Sömürgecilik dönemi
Batılı ülkeler kalkınmak, büyük devletler arasına girmek için umarsızca Afrika?yı sömürdüler
Sömürgecilik siyasi, ekonomik, kültürel ve askeri olarak devam etti.
1885 Berlin görüşmelerinden sonra fiili işgal yöntemi kabul edildi. Afrika 10 senede %90 oranında işgal edildi.
İşgalciler II. Dünya Savaşı?ndan itibaren çekilirken bu kez sınırlar Afrika?yı böldü.
Bugün de köleleştirme, diktatör idareciler kanalıyla devam etmektedir.
Köleleştirme süreci
Senegal?den Angola?ya köle pazarları
100 milyon civarı insan köleleştirildi ya da bu amaç uğruna katledildi
Köleler 70-200 Franka satıldılar.
19. yüzyılın ortalarından itibaren köleleştirme şekil değiştirdi.
Misyonerlik (Hıristiyanlaştırma)
Köleleştirme sonrası yeni sömürgecik dönemi başladı. Bu dönemin amiral gemisi Hıristiyanlaştırma oldu.
Geçen yüzyılın başında tüm Afrika?da birkaç milyon Hıristiyan varken bu sayı yüzyıl kapanırken 350 milyonu aştı.
Bugün itibariyle yüzlerce misyoner sivil toplum kuruluşu 100 binin üzerindeki misyoneriyle tüm kıtada faaliyet yürütmektedir.
Bu kurumlar başta Vatikan olmak üzere ABD, İngiltere, Fransa ve İtalya gibi devletlerin destekleriyle faaliyetlerini yürütmekte nakit sıkıntısı çekmemektedir.
Sadece İncil?in zorunlu ders olarak öğretildiği Katolik okullarında 10 milyondan fazla öğrenci eğitim görmektedir.
'Beyaz adam ülkemize geldiğinde, onun elinde İncil bizim elimizde topraklarımız vardı. Şimdi ise bizim elimizde İncil onlarınkinde isi bizim topraklarımız var.?
Sınırlar
Afrika?nın önemli gerçeklerinden biride sınır sorunlarıdır.
Bugünkü 53 Afrika ülkesinin sınırları, sömürgeci devletlerce 52 parçaya ayrılan sınırlardır.
100 sene evvel böyle bir sorunu olmayan Afrikalılar sınırların çizilmesiyle birlikte sonu gelmeyen çatışma ve büyük savaşlar içerisine girdiler.
Sınır çizgileriyle birlikte kabileler bölündü, ticaret akamete uğradı.
Fas-Cezayir, Benin-Nijer, Etiyopya-Somali, Uganda-Tanzanya, Çad-Libya, Fas-Moritanya, Eritre-Etiyopya, Mali-Burkina Faso, Nijerya-
Kamerun defalarca savaştılar. Ve fakat hiçbir savaş somut bir sınır değişikliğiyle sonuçlanmadı.
Savaş ve iç savaşlar
Savaş Batılı adamın kıtaya adım atmasıyla Afrika?nın değişmez kaderi olmuştur.
Tarih öncesinde Kartaca-Roma savaşları olmuş fakat bu tüm kıtayı etkilememiştir.
Sadece I. Ve II. Dünya Savaşlarında İngiliz ve Fransız orduları içerisinde 4 milyon Afrikalı savaşmak zorunda kalmıştır. Bu insanların bu savaşlarla hiçbir ilgisi yoktur.
Sonrasında sınır savaşları, kabile savaşları ve Kongo, Raunda, Sierra Leone, Liberya, Kenya, Cezayir gibi ülkelerdeki etnik savaşlarda milyonlarca Afrikalı hayatını kaybetmiştir.
Savaşın doğal sonuçlarından biri de mülteci gerçeğidir. Bugün bile kıtadaki mülteci sayısı on milyonun altında değildir. (Darfur, Eritre, Raunda, Liberya?)
Savaş gerçeği ABD, İtalya, İsrail, Çin ve İngiltere gibi devletleri silah satmak ve karşılığında kıtanın zenginliklerini sömürmek için Afrika?ya çekmeye devam etmektedir.
Açlık ve susuzluk
Açlık Batılı sömürgeci politikalarının doğal bir sonucudur.
Dünyanın en fakir 20 ülkesinin 19?u Afrika?dadır.
Afrika kıtası aslında yeraltı ve üstü kaynaklarıyla dünyanın en zengin kıtasıdır. Fakat bu zenginlikler hala devam etmekte olan sömürgeci düzenin çarklarında erimektedir.
Bir milyarlık kıtanın yarısından fazlası günlük 1 doların altında bir gelire mahkumdur.
