Ünlü amigo ?Kendini yeryüzünde yalnız hissediyorsun, biliyorsun ki orada Beşiktaş var... O benim beynimde, ruhumda... Biliyorum ki beni hiçbir zaman satmayacak. Bu, hayata tutunmanın başka bir hali? diyor
İnönü Stadı?na gidenler bilir... Çarşı, Türkiye?nin bütün seslerini içinde barındırır. Sağcısı, solcusu, Ermeni?si, Yahudi?si, zengini, fakiri, öğrencisi, esnafı orada tek bir sestir. Bir bakarsınız 35 bin kişi 140 bin kişilik ses çıkararak desibel rekoru kırar, bir bakarsınız İşçi Bayramı?nda Çarşı yazısıyla saflardadır. Türkiye ve dünyanın bütün sorunlarına karşı duyarlıdır. Gün gelir hepsi zenci olur, çünkü ırkçılığa karşıdır. Gün gelir kendilerine karşı olur...
1982?de kurulan Çarşı taraftar grubu 27 Mayıs 2008?de varlığını sona erdirme kararı aldı. 21 Ağustos?ta ise ?Alem biter, ortam biter Çarşı bitmez? diyerek Çarşı ve tezahüratlarının devam edeceğini duyurdu. Kuşkusuz Çarşı denilince akla bir isim geliyor: Alen Markaryan. Beşiktaş?ın amigosu Alen ile hayatını ve geri dönen Çarşı?yı konuştuk...
Çocukluğunuza dair neler hatırlıyorsunuz?
Kurtuluş?ta doğdum ve büyüdüm ben. 10 yaşından sonra Üsküdar?a taşındık. Maçka Parkı?nda babamla top oynadığımız, Kurtuluş?ta yoluma kaybettiğim ve kaybolduğum ve babamın hep Beşiktaş muhabbetleri aklıma geliyor çocukluğumu düşününce...
Nasıl bir babaydı sizinki?
Terziydi. Yüklüce bir miras kaldıktan sonra iki farklı dönem yaşadı. Sıkı bir Beşiktaşlıydı. Eski İstanbul beyefendisiydi. Beşiktaş?ı dolu dolu yaşadı. Numaralı tribünün önünde fırın kapatırlarmış onlar. Lahmacunlar, pideler dağıtılırmış maç zamanı...
Sizi maçlara götürmesi kadar normal bir şey yoktu sanırım.
Babamın omzunda çok maç seyrettim. Dört yaşındayım daha. Bir Beşiktaş-Vefa maçı vardı hiç unutmuyorum.. Açık?tayız, Beşiktaş bir gol yedi. Ben babamın yüzüne baktım, ?Hani galip gelecektik?? dercesine... ?Sen merak etme, şimdi üç tane atar bizimkiler? dedi. Maçı Beşiktaş 3-1 aldı. Bir keresinde üç dakika içinde üç gol yemiştik. O maçta babamla birlikte radyoyu fırlattığımızı hatırlıyorum. Babam Beşiktaş?la hayata tutunmaya çalışıyordu sanki...
İnternetteki forumlarda Beşiktaş?ı tutmanın yüzlerce nedenlerinden biri olarak gösteriliyorsunuz...
Alen dün Alen olmadı. Ben dün gelip amigoyum demedim. 1979?dan bu yana flamaları koşturduğumuz, sırtımızda davulları taşıdığımız bir dönemden geliyorum. Bunları yaparken bizim abi dediğimiz adamların çocukları şimdi bana abi diyor. Anadolu?da bana inanılmaz davranılıyor. Alacak adam beni, ciğerinin içine sokacak, öyle bir sevgi... Ama arkadaşlara saygısızlık yapmayalım... Sadece ben yokum ortada. Tribün olgusu varsa, bunu yaşatıyorsak gurur duyarım. Kapalının çok sesliliği, tribünlere gelindiğinde o tek seslilik hali hiçbir tribünde yok. Herkes oraya geliyor ve tek bir ruh oluyor.
Dünyanın hiçbir yerinde bir taraftar grubu, takımın önüne geçmiş değil. Çarşı?nın zaman zaman Beşiktaş?ın önüne geçtiği söyleniyor. Buna katılıyor musunuz?
