Dolar

34,8715

Euro

36,6851

Altın

3.020,07

Bist

10.108,10

'Başörtüsü kararı kabul edilemez'

MHP Genel Başkanı Bahçeli, Anayasa Mahkemesi'nin, Meclis'in iradesini hiçe sayarak başörtüsü düzenlemesini iptal etmesinin kabul edilemez olduğunu söyledi.

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-08-26 11:19:00

'Başörtüsü kararı kabul edilemez'



Bahçeli, Anayasa Mahkemesi'nin Yüce Meclis'in milli iradesini hiçe sayarak başörtüsü düzenlemesini geçersiz saymasının kabul edilemez olduğunu kaydederek, 'MHP bu konuda tavrını tüm açıklılığı ile koydu.' dedi.

MHP Genel Merkezi'nde bir basın toplantısı düzenleyen Devlet Bahçeli, Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararlarla Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin görev yetkilerine müdahale ettiğini söyledi. Bahçeli Anayasa Mahkemesi'nin görev yetkilerinin kısıtlanmasını önerdi.

Anayasa Mahkemesi'nin türban düzenlemesi kararını ve AK Parti'ye açılana kapatma davasının sonucu değerlendiren Bahçeli, türban karının veto edilmesini şu sözlerle eleştirdi: 'Yüce Mahkemenin milli iradenin tecelli ettiği yegâne merci olan Meclis?in iradesini hiçe sayarak Anayasa?da belirlenen çerçevenin dışına çıkıp yasama yetkisini sınırlandırması, demokratik parlamenter rejim açısından savunulabilir ve kabul edilebilir bir durum değildir.'

AK Parti için açılan kapatma davası sonucunda AK Parti'nin kaaptılmadığı ama cezalandırıldığını söyleyen Bahçeli, 'İktidardaki bir partinin böyle bir cezaya çarptırılması ve bu suretle siyasi ehliyet ve meşruiyetinin şaibeli hale gelmesi, normal ve sürdürülebilir bir durum olarak görülemeyecektir.' şeklinde konuştu... Bahçeli Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararla AK Parti'yi uyarmadığı aksine mahkum ettiğini söyledi.

Bahçeli konuşmasından satır başları şöyle:

? Anayasa Mahkemesi?nin başörtüsü konusunda 5 Haziran 2008 tarihinde aldığı Anayasa?nın 10. ve 42. maddelerinde yapılan değişiklikleri iptal kararının gerekçesi bugüne kadar açıklanmamıştır.
Bu kararın hukuki sonuçları ve siyasi yansımaları gerekçeli kararla açıklık kazanacaktır. Hukuki olmaktan ziyade siyasi düşünce ve saiklere dayanan bu iptal kararı yasama organının görev ve yetki alanına müdahale olarak görülmüş ve yetki aşımı ve yasama organının iradesini engelleyen fonksiyon gaspı tartışmalarına yol açmıştır.

MECLİS İRADESİ HİÇE SAYILDI

? Türkiye Büyük Millet Meclisi?nin yasama yetkisi, Anayasa?nın açıkça belirlediği sınırlar dışında genel, mutlak ve münhasır bir yetkidir. Anayasa Mahkemesi?nin 10. ve 42. maddeleri iptal ederken TBMM?nin bu alandaki yetkisinin kısıtlanmış olduğu sonucuna hangi hukuki değerlendirmeyle vardığı ve bunun dayanakları, gerekçeli karardan anlaşılacaktır.

? Yüce Mahkemenin milli iradenin tecelli ettiği yegâne merci olan Meclis?in iradesini hiçe sayarak Anayasa?da belirlenen çerçevenin dışına çıkıp yasama yetkisini sınırlandırması, demokratik parlamenter rejim açısından savunulabilir ve kabul edilebilir bir durum değildir. Milliyetçi Hareket Partisi?nin bu konudaki tavrı 10 Haziran 2008 tarihli TBMM Grup toplantımızda bütün açıklığıyla ortaya konulmuştur. Bu çerçevede, Meclis?in hukukunun korunması ve yetkilerine sahip çıkılması için yapılması gereken makul ve meşruiyet sınırları içinde kalacak düzenlemeleri iyi niyetle değerlendirmeye hazır olduğumuz kamuoyuna açıklanmıştır.

