Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Terörle Savaş?ta çifte standartlar

Şarbonun kaynağının tespit edilktikten sonra ordu labaratuvarları neden işgal edilip içindekiler Guantanamo?ya göndermedi?

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-08-20 23:47:00

Terörle Savaş?ta çifte standartlar


Haber Merkezi / TIMETURK

ABD?nin silah labaratuvarları şarbon saldırıların kaynağı olarak tespit edildikten sonra, tesisleri işgal etmek, onları kapatmak ve orada bulananları, zincirlenmiş ve gözleri bağlı olarak Guantanamo?ya ya da diğer gizli yerlere götürmek için neden özel kuvvetler gönderilmedi? Tom Engelhardt* sorulmayan o aykırı soruları sordu.

Gönderilen Şarbon Mektupları

Şarbon Departmanı

Hepsinin arasında en şaşaalısı buydu. Sanmayın ki, Pekin?deki Olimpiyat açılış törenlerinden bahsediyorum. Hani şu gülümseyen Walt-Disney?le birleşen Kuzey-Kore tarzı senkronizasyonun olduğu. Ya da Micheal Phelps?in 8 altın madalyalı avı ve Speedo?nun 1 milyon dolarlık ?primi? mi demeliyim? Yunan amatörlük geleneğinin fiilimsisine ödenen modern bir haraç belki de?

Hayır, aklımdaki Dr. Bruce Ivins?in 29 Ocak?ta ağrı kesiciyle intiharının ardından gelen medya üşüşmesi. Maryland ABD Ordusu Salgın Hastalıklar Tıbbi Araştırmalar Enstitüsü?nde çalışmış Ivins?i, FBI da zaman geçirmeden Eylül-Ekim 2001 şarbon saldırılarından sorumlu tuttu.

Onları hatırlarsınız: hani şu toz, zararsız görünen, mektupla gelen- postayla gitmeye yeni bir anlam veren- meşum ?09?11?01? tarihinin eşlik ettiği ve içinde ?Amerika?ya Ölüm. İsrail?e Ölüm. Allah Büyüktür? yazan. 5 Amerikalı şarbon solumadan ölürken 17?si de yaralanacaktı. Zarfları alan medya şirketleri kaosa sürüklenip çeşitli posta tesisleriyle beraber Hart Senato Ofis Binası da aylarca temizlik için kapalı kalacaktı.

11 Eylül 2001 saldırılarıyla zaten dehşete düşmüş bir ulusta,  kitle imha silahlarıyla bize daha büyük zararlar vermeye hazır zalim bir diktatör düşüncesi (ki şarbonu teröristlere bile vermiş olabilirdi), hiç şüphesiz, Irak işgalinin zeminini hazırladı. Başkan, Saddam Hüseyin?in Birleşik Devletler?in güney kıyılarına biyolojik ve kimyasal silahlar atabilecek insansız hava araçlarına sahip olduğunu dahi iddia edecekti. (Bu araçların, tıpkı Saddam?ın nükleer programı gibi, var olmadığı ortaya çıkacaktı.)

Bugün, o şarbon saldırılarının ne kadar dehşet verici olduğunu hatırlamak bile zor. LexisNexis?in araştırmasına göre, 4 Kasım ve 4 Aralık 2001 tarihleri arasında New York Times?ta, başlığında ?şarbon? geçen, 389 haber yer aldı. Aynı dönemde Washington Post?ta çıkan haber sayısı 289?du. Bu haberler sonu gelmeyen, yüksek perdeden dehşet çığlıklarına eşdeğerdi- ve bu saldırılardan turuncu alarmlar ve koli bandıyla, çiçek hastalığı aşılarıyla ihata edilmiş bir Amerikan histeri dünyası ortaya çıkacaktı ve nihayetinde de bu ıvır zıvırların korkusuyla ya da hafiften benzeri bir şey teröristlerin eline geçmesin diye bir savaş doğacaktı.

Lakin 2001 sonunda, eşlik eden mektuplara rağmen, zarflardaki şarbonun yerel üretim karakterine sahip olduğu açığa çıktı. Ne Afganistan?ın arka bahçesinden ne de Bağdat?tan gelmiyorlardı, neredeyse kesin olarak bizim, kendimizin askeri biyolojik-silah labaratuvarlarımızdan geliyorlardı. Tam bu esnada, şarbon cinayetleri ezcümle kayboldu. Puff! Geriye sadece 9/11?i zamanımızın yegâne çekiş gücüne sahip olayı olarak bırakırken.

