Önceki günkü yazımın son bölümüne alınanlar olmuş. Türkiye?nin ?Kafkas ittifakı? girişiminin başarı şansından kuşkulanmamı eleştiren ve insani yardım önererek Ankara?nın rolünü küçümsediğim kanısında olan iletiler aldım.
Siyasi konuya girmeden, insani yardımın hiç de küçümsenecek bir şey olmadığını belirteyim. Bugün savaş sonrası Güney Osetya ve Gürcistan?da insanlara yapılacak yardım hem somut katkı olacak, hem de komşu halklar arası dayanışmayı sergileyerek insanların hafızasında olumlu bir yer edinecektir. Özellikle de sivil girişimlere dayanırsa. Gürcistan ve Rusya?da büyük başarılara imza atan Türk şirketlerini temsil eden DEİK gibi kurumlar buna önayak olabilirler.
* * *
Çarşamba akşamı Erdoğan atlayıp Moskova?ya geldi. Ertesi gün bazı gazetelerde ?Sarkozy?nin Erdoğan?ın gölgesinde kaldığı?, ?Türkiye?nin Kafkasya?da ?başrol? oyuncusu olduğunu gösterdiği?, ?Moskova?da görülmemiş derecede sıcak karşılama ve uğurlama olduğu?, ?vücut dilleri? falan yazıldı. Bunların abartma olduğu kanısındayım.
Erdoğan?ın girişimini üç açıdan değerlendirebiliriz.
Birincisi, bu adım, dış politikada genellikle ağır kalan Ankara?nın aslında atik davranıp anında müdahale refleksi olduğunu gösteren ender bir örnektir ve bu açıdan selamlanması gerekir.
İkincisi, ziyaret, 2004-2006 yıllarında hızla gelişip 2007-2008 döneminde durgunlaşan Türk-Rus siyasi ilişkilerinde önemli bir çıkış oldu. Moskova, son zamanlarda başta enerji hatları olmak üzere birçok konuda kendisine mesafeli duran Ankara?nın attığı bu adımı olumlu karşıladı. Bu arada bazı alanlarda yaşanan/yaşanabilecek tehlikelere karşı Türkiye?ye nazik bir dille mesajlar vermek için bu ani zirveyi fırsat bildi. Gürcistan?a askerî yardım konusundan Saakaşvili?nin girişebileceği olası bir çılgınlığa kadar Ankara?dan daha soğukkanlı bir tutum beklediğini ve kendi açısından Kafkasya?daki güçler dengesini Erdoğan?a anlatmayı denedi. Bu arada kısa süre önce Rusya ile ilişkilerini yıpratmaktan çekinen İsrail?in Gürcistan?a askerî yardımı durdurması da Rusya?nın Türkiye?nin dikkatine sunmak istediği bir örnek oldu.
Üçüncüsü, ziyaretin asıl amacı olarak ilan edilen ?Kafkas ittifakı? veya modernize edilmiş adıyla ?Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu? önerisi fazla etki yaratmadı, daha çok ?bölgede barış ve işbirliği dileği? olarak ?olumlu? karşılandı. Zaten zirveden bir gün sonra, Erdoğan Tiflis?teyken Moskova?da yapılan ve Gürcistan?ın toprak bütünlüğünü reddeden açıklamalar bunu göstermedi mi?
* * *
Şunu net olarak ortaya koyalım: Moskova kazandığı zaferin meyvelerini kimseyle paylaşmak istemiyor. Fransa, Almanya ve Türkiye ile görüşmeler daha çok, başka çıkar ve amaçlara yönelik görünüyor. Kafkasya?nın yeniden biçimlenmesinde Rusya kimseye ?başrol? vermeye niyetli değil.
Ayrıca Rusya, Türkiye?nin safının Batı?da olduğunu bilmesinin yanı sıra, Kafkaslar?daki eski sorunları, örneğin, Çeçenler?e bir dönem Türkiye?den gelen desteği unutmuyor. 1999?da Demirel?in önerdiği ?Kafkas Paktı?nın, Moskova?da ?Rusya?nın Kafkaslar?dan izole edilmesi girişimi? olarak algılandığını bizim de hatırlamamız gerekiyor.
O zaman, bugün ne değişti? Etnik çelişkilerle dolu Kafkasya?da birleşmeyi daha kolay hale getiren yeni bir konsept ortaya çıktıysa, bunun ayrıntılarıyla açıklanıp etraflıca tartışılması gerekiyor. Yoksa başrole talip olmak için ?Haydi arkadaşlar toplanıp konuşalım? demenin yeterli olmayacağı açık.
Bir adım daha geriye gidelim. Konsepti hazırlanmadan ortaya atıldığı için daha çok hamasi nutuklara dönüşen ?Balkanlar?dan Çin Seddi?ne kadar Türk dünyası? amacımız neden başarılı olamadı acaba? Bu sloganla ilk yola çıktığımızda bize ilgiyle bakan Orta Asya ve Kafkasya ülkeleri daha sonradan nasıl düşkırıklığı yaşadılar, ilişkilerimiz nasıl geriledi? Bunların dökümünü yaptık mı?
* * *
Türkiye, Kafkasya?da etkili bir politika izlemek istiyorsa, Ermenistan da dahil tüm bölge ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmek zorundadır. Tüm Kafkas ülkelerinin aktif siyasi ve ekonomik muhatabı ve partneri olmak durumundadır (?... gibi görünmek? değil, ?olmak?).
Şu anda Kafkasya?nın en etkili gücü durumuna gelen Rusya ile ilgili olarak Almanya Dışişleri Bakanı Steinmeier?in sözlerine bizim de kulak vermemiz gerek: ?Sonuçta Kafkaslar?daki istikrarı Rusya olmaksızın ve Rusya?ya rağmen sağlayamayız. Bu ancak Rusya ile başarılabilir.?
Bugün Türk-Rus ilişkileri eşine az rastlanır bir tablo çiziyor: Ticari-ekonomik alanda işbirliği ve alışveriş alıp başını gitmiş durumda. Bir numaralı ticari ortağımız Rusya ile ikili ticaret hacmimiz 2007?de 28 milyar dolar oldu; bu yıl 38 milyardan söz ediliyor. 20 yılda serpilip gelişen ekonomi cephesinden farklı olarak, siyasi diyalogumuz daha yeni yeni emeklemeden yürüme aşamasına geçti.
Neden acaba?..
Bunu değil, bir başka soruyu cevaplayarak bitirmek istiyorum:
Rusya ile Türkiye arasındaki temel sorun nedir?
Bence, karşılıklı ?güven? sorunudur.
TARAF
Bir Önceki Yazısı / Yedi soruda Rus-Gürcü savaşı