Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Çürük raporu ortaya çıkmasaydı neler olacaktı?

YARSAV Başkanı'nın çürük raporu açığa çıkmasaydı neler olacaktı? Taha Kıvanç yazdı...

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-08-29 11:25:00

Çürük raporu ortaya çıkmasaydı neler olacaktı?

YARSAV Başkanı'nın çürük raporu açığa çıkmasaydı neler olacaktı. İlginç varsayımlar: Peki ya Abdurrahman Yalçınkaya? Taha Kıvanç köşesinde ilginç ihtimalleri sıraladı: İşte o yazı:

Şeffaflık iyidir

Biliyorum, Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı unvanı da bulunan Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu askerlik yapmadığını açıklayan Yeni Şafak'a çok kızıyor. Günlerdir birbiri peşi sıra açıklamalar yapıyor askerlikten muaf tutulma sebebini açıklamak için; her defasında Milli Savunma Bakanlığı'nı suçladıktan sonra sözü Yeni Şafak'a getirip 'Dava açacağım' diyor...

Ben onun yerinde olsam Yeni Şafak'a teşekkür ederdim...

Sağlıklı olanlarımızın vakti zamanı gelince silâh altına alınmaları kadar, vatan hizmetini göremeyeceği hastane raporuna bağlanmış olanlarımızın bundan muaf tutulmaları da doğal. Keşke herkes sağlıklı olsa ve keşke herkes kısa-uzun askerlik yapsa. Dört ay askerlik yaptım, bazen dört saat anlatıyorum da maceralarım tükenmiyor.

Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun, askerlik durumunun açığa kavuşmasına fırsat hazırladığı için, Yeni Şafak'a teşekkür borcu olduğuna inanıyorum. Aksi halde, Allah saklasın, bu özel durumunu bilenlerin şantaj malzemesi olması işten bile değildi. Düşünün, Yargıtay'a işi düşen biri o bilgiye sahip olsun, ya da YARSAV'ın etkinliklerini etkilemek isteyen birileri, belgeleri uzaktan göstererek bile Ömer Faruk Eminağaoğlu ve başında bulunduğu derneği parmağının ucunda oynatırdı.

'Sayın Savcım, askerliğinizi raporla yırtmışsınız galiba; raporunuzda da açıklanması zor yönler mi ne varmış...' denmesi bile yeterdi.

Bereket Yeni Şafak rapora ve ekli belgelere ulaştı ve bunları yayınladı da Eminağaoğlu ve derneği böylesine zor bir duruma muhatap olmaktan kurtuldu. Her şey günışığında cereyan ediyor bu sayede, belgelerdeki tutarsız görünen noktaları açıklar, gerekirse yeniden heyet önüne çıkıp sağlık durumunun elverişsiz olduğunu bir kez daha tespit ettirir, rahatsızlığı geçmişse her Türk vatandaşı gibi -gecikmeli de olsa- asker ocağına katılır...

Bizde de şeffaflık hafiften de olsa yaygınlaşıyor çok şükür; Yargıtay savcılığı, başsavcılığı gibi nazik görevlerde bulunan insanların geçmişleri de genellikle şeffaf. Aksi halde, en ufak bir gölge bile onları istemeyecekleri konuma düşürebilir...

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı olduğunuzu düşünün... İktidarda bulunan siyasi partinin kapatılması yolunda bir dava açmaya tek başınıza karar verebiliyorsunuz. Siz iktidarı sona erdirebilme gücünüze sahipsiniz, Türkiye Cumhuriyeti'nde kimse sizi makamınızdan edebilme yetkisine sahip değil... Böyle bir güç sizinki... Ve, geçmişinizde üstünün örtük kalmasını tercih edeceğiniz bir durum var.

Hani olmaz ya, diyelim sülalenizin iki nesil öncesinde bir yakın akrabanız istenmeyen bir işin içine girmiş... Devlete isyan eden bir grupla birlikte hareket etmiş dedeniz... Olmaz ya hani, diyelim şapka devrimine karşı çıkmış; Şeyh Said isyanına karışmış... 'İrtica' ile veya 'devlet düşmanlığı' ile suçlanabilecek bir işe bulaşmış...

Sizin hiçbir günahınız, suçunuz yok o dedenin torunu olmak dışında...

Ülkemizde densiz mi yok, onlardan biri... Ya da, Ergenekon gibi cüreti sınırsız örgütler mi yok, onlardan biri... Bu özelliğinizi kullanarak size şantaj yapmaya kalksa, asla yapmayacağınız bir işi o yüzden yapar hale gelir misiniz? Allah muhafaza...

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya bereket şantaja gelebilecek biri değil. Ak Parti'ye kapatma davası açtığı gün, gazetenin biri, Başsavcı Yalçınkaya'nın kökeniyle ilgili bilgiler sundu. Anne tarafından dedesi 'Kürt Hacı Ali Efendi' namıyla maruf bir şeyhmiş; 'Atalarının Kürtlük ve Nakşilik ile ilgisine karşın Abdurrahman Yalçınkaya'nın ailesi tipik bir Cumhuriyet ailesi olarak biliniyor' diye yazdı gazete.

Bereket böyle bir aileden geliyor Başsavcı; tersi olsaydı ve diyelim kapatma davası açmada ayak sürüseydi, 'Abdurrahman Yalçınkaya'nın ailesi tipik bir Cumhuriyet ailesi gibi görünmesine karşın, anne tarafından dedesi 'Kürt Hacı Ali Efendi' adıyla maruf 'Şeyh' iddialı biriydi' diye yazabilirlerdi; belki başka ayrıntılar da ekleyerek...

Yargıtay savcısısınız ve ihtiraslısınız... Hele bir de Eminağaoğlu gibi daha isminden saygınlık yansıtan bir ailenin üyesiyseniz ve babanız size hem Ömer hem de Faruk gibi bir isim koymuşsa... Bu bir çizgidir. Geçmişte ailenizin bir üyesinin isminin karıştığı bir yanlışlık veya sizin rapora bağlı askerlik yapmayışınız o çizginizi saptırmak için pekâlâ kullanılabilir.

Şu sıralarda polisiye roman değil, Robert Ludlum'un en heyecanlı romanlarını aratmayacak gerilime sahip Ergenekon iddianamesi ve eklerini okuyorum ya... Okuyorum ve son tartışmalardaki merkezi rolüne bakıp 'Bereket bizde Yeni Şafak gibi gazeteler var' diyorum.

Haber Ara