?Alen ve arkadaşları bir şey yapıyorlarsa doğru yapıyor? demeleri boş değil. Çatlak sesler çıkmıyor çünkü Çarşı farklı hava koşullarından, değişik iklimlerden geçti. Çarşı tamamen tribün oluşumudur ve Beşiktaş?ı desteklemekle yükümlüdür dedik. Bir mantık ortaya attık ve bunda direttik. Ahmet Arif?in şiirinde geçen ?Boş yanım hançer yalım? diye bir dize var. Terlemiştir, paslanmıştır ama hep orada durur. Zor anında çıkarırsın onu. Çarşı, insanların boş yalımında duran bir nesneymiş gibi durdu hep. Birçok mecrada söz hakkı doğru. Elbette Çarşı bir ruhtur ama hiçbir ruh bedensiz olmaz. Bedensiz olursa tuz ruhu olur zaten. İnsanlar bir şeyi kaçırıyor, Beşiktaş yoksa Çarşı da yok. Beşiktaş varsa Çarşı olmayabilir. Çünkü milyonlara hitap eden bir camia, dünyanın önde gelen kulüplerinden biri.
ÇARŞI BAZILARI İÇİN OYUNCAK
Çarşı?nın kapatma kararını alarak Kartal?ın kolunu, kanadını kırmış olmayacak mıydınız?
Amacımız herkesin dilinde olan bir tribünü bizden sonraki nesle bırakmaktı. Ancak ortada kırgınlık, kızgınlık, darılmışlık vardı.
Kime ve neden kırıldınız, Beşiktaş yönetimine mi?
Hayır, içsel bir olay bu. Yönetimin bu konularla alakası yoktu. Sen bir emek veriyorsun, istiyorsun ki kışını yaşamışım baharını da yaşayalım... Gelecek nesle cennetimsi bir bahçeye bırakalım... İnternet üzerinden çok karalamalar yapıldı hakkımızda. Klavyenin başına geçen herkes istediklerini yazdı. Alakamız olmayan işlerin başrol oyuncuları olduk. Çarşı bir oyuncaktı bazıları için. İnsanlar bu oyuncağın kaybolmasını istemiyordu. Oyuncağı iyi zamanlarda da oynarsın kötü zamanlarda da... Kızdığında duvara atarsın, yatarken sarılırsın ona... Çarşı?nın böyle olduğunu hissettik. Alen?in herkesi hesap vermek zorunda olduğunu düşündü bazıları. Ben hesap vermek zorunda değilim. Sır denen bir olay var, bir kişi bilmek zorunda. Doğruyu anlatamıyorsun çünkü bir sırrı paylaşıyorsun. Ne olacak? En güzeli diyorsun, şapkamı alır giderim...
Çarşı?nın kapatılma kararından sonraki süreçte Çarşı?sız nasıl bir yaşam vardı?
Bir daha olmasın dediğim bir süreçti. Kavram kargaşası yaşadık. Bir yanımız dönmemiz lazım, diğer yanımız olmuş bitmiş geriye bakma diyordu. Ben kötü mü yaptım iyi mi yaptım dediğim çok oldu. Çok çok düşündük... İnsanlar arıyordu, ağlıyordu, mesaj atıyorlardı...
KAPATALIM DEMEMİŞTİK
Geri dönmenizde tam olarak ne etkili oldu?
Grup olarak karar alıyorsun. Kapatalım diye bir şey söylememiştik. Geri çekilip dinlenelim demiştik zaten. 11 kişi negatif 9 kişi pozitif kullanmışsa oyunu, sen ister istemez o konuşmayı yapıyorsun.
Siz istememiş miydiniz Çarşı?nın kapanmasını?
Şimdi bunları konuşmanın bir anlamı yok. Ama mantık olarak böyle olmaması lazımdı diyebilirim. Daha net bir sürece girilmeliydi. Her işte bir hayır vardır. Demek ki böyle olması gerekiyordu.
Beşiktaş?a dair en çok neyi özlediniz?