Geliri büyük ölçüde tarım ve hayvancılığa bağlı olan Afrika?da Batılı ülkelerin toprak politikaları kıtayı fakirleştirmektedir.
Gıda yardımı yapan Batılı kuruluşlar ayrıca kıtayı büyük bir laboratuarolarak kullanmakta, genetiği değiştirilmiş gıdalar ayrıca insanlar üzerinde sorun oluşturmaktadır.
Kıtanın zenginlikleri hala devam etmekte olan savaş ve iç savaşlar için kullanılmakta, halka gitmesi gereken gelirler silahlara yatırılmaktadır.
Afrika kıtası her gün Batılı ülkelere ortalama olarak 100 milyon dolar borç ödemesi yapmaktadır.
Etiyopyalı 400 insanın geliri İsviçreli bir kişininkine eştir.
Özellikle kıtanın üçte birini tutan Sahra çölü her geçen gün büyümeye devam etmektedir.
Aslında su kaynakları açısından çok zengin olan Sahra?nın altı gerekli nakit bulunamadığı için değerlendirilememektedir.
Susuzluk açlıkla birlikte kıta için ölümcül bir yaradır.
İnsanlar yılın kimi dönemlerinde bir bardak su için onlarca kilometre yürümek zorundadır.
Tarayıcınız bu resmin gösterilmesini desteklemiyor olabilir.
Cahilleştirme ve eğitim sorunları
Afrika?nın en temel sorunu eğitimsizliktir. Birçok Afrika ülkesinde bir ya da iki tane üniversite bulunmakta, lise ve ilkokul sayısı da gerçek talep karşısında komik rakamlarda kalmaktadır.
Kıta ülkelerinin çok ciddi bir kısmında okuryazarlık yüzde 20?lerin altındadır. Bu oran kadınlarda çok daha düşüktür.
Afrika insanı okullarından mahrumdur. İç istikrarsızlık ve ekonomik gerilik eğitimi direkt olarak etkilemektedir.
Çoğu bölgelerde eğitim çağına gelen çocuklar okullarına gitmek için kilometrelerce yürümek zorunda kalırken, bu çocukların şanslı grup olduğu belirtilmelidir.
Birçoğu ise hayatlarında bir kez bile olsa okula gitmemiş ve erkenden hayatın acı gerçekleriyle yüzleşmek durumunda kalmışlar ve ailelerine katkı sağlamak için çeşitli işlerde çalışmak durumunda kalmışlardır.
Afrika?nın cahil bırakılması ve tarih kitapları dahil birçok bilginin Batılı kaynaklarca verilmesi Afrika insanını tarihiyle de yabancılaştırmaktadır.
Tarayıcınız bu resmin gösterilmesini desteklemiyor olabilir.
Hastalıklar
Dünya üzerinde hemen her hastalığın merkezi olarak Afrika kıtası gösterilebilir
Bunda yine kıtanın özkaynaklarının silah ve borçlara yönlendirilmesi önemli bir pay tutmaktadır.
Her on saniyede bir çocuk Afrika?da önlenebilir hastalıklar nedeniyle hayatını kaybetmekte, Batı Afrika?da her dört çocuktan biri beş yaşını görememektedir.
Sıtma, ishal, tiberkiloz, çocuk felci, AİDS tüm kıtayı tehdit etmektedir.
Dünya üzerindeki 40 milyon AIDS hastasının %80?i Afrika?dadır. Güney Afrika gibi ülkelerde AIDS?li oranı %25?lere varmıştır. (her dört kişiden biri!)
Her sene Afrika?da sıtma hastalığı nedeniyle çoğu çocuk olmak üzere 2 milyon insan hayatını kaybetmektedir.
Batıda insanlar hayata 80 yıl yaşama umuduyla başlarken ortalama ömür birçok Afrika ülkesinde 40 civarındadır.
Batılı ülkelerde bir insan için senede ortalama 600 dolar sağlık harcaması yapılırken, Sierra Leone gibi ülkelerde bu sadece 3 dolardır.
Bu ülkelerde ortalama olarak 30?40 bin insana bir doktor düşmekte birçok insan hayatında hiç doktor görmemektedir.
Hastane ve sağlık merkezleri yok denecek kadar azdır. Bu tip hizmetleri bazı misyoner sağlık kurumları üstlenmekte karşılığında verilen tahribat ise oldukça yıkıcı olmaktadır.
Göz rahatsızlığı gibi daha spesifik konularda ise durum daha vahimdir. 13 milyonluk Nijer?de sadece 11 tane göz doktoru bulunmaktadır. Bu her 1,2 milyon insana bir göz doktoru anlamına gelmektedir.