? Bu düzenlemelerde, büyük Meclis çoğunluğu nedeniyle sayısal anlamda belirleyici olacak parti AKP?dir.
Ancak, Başbakan Erdoğan bu konudaki çağrımızı bugüne kadar karşılıksız bırakmış ve Parlamentonun hukukuna sahip çıkması konusunda ne düşündüğünü somut olarak ortaya koyamamıştır. Milliyetçi Hareket Partisi bu konuda bugün de aynı noktada durmaktadır.

MHP KARARDAN MEMNUN

? Önümüzdeki dönemde siyasetin hareket alanını etkileyecek ikinci unsur, AKP?nin kapatılması istemiyle açılan davanın sonuçları olacaktır. Anayasa Mahkemesi 30 Temmuz 2008 tarihinde kamuoyuna açıklanan kararıyla; AKP?nin laikliğe aykırı eylemlerin odağı olduğuna 10?a 1 gibi büyük bir çoğunlukla hükmetmiş, Ancak parti kapatma için gerekli nitelikli çoğunluğa ulaşılamadığından hazine yardımından mahrumiyet cezası vermiştir.

? Milliyetçi Hareket Partisi Anayasal yargı sürecinin AKP?nin kapatılmamasıyla sonuçlanmasından demokrasi ve rejimin geleceği açısından memnuniyet duymuştur. AKP?nin kapatılmaması, MHP?nin koalisyon ortağı olduğu 57. Hükümet döneminde 3 Ekim 2001 tarihinde yapılan Anayasa değişikliği sayesinde olmuştur.

? Bu dönemde yapılan değişikliklerle parti kapatma için odak olma katı esaslara bağlanmış, nitelikli çoğunlukla karar alma şartı getirilmiş ve parti kapatma yerine hazine yardımının kesilmesi alternatif bir yaptırım olarak düzenlenmiştir. 2002 yılından bu yana büyük bir Meclis çoğunluyla tek başına iktidarda olan AKP?nin, şimdi şikâyet ettiği parti kapatma konusunda altı yıldır hiçbir adım atmamış olmasının, demokrasi ve milli iradeye sahip çıkma açısından ifade ettiği samimiyetsizlik derecesini Türk milletinin takdirine bırakmak isterim.

MAHKEME AK PARTİ'Yİ UYARMADI MAHKUM ETTİ

? Yüce Mahkeme?nin AKP davası kararı hakkında bugüne kadar farklı değerlendirmek yapılmış ve kararın niteliği ve sonuçları konusunda herkes kendi bakışı açısından yorumlarda bulunmuştur. Mahkemenin sadece geçmişi değil, bundan daha önemli olarak siyasetin geleceğini ilgilendiren bu kararının, siyaset kurumunun ve Parlamento?nun hareket alanı üzerinde çok ciddi sonuçlar doğurması muhtemeldir. Bu bakımdan önümüzdeki dönemde siyaset kurumunu karşısına çıkabilecek tablonun iyi anlaşılması için, Yüce Mahkemenin bu kararının doğru okunması ve doğuracağı hukuki ve siyasi sonuçların doğru değerlendirilmesi mutlak bir zorunluluktur.

? Anayasa Mahkemesi; AKP ile ilgili olarak ilk önce suç tespitinde bulunmuş, Anayasa?nın yasakladığı faaliyetlerinin odağı haline geldiğine hükmetmiş ve bu suç için Anayasa?da öngörülen bir ceza yaptırımı uygulayarak partiyi mahkûm etmiştir. Anayasa?da belirlenen siyasi partilerin uyacakları esaslara aykırı hareket ettiği mahkeme kararıyla tescil edilen AKP?ye verilen ceza, bu bakımdan basit ve sıradan bir ihtar cezası değil, mahkûmiyet cezasıdır.

? Daha ağır yaptırım olan parti kapatma yerine, diğer bir cezai yaptırım olan hazine yardımından mahrumiyet cezasına çarpıtılması, kararın özü ve esasının Anayasa?ya aykırı faaliyetlerden mahkûmiyet olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir. AKP?nin bu şekilde suç tespitiyle mahkûm olması vahim bir durumdur. Mahkeme bu tespiti yapmakla AKP?yi daimi Anayasa gözetimi ve denetimi altına almış ve vundan sonraki faaliyetlerini izleyecek hukuki bir kontrol mekanizması tesis etmiştir.

