Musa Çağıl, bir zamanların fikir ve siyaset ocağı ve farklı ve aykırı düşüncelerin kalesi Malatya?da o havayı teneffüs ederek yetişmiş? Yakın tarihimizin en önemli tanıklarından? 1952 Ahmet Emin Yalman suikastının planlayıcılarından? Bu nedenle gençliğinin en verimli yılları cezaevinde geçmiş?
Cezaevinden sonra İstanbul?a yerleşmeyi planlamış, ancak, kader onu bu kez Ankara?da bir saat tamir atölyesi açmaya mahkûm etmiş. Bir müddet sonra, bu saat tamir atölyesi, sağ ve İslamcı siyasetin önde gelen simalarıyla, milliyetçi, muhafazakâr ve İslamcı fikir adamlarının buluştuğu bir platforma dönüşmüş. 70?li, 80?li ve sonrası fikir ve siyaset adamlarının yetiştiği bir okula dönüşmüş. İşte bugün, sizi günümüzün önemli çok sayıda fikir ve siyaset adamının yetişmesine önemli katkılarda bulunmuş, bugün kendisi de bir gariban olan, gariban dostu bir gönül adamı ile tanıştırıyoruz. Söz ve Adalet Dergisi editörü Mehmet Yaşar Soyalan Çağıl'la bir söyleşi gerçekleştirdi. Kendinizi Musa Çağıl?ı, namı diğer ?Saatçi Musa Abi?yi tanımaya hazırlayın.
Röportaj'dan çarpıcı bölümler:
Üzerinde Allah ve Muhammed Yazan Halılar Valinin Ayakları altında Bu birinci Hamido olayı nedir?
Malatya?nın vali dahil ileri gelen yöneticileri yılbaşı balosunda, Valinin bulunduğu masa?nın altına üzerinde ?Allah? ve ?Muhammed? yazan bir duvar halısı serilmiş. Orada çalışan bir işçi bunu görmüş. Balo devam ederken bu durumu bana bildirdiler. Ben, hemen Hamido?yu arayarak durumu bildirdim. O esti kükredi. Bir plan yaptık. Valinin ayağının altındaki halıyı alıp yerine başka bir halı açacaktık. Hamido çok yürekli bir arkadaş ve Malatya?nın en büyük aşiretinin oğlu. Onu Yassı Ada çökertti. Hemen balo yapılan yere gittik. Ne olur ne olmaz diye bir arkadaşı elektrik şartelinin başına geçirdik. Biz kapıda bekliyoruz. Hamido elinde halı ile valinin bulunduğu masaya gitti. Kibarca durumu anlattı. Vali ve diğer erkân eşleri ile birlikte masanın etrafında oturuyorlar. Vali ?Bizi rahatsız etme.? demiş. Hamido?da halıya asıldığı gibi masanın altından çekti. Tabi herkes bir tarafa yığıldı. Arkadaş hemen şarteli indirdi. Karanlıktan yararlanıp kaçtık. Ben bu olayı Ehli Sünnet dergisine yazdım. Dergide de yayınlandı.
?Rahmetli Özal Çocukluk Arkadaşımdı?
-Daha sonraları sizin bu saatçi dükkânı milliyetçi ve muhafazakar düşüncenin ocağı haline geldi. Bütün muhafazakâr, islamcı ve sağcı yazarçizer ve siyasetçilerin uğrak yeri oldu. Başta Turgut Özal olmak üzere, Necmettin Erbakan, Süleyman Demirel, Korkut Özal, Recai Kutan, Oğuzhan Asiltürk, Süleyman Arif Emre, Sezai Karakoç, Necip Fazıl, Osman Yüksel Serdengeçti, Erdem Beyazıt, Rasim Özdenören, Nuri Pakdil, Fehmi Koru ve Abdullah Gül dâhil bugünkü CHP dışındaki siyasetçilerin çoğu sizin bu küçük dükkânın müdavimleriydi. Bu insanlar sizin dükkâna niçin gelirlerdi?
