Anadolu ilk defa 'sahiden' değişiyor
Konferanslar için bir yılda üçüncü kez Elazığ'daydım. Sorun yoksa arayış da, keşif de yok. Anadolu, tarihinde ilk defa devletin yamaçlarından iniyor ve işbirliği içinde kendi geleceğini inşa ediyor.
Bu şehir, büyük bir potansiyelin nasıl heba edildiğinin ibretlik öyküsünü sunuyor. Hükümet, yatırım yaptığı gibi teşvik kapsamına da almış. İnsanı zeki, kıvrak ve neşe dolu. Ancak girişimcilik ruhu yok. Çünkü burası bir 'memur şehri'. 'Teşvik yetmez, gel yap' havasındalar.
Karakaya, Keban ve Hazar gölleriyle üç tarafı çevrili bu şehirde su sorunu çözülmüş. Balıkçılık, hayvancılık ve bilhassa tarıma elverişli arazi bol. Yılda iki kez ürün almak içten bile değil. Organik tarım için birebir. Üzümleri meşhur, ancak üzüm suyu içemezsiniz! Oysa üzüm suyu ve üzüm çekirdeğinden elde edilecek sıvı yağın piyasası içeride ve dışarıda hazır. Katma değeri yüksek olduğu için para da ediyor. Oysa insanlar ürününü yok fiyatına satmak için adeta yalvarıyor. Potansiyel nerede, gerçek nerede?
Ulaşım sorunu da yok. Demiryolu zaten vardı. Şimdi modernize ediliyor. Karayolu çok kötüydü, şimdi AK Parti'nin 'duble yol' projesiyle bu sorun da çözülmüş. Nihayet havalimanı artık ulaşıma açılmış. İlaveten bölgenin en büyük ve modern havalimanına 'vira bismillah' denilmiş.
Her şeye rağmen şehrin cazibe merkezi olması ve kısır döngünün kırılması için çok mesafe alınmış. Şehir tarihî zenginliklerin kucağında. Urartulardan beri onlarca medeniyete ev sahipliği yapan Harput bir marka. AK Parti'nin tarihî eserlere sahip çıkma iradesini Harput'ta bir kez daha alkışladım.
Daha 1850'lerde Harput'ta en şaşaalı yere Amerikan Koleji kurulmuşken şimdi burada eğitim gönüllülerinin açtığı dev bir kolej var. Zaten okur-yazarlık ve genel eğitim düzeyi en yüksek şehirlerimizden. Şehrin üniversitesi de var. Yeni özel üniversiteler de yolda. Birçok kamu kuruluşunun bölgesel merkezinin Elazığ'da olması şehre cazibe getiriyor. Ayrıca mevcut birkaç özel hastaneye şimdilerde inşaatı devam eden bölgenin en modern hastanesi katılacak. Tam 55 milyon dolarlık bir yatırım.
En büyük ihtiyaç kuşkusuz 'liderlik' veya 'önderlik' alanında. Vali Muammer Muşmal bir 'protokol görevlisi' değil. Çizmeyi giymiş, sahaya inmiş, şehrin genlerine kadar sirayet etmiş. Valide bir Recep Yazıcıoğlu vizyonu gördüm. Bunu en iyi KOSGEB'e bağlı Elazığ İŞGEM'de gördük. Çiçeği burnunda KOSGEB Başkanı Mustafa Kaplan'ı Elazığ'da koltuğuna ısınmış gördüm. KOBİ'ler için çok fazla projesi var. Elbirliği ile mezbeleliği alıp, kısa sürede modernize etmişler. Küçük işletmeleri palazlandırıp, yuvadan uçuruyorlar. Esnaf merdiven altından çıkıp burada kayıt içine girmek için sırada. Daha şimdiden onlarca 'başarı hikâyesi' çıkmış. İŞGEM Müdürü Mehmet Ölmez sanki akşam eve gitmek yerine oturup bu işi daha nasıl iyi yapabilirim diye kafa çatlatıyor. İşte Başbakanımızın inşa etmek için çok uğraştığı 'takım ruhuyla çalışan bürokratik' sistem bu! Kalkınma ajansları bu açıdan çok önemli.
İtiraf edeyim, 'bebeden dedeye hizmet' sloganıyla açılan Misland (ismini yadırgadım, Türkçe olmalı) denen sosyalleşme merkezini gördükten sonra ben bu şehrin üniversitesinde hocalık yapıp, yaşayabileceğimi düşündüm. Elazığlı gençler üniversiteyi bitirince artık bu şehre geri dönebilir. 'Ne ararsan bir fazlası var' derken gerçekten haklılar. Zaten çevre iller de buraya akmaya başladı. 825 ortaklı bu işletme Elazığlıların kendileri için yaptıkları ilk büyük iyilik. Tam 100 milyon dolarlık yatırım. Şehrin dışında, çakalların barınağı, mezbelelik ve kayalık yerlere hayat gelmiş, şehrin değeri artmış. Urartuluların büyük kalesinden sonra bu şehirde gerçekleşen en büyük 'taş üstüne taş koyma' faaliyeti. Ancak siyasi mülahazalar ve bürokratik krallık bunu anlamıyor. Şehrin potansiyelini toprağın altına gömen de bu kafa değil mi zaten?
Şehirden ayrılırken Harput'ta Çimşit Hamam'da (şimdi lokanta) Yalçın Turhan ve arkadaşlarının Çayda Çıra grubunun yanık türküleri hâlâ kulağımda yankılanıyordu.
Zaman