AK PARTİ'NİN ÖNÜNDE KIRMIZI ÇİZGİLER VE DAVRANIŞ KODLARI OLACAK

? Yüce Mahkemenin bu kararının henüz açıklanmayan gerekçesi, durumunun bütün yönleriyle anlaşılabilmesi bakımından hayati önem taşımaktadır. İddianamedeki hangi delilleri odak olma tespitinde geçerli sayıldığı gerekçeli kararla anlaşılacak ve bunlar AKP için önümüzdeki dönemde aşılamayacak kırmızıçizgiler ve davranış kodları olacaktır. Gerekçede yer alacak tespit ve yorumların AKP?nin ötesinde siyaset alanının sınırları üzerinde kısıtlayıcı etkiler yaratması ve siyasi partilerin hareket sahasını daraltıcı sonuçlar doğurması da ihtimal dışı sayılamayacaktır. Böyle bir durumda, Türkiye Büyük Millet Meclisi?nin Anayasa?dan kaynaklanan görev, yetki ve sorumlulukları yeni bir çerçeveye oturtulmuş ve bu konularda Yüce Meclis için yasak alanlar belirlenmiş olacaktır. Bu nedenlerle Anayasa Mahkemelerinin gerekçeli kararı sadece AKP?yi değil, topyekün siyaset kurumunu ve TBMM?ni de yakından ilgilendirmektedir.

NORMAL BİR DURUM DEĞİL, SİYASET KAYITSIZ KALMAMALI

İktidardaki bir partinin böyle bir cezaya çarptırılması ve bu suretle siyasi ehliyet ve meşruiyetinin şaibeli hale gelmesi, normal ve sürdürülebilir bir durum olarak görülemeyecektir. Türkiye?nin, devletin temel ilkelerine aykırı faaliyetlerinin odağı olduğu mahkeme kararıyla tespit ve tescil edilmiş bir partinin hükümeti tarafından yönetilmesi, demokratik rejimlerde doğal sayılan ve pek rastlanılan bir durum değildir. İktidar partisinin böyle bir mahkûmiyet sonrası sürekli kapatılma tehlikesi altında görevini sürdürmesi siyasi istikrar açısından ciddi bir risktir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi?nin kaynağını Anayasa?dan alan görev, yetki ve fonksiyonlarının mahkeme kararıyla sınırlandırılması, bunlar üzerinde ipotek ve rehin tesisi anlamına gelecek kısıtlamalara tabi tutulması, kuvvetler ayrıldığı ilkesini zedeleyecek, toplumsal ve siyasi tıkanıklara yol açacaktır. Böyle bir tablo, başlı başına bir istikrarsızlık tablosudur. Bu nedenle Türkiye, Anayasa yargısı süreçleri sona erse de, yaşanan son bunalımdan normalleşme sürecine geçememiş, yeni gerginlikler üretmeye müsait bir alacakaranlık dönemine girmiştir. Bu durum karşısında siyaset kurumunun kayıtsız kalması düşünülemeyecektir.

Başta AKP olmak üzere herkes yaşanan bu süreçten gerekli dersleri çıkarmak ve demokratik rejimin geleceğini her düşüncenin üstünde tutan bir bakış açısı geliştirmek durumundadır. Siyasi partilerin demokrasi ortak paydasında buluşarak bu konuda siyasi bir tavır sergilemeleri, kendi varlık nedenlerinin bir gereği olarak görülmelidir. Anayasa Mahkemesi?nin AKP kararı sonrası her kesim yeni bir dönem başlaması temennisini dile getirmiş ve bu konuda açık çağrılarda bulunmuştur.

Çok geniş bir tabanı olan bu yöndeki beklentilerinin hayata geçirilmesinin şartlarını hazırlamak için, ilk önce yeni dönem ve yeni sayfa beklentilerinin somut içeriğine açıklık kazandırmak gerekmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi?nin siyasette yeni dönem temennisini Anayasal yargı süreçleri devam ederken ilk önce dile getiren parti olduğu hatırlanacaktır.

Haber Ara