AKP, mahalli seçimlerde ne yapacak? (1)
AK Parti'nin kapatma davasının sonuçlanmasından sonra siyaset oldukça rahatladı. Her ne kadar kapatma davasının gerekçeli kararı Türk siyaseti için hâlâ önem arz etse de AKP'nin kapatılmamasının ülkeyi çok rahatlattığı kesin.
AK Parti'nin iktidara geldiği Kasım 2002 tarihinden beri Türkiye için pek çok yapısal ve ekonomik reforma imza attığı bir gerçek. Türkiye'nin özellikle ekonomik açıdan 2002 öncesiyle kıyas edilemeyecek kadar iyi bir noktada olduğu kesin. Siyasi istikrarın; yeterli olmasa da birçok reformu beraberinde getirdiği ortada.
AK Parti'nin bundan sonra en çok odaklanması gereken konulardan birisi hiç kuşku yok ki şehir ve mahalli yönetimler olmalıdır. Şehirleşme üzerine bütün Türkiye'yi kapsayacak genel politikaların belirlenip buna göre eyleme geçilmesi hayati öneme sahip. Çünkü artık bir belediyenin mesela İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin iyi bir yönetim göstermesi tek başına yeterli olmuyor. Sivas'ta, Malatya'da, Tokat'ta yürütülen belediye çalışmaları da en az İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin iyi çalışması kadar önemli. Hatta Bingöl'ün, Bitlis'in, Batman'ın mahalli idarelerinin iyi çalışması da en az Malatya'nın, Kayseri'nin, Diyarbakır'ın mahalli idarelerinin başarılı çalışmaları kadar önemli bir konu. Hızla gelişen dünya ve Türkiye böylesine bir senkronizeye bizi mecbur tutuyor. Aslında AK Parti, oluşumunu belediyelerdeki başarılı çalışmalarıyla gerçekleştirmiş bir parti. Tayyip Erdoğan'a başbakanlık yolunu İstanbul'da gösterdiği başarılı belediyecilik açmıştı. Partileşme büyük ölçüde buradaki kadrolarla oluşmaya başlamıştı.
Ülke içinde Kavimler Göçü'ne benzer bir göç yaşanıyor. Kayseri'nin, Tokat'ın, Diyarbakır'ın yerlileri ve eşrafı İstanbul'a göçüyor: Buralara da daha önce hiç şehirde yaşamamış köylü nüfus yerleşiyor. Eskiden bu göç daha yavaştı ve şehirler bu gelenleri hazmedebiliyordu, ancak bugün öylesine hızlı bir göç yaşanıyor ki kentlerin bunları eritebilmesi mümkün olmuyor. Bugün Anadolu'daki şehirler büyük bir iç göç tehdidi altında kendi kültürleriyle, yüzyıllardır taşıdıkları kültürel değerleriyle varlıklarını sürdüremiyorlar. Mimari ve kültürel değerlerini korumakta çok zorlanıyorlar. Şehirler sürekli değişiyor, sürekli başkalaşıyor, modernleşme adına kötü, çarpık, kişiliksiz şehirler haline geliyor. Modern şehirler yapma adına kimlik değerlerinin hepsi yıkılıp yerine kötü iş merkezleri, iş hanları yapılıyor. Maalesef belediyelerde en çok kafa yorulan konular imara açılan ya da açılacak olan yerler, imar planının değiştirilmesi, kat irtifası vs.
Mahalli seçimlere yaklaşırken AK Parti'nin öncelikle genel bir şehir politikası belirlemesi ve on yıllardan beri kadükleşen, kimliksizleşen kentler üzerine ciddi olarak eğilmesi gerekiyor. Ülkede yaşayan hemen herkesin hayat kalitelerini, kültürel kimliklerini hasılı bütün hayatını bire bir ilgilendiren bu konu aslında Türkiye'nin en temel meselelerinden birisi. En az çağdaş bir anayasa kadar önemli bir konu. Bir taraftan şehirlerin kendi kültürel kimliklerinin yok olmasını engellerken bir taraftan da iç göçlerin önünü alacak bölgesel kalkınmanın yollarını aramak gerekiyor. Bunun için de Türkiye'deki şehirleri etkileşim bölgeleriyle birlikte ele almak, planlamayı buna göre yapmak lazım. Mesela Isparta ile Burdur'u, Malatya ile Elazığ'ı, İzmir ile Manisa'yı, Turgutlu'yu birlikte düşünmek, altyapı çalışmalarını bu mantık ile ele almak gerekir. Ya da tek başına Adana'nın planını yapmak mı daha akılcıdır -şehir kimliklerinin devam etmesi kaydıyla- yoksa Adana, Mersin, Tarsus, İskenderun'u birlikte planlamak mı daha akılcıdır? İstanbul'un; İzmit'ten Beylikdüzü'ne, hatta Silivri'ye kadar uzandığını düşünürsek söz konusu kilometrelerin Anadolu içinde çok fazla olmadığını görebiliriz. Bu konuyu yarın biraz daha açmakta yarar var.
Zaman