Şarbondan ölümlerin, hükümetin gelişen Terörle Küresel Savaş hikayesinin bir parçası olarak anılması da durdu. Terörle savaş, tabi ki İslamcı fanatikleri (ve onlara ?güvenli barınak? sağlayan ülkeler yığınını) hedef alıyordu, kesinlikle evdeki askeri bilim adamlarını değil.  Bu saldırıların ön sayfalardan kaybolması da gecikmedi, gerçekte tüm sayfalardan, ulusun gazetelerinden ve TV ekranlarından da silindiler.

9/11?le farklı olarak, ardından gelen yıllarda saldırıların yıl dönümü anma törenleri de olmayacaktı. Kurbanlar, kurtulanlar ya da kurbanların akrabaları podyumlarda boy göstermeyecek ve çanlar çalmayacaktı ya da isimler okumayacak, methiyeler düzmeyecekti. Şarbon ölümünden kurtulanlara özür için verecek milyar dolarlar (milyon bile) olmayacaktı.

Çok az olacaktı ancak sessizlik, FBI?ın nesebi gayri sahih yolunu el yordamıyla aradığı soruşturma süreci, daha sonra doğru kişi olmadığı aniden ortaya çıkacak, Fort Detrick?te de çalışmış bir ABD biyolojik silah bilim adamı Steven J. Hatfill üzerine yoğunlaşacaktı.

Esasen bu bir kamu davası olarak kaldı ta ki Haziran sonunda Ivins intihar edene dek. Sonrasında aman ne özel bir gün! Detaylar, sorular, şüpheler, ihtilaflı bilimsel kanıt, kullandığı ilaçların listesi, ürkütücü alıntılar, çalıştığı şarbon-bulaşık laboratuvarın ?fare yuvası?, garip e-postalar ve mektuplar! (?Zihnimdeki düşünceleri kontrol etmeyi dilerdim? Bazı zamanlar paranoyak düşüncelere ve vehimlere sahip oluyorum ve onların kendi kendilerine ya da ilaçlarla gitmesi için yapabileceğim hiçbir şey yok.?) Dava çözüldü! Mı acaba? Ordu?nun Fort Detrick biyolojik-savaş labaratuvarının ?deli bilim adamı? sonunda enselendi! Mı acaba?

Rüya gibi bir hikâyeydi. Büyük medya içinde yüzdü, bilgili ve otoriter bir şekilde, sanki hiç peşini bırakmamışlar gibi. Şimdilerde medyanın ilgisi sönerken ve hikaye bir kere daha karanlığa gömülme emareleri taşırken, yakın zamandaki haberleri okurken aklıma gelen birkaç sorudan bahsetmeye değeceğini düşündüm. Ivins?in suçluluğu ya da masumluğuyla ilgili değil fakat Amerikan toprağımızın büyük bir bölümünü ilgilendiren ve normal olarak hiç kimsenin asla sormayacağı türden konular hakkında.

Davayla ilgili ilk 6 sorum:

1. Neden Bush yönetiminin Terörle Savaş çalışma yöntemi şarbon davasına uygulanmadı?

10 Ağustos?ta William J. Broad ve Scott Shane, New York Times?ın manşetindeki ?Şüpheliler için Şarbon Davası?nın bedeli büyük oldu, Geniş FBI Ağı?ndaki Masumların Çetelesi? başlıklı haberde FBI?nın şarbon soruşturmasındaki bazı insan bedellerini işlediler. Seri halde şüphelenenlerin zor zamanlar geçirdiklerini tespit ederek çok iyi iş çıkardılar: işlerini kaybettiler, vizeleri iptal edildi, evlilikleri bitti, arkadaşlıkları dağıldı?. Times?a (ve diğerlerine) göre, FBI izlemesi altında, birçoklarının kariyerleri harap oldu; yalan makinesine bağlanmanın yanında ekserisi birçok kez ?ağır şekilde? müteakip defalar sorgulandı; bazılarının peşine takılındı ve izlendi, evleri arandı ve işyerleri didik didik edildi.