Ankara?da takılacak fazla yer yoktur. Benim dükkân?da ayakaltı bir yerde olduğu için herkes geçerken bir uğrayayım derdi. İnsanlar daha çok birbirini görmek, birbiri ile sohbet etmek için gelip giderlerdi. Rahmetli Özal benim çocukluk arkadaşımdı. Babası belediyede muhasebe işlerine bakardı. Üniversite okurken bile yazları Malatya?ya gelirdi. Görüşmelerimiz ben hapse girince bir ara kesildi. Çıktıktan sonra görüşmeye devam ettik. Okulu bitirince evlendi. Burs kazanarak Amerika?ya okumaya gitmeye karar verince eşinin ailesi ?biz kızımızı gâvur memleketlerine gönderemeyiz? diyerek boşanmalarına neden oldular. İye de geçiniyorlardı. Tek neden buydu. Amerika?dan geldikten sonra da görüştük. Yetmişli yıllarda daha yoğun görüşürdük. 24 Ocak kararları olarak bilinen ekonomik tedbirler paketini kendisi hazırlamıştı. Bana madde madde okumuştu. Onu bizim ekonomist arkadaşlarla tartıştıracaktım, o zaman imkân olmamıştı. Seksenli yılardan sonrada görüşmelerimiz devam etti.
?Süleyman Demirel?e, ?Dükkânıma Gelme; Sen tehlikeli Adamsın, Milletin Başına Bela Olacaksın? Dedim?
Süleyman Demirel?
Evet, Süleyman Demirel de siyasete girmeden önce bizim küçük dükkâna gelip gidenler arasındaydı. Benim sevdiğim arkadaşım Muammer Dolmacı?nın iş arkadaşıydı. O vesile ile gelip giderlerdi. Kendisi ile birçok tartışmamız olurdu. Dini hiçbir hassasiyeti yoktu. Ta o zamanlardan bugünkü konuştuğu gibi konuşurdu. O zaman dili daha bozuk yani mahalli tam bir ?çoban sülü? ağzı ile konuşuyor. Bir iki defa islami konular gündeme geldi. Adam saçma sapan cevaplar veriyor. Bugün ?örtülü olarak dini öğrenmek isteyen Suudi Arabistan?a gitsin? türü konuşmaları gibi hatta daha berbat cevaplar verince, ?Sen çok yaramaz, çok tehlikeli bir adamsın, bu memleketin başına bela olacaksın. Kardeşim, bir daha buraya gelip huzurumuzu kaçırma? anlamına gelen sözler söyledim
?Erbakan?a Söz Anlatmak Mümkün Değildi?
Ben bu birikimimi Milli Nizam Partisi kurulmadan önce Erbakan?la paylaştım. Erbakan?a; ?Toplumsal bir davaya giriyoruz, bunlar, hemen ceffal kalem olmaz, bir etüt edelim, detaylı bir değerlendirmesini yapalım? dedim. ?Tamam?, ?hoş?, ?güzel? diyor ama arkası gelmiyor. Parti (Milli Nizam) kurulma aşamasında sürekli beraberiz. Benim dükkân Parti merkezinin hemen yanında. Sürekli çağırıyor. Bizim edebiyatçılar takımı da orada, ama onlar parti kurulmasına karşılar. Nuri Pakdil, Erdem Beyazıt, Rasim, Cahit, Akif İnan, Bahri Zengin vs hepsi karşı çıkıyor. Zaten Sezai Karakoç bu işlere hiç yanaşmadı. Hoca?ya hep karşı çıktı. Bu yapının içinde hiç yer almadı. Kendisine memuriyet teklifi bile götürülemedi. Bu işin Erbakan?la bu anlayışla olmayacağı kanaatindeydi. Özellikle yöntem olarak benimsemiyordu. Sistem bu işi, başka bir rayda başka bir usulde götürüyor, İslami anlayışın buna intibak etmesi çok zor. Cemaatlerin ayrı bir durumu var. Tabi bunu Erbakan?a anlatmak mümkün değil. Bu zor durumu Erbakan kolay sandı. Bunun kolay olmadığı sonra anlaşıldı ama iş işten geçmişti. Madem kurmaya karar verdiniz iyi bir etüt yapın dedim ama anlatamadım.
Sezai Bey?in durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sezai Bey eserleriyle ortada. Büyük bir mütefekkir. Her rüzgara eğilmez, her rüzgara kapılmaz. Kendi ilkelerine göre hareket eder.
