunlar aynı şekilde ilişkileri ticari bazda geliştirip, Türkiye?nin dış ticaretinin gelişmesine yardımcı oluyorlar. Mesela İstanbul?da birinci Afrika zirvesi gerçekleşti. Bu her iki taraf için de çok önemli bir olay. Bilindiği gibi Türkiye çeşitli dış politikalar uyguluyor. Bunlardan bir tanesi Afrika politikası. Türkiye 2005 yılını Afrika yılı ilan etti. Ve o günden bu yana Afrika ülkeleriyle olan ilişkileri gelişerek devam ediyor. 2008?in Ocak ayında Adisababa?da yapılan Afrika Birliği toplantısında Türkiye?ye stratejik ortaklık verildi. Şu anda Afrika birliğiyle stratejik ortaklığı alan bir takım ülkeler var. Bazısı Avrupa Birliği ülkeleri. Ayrıca Brezilya, Japonya, Çin, Güney Kore, Latin Amerika ve Türkiye. Halbuki sırada bekleyen ülkeler var. Bunlardan bir tanesi Amerika, birisi Rusya ve İran. Bunlar henüz bu statüyü almadılar. Tabi bütün bu olaylar Türkiye?nin o ülkelerle olan ticari, ve turistik faaliyetlerini arttıracak. Tabii yapılması gereken daha çok şey var. Şu anda 53 tane Afrika ülkesi var. Bunlardan sadece 13?ünde Türkiye?nin büyükelçiliği var. Kısa zamanda tabii büyükelçilikler açılacak. Tahmin ediyorum bu ve önümüzdeki sene en az 15 tane Afrika ülkesine büyükelçilikler açılacak ve iş konseyleri kurulacak. Bu ne demektir? Türkiye?nin ticaret hacmini, turizm potansiyelini arttırmak demektir ki, 3 milyar dolardan başlayan ticaret hacmi geçen sene 15 milyar dolara ulaştı, 2011 yılında bu rakkamın 30 milyar dolara, 2012?de , sayın Tüzmen?in açıkladığına göre 50 milyar dolarlık bir ticaret hacmi gerçekleşecek inşaallah. Türkiye?nin bugün 130 milyar dolar ihracatı var. Bu ihracatın demekki en az yüzde 15, 20?isini gerçekleştirebilirse, önümüzdeki dönemde bu rakamlara çok kolay ulaşabileceğimizi düşünüyoruz. Ki bütün bunlar hep sivil toplum örgütlerinin altyapı çalışmalarının neticesi.
Yani bu tür ekonomik gelişmelerde STK?ların lokomatif görevi olduğunu söylüyorsunuz?
Tabii. Mesela eğitim, sağlık, insani yadım faaliyetleri, ülkeler arasındaki birlik, beraberlik ve yakınlaşmayı temin eden sivil toplum örgütleri. Bakın 53 ülkeden sadece 13?ünde büyükelçilik var diyorum. Daha en az 40 ülkede büyükelçiliğimiz yok. Büyükelçilik olmayan ülkelerde, sivil toplum faaliyetlerinde bulunabilirsiniz. Türkiye Cumhuriyeti de bu konuda duyarlı. En az üç tane Afrika ülkesi, Sudan, Etiyopya ve Senegal?de Tika?nın yani Türkiye İşbirliği ve Kalkınma Ajansı?nın çalışmaları var. İlerde bunlar başka ülkelerede yaygınlaştırılırsa Türkiye ile o ülkeler arasındaki bağlar çok daha kuvvetlenir. Zaten tarihsel, dinsel ve kültürel bağlarımız var. Osmanlı o ülkelerin bir çoğuyla münasebetler kurmuş. Şimdi o münasebetlerin neticesinde Türklerin oralara gitmesi ve kalıcı ilişkiler kurması daha kolay olur.
DEVLETİN GİTMEDİĞİ YERE STK?LAR GİDİYOR
Yani devlet gitmezse biz gideriz, biz tanıtırız diyorsunuz?
Aynı şekilde. Zaten devletin gitmediği birçok Afrika ülkesinde, şu anda sivil toplum örgütlerinin faaliyetleri var. Devletin yapacağı da bu ülkelere en azından büyükelçilikler açarak, en azından o ülkelerle siyasi gelişmeleri temin etmek. Mesela bu sene 7 Ekim?de Birleşmiş Milletler, Güvenlik Konseyi oylaması var. Konseyin 5 asil 10 tane de geçici üyesi var. Bu geçici üyelerden bir tanesi de Türkiye olacak 2009-2010 yılı için. Türkiye 2003 yılında buna müracaat etti. Burdaki oy sayısı da 129 diye tahmin ediyorum. Şimdi Afrika ülkelerinden de 50 tane oy olduğunu düşünürsek, demek ki Afrika Birliğiyle yapılacak bu münasabetler bize en az 50 oy, olmazsa 40 tane oy getirir ve Türkiye?nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyesi olmasını kolaylaştırır.
Eğitim, danışmanlık ve burs gibi alanlarda çalışmalarınız var mı?
Endonezya?dan Saraybosna?daki uluslararası üniversiteye öğrenci getirdik. İnşallah bunu geliştireceğiz. Türkiye?den bunu biz direk yapmıyoruz ama bize bağlı üyeleri yönlendiriyoruz. Birçok üye kuruluşumuz Afrika?dan, Asya Pasifik?ten ve İslam ülkelerinden talebe getirerek burda okutuyorlar. Nasıl burada başörtüsü sorunuyla okuyamayan kardeşlerimizi yurt dışına gönderip okutuyorlarsa, gene böyle geri kalmış fakir ülkelerdeki kabiliyetli öğrenciler de Türkiye?ye gelerek burslar sayesinde kaliteli üniversitelerde okutuluyorlar.