Ben 6 ay cezalıydım zaten. Tribünde olmayı hakikaten özledim. ?Kartal Gol Gol? sloganını özledim. Her ne kadar takıma o seslerin baskı yaptığı düşünülse de asi bir tezahüratlar. Ciğerindeki bir atımlık nefesi sahanın içine fırlatma hali çok güzel, etkileyici. Çok hoşuma giden bir tezahürat o, hakkıyla yapıldığında elbette. Fenerbahçe maçında biliyorsunuz; desibel rekoru kırılmıştı. 140 bin kişinin çıkaracağı ses çıkmıştı o akşam. Tribün olayı çok farklı, yaşamakla alakalı. Kimse orayı yaşamadan dışarıdan ahkam kesmemeli...
Antrenmanlıyım sesim kısılmıyor
Yeryüzünün en renkli taraftarlarından biri Çarşı. Bu tezahüratlar nasıl hazırlanıyor?
Sabit bir ekip yok, bu işe yatkın çocuklar var. Bir anda birinin aklına bir şey geliyor. Yolda yürürken benim de aklıma tezahürat geliyor. Kaydediyorlar ve bize atıyorlar. Eskiden kağıda yapıp onu fotokopiyle çoğaltırdık ve tüm tribüne dağıtırdık. Şimdi teknolojiyi kullanıyoruz. İnternet üzerinden dinleniyor önce. oylama yapılıyor. Beğenilirse kabul ediliyor. Sonra bize geliyor. Elbette RTÜK biz oluyoruz son noktada. Kabul edersek geçiyor...Çarşı?nın yaratıcılığı Beşiktaş?ı yaşamaktan ve bunu ifade edebilmekten kaynaklanıyor.
Maçlardan sonra sesinizin kısıldığı oluyor mu?
Antrenmanlıyız artık. Şarkıcılar şan dersi alıyor ya, ben artık tribünlerde başka bir sesle bağırıyorum, günlük kullanacağım sesi saklıyorum. Çalışınca oluyor gerçekten.
?Eşimle kavga ettim Alen Abi?
Beşiktaş sizin için ne ifade ediyor?
Karınla, sevgilinle, patronunla, annenle kavga edersin, bir noktadan sonra lanet olsun dersin... Ama Beşiktaş?a hiçbir sinirlenme halinde lanet olsun diyemiyorsun. Ya da kendini yeryüzünde yalnız hissediyorsun, biliyorsun ki orada Beşiktaş var... O benim beynimde, ruhumda... Biliyorum ki beni hiçbir zaman satmayacak, benimle kavga etmeye-cek. Bu, hayata tutunmanın başka bir hali..
Çok soyut bir açıklama olmadı mı bu?
Somut aslında. Beşiktaş?ı 24 saat yaşıyorum. Böyle yaşadığınız bir ortamda soyut olmuyor işte. Ben Beşiktaş?ın amigosuyum. 7 yaşından 70 yaşındaki taraftarına kadar herkesle uğraşıyorsun. Binlerce kilometre öteden yüzümü dahi görmeyen insan bana telefon ediyor. ?Ameliyat olacağım, belki ölürüm. Senin bir yüzünü göreyim? diyor. Ya da ?Karımla kavga ettim, ne yapayım Alen Abi?? diyor, şaşırıyorsun. İnsanlar bir şekilde sana tutunmuş, sen de Beşiktaş?a tutunmuşsun... 42 yaşındayım ve bu zamana kadar Beşiktaş?la oldum. Üç-dört yaşındayken babamın Beşiktaş?ını dinliyordum hep. Şimdi benim Beşiktaş?ımı dinliyorlar.
Bunca yıl bir takımla ilgilenirken insanın ailesini de ıskalaması kadar doğal bir şey yokmuş gibi geliyor bana. Ne dersiniz?
Kızım olduktan sonra uzak deplasmanlara gitmiyorum artık. Dedikodu olur diye uçakla gitmiyorum maçlara, otobüsle gidiyorum. Ama yakın yerlere... Saatlerce otobüs yolculuğunu kaldıramıyorum. Eşim alıştı bana tabii. Elbette ?Biraz da ailen için vakit harca? diyor. Ben de elimden geldiğince oraya da zaman ayırıyorum.
Kızınız futbolu seviyor mu?
4.5 yaşında henüz. Onu daha hiç götürmedim maça. Geçen yıl niyetlenmiştim ama olmadı. Kız çocuğunu tek başıma götüremem. Maçta kendimi kaybediyorum çünkü. Orada onunla ilgilenemem, yanına biri lazım. Ama hanım da hiç sevmiyor futbolu.
ÖZKAN GÜVEN - STAR