Nuri Pakdil?de sizin yakın dostlarınızdan, o nerelerde?
Pakdil ile hala görüşüyoruz. İyice inzivaya çekildi. Davasına bağlı, fedakar, çalışkan, kendine özgü üslubu ve hayatı olan bir adam. Sitili, tavrı çok farklı. Bizim toplumun kabul etmesi biraz zor. Aykırı bir adam. Dünya malını, makamını önemsemez. Toplumla barışık değil. Toplumun geleneklerini fazla önemsemez. Örneğin tebrikleri kabul etmez. Milli günleri, özel günleri, dini aylar ve gecelerle ilgilenmez. Bayramlar dışında kimseye bir kutlama göndermez. Biz, bunların garibiyiz, bu günleri ne adına kutluyoruz derdi. Zalim kafirlere hıncı hala aynı şekilde devam ediyor. Birkaç ay önce görüşmüştük. Yalnız adam. Hala bekar, sağlığında sıkıntılar var, bunlar problem. Yalnızlık zor iş, hele ihtiyarlıkta.
Sezai bey bir okul oldu ama Nuri Pakdil için bu da olmadı her halde, sanırım çevresinde kimse yok.
Evet, Nuri Bey?in tavrı biraz değişikti. Fikir olarak derinliği var ama toplumsal yönü biraz zayıftı. İnsanları çevresinde tutamıyordu. Çok sert ve ricit bir adamdı. Kırıcı bir yapısı vardı. Bu nedenle çevresinde olmak zordu. O kendi kozasında ipeğini dokudu, hala öyle.
Malatya?nın Meşhur Saidleri
Başka konulara geçmeden sormam lazım. Malatya?nın diğer meşhur bir Said Hocası daha vardı. Namı diğer Topal Said Hoca? Onunla tanışıklığınız arkadaşlığınız var mıydı?
Malatya?nın üç tane meşhur Said?i vardır, Terzi Said, Çekmegil. Topal Said, Hoca, yani Molla Said. Tamirci Said, Said Özköse. Tamirci Said?de çok orijinal bir insandı. O yıllarda ?Ben Müslüman olalı beş sene oldu.?diyen hasbi bir adamdı. Ekonomik durumu da iyiydi. Topal Sait Hoca ise gerçekten çok iyi bir molla, derin bir alim idi. Arapça?yı da çok iyi bilirdi. Urfa?da bulunmuş, bir zamanlar orada culfa imiş, yani dokumacı. Ağaçtan düşerek topal kalmış. Topal olarak culfacılık yapması mümkün değil. Molla olmaya karar vermiş, tutmuş medreseye gitmiş, iyi bir eğitim almış. Çok kabiliyetli bir insandı. Kendisini medresenin verdiğinin çok ötesine getirdi. Ben onu hapishaneden önce de tanıyorum ama asıl tanışıklığımız ve ondan faydalanmamız, dostluğumuz hapishaneden sonra oluştu. Bir sohbete katıldığında düşüncelerini mutlaka bir ayet ile temellendirir, bir düşünceye karşı çıkacak olduğunda da yine mutlaka Kur?an?dan bir delil getirirdi. Hem de çok hazır cevap bir insandı.
Çekmegil de çok okuyan iyi düşünen bir arkadaşımızdı. Benden birkaç yaş büyüktü ama dostluğumuz oldukça kuvvetli idi. Araştırıcı bir arkadaştı.
O yıllarda Nurculuk hareketi nasıldı. Bugün olduğu gibi yine popüler miydi?