FBI?nın ?ilgisi?nin baskısı altında, şarbon uzmanı ve ?biyolojik-savunma ayrıcalıklısı? Perry Mikeseell, neticesinde bir alkoliğe dönüştü ve kendini öldürene kadar içti. Hayatı tepetaklak olan Steven Hatfill?i izleyen ajan aracıyla ayağının üzerinden geçti; ajan yerine cezaya çarptırılan da o oldu. Ve son olarak, tabi ki, Dr. Ivins, sürekli daha fazla strese girerek ve nihayetinde dengesini kaybederek, avukatının ölüm cezası yerine hayat boyu hapis için FBI?yla olası anlaşma yapacağı gün intihar etti.

Devamını okumak için tıklayınız...

2. Neden ABD ordusu gönderilmedi?

Bush?lu yılların egemen paradigmasının bir bölümü de şudur: vatan tehdit edildiğinde polis çabası yeterli değildir. Amerikalıları öldürmüş ya da bir gün öldürebilecek teröristlerin izlenmesi ?savaş?ın bir parçasıdır. Amerikan vatanına saldıran ve ABD vatandaşlarını öldürenler, Başkanımızın ifadesiyle, özel kuvvetler ve ?ölü ya da diri? getirme hakkı verilen CIA ajanları tarafından ?avlanmalı?.

O zaman neden, Amerikan toprağı üzerinde işlenen biyolojik-terör cinayet eylemlerinde ordu çağrılmadı? Neden CIA?nin ?ölüm timleri? ? Jane Mayer?in dikkate değer yeni kitabı Karanlık Taraf?ta (Dark Side) kullandığı tesirli betimleyici tümce- şüphelileri öldürmek için yollanmadı? Neden insansız Predator hava araçları, Hellfire füzeleriyle yüklü olarak Maryland göklerine havalanmadı ve Ivins ve diğer şüphelileri ?kesin? ve ?cerrahi? olarak evlerinde yok etmedi (?çevre hasarı? ne olursa olsun)? Neden gerçekten Afganistan, Pakistan, Somali ve diğer yerlerdeki gibi evleri dümdüz edilmedi? (FBI?nın Ivins?ten şüphelenerek evini arayana ve sonunda yüksek güvenlik yetkisini iptal edene kadar 2 yıl geçti.)

Devamını okumak için tıklayınız...

3. Şarbonun ABD askeri labaratuvarlarından geldiği tespit edildiğinde, neden yönetim, FBI ve medya tek bir kişinin sorumlu olduğunu varsaydı?

Şarbon cinayetleriyle ilgili istediğiniz kadar haber okuyun, FBI?nın, tek bir ?deli bilim adamının? suçlu olduğu örtüsünün altına uzun zaman önce sığındığını keşfedersiniz. Bu teorinin medya tarafından da sağlam bir gerçek olarak kabul edildiği de daha az önemsiz değildir. Yıllar boyunca alternatif olasılıkların hiçbiri ciddi olarak incelenmedi.

Örneğin, şarbon mektuplarının Ivins?in evinden ve Frederick Maryland?deki Fort Detrick labaratuvarından birkaç saat ötedeki New Jersey Princeton?dan gönderildiği bilinir. FBI?nın kafasını patlattığı ve medyanın gayretle kabul ettiği, sorudaki o günde, Ivins Princeton?a gidip dönebilecek zamanı nasıl buldu, programı belliyken. FBI, olduğunu iddia ediyor: eleştirenler tersini. Şarbon cinayetlerinin yalnız teröristlerinin bir ya da daha fazla ortağı olabileceğini neden hiç kimse hesaba katmıyor- ki o zaman o mektupların yollanması ?problem?i de basitçe çözülmüş olurdu. 

Devamını okumak için tıklayınız...

4. O askeri labaratuvarlar ne olacak? Neden tarihleri şarbon saldırılarında çok az ya da hiç rolleri yokmuş gibi davranmaya devam ediyor?

Ivins?in intiharı ve FBI?nın ona açtığı davalarla ilgili haber tomarlarını okurken, neredeyse tüm Soğuk Savaş dönemine adanan Fort Detrick labaratuvarındaki işine dair tek bir referans bulabildim. Washington Post?tan bir cümle: ?Ordunun Biyolojik Savaş Labaratuvarlarına ev sahipliğini yapan tesiste, 1943?ten 1969?a kadar biyolojik silah yapımı üzerine çok gizli bir program yürütüldü?. Ve henüz, siz bu gerçeği kavrayamadıysanız, şarbon davasının hakiki önemi karanlıkta kalmış demektir.

Gezegenimiz üzerindeki nükleer tehlikelerin devam eden hikayesiyle, çağımızın terörleri değişmez şekilde fanatikler topluluğundan ya da aynı şekilde yönetilen İran gibi gezegenimizin arka bahçelerinden (bunlardan bazıları her nasılsa gezegenimizin de enerji can damarlarıdır) zuhur etmiş gibi betimlenir. Lakin korkutmak için kitle imha silahlarını kaybetmekten ya da artırmaktan ya da haklarındaki savaşlardan dehşete düşmediysek, bu tehlikelerin ?ki korkunç tehlikelerdir- iki Soğuk Savaş süper gücü, ABD ve SSCB?nin askeri-endüstriyel makinelerinin damarlarından, 1945 ve sonrasında, ortaya çıktıklarını anlamak çok önemlidir.

Devamını okumak için tıklayınız...

5. Şarbon saldırıları 2001?deki olanlardan daha mı önemsizdir?

Eğer 2001?deki iki saldırıyı ölüm ve yıkım noktasında karşılaştırırsak, 9/11, şarbonun tozunu atar. Yine de, farklı şekilde düşünüldüğünde, vahşi, cani, televizyonsu muhteşem ve kıyamet görüntüsüne rağmen 9/11 saldırıları eski modadır. Yeni ve ürkütücü bir geleceği işaret eden şarbon saldırılarıdır.

Her şeye rağmen, Dünya Ticaret Merkezi daha önce saldırıya uğramıştı ve 1993?te İslamcıların yer altı garajına sürdükleri kiralık bir bombalı araçla kulelerinden biri neredeyse devrilmişti. 2001 saldırılarındaki uçaklar, Mike Davis?in yazdığı gibi, basit kanatlı bombalı araçlardı ve bombalı araçların acı verici bir tarihi vardır. Her ne kadar hedefleri vatandaşları kendilerini saldırılmaz gören bir imparatorluğun sembolik mega yapıları olsa da, 9/11 korsanları, Amerikalılara, en vurucu ve rahatsız edici özelliklerinin belki de kendileri olduğunu söyleyen yeni bir psikolojik gerçeklik sundular.

Devamını okumak için tıklayınız...

6. Küresel Terörle Savaş?ı kim kazanıyor?

Cevap, bariz, teröristler. Daha geçen hafta, ulusal istihbarat direktörü Mike McConnell, konu el-Kaide?ye gelince bunu kristal berraklığında ifade etti. Kongre?nin önünde organizasyonun ?Pakistan?daki kamplarından güç kazandığı ve Birleşik Devletler içinde saldırı yürütebilecek ajanları topladığı, eğittiği ve konumlandırdığını? ispatladı. Gerçekten de, bir süredir Bush yönetiminin Küresel Terörle Savaş?ının daha fazla yerde daha fazla terörist yaratmadaki başarısı ziyadesiyle ayyuka çıktı. Lakin mantıken, şarbon katili ya da katilleri, bu zamana kadar, el-Kaide?den çok daha fazlasını elde etti. Bu yönden bakıldığında, Bruce Ivins?in rolü ne olursa olsun, şarbon cinayetleri terörizmin büyük bir zaferi olduğunu ispatladı.

Şarbon mezalimini yapan her kimse niyetinin ABD biyolojik-savaş ?savunması?nı geliştirmesine ve araştırmasına dikkat çekmek (ve muhtemelen kaynak sağlamak) olduğu, uzun zamandır var olan bir teori. Eğer böyleyse, o zaman, bu ne büyük bir başarıdır! Saldırılardan sonraki yıllarda, kaynaklar bu labaratuvarlara sel olup akmış, sayıları da dikkat çekici şekilde artmıştır.

Devamını okumak için tıklayınız...

* Tom Engelhardt: Amerika İmparatorluğu Projesi?nin kurucularından ve Ulusal Enstitü?nün TomDispatch.com?un da başında. ?Zafer Kültürü? adlı kitabın yazarı Engelhardt?ın ayrıca, sitesindeki makalelerden derlediği ?TomDispatch?e göre Dünya: İmparatorluğun Yeni Çağında Amerika? adlı bir eseri de bulunuyor.

** Çeviri: Oğuz ESER

 

Haber Ara