O dönemde de belli başlı şehirlerde oldukça etkiliydi. Elazığ ve Malatya?da da birçok taraftarları vardı. Nursi?nin yazdığı kitapçıklar elden ele dolaşıyordu. Ben ilk defa bu risalelerden bir kısmını, Said Nursi?nin kardeşinden dinlemiştim. Yine Elazığ?da yakın bir öğrencisinin sohbetlerine bir süre devam ettim. Said nursi cevval bir kafa ama sistematikten yoksun. Bizim toplum zaten bu tür mitolojik, totemik yaklaşımlara pirim veriyor. Sait Nursi kitaplarından çok takipçilerinin anlattıklarıyla gündeme geliyordu. Nurcular, o zaman da bugün de Sait Nursi?ye ilmi bir bakış açısıyla değil, totemik bir telakki ile yaklaşıyorlar, kitaplarını bu gözle okuyorlar. Üstadı ilmi hüviyetinden ziyade, kerametli, sihirli, esrarengiz, hem bu dünyada hem de ahirette şefaat edecek bir hüviyette görüyorlar. Geçmişten günümüze bu müteselsilen devam ediyor. Sadece Nurculara özgü değil neredeyse bütün Müslümanlara özgü bir durum. Uzun yıllardan beri böyle? İslam toplumundaki bu totemik gelenek devam ediyor, insanları büyütme, onların gölgesine sığınma, onlardan medet umma, şefaat dileme geleneği devam ediyor.
O dönemde en etkin cemaat hangisiydi?
40?lı yıllarda en etkin olanlar Nurcularla, Süleymancılardı. Nurcular kendi aralarında farklı guruplara ayrılmışlardı. Tarikatlar zaten her yerde, her zaman varlardı. Batıda daha azdı. Sanırım günümüzde de yok.
Hizbuttahrir ile tanışmanız ilk ne zaman ve nasıl oldu?
Cezaevinden yeni çıkmışım, çeşitli cemaatlerin sohbetlerine katılıyorum. O sırada bunlarla karşılaştım. O sıralarda Kuveyt?ten gelmiş Dr. Şükrü Tütüncü isminde bir zat ile tanıştım. Birde bizim Medine?ye giden Büyük Doğu?nun eski yazı işleri müdürü bir arkadaşımız var. O arkadaş kanalıyla bunların imamı Takiyüddin?e bizi anlatmışlar. Onların adamları da görüşmeye geldi. Bu arada Ercüment Özkan ile de görüşmüştük. Bunların bir kısmı ile 1955?li yıllarda hapiste de görüştük. Esas görüşmelerimiz 60?tan sonra oldu. Bunların İslami anlayışları fena değil de devlet anlayışları ve sosyal hayat telakkileri oldukça problemli. Sistem ile ilgili bilgileri yoktu. Donkişotvari bir tutum ve üslupları vardı. Düşünmeden ?hemen şunu yapalım.? diyorlardı. Hayali çözüm önerileri vardı. Örneğin bir konuda konuşurken ?paranız var mı??dedim. ?Yok? dediler. ?Kitap yazarak? ilgili parayı bulacaklarını söyleyince şok olmuştum. Türkiye?de kaç tane kitap okuyucusu vardı, bunu bile bimiyorlardı. Bunlar Ürdün?den gelmişlerdi. ?Sizin ülkenizde, Mısır?da kaç tane kitap satılıyor, kitaptan ne kadar para kazanılıyor hiç araştırdınız mı?? dedim. Ayrıca hilafet kurmaktan söz ediyorlar. Aynı şekilde ?siz? dedim, önce kendi ülkenizde bu hilafeti bir ilan edin bakalım, biz ondan sonra bakarız.? Bu ve benzeri konularda aramız açıldı. Bunlarla çok sohbetlerimiz oldu. Genel hatlarıyla İslami bilgileri gayet iyi
Sizin bu cemaatten ayrılmanız, Ercüment beyle aynı zamana mı denk geliyor?
Hayır, ben daha önce ayrıldım. Bunu Ercüment Bey?e de söyledim. O biraz daha saf bir arkadaştı. Onların bu tenakuzlarını daha sonra Ercüment de anladı.
..........
Son olarak ne söylemek istersiniz, ne tavsiye edersiniz?
Kur?an esas alınmalıdır. Kur?an?a göre bir anlayış oluşturulmalıdır. Kur?an ile hemhal olmamız lazım. İnsanlara Kur?anı anlatmamız lazım. Hayatımızın esası ve kaynağı Kur?an olmalıdır. Kur?an?ı esas almadığımız zaman ortaya koyduğumuz çözümler bizi mutlu etmez, huzura kavuşturmaz.
Röportaj'ın tam metnini okumak için:
Saatçi Musa ile bir çağa tanıklık edin-1
Saatçi Musa ile bir çağa tanıklık edin-2